Silikon Vadisi'ndeki Türkler anlattı: Neden oradalar, nasıl gittiler, Türkiye'de bulamadıkları neydi?

Cengizhan Çelik, Independent Türkçe için Silikon Vadisi'nde çalışan Türklerle konuştu

Fotoğraf: Flickr / Patrick Nouhailler

Türkiye sadece son çeyrek asırda değil, Cumhuriyet tarihi boyunca beyin göçü veren ve yetenekli zihinlerini Batı'nın imkanlarıyla buluşturan bir ülke olmuştur.

Bu beyin göçlerinin kozmopolit ülkelerde ortaya koydukları ürünler insanlık için önemli birer dönüm noktası oldular. 

Yakın tarihimize bakarsak, bu parlak zihinlerin, çok kültürlülükle harmanlandığı ülkelerde, çağdaşlarıyla birlikte ele ele verip harika işler ortaya koyduğunu görebiliriz.
 

doctor-mehmet-oz-aa.jpg
Doktor Mehmet Öz​​ / Fotoğraf: AA


Harvard Üniversitesi’nden mezun olan Doktor Mehmet Öz başta olmak üzere, zamanında Coca Cola’nın başına geçen iş insanı Muhtar Kent, Kimya alanında Nobel ödülünü alan Aziz Sancar ve nice isimsiz düşünce ve iş insanı zekalarını, yeteneklerini ve çabalarını bir grup benzer düşüncedeki insanla beraber insanlığa sunuyorlar.  

Ancak bu güzel örnekler, kimi zaman kaotik cümlelerin de öznesi haline gelebiliyor ne yazık ki…

Nasıl ki bir ekonomik daralma söz konusu olduğunda, ilk göze batanlar o ülkenin göçmenleri, ötekileri oluyorsa, tıpkı buna benzer bir fotoğraf karesi de kendisini geliştirmek adına kozmopolit bir imkan bularak ülke dışına giden zihinler üzerinden çekiliyor.

Ekonomik daralma yaşayan ülkelerdeki insanlar, hedef tahtasına ilk olarak gidenler oluyor.. 

Ve hatta aşırıya kaçılıp daha iyi imkanlarla, kimliği ne olursa olsun sadece insanlığa hizmet etmek için mücadele eden insanlar adeta vatan hainliğinin sınırlarında dolaşıyor. 

Beyin göçünün kutsal toprakları: Bay Area bölgesi ya da bilinen adıyla Silikon Vadisi 

Farklı ülkelerden gelen insanların bir amaç uğruna, bir hedef doğrultusunda baskın bir kültür olmaksızın mücadele ettiği toprakların başında Silikon Vadisi olarak bilinen Kaliforniya eyaletinin San Francisco şehri geliyor.
 

San Francisco_ Visual Hunt.jpg
San Francisco / Fotoğraf: Visual Hunt


San Francisco adeta dünya vatandaşlarının ismi konulmamış bir mabedi. Çinli bir yazılımcının Pakistanlı bir Müslüman tasarımcı ile aynı evde kaldığı, Koreli bir bilgisayar mühendisinin İranlı bir matematikçiyle sabahlara kadar uyumadan problemler çözdüğü bir lokasyon hayal edin.

Kimse kimsenin ne yediğine, ne giydiğine ne de içtiğine bakıyor. Siyasi düşünceler kimsenin umurunda bile değil.

Dünyanın en büyük ekonomilerini yöneten devletlerin liderlerinin sürekli söylediği bir şey var:

Biz de Silikon Vadisi yaratmalıyız"

Bu söylem Çin’de ve Avrupa Birliği içinde hem Almanya hem de Fransa’da teşebbüslere neden oldu. 

Berlin, Paris, Shenzhen gibi, devlet destekli lokasyonlarda bilişim teknolojilerine ağırlık verildi. 

Peki, Dünyanın bir başka noktasında Silikon Vadisi kurulur mu?

