Avrupa Birliği Genişleme Raporu’nun Türkiye bölümünde 31 Mart yerel seçiminden yargı sistemine, ifade hürriyetinden azınlıklara, medyadan güvenliğe kadar birçok konu başlığı yer aldı.
Raporda Türkiye’de keyfi gözaltı uygulamaları olduğu öne sürüldü, toplumun birbirinden farklı grup ve mesleklerinden kişilerin bu uygulamalarla karşı karşıya kaldığı ifade edildi:
"İnsan hakları savunucuları, sivil toplum aktivistleri, medya, akademisyenler, siyasetçiler, doktorlar avukatlar, hâkimler, LGBT bireyler hala herhangi bir suçlama yapılmaksızın ve dava açılmaksızın gözaltına alınıyor”
Gerek medya ve gerek ülkenin önde gelen siyasetçileri tarafından karalama kampanyaları yürütüldüğünü öne süren AB Genişleme Raporu’nda ifade ve düşünce özgürlüğüne yönelik sert kısıtlamaların olduğu belirtildi:
"Özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açtığı hakaret davaları ve adli tatbikatların sayısı arttı. Bu davaların özneleri çoğunlukla yazarlar, sosyal medya kullanıcıları ve hatta çocuklar olabiliyor.”
Türkiye’de basının da ifade hürriyeti konusunda sıkıntılar yaşadığını söyleyen rapor, şeffaflık politikasının medya sahipliği açısından da bir sorun olduğunu, bunun ise editoryal özgürlüğe darbe indirdiğini belirtti.
Cumhurbaşkanlığı sistemine eleştiri
Raporda 9 Temmuz 2018’de resmen başlayan Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemiyle ilgili de eleştirilere yer verildi, TBMM’nin eski işlevini yitirdiği tespiti yapıldı:
"Yeni sistem tüm gücü Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın elinde topladı. Bu durum Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin yasama ve yönetimsel fonksiyonlarını önemli ölçüde kısıtladı.”
31 Mart seçimleri de raporda
31 Mart yerel seçimleri öncesi ve sonrası oluşan siyasi iklim de raporda yer buldu.
Haziran 2018’deki Cumhurbaşkanlığı seçimiyle birlikte 31 Mart yerel seçimi 116 sayfalık raporda 61 kez vurgulandı.
AB Genişleme Raporu’nun Türkiye ile ilgili hazırladığı bölümde Türkiye’de gün geçtikçe yükselen bir kutuplaşma ortamının olduğuna değinildi.
“Özellikle Mart 2019'daki yerel seçimler devam ederken TBMM ile yapıcı diyalog geliştirilmesine engel olundu” ifadesine yer verildi.
Bunun dışında YSK’nın İstanbul seçimlerini iptali de raporun ele aldığı konu başlıkları arasındaydı. İmamoğlu için "seçilmiş belediye başkanı" ifadesi kullanıldı:
"İstanbul’un seçilmiş belediye başkanı yerine devlet tarafından atanan bir görevli getirildi. YSK İstanbul’da büyükşehir belediye başkanlığı seçimini iptal ederken ilçe belediye başkanlığı, belediye meclis üyeliği seçimi ve muhtarlık seçimleriyle ilgili sonuçlar değişmedi. Muhalefet buna şiddetle karşı çıktı.”
PKK ile mücadele ve azınlıklar meselesi
Türkiye’nin yolsuzlukla mücadele konusunda hala erken bir aşamada olduğunu öne süren raporda, hâkim ve savcıların siyasi baskı ile karşı karşıya oldukları, kendi irade ve niyetleri göz önüne alınmaksızın tayin ve farklı şehirlerde görevlendirildikleri savunuldu.
Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ndeki güvenlik önlemlerinin artırılması sonrası bölgede zorlu bir durumun sürdüğünü ifade eden AB raporu; hükümetin yürüttüğü operasyonların PKK’yı hedef aldığını anımsattı.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Raporda PKK için “şiddet eylemleriyle bilinen ve AB’nin terör listesinde yer alan yapı” tanımlaması yapıldı.
18 Mart 2016'daki Türkiye-Avrupa Birliği zirvesine atıfta bulunularak Ankara’nın göçmen ve sığınmacı politikaları ile ilgili etkin ve memnuniyet verici uygulamalar yürüttüğünü vurgulayan raporda azınlıklar konusu da yer aldı:
"Nefret söylemi ve tehditler azınlıklar için ciddi bir sorun olmaya devam ediyor. Ulusal, etnik ve dini grupları hedef alan nefret söylemi medya tarafından da kullanılıyor. Filistin meselesi bağlamında medya ve bazı kamu görevlilerinin antisemitizm yanlısı söylemi söz konusu. Ayrıca ayrımcı referanslar içeren okul kitaplarının da bu bağlamda yeniden gözden geçirilmesi gerekiyor.”
Independent Türkçe