Dünya Sağlık Örgütü'ne göre bir insanın kanındaki kurşun oranı sıfır olmalı. Ama bu fabrikadaki çalışanların çoğunun kanlarındaki kurşun yüzde 40'lara kadar çıkmış durumda. Patronların işçilerle insan gibi bir ilişki kurmaması ve çalışanların en asgari haklarını asla alamamasını hesap edin. Yine de 'lanet olsun, 3 kuruş da olsa kazanıyoruz' diyerek katlanıyorlardı…
Tuncer Çelik, Çorum'daki Ekmekçioğlu Metal Kimya Fabrikası'nda 7 yıldır beyaz yakalı olarak çalışıyordu. Kendi ifadesiyle "Mavi yakalı işçilerle kader ortağı" olarak.
Hammaddenin kaliteli olmaması ve fabrikada sağlıklı bir çalışma ortamının sağlanması için entegre bir sistemin kurulmak istenmemesinin çalışanların ciddi sağlık sorunları yaşamasına neden olduğunu anlatıyor Çelik; ''Bunları yapmıyorsun bari insanlara hak ettiklerini ver. Bu enflasyon ortamında 10 yıl çalışan bir depocunun maaşı 3 bin lira civarında. 10 yıldır aynı fabrikada çalışan bir işçinin maaşı bu mu olmalı'' diye soruyor.
"Patronlarla insanca bir ilişki yoktu''
Fabrikada mesai ücretlerinin verilmediğini, ücret yerine izin kullandırıldığını söyleyen Çelik şöyle devam ediyor:
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
''(Patron) Rüstem Ekmekçi'nin işçilere hakaretleri, mobbingi de bunların üzerine ekleniyordu. Evet, insan işini takip eder ama bunu bir üslup üzerinden yapar. Hani askerde alay komutanı gelince diğer askerler titrer ya, öyle bir baskı oluşuyordu. Bu şartlarda insanları büyük şehirlerde çalıştıramazsın. Ama Çorum gibi küçük bir yerde mecbur kalıyorsun. Zaten sürekli, 'Beğenmiyorsan kapı orada' deniliyordu.''
Beden sağlıkları bozulan işçiler artık psikolojik olarak da yıpranmaya başlayınca sendikalaşma kararı aldılar. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 51. maddesiyle güvence altına alınan haklarını kullanmak istediler. Toplumsal Sözleşme'de "Çalışanlar (…) ekonomik ve sosyal hak ve menfaatlerini korumak ve geliştirmek için önceden izin almaksızın üye olabilirler" denilen sendikalardan birine gittiler.
Aslında ne olduysa ondan sonra oldu.
Kod 29 devreye giriyor
8 Aralık'ta fabrikada işten çıkarmalar başladı. 28 kişi birden "performansları düşük" denilerek işten çıkarıldı. Ama yıllardır bu fabrikada çalışan işçilere, işten çıkarma yasağı döneminde, bir anda performansları düşük" denilmesinin garip olduğunu kendileri de anladılar.
Daha sonra 60'dan fazla işi Kod 29'la işten çıkarıldı.
Kod 29 nedir?
4857 sayılı İş Kanunu'nun 25/2. maddesi kapsamında belirtilen kabahatleri işleyen çalışanların sözleşmeleri, SGK'nın işten ayrılış kodlarından biri olan 29 koduyla işveren tarafından feshedilebiliyor.
Bu maddede, işyerinde ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan işçilerin işten çıkarabilecekleri belirtiliyor.
Kod-29'la işten atılan bir işçi tazminat ya da işsizlik maaşı alamıyor.
Üstelik bu kodla çıkartılan işçilerin bir daha iş bulmaları çok zor.
''O zaman bu maddeyi anayasadan çıkarın ki insanlar zor durumda kalmasın''
''İşten atılınca sadece sen işsiz kalmıyorsun'' diyor Çelik: ''İnternetin kesiliyor mesela. Eğer çocuğun okuyorsa ve pandemide uzaktan eğitim alıyorsa derslerini takip edemiyor. Ya da kışın ortasında doğalgazın kesiliyor. Biz patronun evini, arabasını istemedik. Anayasa'daki sendikalı olma hakkımızı kullandık. Eğer bu işi yürütemiyorsanız, Anayasal hakkımızı korumayacaksanız o maddeyi de oradan kaldırın ki insanlar zor durumda kalmasın.''
''Hem işten çıkarma yasağı deliniyor hem de tazminat yükünden kurtuluyorlar''
Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, Kod-29'la işten çıkarmaların son günlerde yaygınlaştığını söylüyor.
Bu yöntemle patronların hem işten çıkarma yasağını deldiğini hem de tazminat yükünden kurtulduğunu belirten Çerkezoğlu, ''İş yerinde herhangi bir ahlaksızlık yapmadığını kanıtlamak da işverene değil işçiye yüklenmiş durumda. Bunun için de tek yol var; mahkemeye gitmek. Yeni bir düzenlemeyle Kod 29'u bir zulüm aracı haline getirmekten çıkarmalıyız. Bunun için Çalışma Bakanlığı'yla görüşüyoruz'' dedi.
''İşçiye sürülen bir leke''
Kod-29'la isten çıkarılan işçilerden biri de Hamit Akkaya. 10 yıldır çalışıyor ve 1 çocuğu var. İş nedeniyle sağlık sorunları yaşayan çalışanların tedavi gördüklerini, bu süre zarfında maaşlarının kesildiğini ve tedavi için yol paralarının dahi ödenmediğini anlatıyor.
Bu kodun işçiye sürülmüş bir leke olduğunu söylüyor Akkaya: Patronların zaten umrunda değil, devletin de umrunda olmuyor. Bu kodla işten atılan işçileri başka fabrikalar da almıyor. Ahlaksızlık diyor ya hani.
''Pandemide Kod 29 daha da arttı''
Birleşik Metal-İş Sendikası Genel Başkanı Adnan Serdaroğlu da pandemi sürecindeki işten çıkarma yasağıyla birlikte Kod-29'un daha sık uygulanmaya başlandığını söylüyor. ''İşverenler, yasağı istisnaları kullanarak delmeye çalışıyor'' diyen Serdaroğlu, ''Hükümete söyledik, istisnaların tamamı ortadan kaldırılmalı. Kod-29 kötü niyetli olarak çokça kullanılıyor. Özellikle sendikasız yerlerde ve sendikaların yeni örgütlendiği işyerlerinde buna daha çok rastlıyoruz'' ifadelerini kullandı.
''Dava açıyoruz ama ortalama 3 yıl sürüyor''
Kod-29'un işçilerin siciline işlendiğini, serbest bölgelerde ve organize sanayilerde oluşturulan ''kara listelere'' bu işçilerin yazıldığı belirten Serdaroğlu, ''Biz dava açıyoruz ama Türkiye'de bir davanın neticelenme süresi ortalama 3 yıl. Bu da, yıllarca o insanın herhangi bir işe girmemesi anlamına geliyor. İşveren Kod-29 ile bir taşla 5 kuş vuruyor. Hakkını isteyen işçilerin hiçbir hak edişini ödemeden işten çıkarabiliyor, başka yerde iş bulmasını engelliyor, sendikalaşmanın da önüne geçiyor'' diye konuştu.
Türkiye'de sadece kendi sendikalarına üye 200 işçinin Kod-29'la işten çıkarıldığını söyleyen Serdaroğlu'na göre bu sayı diğer sendikalar ve sendikasız yerlerdeki çıkarmalar hesaba katıldığında bu sayının çok daha fazla olduğunu belirtti.
© The Independentturkish