Bunun cevabını verebilmek için öncesinde Silikon Vadisi’ni Silikon Vadisi yapan değerleri bakmak lazım; San Francisco’nun güneşli ikliminden, sosyolojik olarak bir arada yaşama kültürüne dek… 
 

Girişimciler  San Francisco _ Visual Hunt.jpg
Silikon Vadisi'ndeki girişimiler / Fotoğraf: Visual Hunt


Sahi neydi Silikon Vadisi? 

Silikon Vadisi emekti,
Silikon Vadisi çok kültürlülüktü.
Silikon Vadisi empati yeteneğinin şehre nüfuz etmesiydi.
Silikon Vadisi imece usulünün ismini "kolektif çalışma ruhuna" evirmesiydi. 
Kısacası Silikon Vadisi birden çok olumlu duygu ve düşünceyi bir lokasyonda toplama başarısıydı. 

Bu başarıdan dolayıdır ki, Suriye göçmeni bir babanın biyolojik oğlu Apple diye bir şirketi burada kurabildi 

İçine kapanık, sosyal ilişkiler bakımından epeyce sorunlu bir genç çıkıp Facebook gibi bir şirket kurabildi. 
 

Facebook ana binası Silikon Vadisi - Reuters.jpg

Facebook ana binası, Silikon Vadisi / Fotoğraf: Reuters


Başa dönersek Silikon Vadisi neydi? 

Silikon Vadisi, bir şehre nüfuz etmiş duygular bütünüydü.

Çin, Fransa ve Almanya'nın bu çabalarının havada kalmasının en büyük nedeni şehre sirayet etmeyen duygulardı. 

Bunda en önemli pay şüphesiz bölgeye adeta kalp görevi gören ve üstün zekalı insan pompalayan iki üniversite Stanford ve Berkeley’i de anmak gerekiyor. 

Dünyanın en seçkin iki okulunun hem kendi içinde rekabeti hem de global anlamdaki vizyonu bu bölgenin ayakta durmasına, her geçen gün yenilenerek güçlenmesine imkan tanıyor. 

Türkiye’de üniversite okuyan ve eğitiminin son döneminde "Ben şimdi ne yapacağım" gerginliği yaşayanların üzülerek okuyacağı bir örnek bile, bu işlevin nasıl kusursuz çalıştığını gözler önüne seriyor. 
 

Stanford Universitesi _ Visual Hunt.jpg
Stanford Üniversitesi / Fotoğraf: Visual Hunt


Stanford’da okuyan, ortalamanın üstü bir 2. sınıf öğrencisinin önüne yetenek avcıları tarafından kontratlar geliyor. 

Kimliğin, ait olduğun topluluğun, dinin, rengin, siyasi görüşünün hiçbir önemi yok bu süreçlerde. 
 

Omid Kordestani _ Visual Hunt.jpg
Omid Kordestani / Fotoğraf: Visual Hunt


Bunu başaramamış olsalardı, nasıl olurdu da Twitter’ın üst düzey yöneticilerinden biri Omid Kordestani isimli Kürt asıllı bir iş insanı olabilirdi. Ya da Google’ın kurucuları şirket yapılanması sonrasında CEO olarak Hindistan doğumlu Sundar Pichai’yi görevlendirebilirdi. 
 

Sundar Pichai _ Google .jpg
Sundar Pichai / Fotoğraf: Google


Tüm bu anlattıklarımızı aslında Intel'in kurucularından Gordon Moore’un şu sözleri özetliyor:

Gerçek devrimciler kendilerine devrimci diyenler değil, Silikon Vadisi’nin girişimcileridir."

Bu bölge Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren beyin göçü almaya başladı.

Türkiye’den Avrupa’ya 1960’larda ekonomik nedenlerle başlayan göç hareketinde son yıllarda dikkat çekici bir değişim gözleniyor. Türkiye’nin beyin göçü, hem sosyolojik anlamda hem de sayısal anlamda benzeri görülmemiş bir fenomene dönüştü.

Zamanın ruhuyla dünya, Kafka’nın da dile getirdiği gibi "Dünya küçük bir köye dönüşünce" Türkler, ulaşım engelini de dil bariyerini de aşarak bu bölgede çağdaşlarıyla bir arada üretmeye koştular. 
 

