Türk sinemasının siyah beyaz ama parlak yıllarıydı. Genç Türk sineması olgunlaşıyor, film sayısı arttıkça star ihtiyacı da büyüyordu. Artist olma hayalinin peşinden koşanların pek çoğunun geçeceği, yarışmalar dönemini Yıldız mecmuası açtı.
Dergi, 1951 yılında İstanbul Film birlikte Türkiye’nin ilk artist yarışmasını düzenledi. Şöhret hayali kuran yüzlerce genç, kendilerini tanıttıkları bir mektubu ve fotoğraflarını bir zarfa koyarak dergiye gönderdi. O yarışma Yeşilçam’a isimleri hala unutulmayan iki yıldız kazandırdı.
Erkeklerde iki birinci seçilmişti: Ayhan Işık ve Mahir Özerdem. Kadınlarda ise yarışmayı kazanan 15 yaşındaki ortaokul öğrencisi Belgin Doruk’tu.
Sinema aşkı annesinden geçti
Belgin, Ziraat Mühendisi Hasan ve Refet Doruk çiftinin iki kızından büyük olanıydı. Ankara’da doğmuş, iki yaşındayken İstanbul’a taşınmışlar, Yeşilköy’de bir eve yerleşmişlerdi.
Resimler yapan, şiirler yazan Refet Hanım, aynı zamanda bir sinema hayranıydı. Belgin ve kardeşi Oya bu sayede sinema ile çocuk yaşta tanışmıştı. Annesiyle birlikte yüzlerce film izleyen Belgin ortaokul sıralarındayken sinema oyuncusu olmayı hayal ediyordu.
15 yaşında olmasına rağmen serpilmişti. Hokka burunlu, yanağında bir beni ve gamzesi olan güzel kız yaşıtları arasında ilk bakışta dikkat çekiyordu.
Kazanamayacağını düşünerek başvurdu
Belgin yerinde olmayı hayal ettiği sinema yıldızlarının hayatlarını da mecmualardan takip ediyordu. Resimli Pazar, Perde, Sinema Magazin ve Yıldız gibi dönemin önemli sinema mecmualarını elinden düşürmüyordu.
Hayatını değiştiren de yine bu Yıldız mecmuası oldu. O günü Belgin Doruk şöyle anlatıyordu:
Bir gün Yıldız dergisinde bir genç kız ve bir erkek amatör oyuncu arandığını gördüm. Bütün gece dergiyi elimden bırakamadım. Acaba resmimi yollasam mı diye. Bütün gece uyuyamadım. Kalktım, aynaya baktım. Kaşımı kaldırıp Scarlett gibi kendimi seyrettim. Bendeki suratla artist olunamayacağına karar verdim ama yine içime sinmedi, çekilmiş fotoğraflarımdan ikisini pembe zarflarından birine koyup bolca tükürükleyip kapattım. Sonra da üstüne Türkiye Yayınevi Cağaloğlu, yazıp postaladım. Ama hiç kimseye söylemeden…(Küçük hanımefendi Belgin Doruk / Burçak Evren ve Bircan Usallı Silan)
Elemelere annesi götürdü
Annesinin kendisini destekleyeceğinden emindi ama babasından korkuyordu. Aslında babası da güzel sanatlara, musikiye ve edebiyata düşkündü ama kızının artist olmasına pek sıcak bakmıyordu. Bu yüzden, belki biraz da kendine yeterince güvenmediğinden başvurusunu ailesinden habersiz yapmıştı. “Nasıl olsa kazanamam, yanıt bile vermezler” diye düşünüyor ama bir yandan da hayal kurmaya devam ediyordu.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Bir hafta sonu Bakırköy sinemasında Jennifer Jones’in ‘Kanlı Dük’ filmini izledim, iki gözüm iki çeşme eve döndüm. Evde babam sigara üstüne sigara içiyor. Annem elinde bir zarf burnuma uzatıp hesap vermemi istiyor… …(Küçük hanımefendi Belgin Doruk / Burçak Evren ve Bircan Usallı Silan)
Annesinin Belgin’in burnuna doğru salladığı o zarf Yıldız mecmuasından gelmişti. Fotoğrafları beğenmişler, Belgin’i And Film’de yapılacak olan elemeye davet ediyorlardı.
