Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını nedeniyle milyonlarca öğrenci 1,5 yıla yakın süredir yüz yüze eğitimden mahrum.
Uzaktan, online şekilde yürütülen süreçte milyonlarca çocuğun öğrenimden geri kaldığı düşünülüyor.
MEB: 4 milyon 247 bin öğrenci EBA’yı aktif kullanamadı
Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) açıkladığı uzaktan eğitim verilerine göre 4 milyon 247 bin öğrenci EBA’yı aktif kullanamadı.
EĞİTİM-SEN: 7 milyon öğrenci uzaktan eğitimle dersleri takip edemedi
Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası'nın (Eğitim-Sen) eski Genel Başkanı Feray Aytekin Aydoğan'ın geçen yıl Independent Türkçe'ye yaptığı açıklamaya göre ise uzaktan eğitimle dersleri takip edemeyen öğrenci sayısı 7 milyon.
Eğitim-Sen tarafından hazırlanan “Salgında Eğitim” raporunda da eğitimdeki eşitsizliğin uzaktan eğitim döneminde derinleştiği ifade ediliyor.
Uzaktan eğitimin dezavantajlı kesimdekilere yaşattığı zorlukların yanı sıra bir de verimlilik tartışması var.
Zira eğitimciler, uzaktan eğitimdeki verimliliğin yüz yüzedeki kadar etkili olmadığı görüşünde.
TOÇEV: Yüzde 47.5 online derslere odaklanmakta zorluk yaşadı
Tüvana Okuma İstekli Çocuk Eğitim Vakfı’nın (TOÇEV) hazırladığı“Covid-19 Etki Raporu”na göre katılımcıların yüzde 47,5’i online derslere odaklanmakta zorluk yaşadı.
Araştırmaya katılan öğrencilerin yüzde 55.1’i ise pandemi süreciyle gelecek kaygısı yaşamaya başladığını belirtti.
Veliler bekleyişte: Eylül ayında yüz yüze eğitim başlayacak mı?
Salgının tam anlamıyla kontrol altına alınmış olmaması ve yeni varyantlarla ilgili belirsizlik “Bu yıl da uzaktan eğitime mi başvurulacak?” sorusunu akıllara getirdi.
Independent Türkçe’nin görüş aldığı uzmanlara göre eylül ayında yüz yüze eğitime başlanması şart ancak ilgili bakanlıkların çalışmaları yeterli değil.
Uzaktan eğitimin yüz yüzenin alternatifi olmayacağını savunan isimlere göre zorunluluk nedeniyle 1,5 yıl boyunca online eğitime başvurulmuş olunsa da artık bu süreç sona erdirilmeli.
TTB: Öğrencilerin okula dönebilmesi için hiçbir hazırlık ve çalışma yapılmıyor
Türk Tabipleri Birliği (TTB) Okul Sağlığı Çalışma Grubu da dün yaptığı açıklamada benzer görüş bildirdi.
Yüz yüze eğitime dönülmesi için çalışma yapılmadığı gerekçesiyle eleştiride de bulunuldu:
Türkiye, yaz aylarını yine çocuklarımız konusunda bedeli çok yüksek bir rehavet içinde geçiriyor. Öğrencilerin okula dönebilmesi için hiçbir hazırlık ve çalışma yapılmıyor.
Geçtiğimiz bir buçuk sene içinde çocuklarımıza yaşatılan bilişsel, fiziksel ve duygusal kayıpların telafisi için bütçe ayrılmıyor, müfredat oluşturulmuyor, planlama yapılmıyor. Söz konusu çocuklar iken, böylesi bir ihmalin bahanesi olamaz.
Salgında okulların son kapanan ve ilk açılan yerler olması gerektiği savunulan açıklamada, "Çocuklarımızın geleceği -kâr getirmediği için, çocuklar oy vermediği için, çocuklar ses çıkaramadığı için- göz ardı ettiğimiz değil, çocukların geleceğine dair sorumluluklarımız dolayısıyla önceliğimiz olmalıdır" denildi.