Silikon Vadisi _ VisualHunt .jpg
Silikon Vadisi'ndeki girişimiler / Fotoğraf: Visual Hunt


Biz de Independent Türkçe olarak onları evlerinde, Silikon Vadisi’nde ziyaret etmek istedik. 

Benzer özlemleri olan, annelerinin yaptığı güzel bir yemeğin ismini andığımızda tatlı bir hüznün suratlarına yerleştiğini gördüğümüz, farklı kültürlerden gelen hem rakibi hem çağdaşı hem de dava arkadaşı olan insanlarla birlikte mücadele eden insanlarla konuştuk.

Gelin onları biraz yakından tanıyalım;
 

Egemen Taş 2.JPG
Egemen Taş / Fotoğraf: Independent Türkçe


Egemen Taş kimdir? 

TransientX adli cybersecurity firmasının CEO’suyum. Dünya yazılım güvenliği sektörüne sağladığım katkılardan dolayı "Turk of America 40 under 40 most influential Turkish Americans" olarak gösterildim.

Bize San Francisco’ya geliş hikayeni anlatabilir misin? 

1999 yılında Türkiye'de Korugan adlı siber güvenlik şirketini kurduktan 1 sene sonra, bu şirkette yarattığım ürünler Comodo tarafından satın alındı ve ben de bu sebeple COMODO’nun New Jersey’deki deki merkezine geldim. 

15 kişilik bir şirket olan Comodo’nun mühendislik departmanını 12 senede 1000+ kişiye çıkarıp, onlarca ödül kazandıktan sonra, COMODO’nun satılmasının ardından San Francisco ya gelerek TransientX'i kurdum.
 

Egemen Taş.jpg
Egemen Taş / Fotoğraf: Independent Türkçe


Bir beyin göçü hikayesinin öznesi olduğunu düşünüyor musun?

Elbette, tipik bir beyin göçü hikayesiyim ben. Türkiye’deki ilk paralı sızma testini yapan, ilk yerli milli güvenlik duvarı, ilk yerli milli antivirüsü yaratan birisi olarak oradaki pazarda yeteri kadar başarılı olamayacağımı anlayıp, ürünlerimi bir Amerikan şirketine satarak Amerika’ya yerleştim.

Tabii bu olumsuz gibi görünse de aslında Türkiye'ye daha hayırlı oldu. COMODO CTO’su olarak Türkiye’de AR-GE ofisi açılmasına ve 400+ kişi gibi bir mühendislik kadrosunun istihdam edilmesine ön ayak oldum. 

Yerli milli siber güvenlik teknolojileri geliştirilmesi için gerekli olan teknolojilerin Türkiye’ye transfer edilmesinde ciddi bir rolüm var. Türk girişimcilerine ve hatta savunma sanayii şirketlerine bu alanlarda ciddi yardımlarım oluyor.

Tersine beyin göçü gibi kavramların konuşulduğu, Türkiye hükümetinin yasal zeminlerle bir çabası olduğu görülüyor. Seni Türkiye’ye hangi motivasyon geri getirebilir?

Ben Türkiye’den hiçbir zaman kopmadım. Benim Türkiye’ye dönmem değil, burada TransientX ile 1 milyar dolara ulaşmam Türkiye’ye daha hayırlı olur. Türkiye’de en az 500 kişilik bir AR-GE istihdamı sağlama planım var. Türkiye’ye dönersem bunları başaramam.

Kendini geliştirmende en önemli 3 nedeni sıralamanı istesek?

Benim ana motivasyonum, her zaman üretip dünya üzerinde kalıcı bir etki yaratmak ve dünyayı daha iyi bir yer haline getirmek oldu. Bunun için de gereken her şeyi yaptım. Amerika’ya gelip etki çemberimi genişletmek de buna dahil.

Şirketinde tam olarak neler yapıyorsun? Bir haftalık mesaini bir kaç cümle ile tasvirlemeni istesek. 

