Demokratik Sol Parti (DSP) Genel Başkanı Sayın Önder Aksakal, gerçekleştirdiği basın toplantısında ülke ve dünya gündemini değerlendirdi.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
“Sükût ikrardan gelir”
Açıklamasında Sedat Peker’in ortaya attığı iddialara değinen ve bu iddiaların görmezden gelinemeyeceğini söyleyen Aksakal, ilgililerin ise iddialar hakkında sessiz kaldıklarını söyledi.
“Bugün hangi gerekçeyle perdelemeye çalışılırsa çalışılsın, değerli gazeteci yazar Uğur Mumcu suikasti konusunda doğrudan isim verilerek Emniyet Genel Müdürlüğü, İçişleri Bakanlığı da yapmış bir siyasetçinin adı ortaya sürülüyor. Kimbilir, diğer cinayetler konusunda kimler neler biliyor?” diyen Aksakal, “Bir atasözümüz vardır; “Sükût ikrardan gelir” Bu vahametin bir an önce giderilmesi, gereğinin yapılması şarttır” şeklinde konuştu.
HDP’ye açılan kapatma davası
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Halkların Demokratik Partisi (HDP) hakkında temelli kapatılması için hazırlanan ikinci iddianameye değinen Aksakal, “Öyle anlaşılıyor ki Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ancak 83 günde bu eksiklikleri tamamlayabilmiş, önceki gün itibariyle dosyasını yeniden Anayasa Mahkemesine sundu. Bakalım görevlendirilecek Raportör bu kez İddianameyi ve eklerini yeterli görecek mi? Böyle bir sürecin meydana gelmesi konusunda Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın Anayasa Mahkemesine bir dava nasıl açılır, bir siyasi partinin temelli kapatılması talebini içeren dosyada hangi belgeler yer alır, hangi usuller uygulanır gibi konularda tecrübesiz olması ihtimalini esasen düşünmek dahi istemem” dedi.
“Eğer iktidar partisinin, ittifak ortağı Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) tarafından ortaya konulan talebini ve beklentisini zamana yayma gibi bir stratejisi yoksa yaşanan süreç üzerinde ciddiyetle düşünülmesi ve değerlendirilmesi gerektiğine inanıyorum” diyen Aksakal, Anayasa Mahkemesi’nin iddianameyi kabul etmesi halinde vereceği karara dair şu değerlendirmeyi yaptı:
“HDP’nin bugün siyaset kurumu içerisindeki misyonu demokratik bir kitle partisi olmaktan ziyade küresel güçlerin coğrafyamızda 100 yıldır hayal ettikleri yeni haritaların çizilebilmesine ortam sağlayacak projelerine partnerlik yapmak ve bunun için organize edilmiş PKK terör örgütünün Meclis çatısı altında siyasi ayağını oluşturmaktır.Doğrusu adı geçen siyasi parti PKK’nın bir terör örgütü olmadığına dair etkili ve kararlı söylemlerinin de arkasında durmaya devam etmektedir. Ancak parti kapatma kararlarının geçmişte yaşanan örnekleri dikkate alındığında amaçlanan yarar elde edilemediği gibi bu yapıların daha da güçlenerek başka bir isim altında yeniden Mecliste yer almalarını sağladığı gözden uzak tutulmamalıdır. Zaten bu amaçla kurulmuş ve Mecliste pusuda bekleyen yedek parti Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) HDP listelerinden seçilmiş bir Milletvekili ile mevzilenmiş beklemektedir. Onun içindir ki, HDP’nin üstlendiği misyonu yerine getirmek için devletten aldığı hazine yardımıyla diğer gelir kaynaklarının ortadan kaldırılması daha anlamlı ve etkili sonuçlar yaratacaktır”
Aksakal, Anayasa Mahkemesinin, ülkemizin karşı karşıya bıraklıdığı bu açmazdan salimen çıkmasına zemin oluşturacak bir iradeyi ortaya koyacağına inanıyorum” dedi.
Erdoğan-Biden görüşmesi
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 14 Haziran’daki NATO Liderler Zirvesinde ABD Başkanı sayın Biden ile yapacağı görüşmenin içeriği ve kapsamı konusunda henüz tatmin edici bir bilgiye sahip olmadıklarını belirten Önder Aksakal, “Kendileri seçilmeden önceki dönemde Türkiye’deki muhalefetin desteklenerek iktidardan uzaklaştırılması gerektiğine inandığı seçimle yönetime gelmiş bir Cumhurbaşkanı ile, Irak işgali sırasında bu bölgeden sorumlu ve sözde demokrasi getirecekleri iddiasıyla milyonlarca Müslümanın katledilmesine sebep olan işgalci bir devletin Başkanı görüşme gerçekleştirecekler” dedi.