Hasan Bey ne kadar tepki gösterse de Refet Hanım kızının yanında durdu. Elemelere de elinden tutup kendisi götürdü.
Birincilik sürpriz oldu
O gün Ant Sineması’ndan çıktıklarında Belgin’in suratı asıktı. İzlediği filmlerdeki kadın oyunculardan öğrendiklerini sergilemiş ama performansını kendisi de beğenmemişti. Üstelik Belgin’e göre yarıştığı kızlar kendisinden daha güzeldi.
Bu yüzden 10 gün sonra gelen ikinci mektup Belgin’i ilk mektuptan daha çok şaşırttı. Mektupta birinci olduğu belirtiliyor ve Belgin deneme çekimi için bir kez daha Ant Film’e çağırılıyordu.
“Çağrıldığımız tarihte deneme filmi çekmek üzere And Filme gittik. Beni Faruk Kenç ve Enver Burçkin karşıladı. Bizi uzun boylu, yakışıklı bir gençle tanıştırdılar. Adı Ayhan Işık’mış. O da erkeklerin birincisi olmuştu.”
Birçok filmde birlikte oynayacağı Ayhan Işık’la böyle tanıştı. Belgin’in fotoğrafları çekildi, deneme filmleri için kameraların karşısına çıktı.
Dergiye kapak oldu okuldan atıldı
Şöhret basamaklarından ilk adımını Yıldız mecmuasına kapak olarak attı. Bu ilk adım onun eğitim hayatının ise sonu oldu. Okulu 15 yaşındaki öğrencisinin kapak kızı olmasına bozulmuştu. Eğitimine devam etmek istiyorsa hayallerinden vazgeçmesi gerektiğini söylediler.
Belgin o günü, “Kendimi kötü yola düşmüş zavallı bir kız gibi hissettim” diye tarif ederken en büyük tepkiyi annesi verdi. Okulun tavrına sinirlenen Refet Hanım sadece Belgin’i değil Oya’yı da okuldan aldı.
Güzelliği tescillendi
Artık Belgin Doruk ismi film afişlerinde yazacaktı. İlk filmi 1952’de çekilen "Çakırcalı Mehmet Efe'nin Definesi” oldu. Filmin senaryosunu kaleme alan ve yöneten Faruk Kenç’in Belgin için planları vardı.
Belgin onun isteğiyle 1953 Türkiye Güzellik Yarışması’na katıldı. Kenç, Belgin’in önce Türkiye’de sonra da dünyada güzellik kraliçesi seçileceğini umuyor, böylelikle Hollywood kapılarını aralayabileceğini düşünüyordu.
İşler Kenç’in planladığı gibi gitmedi. Belgin kraliçelik tacını, Ayten Akyol’a kaptırsa da ikinci olmayı başardı. Türkiye’yi Avrupa Güzellik Yarışması’nda temsil etti. Avrupa’dan da üçüncü olarak dönen Belgin artık tescilli güzeldi.
Çocuk yaşta evlenip çocuk sahibi oldu
Kariyer basamaklarını tırmanırken erken bir de evlilik yaptı. Kendisine Yeşilçam’ın ve şöhretin kapılarını açan Faruk Kenç’e aşık olmuştu. Belgin 17, Kenç 44 yaşındaydı. Konuyu annesine açtığında, Refet Hanım’ın kalbine inecekti. “O senin baban yaşında” diye itiraz etse de dinletemedi. Belgin reşit olduktan sonra ailesini çiğneyerek kendisinden 27 yaş büyük Faruk Kenç’le evlendi.