Müşterilerle, yatırımcılarla ve AR-GE ekiplerimle çalışmakla geçiyor zamanım.

Çalıştığın kurumun kimliğine, yaratıcılık süreçlerine, gelişimine kattığı şeylerden bahsedebilir misin? Burada her kültürün bir araya geldiği hibrit bir kültür var. Sen bu hibrit kültüre Türk kimliğinle neleri katmaktasın?

Evet, çok farklı kültürler bir arada. İş hayatında da böyle, dolayısıyla Comfort Zone’dan çıkıp çok kültürlü çevrelere adapte olmanız gerekiyor bir Türk olarak. Türklerin de bu yapıda öne çıkan özellikleri var tabii. Sıkı ve disiplinli çalışma ve yüksek görev bilinci gibi.

Silikon Vadisi ile Türkiye’deki bakış arasındaki en derin uçurum hangi alanlarda?

Çok ciddi farklar var. Tabii Silikon Vadisi ve Amerika’nın geri kalanı arasında da ciddi farklar var ama Türkiye ile elbette çok daha derin. Öncelikle biz buraya dünyada pozitif etki yaratmak ve tabiri yerindeyse dünyanın şirketlerimiz ve inovasyonlarımızla fethetmek için geldik. Bugün bir kahve içerken duyacağınız sohbetlerin çoğunluğunun çerçevesi budur. Türkiye, konumu itibariyle, böyle bir ortama müsade edebilecek bir ülke değil.

Silikon Vadisi’nin devlerinin biraz da kapalı kutu olmasına ne diyorsun? Yani dışarıdan her şey güzel görünüyor. Güzel bir pazarlama harikası gibi. Söyleyebildiğin kadarıyla; bize madalyonun görünmeyen yüzünden bir iki ipucu verebilir misin? Türkiye’den farklı olan neydi ki sen bugün Amerika’dasın?..

Çok şey sayabilirim, ama bence Türkiye’de devlet, özel sektör ve üniversite ekosistemi entegre çalışmıyor. Çalışmadığı için de yeni teşebbüsler çıkamıyor. Devletin pazar yaratması, üniversitenin bu pazara inovasyon vermesi, özel sektörün de bu inovasyonları ticarileştirip pazarı büyütmesi lazım. Bu sağlanırsa ve sağlıklı bir yatırımcı ortamı yaratılabilirse, Türkiye ciddi bir sıçrama yapar. Bugün İsrail, siber güvenlikte dünyanın en ileri ülkesidir; çünkü o kadar çok inovasyon, o kadar çok Start-Up çıkarıyor ki, hepimiz seyredip hayran kalıyoruz. Ben bunu her platformda söyledim ve burada da tekrar etmek istiyorum. 

Dünya üzerinde 9 ülkede mühendislik ofisleri açıp binden fazla kişi istihdam etmiş birisi olarak söylüyorum, Türkiye, AR-GE için aslında çok uygun bir ülke. Kaliteli insan kaynağına, Hindistan’dan da daha ucuza ulaşma imkanı var. Bu iyi anlatılırsa büyük küçük her şirket off- shore ofislerini burada da açabilir. AR-GE personelinin maaşlarının %60'ını devletin ödediğiniz biliyor musunuz?..
 

Burç Şahinoğlu.jpg
Burç Şahinoğlu / Fotoğraf: Independent Türkçe


Burç Şahinoğlu kimdir? 

Kendimi A global (techno) nomad yani küresel tekno göçmen olarak tanımlayabilirim.

Bize San Francisco’ya geliş hikayeni anlatabilir misin? 

Adil olmak gerekirse, baştan başlamak zorundayım: Türkiye’de doğdum ama Belçika'da büyüdüm (babam NATO için çalışıyordu), orada elektrik mühendisliği okudum, sonra New York'a NYU'da Bilgisayar Bilimi alanında yüksek lisans yapmak için taşındım. New York'ta 14 yıl yaşadım, sonra 11 Eylül olayları sonrasında Türkiye'ye taşınmaya karar verdim. Cep telefonu endüstrisi ile ilgileniyordum ve Türkiye'nin o zamanlar ABD ile karşılaştırıldığında çok şey yaşadığını gördüm. 