“Türk kahvesi içip geri dönün”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İsmet İnönü’nün “büyük devletlerle ilişki kurmak, ayıyla yatağa girmek gibidir” sözünü aklından çıkarmaması gerektiğini belirten Aksakal, sıraladığı 6 talep dile getirilmeyecekse karşılıklı birer “Türk kahvesi” içip geri dönmesi gerektiğini, aksi halde tarihin Erdoğan’ı iyi anmayacağını savunarak, ABD Başkanı Biden’den talep edilmesini istediği konuları şu şekilde sıraladı:
- Güney sınırımızda oluşturulmaya çalışılan sözde Kürt devleti hayalinden ve çabasından vazgeçilsin
- Himayeleri altında barındırdıkları 15 Temmuz darbe girişiminin elebaşı ve şürekasını teslim etsin
- Kırk senedir bu ülkenin sırtına bir kene gibi yapışmış PKK terör örgütünün tasfiye edilmesine katkısını ve iradesini göstersin
- Parasını ödediğimiz ve gasp ettikleri F35’lerimizi geri alarak, F35 programından Türkiye’nin çıkarılması kararından vazgeçsin
- Seçilmeden önce sarfettiği sözleri için özürden öte hiç olmazsa “amacını aşmış sözlerdi, iç siyasete yönelikti” desin
- Son tahlilde bütün bunlar olmazsa Türkiye’deki üsleri kapatma konusunda rest çekin
Göller de müsilaj tehditi altında
Aksakal, Marmara denizinde yaşanan deniz Salyası (müsilaj) konusunda Çevre ve Şehircilik Bakanı tarafından açıklanan Acil Eylem Planı’nın eksik olmakla birlikte yerinde olduğunu ifade ederek, sadece Marmara denizinin değil, Ege denizi, Akdeniz ve hatta göllerin de aynı tehlikenin tehdidi altında olduğunu söyledi.
Erdoğan’ın faiz açıklaması
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın geçtiğimiz günlerde TRT’de bir soruya verdiği yanıtta “Bugün Merkez Bankası Başkanımızla görüştüm. Faizleri düşürmemiz şart. Temmuz, Ağustos faiz düşmeye başlasın” şeklindeki sözlerin o gün Türk lirasının yabancı paralar karşısında değer kaybetmesine, Dolar’ın ve Euro’nun veya uluslararası ticarette kullanılan dövizlerin değerinin birden yükselmesine, dolayısıyla dış ticaret açığının büyümesine sebebiyet verdiğini kaydeden DSP lideri, DSP’nin başında bulunduğu 57. Hükümet döneminde yapılan düzenleme ile Merkez Bankası’nın temel amacının fiyat istikrarını sağlamak, bunun için gerekli olan para politikasını ve kullanacağı araçları doğrudan kendisinin belirlemesinin esas kılındığını hatırlatarak, “Siyasetçiler konuşurken “ne söyleyeceğinden öte ne söylemeyeceğini” bilmek zorundadır” diye konuştu.
“Kanal İstanbul projesi artık öncelikli değil”
1994 yerel seçimlerinden İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayımız sayın Necdet Özkan’ın Seçim Bildirgesinde “Boğaz ve D.S.P.’nin Kanal Projesi” başlıklı bölümünde projenin bir gereklilik olarak DSP tarafından kamuoyu ile paylaşıldığını anımsatan Aksakal, bugün ise Kanal İstanbul projesinin Türkiye için artık öncelikli proje olmadığını şu sözlerle açıkladı:
“İstanbul Kanalı projesi bugün itibariyle üretimden büyük ölçüde uzaklaşmış, her dört kişiden birinin işsiz olarak dolaştığı, iç ve dış borç miktarı trilyon dolar seviyesine yaklaşmış ekonomi yapısıyla Türkiye’nin önceliği olmamalıdır. Görünen odur ki iktidar partisi bu projeyi gündemde tutarak, asıl konuşulması gereken konuların önünde bir perde oluşturmakta, toplumu ve siyaset kurumunu tatmin edecek bir programın paylaşılmasını gereksiz görmektedir. Böyle bir projenin hayata geçirilmesi için toplumsal mutabakatın sağlanmasının önemli bir ayrıntı olarak karşımıza çıktığını gözden uzak tutmamalıyız”
Muhalefet sözcülerinin aksi bir durumda taahhüt firmalarının hakedişlerini ödemeyecekleri yönündeki beyanlarının projeye ilgi gösterecek yerli-yabancı kurum ve kuruluşları da çekinser davranmaya iteceğini kaydeden DSP lideri, “Türkiye birçok konuda yeterince belirsizliği bir arada yaşamaktadır. Bugün için bunlara bir de İstanbul Kanalı projesini eklemek ne ülkeye, ne halka, ne de yöneticilere hiç bir yarar sağlamayacaktır” şeklinde konuştu.
Independent Türkçe