Belgin, 19 yaşında ilk çocuğuna hamile kaldı. Kocası bir çocuğun genç yıldızın meslek hayatını olumsuz etkileyeceğini düşünüyordu. Belgin’in anne olmak için çok genç olduğunu söyleyen Faruk Kenç çocuğu aldırmayı önerdi. Belgin şiddetle karşı çıktı. 9 ay dolunca ilk çocuğu Gül’ü kucağına aldı.
Kilolarla savaşı başladı
Doğumdan sonra, hayatının geri kalanında savaşmak zorunda olduğu bir sorunla karşılaştı. Hamileyken aldığı kiloları veremiyordu. O çıtı pıtı kız gitmiş yerine 75 kilo tombul bir kadın gelmişti. Bir yandan aldığı kiloları vermeye bir yandan evliliğini kurtarmaya çalışıyordu ama yaşanan tartışmalar yüzünden kalbi kırılmış, kocasıyla ilişkileri bozulmuştu. Faruk Kenc’in işleri de bozulunca evlilikleri yürümedi. 5 yıl evli kaldılar ve sonunda boşandılar.
Doğumdan sonra ‘Çölde Bir İstanbul Kızı’ filminin çekimi için bir anlaşma yapan Belgin Doruk’un büyük bir sorunu vardı
“Onlar senaryo ile uğraşırken ben kilolarımdan kurtulmanın yollarını arıyordum. … Derken bir gün annem elinde bir şişe ile geldi.”
Doruk, hayatını kabusa çevirecek o şişeyle böyle tanıştı. Şişede bir zayıflama ilacı vardı. Genç sanatçının kilolarını kontrol altına almasına yardım etse de içerisindeki uyuşturucu maddeyle zehirliyor, farkında olmadan bağımlığa giden yolu açıyordu.
Zeki Müren’le iyi bir ikili oldular
Kanlı Çiftlik, Köroğlu, Öldüren Şehir, Çalsın Sazlar Oynasın Kızlar, Kader gibi filmlerle adını duyurmaya devam eden Belgin, Zeki Müren’le birlikte rol aldığı Son Beste filmiyle ününü iyice perçinledi.
Yeşilçam ünlü şarkıcılara film yaptırarak salonları doldurmanın yolunu bulmuştu. Zeki Müren sahnelerin yıldızıydı. Son Beste çok beğenilince Belgin ve Zeki Müren 5 filmde daha birlikte rol aldı. İkilinin oynadığı ‘Kırık Plak’ (1959), ‘Hep O Şarkı’ (1961), ‘Bahçevan’ (1962), ‘İstanbul Kaldırımları’ (1963), ‘Hayat Bazen Tatlıdır’ (1964) filmleri hasılat rekorları kırdı; yapımcılar ve yıldızlar yüklü paralar kazandı.
“Burnunun ucundan, kirpiğinin gölgesine kadar güzel'
Yıllar sonra Zeki Müren Belgin Doruk’la çevirdiği filmler için şunları söylüyordu:
Belgin, tanıdığım en hanımefendi sanatçılardan birisidir. Çok cici, çok sessiz, çok kültürlü, Tip olarak halk bizi birbirimize çok yakıştırdı. Mükemmel bir ikiliydik.
Sanat Güneşi, Belgin Doruk’u “Burnunun ucundan, kirpiğinin gölgesine kadar güzel' diye tarif ediyordu.
Belgin Doruk boşandıktan kısa süre sonra ikinci evliliğini yaptı. “Yeşil Köşk'ün Lambası' filminde birlikte çalıştığı yönetmen Özdemir Birsel’le 1961 yılında evlendi.