Toplumun tüm kesimlerine seslenen TTB; salgın gibi, eğitimin aksamasını da bir "halk sağlığı sorunu" olarak niteleyerek güvenli bir eylem planı ışığında ivedilikle çocukların geleceği için hareke geçip eğitimi yüz yüze sürdürme çağrısında bulundu.
Geçtiğimiz günlerde benzer bir eleştiri de EĞİTİM-SEN'den geldi. Sendika adına açıklama yapan Genel Başkan Nejla Kurul, hazırlık yapılmadığını öne sürerek yeni okullar inşa edilmesi, ek derslikler yapılması ve her okula en az iki öğretmen atanması gerektiğini savundu.
Pandemi sürecinde eğitimde fırsat eşitsizliğinin derinleşmesini ve yeni döneme ilişkin yapılması gerekenleri, Dr. Tomris Cesuroğlu ve Doç. Dr. Sevcan Karakaya Demirkoç ile konuştuk.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
“Okulları açmaya niyetleri olsaydı..."
VU Amsterdam Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Türk Tabipleri Birliği (TTB) Okul Sağlığı Çalışma Grubu Üyesi Dr. Tomris Cesuroğlu, "bir tiyatro" olarak nitelediği uzaktan eğitimin çocuklar ve ergenler için daha fazla tercih edilmemesi gerektiğini öne sürdü.
Sağlık ve Milli Eğitim Bakanlıklarının eylül ayında okulların açılmasına yönelik hazırlıklarının olmadığını iddia eden Cesuroğlu, “Okulları açmaya niyetleri olsaydı, bu günlerde kalıcı ve geçici derslik sayıları, sınıf mevcutları, öğretmen alımı gibi konularla ilgilenilmesi gerekirdi" dedi ve Hollanda örneğini verdi:
Örneğin Hollanda’da bahçelere kurulan alanlarda ek derslikler yapılıyor ama Türkiye’de hazırlık yok!
Soruyorum MEB şuan kalıcı ya da geçici dersliklere ilişkin ne yapıyor? Öğretmen sayıları yeterli mi? Atamalar yapıldı mı?
Geçen yaz da ağustos böceği gibi saz çalıp düğün yapmış, okulları açmak için hiçbir hazırlık yapılmamıştı. Aynı hataya düşmeyelim.
Geçen yıl eğitim kurumlarının özel okul kayıtları nedeniyle “göstermelik” olarak, kısa dönemli açıldığını öne süren Tomris Cesuroğlu, bu yıl eylül ayında okulların açılması ve olağanüstü bir durum yaşanmadıktan sonra bir daha kapanmaması gerektiği görüşünü paylaştı.
Dr. Cesuroğlu, çocukların zihinsel ve fiziksel gelişimlerinin de zarara uğradığını dile getirdi:
Mevcut literatüre bakarak, 1.5 yıl okula gitmeyen bir çocuğun zekasının gerileyeceğini söyleyebilirim.
Fransa pandemi sürecinde okulları sadece birkaç hafta kapattı ve buna rağmen bilişsel kayıp olduğunu açıkladı. Biz ise 1,5 yıl kapattık, buradaki kaybı siz hesap edin...
“Amaç okulları kısa bir süreliğine açmak değil, sürekli açık tutmak olmalı”
“Amaç okulları kısa bir süreliğine açmak değil, sürekli açık tutmak olmalı. Her dalgalanmada okulları kapama refleksine başvurulmamalı” diyen Tomris Cesuroğlu'na göre yeni dönemde çocuğu yüz yüze eğitim için okula gönderip göndermemek ebeveynlerin inisiyatifine bırakılmamalı.
"Okullaşma oranı düştü"
Öncelikle çocuklar ve ergenlerin 1,5 yıllık uzaktan eğitim sürecinde ne öğrendiklerine bakılarak, bir nevi "hasar tespiti"nde bulunulması gerektiğini düşünen Dr. Cesuroğlu, tehlikeye dikkat çekti:
"Baba Beni Okula Gönder", "Kardelenler" ve daha nice girişimlerle çocuklar eğitim alsın diye uğraşıldı ama üzülerek söylüyorum ki okullaşma oranı düştü.