90'lı yılların sonlarında kardeşimle birlikte Türkiye'de bir şirket kurmuştum. 8 yıl Türkiye'de yaşadım ve çalıştım, ancak bunun benim için uygun olmadığına karar verdim. Türkiye’yi Amerikalı eşimle terk etmeye karar verdiğimde, San Francisco’ya gelmek kararı bize doğru yerdeymiş gibi hissettirdi; temel olarak teknolojinin büyütülüyor olmasından dolayı. Buraya spesifik olarak bir iş için gelmedim, ama başaracağımı düşündüm. 

Bir beyin göçü hikayesinin öznesi olduğunu düşünüyor musun? 

Sanmıyorum, çünkü zaten birkaç yerde yaşadım ve orada sonsuza kadar yaşayacağımı düşünerek hiçbir yere taşınmamıştım, ama aynı zamanda Türkiye'de yaşayabileceğimi de düşünmemiştim.  Bir noktada bana, benim için uygun olmadığını gösteren birtakım işaretler vardı. Bununla birlikte, Türkiye'de yaşamanın beni daha iyi hale getirdiğine de inanıyorum. Ama daha önce ayrılmayı dilerdim.

Tersine beyin göçü gibi kavramların konuşulduğu, Türkiye hükümetinin yasal zeminlerle bir çabası olduğu görülüyor. Seni Türkiye’ye hangi motivasyon geri getirebilir? 

Zor. Türkiye'de yaşadığım sorunlardan birinin çevremdeki insanlarla profesyonel bir kopukluk olduğunu düşünüyorum. İş hayatımı, Türkiye'ye kıyasla iş ve iş ahlakına çok farklı bir yaklaşım olan New York'ta geçirdim. Kamusal alandaki dinin artan yerini de beğenmedim. 

Kendini geliştirmende en önemli 3 nedeni sıralamanı istesek?

Bilgiye açlık,
Yaratıcı düşünce,
Zor iş.

Şirketinde tam olarak neler yapıyorsun? Bir haftalık mesaini bir kaç cümle ile tasvirlemeni istesek.

Yazılım Başkan Yardımcısı olarak, birçok farklı kişiyle çok sayıda toplantı var. Yazılım ekibi dahil olmak üzere birden fazla ekibin koordinasyonu ve yönetimini sağlıyorum. Ekibimle konuşarak, doğrudan raporlarıma danışmanlık yaparak, teknik yönlendirme ve proje liderliği yaparak çok zaman geçiriyorum. Doğrudan raporumla ve ayrıca fonksiyonel toplantılarla takımla birlikte bir dizi toplantı gerçekleştiriyorum. 

Şirket 18 ay önce satın alındığından beri, entegrasyonla ilgili faaliyetler gittikçe artıyor ve entegrasyon ile hem teknik entegrasyonlar hem de proses entegrasyonları kastediyorum. Çok daha fazla teknik makale okudum, süreçlerimizi iyileştirebilecek araçlar araştırdım, ürünlerimizin kalitesi, şirketi daha verimli hale getirdim. 

Ayrıca, tedarikçilerle pazarlık yaparak, fiyatlar, sözleşmeler, hizmetler vb. İle oldukça zaman geçiriyorum. Aynı zamanda icra ekibinin de bir parçasıyım ve bu nedenle sadece teknik olmayan, örneğin şirket değerleri, şirket kültürü, vb. hakkındaki tartışmaları şirkete teknik olarak verilen kararı tartışmak için zaman harcıyorum. Genellikle hem stratejik kararlar hem de gerektiğinde taktik kararlar alacağız. 

Burada her kültürün bir araya geldiği hibrit bir kültür var. Sen bu hibrit kültüre Türk kimliğinle neleri katmaktasın?