O artık Küçük Hanımefendi
Aynı yıl Ayhan Işık ve Sadri Alışık’la çok tutulacak Küçük Hanımefendi serisinin ilk filminde yer aldı. Küçük Hanımefendi o kadar beğenildi ki Küçük Hanım Avrupa'da, Küçük Hanımın Kısmeti ve Küçük Hanımın Şoförü devam filmleri çekildi. B
Belgin Doruk artık Küçük Hanımefendi’ydi. Giydiği büyük şapkaları, puantiyeli elbiseleri, dantel eldivenleri ve kocaman gözlükleri moda oluyor, Küçük Hanımefendi adı Belgin Doruk adının önüne geçiyordu.
Tombul Hanımefendi…
1967 oğlu Aydın dünya geldi. İkinci kez anne olan Küçük Hanım bir kez daha hamilelikte aldığı kilolarla savaşırken buldu kendini. Üstelik güzellik anlayışı da değişiyor, beyaz perdeyi dal gibi ince güzeller işgal ediyordu.
Küçük Hanımefendi, zayıflama ilaçlarını artık avuç avuç alıyor ama gün geçtikçe kiloları kontrolden çıkıyordu. Gazeteler artık ondan Tombul Hanımefendi diye söz ediyordu.
“Oldum olası balıketli bir genç kız ve kadın oldum” diyen Küçük Hanımefendi eski günlerine dönmek için çaba harcıyordu.
Eczanelerde büyük reklamlarla satılan “Pat” adlı zayıflama ilacının büyüsüne kapıldım. Yasal olması en büyük güvencemdi. Ancak içindeki amfetaminin uyarıcı ve uyuşturucu etkisinin ne yazık ki o tarihlerde gerçek anlamda farkına varamadım. Bir süre sonra da amfetamine alıştım. Kendimi Himen gibi güçlü hissediyordum. Hayallerimin ve enerjimin sonsuzluğu ile mutlu oluyordum. O sıralar dünyayı baştan yaratacak kadar güçlü hissediyordum kendimi. Bu güzel dönem uzunca bir süre devam etti. (Küçük hanımefendi Belgin Doruk / Burçak Evren ve Bircan Usallı Silan)
Zeki Müren’e de denetti
İlacın verdiği yalancı mutluluk ile avunan Küçük Hanımefendi anılarında, çok sevdiği arkadaşı Zeki Müren’e de ilaçlarını denettiğini anlatıyordu:
Zeki’ye benim haplardan yutturdum. O bu aniden gelen ve ayaklarını yerden kesen enerjinin mutluluğunda kendini sokaklara atmış. Tanıdığı kim varsa ona hediyeler aldı… Ancak bir süre sonra benden daha akılcı davranıp “Enerjinin bu kadarı da çok fazla” deyip bir daha Pat almadı. (Küçük hanımefendi Belgin Doruk / Burçak Evren ve Bircan Usallı Silan)
Sahne denemesi fiyaskoyla sonuçlandı
O günlerde Yeşilçam yıldızları şarkıcı olarak da sahnelerde de boy göstermeye başlamıştı. Belgin Doruk da şarkı söylemeyi denedi. Dostu Zeki Müren’in uyarısına aldırmadan kendisini sahneye attı. Zayıflama ilaçları yüzünden muhakeme gücünü kaybeden Belgin Doruk, sahnede şarkıyı unutup şiirler okumaya hatta ilahiler söylemeye kalkışınca bu deneyim fiyaskoyla sonuçlandı. Sabah kalktığında titreme nöbeti geçirirken gece sahnede olanların hiç birini hatırlamıyordu.
Başarılı oyuncu, 1969 yapımı "Ayşecik - Yuvanın Bekçileri" filmiyle 1970'de Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde "En İyi Kadın Oyuncu" ödülüne layık görüldü.