Bu çocuklar nerede? Okulu bıraktılar mı, sanayideler mi yoksa evlendiler mi? Hasar tespiti şart.
Geçmişte çocukların okula gitmesi için hükümetler üstü çalışma yürütüldü ve yine öyle olmalı. Toplumun her kesimi el ele vermeli.
"En az 3 milyon çocuk eğitimden kopmuş olabilir"
Eğitimli, mali açıdan durumu iyi olan kesimin, çocuklarındaki eğitim açığını bir şekilde kapatabileceğini düşündüğünü ve dezavantajlı kesim için harekete geçmediğini öne sürerek eleştiren Cesuroğlu, "Uzaktan eğitime erişemeyen çocukllar ortada. Fırsat eşitsizliği var. Yaşananlar son derece sınıfsal. Çocuğunu tarlada, sanayide çalıştıranlar var. Kız çocuğunun okumasına gerek olmadığına inananlar var! Evlendirilenler var! En az 3 milyon çocuk eğitimden kopmuş olabilir. İktidardan muhalefete, sivil toplumundan tüm kesimlere birlik olunmalı ve çocuklar okutulmalı" çağrısı yaptı.
"Pandemide okul tercih olmamalı, ilk açılan yer olmalıyken, bizde ilk kapanan yer"
Dr. Tomris Cesuroğlu ile hemfikir olan çocuk ve ergen psikiyatristi Doç. Dr. Sevcan Karakoç Demirkaya da vakit kaybetmeksizin eylül ayı için çalışma yapılması gerektiğini savundu.
"Uzaktan eğitim sürecinde vaka sayısı pek de etkilenmedi" yorumunu yapan Karakoç'a göre gerekli önlemler alınarak yüz yüze eğitime geçilmesi artık bir tercih değil, zorunluluk haline gelmeli.
Çocukların ve gençlerin büyüme ve gelişme çağında örgün eğitim olanağının ellerinden alınmasını bir “hak ihlali” olarak niteleyen Demirkaya, salgın döneminde okulların en son kapanıp, ilk açılan yerler olması gerekirken Türkiye'de ilk kapanan yerler olmasını eleştirdi.
Milyonlarca çocuğun eğitimden kopmuş olabileceği uyarısı yapan Doç. Dr. Demirkaya, yasa koyucular, ebeveynler ve sağlık personellerinin örgün eğitim hakkının savunucusu olması gerektiğini ifade etti.
"Ölümsüzlüğün olduğu bir yer yok"
"Ailelerin endişelerini anlıyorum ancak ölümsüzlüğün olduğu bir yer yok" diyen Karakoç, çocuklar ile ergenlerin en kritik dönemlerinin evde geçirilmesinin neden olabileceği sıkıntılara da değindi.
"Çocukların ve özellikle ergenlerin bilişsel, duygusal, fiziksel ve ruhsal gelişimlerinin en önemli yılları evde hapis şekilde geçiyor"
Pandemi sürecinin uzaması ve belirsizliklerin artmasıyla ebeveynler ve çocukların başedebilme kaynaklarını tükettiklerini dile getiren Doç. Dr. Sevcan Demirkaya Karakoç, kaygıyla tetiklenen bir toplum haline gelindiğini savundu. Karakoç sözlerini şu ifadelerle noktaladı:
Çocukların ve özellikle ergenlerin bilişsel, duygusal, fiziksel ve ruhsal gelişimlerinin en önemli yılları evde hapis ve ekran başında geçiyor.
Önümüzdeki dönem okulların açık kalması çok önemli. Yitirilen hayat anlamı, sorumluluk alma duygusunun kaybedilmesi, artmış internet bağımlılıkları, kendini beğenmemeyle giden yeme bozuklukları, özgüven eksiklikleri, yarım kalmış özel eğitim süreçleri, 1.sınıftaki temel beceriler dışında artmış intihar ve zarar verme davranışları, depresyon ve öğrenme sorunları gibi duygusal ve davranışsal sorunların azaltılabilmesi ancak okulların açık tutulması ile mümkün.
Çocuk ve gençlikteki ruhsal hasarın telafisi yok ve bahanesi yok.
© The Independentturkish