Kendimi zaten çok karışık bir kültürün parçası olarak görmüştüm, kişisel ilişkilerimizde nasıl davranacağımı evde Türk yetiştiriciliğim tarzına göre tasarladım, profesyonel kültürüm çok New York tarzı ve genel kültürüm çok Fransız. Zaten çok karışık kültürümün hangi kısmının çevremdeki insanları etkilediğini söylemek benim için çok zor.

Silikon Vadisi ile Türkiye’deki bakış arasındaki en derin uçurum hangi alanlarda?

Yeni fikirlere açık fikirlilik,
İş ve iş ahlakı,
Mal paylaşımı (bir noktaya kadar),
Risk almak.

Silikon Vadisi’nin devlerinin biraz da kapalı kutu olmasına ne diyorsun?  Yani dışarıdan her şey güzel görünüyor. Güzel bir pazarlama harikası gibi. Söyleyebildiğin kadarıyla, bize madalyonun görünmeyen yüzünden bir iki ipucu verebilir misin?

Onların kara bir kutu olduğunu sanmıyorum ve başarısızlıklarının, olumsuz yanlarının çok halka açık olduğunu düşünüyorum. Çarpık olan dış dünya algısıdır. İnsanların anlamak zorunda olduğu şey, çok büyük bir fedakarlık olmadan, ondan önce çok fazla başarısızlık olmadan çok az başarı öyküsü var. İnsanlar sadece başarı öyküsünü duyuyorlar, geri kalanı filtreliyorlar çünkü bu haber değeri değil.

Silikon Vadisi'nin karanlık tarafının ne olduğunu bildiğimden emin değilim, bence insanların yapması gereken bazı gerçeklik kontrolleri var. Ancak düşünce:

Burada, son başarın kadar iyisin.
Çok çalışmazsanız büyük olasılıkla tanınmazsınız.
Herkes düşündüğü kadar iyi değil ama bazı insanlar olağanüstü.

Türkiye’den farklı olan neydi ki sen bugün Amerika’dasın?

Yeni fikirlere açıklık!  
Etik! 
 

Mehmet Ozan Kabak kopyası.jpg
Mehmet Ozan Kabak / Fotoğraf: Independent Türkçe


Ozan Kabak kimdir? 

1985 yılında Ankara'da doğdum, üniversiteden mezun olana kadar da Ankara'da değişik okullarda (Ankara Atatürk Anadolu Lisesi, Ankara Fen Lisesi, ODTÜ) eğitim aldım. Yaklaşık 10 senedir ABD'nin Silikon Vadisi bölgesinde yaşıyor; yazılım mühendisliği, yapay zeka, IoT ve Endüstri 4.0 gibi konular üzerine çalışıyorum.

Bize San Francisco’ya geliş hikayeni anlatabilir misin? 

Silikon Vadisi'ne 2008 yılının Ağustos ayında ODTÜ'den mezun olduktan hemen sonra geldim. Geliş sebebim Stanford Üniversitesi'nde yüksek lisans ve doktora çalışmaları yapmak idi.
 
Bir beyin göçü hikayesinin öznesi olduğunu düşünüyor musun? 

Sanırım bu soruya ancak "Hem evet, hem hayır" diye cevap verebilirim. 10 yıldır fiili olarak yurtdışında yaşıyor olmam, çalışma hayatına burada devam ediyor olmam gibi gerçeklikler cevabın ilk kısmını zorunlu kılıyor. Ancak, teknoloji sektöründe girişimcilik ile uğraşan birisi olarak kafamda bir yerlerde her zaman mühendislik merkezi Türkiye'de olan bir teknoloji girişimi kurma fikri var. Bu fikrin beni bir noktada kaçınılmaz olarak tekrar Türkiye'ye bağlayacağına eminim, bu da cevaba ikinci kısmını eklememin sebebi.
 
Tersine beyin göçü gibi kavramların konuşulduğu, Türkiye hükümetinin yasal zeminlerle bir çabası olduğu görülüyor. Seni Türkiye’ye hangi motivasyon geri getirebilir? 

Aile ve arkadaşlarıma duyduğum özlem. Birçok insan için de bu tarz "doğal" sebeplerin teşvikler veya çağrılardan daha etkili olduğunu düşünüyorum.

Şirketinde tam olarak neler yapıyorsun? Bir haftalık mesaini bir kaç cümle ile tasvirlemeni istesek?..

İş hayatım boyunca hep yazılım mühendisliği ile uğraştım. Genelde yapay zeka ve makine öğrenimi alanlarında çalıştığım için haftanın önemli bir bölümü veri analizi, algoritma geliştirme/uygulama deneyleri vs. ile geçiyor. Eldeki sorunu çözmek için uygulanması gereken teknikleri bir kere belirledikten sonra işin geri kalanı ise daha alışılagelmiş yazılım geliştiriciliği.

Çalıştığın kurumun kimliğine, yaratıcılık süreçlerine, gelişimine kattığı şeylerden bahsedebilir misin... 

Bu soruya kısa bir örnek ile cevap vermek istiyorum: Yaklaşık 3 yıl boyunca OptumSoft şirketinde Prof. David Cheriton ile çalışma fırsatım oldu. Kendisi yakın zamanda Stanford Üniversitesi Bilgisayar Bilimi Bölümü'nden emekli oldu. Parlak akademik kariyerinin yanı sıra kendisi Silikon Vadisi'nin önemli yatırımcı ve girişimcilerindendir. Sanırım ki Silikon Vadisi dışında pek az yerde Prof. Cheriton gibi bir isim ile mühendislik yapma fırsatı bulunabilir.

Burada her kültürün bir araya geldiği hibrit bir kültür var. Sen bu hibrit  kültüre Türk kimliğinle neleri katmaktasın?

Sanırım bu soruya verebilecek güzel bir cevabım yok. Umarım günlük hayatta etkileşim halinde bulunduğum insanlarda iyi izlenimler bırakıyorumdur. Bu bölgede yaşayan, sanatsal ve kültürel işler ile daha çok ilgilenen Türk arkadaşlar da var. Sanırım onlar bu tarz sorulara daha iyi cevap verebilir.

Silikon Vadisi’ndeki mantalite ile Türkiye’deki bakış arasındaki en derin uçurum hangi alanlarda?

Bu soruya bir benzetme ile cevap vermek istiyorum: Sanırım burada insanlar çok büyük bir pastanın bir dilimine sahip olmanın çok küçük bir pastanın hepsine sahip olmaktan daha akıllıca olduğu fikrini bize göre daha çok benimsemişler.

Dönmeyi hiç düşündün mü?

Düşünüyorum, özellikle de yukarıda bahsettiğim girişimcilik düşüncesi çerçevesinde.

Silikon Vadisi’nin devlerinin biraz da kapalı kutu olmasına ne diyorsun? Yani dışarıdan her şey güzel görünüyor. Güzel bir pazarlama harikası gibi. Söyleyebildiğin kadarıyla; bize madalyonun görünmeyen yüzünden bir iki ipucu verebilir misin? 

Her şey çok pahalı. Küçücük eski evlere dünyanın kirasını veriyoruz. Burada kazanılan para, dünyanın başka yerlerinde yüksek satın alma gücüne sahip, ancak, burada rahat bir hayat sürdürmeye yetecek seviyede değil. 
 

Selçuk Atlı.jpg
Selçuk Atlı / Fotoğraf: Independent Türkçe


Selçuk Atlı kimdir? Silikon Vadisi'nde neler yapar?

Selçuk Atlı bir teknoloji girişimcisi ve müzisyendir. Bunch isimli bir mobile oyun platformunun kurucusu ve CEO’su olarak görev almaktadır. Öncesinde, Boostable ve SocialWire şirketlerini kurmuş, ikisinden de exit etmiştir. (Exit etmek: Satmak ) Bunch öncesinde 500 Startups’da bir dönem yatırımcı olarak görev yapmıştır. Nomadic Minds isimli bir Mentor Network’ün de kuruculuğunu ve yönetim kurulu üyeliğini yapmıştır. 