Hem sağlığı hem psikolojisi bozuldu
Aldığı kiloları vermek amacıyla kullandığı ilaçların yan etkisi ve yaşadığı psikolojik sorunlar nedeniyle, zor günler geçiren sanatçı, bir süre akıl hastalarının tedavi gördüğü Fransız Lape Hastanesinde yattı. Doruk o günleri ise anılarında şöyle anlatıyordu:
Acı dolu bir andı! Titriyordum, ağlıyordum, hıçkırıyordum. Beni beyaz, geniş, kolalı şapkalı hemşireler alıp uzun taş koridorlardan geçirdiler. Soğuk bir odaya koydular. Kimsenin beni buraya kilitlemeye hakkı yoktu. Ancak hemşire arkasına dönüp bakmadı bile. Bir süre sonra sesim oradaki öteki seslere, çığlıklara karıştı. Hiç unutmuyorum, bir keresinde kolumda uzun demir serum çubuğu ile ayağımı sürüye sürüye tuvalete gittim. Tuvaletten dönerken serumum kolumdan çıkmış ve kanım yerlere saçılmıştı. Hemşireden dikkatli olmadığım ve yerleri kirlettiğim için inanılmaz bir fırça yedim. Bunu sineye çekemeyip ağlama krizine tutuldum. O ilk gece nasıl geçti, inanamıyorum. Korkunçtu
Beni özel şok odasına aldılar. Narkoz verip şoku uyguladılar. İşlem bittikten sonra kayabalığı gibi yalpaladığımı hatırlıyorum bir de. Şok tedavi denen riskli olayı bana üç dört kez uyguladılar. Kilitli kapılar ardındaki esaretimin sona ereceği anı dört gözle bekliyordum. En sonunda beklenen o an geldi. Çıkış kapısında beni bekleyen kız kardeşim Oya ve yeni gelin olmuş bebeğim Gül vardı. İki gözümün bir çiçeği, canım, ruhum, kınalı kuzum, kızım, mis kokulu yavrum vardı. Onlara ayrılmamacasına sarıldım. Artık mutluydum
Ölmeyi denedi
Belgin Doruk’un sorunları hastaneden çıktıktan sonra da devam etti. Umutsuzluğa kapıldığı bir gece ölmek istedi. “Beni affedin. Yaşamak istemiyorum. Ben artık bu yaşamın yükünü kaldıramıyorum.” diye bir not yazdı ve bir kutu hap içerek ölmeyi denedi. Eşi Özdemir Birsel ve kızı Gül yetişti. Ambulansla hastaneye kaldırılan Belgin Doruk, ölümden döndü.
Belgin Doruk, yaşadığı sağlık sorunlarına 1970'li yılların başında eşinin iflası eklenince, ekonomik olarak da sarsıldı, evindeki eşyalar haczedildi.
Kariyeri boyunca Ayhan Işık ve Zeki Müren dışında Göksel Arsoy, Eşref Kolçak, Ekrem Bora, Tamer Yiğit, Ediz Hun, Cüneyt Arkın, İzzet Günay ile başrolleri paylaşan usta oyuncu, 1972'de son filmi "Gecekondu Rüzgarı"nda rol aldı.
İlk ve son TV deneyimi
1987 yılında, 15 yıl aradan sonra televizyon reklamı için gelen teklifi kabul eden Belgin Doruk, bir kez daha kiloları ile gündeme gelince iyice kabuğuna çekildi. Beni filmlerimdeki halimle hatırlasınlar diyerek fotoğraf çektirmeyi bile kabul etmedi. Artık anılarında kendisinden Tombul Teyze diye söz ediyordu. Durumu kabullenmekten başka bir çaresinin olmadığını anlamıştı.
Aldığı ilaçlar ve kiloları yüzünden sağlığı bozulan Belgin Doruk 26 yıl önce bugün, 26 Mart 1995'te kalp krize geçirerek hayatını kaybetti. 59 yaşında aramızdan ayrılan Doruk'un cenazesi, Şişli Camisi'nden kaldırılarak, Zincirlikuyu Mezarlığı'na defnedildi. Yeşilçam’ın Küçük Hanımefendi’si arkasında çoğu siyah beyaz 89 film bıraktı.
© The Independentturkish