Meslektaşımız olan Arap bir araştırmacı, Büyük Lübnan'ın ilanının 100'üncü yıl dönümü vesilesiyle kapsamlı bir çalışma hazırlamış.
Çalışma, bizzat Philip Hitti, Albert Hourani ve Kemal el-Salibi gibi önde gelen Lübnanlı tarihçilerden alıntılanmış referanslar, belgeler ve analizlerle öne çıkıyor.
Söz konusu tarihçiler arasından Kemal Salibi'nin "Tevrat Ca'at Minel Cezire al-Arabiyye" (Tevrat Arap Yarımadası'ndan Geldi) adlı bir kitabı da var.
Kitap özetle Filistin ve Kudüs'ün geçmişte bugün bulundukları coğrafyada değil de Arap Yarımadası'nda Asir ve Sur (Umman'daki) şehirleri arasında yer alan iki bölgenin ismi oldukları sonucuna varıyor.
Bu, Lübnan'daki Sur şehrinin adını aslında Umman'daki Sur'dan aldığının bir başka kanıtıdır.
Kemal Salibi, ilginç ve eğlenceli biriydi. Geç dönem eserleri arasında Hz. İsa hakkında küçük bir araştırma da vardı.
Araştırmada Hz İsa hakkında bildiğimiz ve okuduğumuz her şeyin Amerikan Üniversitesi'nin bu tarih profesörünün (Kemal Salibi) bildiklerinden ve okuduklarından farklı olduğunu, belgeler, açıklamalar, alıntılar ve dipnotlarla açıklıyordu.
Araştırmacı Ebu Fahr'ın çalışması da doktorlardan, profesörlerden ve birçok kimseden alıntılanmış muazzam miktarda rivayetlerle dolu.
Bu derin çalışmanın vardığı sonuç ise şu: Lübnan'ın sadece kendisi değil, halkı, hatta ilk tarihsel simgesi sayılan Emir İkinci Fahreddin bile sahtedir.
Nitekim, Birinci Fahreddin adında bir emirin olmaması ikincisinin de yalan olduğunun kanıtıdır. Hem Lübnan'da ne zaman emirler vardı ki? Bunlar da sadece "Miralay" rütbesinde askerlerdir.
Emir Fahreddin, Lübnanlıların efsane arayışı ile uydurdukları bir yalandır. Rahbani Kardeşler'in hakkında bir şarkı besteleyerek onu onurlandırmaları ve Feyruz'un da bu şarkıyı Ancar Savaşı ile ilgili tiyatro oyununda seslendirmesiyle Emir Fahreddin efsanesi daha da kök saldı.
Oysa ortada ne Ancar Savaşı ne de bir kahraman var. Bütün bu simgesel şahsiyetler, fertleri Türklere hizmet eden, bunun sonucunda da onlar tarafından şu veya bu unvanla ödüllendirilen halkın uydurduğu yalanlardan ibarettir.
İşte, Ebu Fahr da bu çalışması ile Fahreddin, Beşir Şihab ve Yusuf Bek Karam gibi sürekli olarak halk tarafından yaratılan tarihsel sembolleri ve efsaneleri çürütüyor
Ebu Fahr'a göre bunlara bir de Fransız manda yönetiminin kararı ile Suriye'ye bağlı "Dört Sancağın" idaresinin Lübnan'a nakledilmesi yalanı ekleniyor. Ebu Fahr biz Lübnanlılara kısaca şöyle diyor:
Siz neyi kutluyorsunuz ey Lübnanlılar? 100 yıllık bir hiçbir şeyi mi? Siz kimsiniz ki? Lübnan adı verilmiş sahte bir bölgede köylere ve dağlara dağılmış bir grup kölelersiniz.
Ebu Fahr'ın alıntı yaptığı bilginlerin tariflerine göre "Lübnan, Suriye'de bir dağın" adı. Kaynaklarda bir ülke olarak zikredilmeyen bir mekan. Kendisi haritayı verin de size bunu kanıtlayayım diyor.
Araştırmacının kendisi için ne kadar zaman, çaba ve özen harcadığını bilmediğim bu çalışması çok uygunsuz bir zamanda yayımlandı. Tüm dünya Beyrut ile birlikte ağlıyor.
Filistin Kurtuluş Örgütü liderleri, Filistin'i yeniden kurtarmak için başka bir yerde değil, Beyrut'ta toplanıyorlar.
Ama Ebu Fahr belgeler arasında yaptığı zorlu bir yolculuktan sonra Lübnan'ın meşru olmayan, efsaneler ve saçmalıklar üzerine kurulu ve tarihi dolandırıcılarla dolu bir ülke olduğunda diretiyor.
Ebu Fahr'ın yerinde olsaydım Lübnan'da yaşadığım yılların hatırı, tuz ve ekmek hakkı için bu gerçekleri açıklamaz, en azından bunu bir başkasına bırakırdım.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Independent Türkçe için çeviren: Beyan İshakoğlu
© The Independentturkish