Türkiye'de son dönemde beyin göçü tartışmasında gidenler, özellikle milliyetçi çevreler tarafından sıklıkla eleştiriliyor. Bu eleştiriler hakkında ne söylemek istersin?

Türkiye’de çok yetenekli mühendisler ve pratik zekalı girişimciler var.  Aynı zamanda ürün ve teknoloji geliştirmek Türkiye’de Silikon Vadisi’ne göre çok daha ucuz. Fakat - global pazara odaklı, çok büyük bir şirket kurulmak amaçlandığında, Silikon Vadisi ve New York gibi teknoloji merkezleri bir çok açıdan daha avantajlı. Son zamanlarda gözlemlediğim bir trend, şirketlerin merkezlerini ABD’de kurmaları fakat mühendislik ve ARGE ekiplerini Türkiye, Kanada, Almanya gibi ülkelerde barındırmaları.

Diğer taraftan, İsrail ve İsveç gibi ülkelere baktığınız zaman - girişimcilerinin ABD’de büyük şirketler kurmalarını onlar beyin göçü olarak görmüyorlar. Çünkü ABD’ye giden ve başarılı olan girişimciler, kendi ülkelerindeki girişimcilere yatırım yapıyorlar, orada ARGE geliştiriyorlar - veya farklı şekillerde kendi ekosistemlerine fayda getiriyorlar.

Sence ilerleyen yıllarda dünyanın her hangi başka bir lokasyonunda bir Silikon Vadisi başarısı görebilir miyiz?

Evet, özellikle son 5 sene içerisinde Silikon Vadisi’nde kaliteli ekip kurmanın masrafı inanılmaz arttı. Bu sebeple - başka şehirlerden çok büyük şirket çıkma şansı yüksek. Bunu çoktan New York, Stockholm ve Helsinki gibi yerlerde görüyoruz. Aynı zamanda, yine son zamanlarda, Türkiye’den özellikle oyun sektöründe çok başarılı exitler gerçekleşmekte. Gram Games ve Peak Games bunlara güzel örnek olarak gösterilebilir.

Türkiye'nin girişimci, yazılımcı ekosistemi hakkında ne düşünüyorsun?

Türkiye’de Koç, Boğaziçi, ITU ve Bilkent gibi çok iyi mühendislik eğitimi veren okullar, mühendislerin İngilizceleri de diğer çoğu ülkeye göre daha iyi.

Amerika'da kendi kimliğini yaşarken farkında olmadan farklı bir kimliğe doğru kaydığını hissettiğin oluyor mu?

Hayır, ABD’de Amerikalı sosyal çevrem olduğu gibi, çok Türk arkadaşım da var; hem girişimcilik camiasından, hem dışından. Aynı zamanda ailemle yakın iletişimde oluyorum ve senede bir Türkiye’ye gelmeye çalışıyorum. Bir de son 10 seneye aşkın yurtdışında yaşadığım için bir süre sonra alışılıyor.

Trump'ın yükselen aşırı sağ dalgası bir göçmen olarak seni etkiliyor mu?

Direkt olarak etkilemiyor; fakat göçmenlik politikalarını onaylamıyorum; birçok Silikon Vadisi’nin görüşü gibi. Ülkenizde etkili ve çok sayıda mühendis bulundurmak teknoloji alanında başarıyı sürdürmek için şart. Ve bu sadece iyi üniversiteler ve eğitimle olmuyor; Dünyanın her tarafındaki en iyi mühendisleri ve girişimcileri ülkenin kendisine çekmesi gerekiyor. Öteki turlu - ABD’nin teknoloji alanında diğer ülkelerin gerisinde kalma riski var. 

Bunun etkilerini Silikon Vadisinde görüyoruz; arz talep dengesi bozuk olduğu icin - mühendislik ekiplerini kurmak ve barındırmak çok pahalı. Bu da ayni zamana gayrimenkul fiyatlarını ve kiraları arttırdığı için San Francisco’yu özellikle erken asama girişimciler için yaşanmaz hale getirebiliyor.

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU