Ortadoğu her zaman tüm Arapların ve dünyanın siyasi çıkarlarının odağı olmuştur. Ortadoğu, Filistin meselesinin merkeziliği, uzantıları ve bölge ülkelerinin öncelikleriyle irtibatlı olarak sürekli bir gerilim alanıdır.
Ortadoğu'nun artık İsrail ve ABD için eskiden olduğu gibi çok büyük bir sorun olmadığı açıkça görülüyor. Çünkü Birinci Körfez Savaşı ve sonrasında yaşanan olaylar güç dengesinin hızlı bir şekilde gözden geçirilmesine yol açtı.
Bir bakıma bugün, Arap-İsrail çatışmasının taraflarının beklentilerini aşan değişim ve dönüşümlerin yaşandığı yeni bir Ortadoğu'dan söz edebiliriz.
Fas'ın şu anda öncelikli bir siyasi hedef haline geldiğini gözlemliyoruz. Bu, Fas'ın yeni uluslararası değişikliklere göre bir rol almasının zamanının geldiğini gösteriyor.
Bu değişiklikler İsrail'in ağırlığı, onun uluslararası güç ve destek kazanımları, ABD ile ilişkiler ve bölge devletlerinin yeni tertibi ile ilgilidir.
14 Ocak 2011'deki Tunus devriminden bugüne kadar yaşanan hadiseleri gözden geçirenler, bölgeyi yöneten, uluslararası ilişkileri yeniden çizen ve bunun için gerekli şartları koyan açık ve belirsiz ellerin olduğu sonucuna varır.
Bu durum başlangıçta bu kadar açık ve net değildi. Söz konusu verilerin ve okumaların ortaya koyduğu şeylere ilişkin hiçbir kanıt yoktu.
Gözlemciler, Tunus'taki demokratik geçişi ve bunun getirdiği sancıları, acılarını ve sapmalarını izlemekle meşgul oldular. Aynı şekilde Libya da önem kazandı.
Burası, ülkenin zenginliğini ele geçirmeye ve yeni bağımlılık ilişkileri kurmaya çalışan yabancı devletlerin çatıştığı bir alana dönüştü. Böylece Fas sahnesi görünürde Tunus ile Libya arasında bölündü.
Libya'daki çatışmanın ciddiyetinin ve öneminin tarafların çoğunu görünür kıldığına şüphe yok. Çünkü bölgesel çatışma şiddetliydi ve ittifaklar kurmak açık bir çatışmayı gerektiriyordu.
Buradan anlaşılan ilk şey, Libya'ya doğru bu yönelişin hedeflerinden birinin de Fas'ı vurmak olduğudur. Çünkü Libya bölgede ağırlığı olan, petrol piyasası ve doğal kaynakları bakımından önemli bir ülkedir.
Ayrıca Tunus'un Libya'ya olan ekonomik ihtiyacı, bazı dosyalarda Tunus üzerindeki baskı için bir giriş noktası temsil etmektedir.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Şimdi Fas'ın hedefe ulaşmak için kartları karıştırmak üzere olduğunu açıkça gösteren bir hususa dikkat çekelim. Bu husus, Fas'ın İsrail ile ilişkilerinin normalleşmesidir.
Elbette bu kendi başına bir olay olmayabilir, fakat bu adımın bir dizi işaretleri ve siyasi mesajları vardır.
Öncelikle Fas, Birleşik Arap Emirlikleri'nin (BAE) İsrail ile ilişkilerinin normalleşme sürecine girdiğini açıklamasının ardından buna karşı olan tutumunu açıkladı.
Ancak Fas, tutumunu açıkladıktan üç ay sonra normalleşmeyi, resmi bir uygulama olarak benimsedi. ABD'nin Fas'ın Batı Sahra üzerindeki egemenliğini tanıması, bu meselenin hususiyetini şekillendiren ikinci bir olaydır.
Bu da bizi doğrudan bir siyasi anlaşmaya getiriyor. Nitekim Batı Sahra'nın, Fas ve Cezayir tarafından farklı şekillerde ele alındığını biliyoruz.
Batı Sahra halkının kendi kaderini tayin hakkının uluslararası arenada savunulduğu bu sorun, ABD'nin Fas'ın egemenliğini tanımasıyla yol kat etti.
Fakat ABD'nin, Fas'ın egemenliğini tanımasının bölgedeki yankılarını gözden kaçırdığına inanmıyoruz. Burada şu soruları soruyoruz:
Fas'ın Batı Sahra meselesinde desteklenmesinin, Cezayir'in bakış açısından Fransız tarafıyla istisnai ilişkileri olması nedeniyle farklı bir şeyi temsil ettiği açıktır. Filistin meselesinde duruşundaki sertliğinden bahsetmiyorum bile?
Cezayir, Batı Sahra konusundaki tutumunda kararlı görünüyor. Bu husus, ABD'nin Fas'ın egemenliğini tanınmasından sonra gerginliğin artabileceği ve bölgedeki durumun daha karmaşık bir hale gelebileceği anlamına geliyor.
Batı Sahra hususundaki tutumun İsrail ile normalleşme meselesiyle ilgili olabileceğini kimse beklemiyordu.
Mağripteki siyasi oyunun, çıkarlar, baskılar ve tutumlar açısından çok taraflı olduğu açıkça görülüyor. Allah muhafaza bu durum -bazılarına göre- burada çatışmalara yol açabilir.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Independent Türkçe için çeviren: Beyan İshakoğlu
© The Independentturkish