Zulme karşı direneceğiz; yılgınlık yok direniş var!

Yazar, düşünür Lütfü Oflaz, Independent Türkçe için yazdı

28 Şubat dönemi başörtüsü eylemlerinden bir kare / Fotoğraf: AA

Recep Tayyip Erdoğan’ın hocası olan Milli Görüş lideri Necmettin Erbakan’ın, örneğin Temel Karamollaoğlu, Oğuzhan Asiltürk gibi en yakın dava arkadaşları, bugün ülkede 28 Şubat dönemi benzeri zulümler olduğunu söylüyor.

Aynı kanaati, Recep Tayyip Erdoğan ile birlikte AK Parti’yi kuran dört kişilik lider kadrosundan üçü olan Abdullah Gül, Bülent Arınç, Abdüllatif Şener de dile getiriyor.

Recep Tayyip Erdoğan’ı ilk destekleyen, 1990’lı yıllardan beri de bu desteğini sürdüren yayın organı olan Yeni Şafak gazetesinin eski başyazarı Ahmet Taşgetiren de bugün ülkede 28 Şubat dönemi benzeri zulümler olduğunu yazıyor.

Ve de bir zamanlar Recep Tayyip Erdoğan gibi Milli Görüşçü gençlerin liderlerinden olan şimdinin ünlü ilahiyatçısı Recep İhsan Eliaçık, bugün ülkede 28 Şubat dönemi benzeri zulümler olduğunu sık sık ifade ediyor.

Dünü de bugünü de yaşayan bu insanların söyleyip yazdıklarını dikkate almak gerek.

Öyleyse önce düne gitmek, sonra da bugüne gelmek gerek.

Dün, yani Milli Görüş’çülerin, İslamcıların, dindarların “zulüm dönemi” olarak adlandırdığı 28 Şubat dönemiydi.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

O dönemde başörtülüleri üniversitelere almamak, başörtülü anneleri teğmen olmuş oğlunun mezuniyet törenine almamak gibi zulümler sergilenmekteydi.

Benim o dönemde yazdığım yayın organı Leman dergisiydi.

Leman, bir zamanlar dünyanın üç büyük dergisinden biri olan Gırgır’ın devamı olan bir dergiydi.

Leman için “solcu gençliğin en çok okuduğu yayın” denilirdi.

Evet, 28 Şubat dönemiydi.

Başörtülülerin üniversitelere alınmaması, başörtülü annelerin teğmen olmuş oğlunun mezuniyet törenine alınmaması gibi dindar gençlere, dindar insanlara yapılan zulümler beni çok fazla rahatsız etmekteydi.

İşte bunun üzerine Leman dergisinde bir yazı yazdım.

Yazım “Zulme karşı direneceğiz” diye başlıyordu.

“Yılgınlık yok direniş var” diye bitiyordu.

Bu yazım solcu gençleri dindar gençlerle, dindar insanlarla birlikte zulme karşı el ele yürümeye çağırıyordu.

Yüz binlerce solcu genç bu yazımı okudu.

Bunların İstanbul’da olanlarından binlercesi İstanbul Üniversitesi’nin önünde dindar gençlerle, dindar insanlarla buluştu.

Derken solcular ile dindarlar zulme karşı birlikte el ele yürüyüşe geçti.

“El ele yürüyüşü” olarak ünlenen bu eylem, 28 Şubat döneminin en etkileyici eylemiydi.

Yürüyüşe katılanlar, yürüyüşün başından sonuna kadar “Zulme karşı direneceğiz; yılgınlık yok direniş var” diye haykırıyordu.

Benim bu cümlelerim, 28 Şubat döneminin en çok seslendirilen sloganı oldu.

Ancak bu slogan sadece 28 Şubat döneminin sloganı olarak kalmamalı.

Zulmün olduğu her dönemin sloganı olmalı.

Sağcılara zulüm yapıldığında solcular, solculara zulüm yapıldığında sağcılar bu sloganı haykırmalı.

Zalim kim olursa olsun, ona karşı olunmalı.

Mazlum kim olursa olsun, ondan yana olunmalı.

Zalimin de mazlumun da kimliğine bakılmamalı.

Kendimize, bizden olana yapılan zulme nasıl tepki duyuyorsak; başkasına, bizden olmayana yapılan zulme de aynı tepki duyulmalı.

Bizim kitabımızda zulme sessiz kalmak yazmaz.

Bizim inancımızda zulme karşı sessiz kalıp dilsiz şeytan olmak onaylanmaz.

Kardeşlerim…

Hele de 28 Şubat döneminin mağduru, mazlumu olan kardeşlerim…

Mağdur olmanın, mazlum olmanın, zulme uğramanın ne demek olduğunu bilen kardeşlerim…

“Zulme karşı direneceğiz; yılgınlık yok direniş var” diye haykırarak yürüdüğünüz 28 Şubat dönemindeki gibi olmalısınız.

Bir dönemde değil her dönemde “Zulme karşı direneceğiz; yılgınlık yok direniş var” diye haykırmalısınız. 

Haksızlık, hukuksuzluk, özgürlük kısıtlaması, devlet baskısı gibi zulümler kim tarafından ve kime yapılmış olursa olsun, buna karşı çıkmalısınız.

Yoksa size dün zulmedenlerden farkınız kalmaz; bunu aklınızdan hiç çıkartmamalısınız.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU