Batı-Doğu ilişkisi anlatımının bazen sağırlık, bazen yanlış anlama, bazen önyargılar, bazen de dinleme anlarıyla gölgelenen uzun bir hikâyesi vardır.
Bu hikâye uzun süredir devam ediyor ve durum aşağı yukarı aynı.
Burada Doğu derken Arap ve İslam ülkelerini, Kuzey Afrika ülkelerini ve Çin'i, Batı derken de Avrupa ülkeleri ile ABD'yi kastediyorum.
Batı ile Doğu arasında gergin, ciddi ve gerçek bir diyalog, uzun bir karşılıklı nefret tarihinde ancak 4 farklı örnek üzerinden gerçekleşebildi.
Birinci örnek olan dini durumu, bu iki zıt dünyadaki varlıkları açısından 3 semavi dinin (Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslam) kitaplarının aktivizmi temsil eder.
İkincisi, yerleşme ve manda yönetimi gibi çeşitli türleriyle sömürgecilik ile somutlaşır.
Üçüncüsü, edebiyat ve öncelikle Binbir Gece Masalları kitabının insanlığın yaratıcılığında temsil ettiği dengeli varlık tarafından temsil edilmektedir.
Dördüncüsü ise, uzak Çin'in derinliklerinden gelerek Avrupa ve Ortadoğu sınırlarına ulaşan İpek Yolu'dur.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Bugün siyasi, kültürel ve dinsel olarak Batı-Doğu ilişkisi anlatımında görülen arızayı, Doğu'yu Batı'ya ya da Batı'yı Doğu'ya ulaştıran yolun başlangıcını oluşturan unsurlardan bazılarını derinlemesine çözümlemedikçe anlayamayız.
Ayrıca bunun ışığında bu ilişki için yeni bir anlatı kurabilir miyiz ve bu hangi temeller üzerine kurulup yerleşebilir?
Tamamı Doğu kaynaklı olan Kuran, İncil, Tevrat gibi dini metinlerden ve çeşitli acımasız Avrupa sömürgeciliklerinden uzakta, Doğu-Batı ilişkisinin anlatımının temelini oluşturan belki de ilk derin, etkili ve içsel temas ve iletişim, "Binbir Gece Masalları" kitabıdır.
O, nesillerdir Batı'nın tercih edilen ve sürekli okunan kitaplarından biri olmaya devam eden bir yapıttır.
Harika ve eskimeyen kitaplar, farklı halklar ve medeniyetler arasında kalıcı, derin ve eleştirel bir anlatımın yolunu açma kapasitesine sahiptir.
Çünkü toplumlarda ve insan topluluklarında manevi piramitler inşa ederler ve bunlar taştan inşa edilen piramitler gibi yıkılması muhtemel olmayan piramitlerdir.
Bu bakımdan "Binbir Gece Masalları" kitabı, istisnai ve müthiş bir konuma sahiptir.
Fransız Antoine Galland (1646-1715) "Geceler" adıyla bu kitabı tercüme eder etmez, Avrupalı Fransız okuyucularda büyük bir istek ve merak uyandırdı.
Daha sonra kitap, büyük bir hızla diğer Avrupa dillerine de tercüme edildi ve farklı kültürlere, medeniyetlere ve manevi oluşumlara rahatlıkla yerleşti.
Öyküleyici, anlatım geleneklerini sarstı ve başkalarının okuma şölenine bir takım baharatlar ve tatlar katarak kolektif edebi zevki canlandırdı.
Günlük konuşma dili ile orta standartta klasik dil arasında gidip gelen, basit, halk diliyle yazılmış, Doğu halkının dehasını mükemmellikle, dürüstlükle ve derinlikle temsil eden bu tuhaf ve heyecan verici kitaptan etkilenmeyen Amerikalı ya da Avrupalı Batılı bir yazar olduğunu sanmıyorum.
Edebiyat gibi Batı sineması da çocuklar kadar yetişkinlere yönelik yapımlarında "Binbir Gece Masalları"nın büyüsünden kurtulamadı.
Hollywood stüdyolarından Roma, Paris ve Berlin'deki stüdyolara kadar bu kitaptan uyarlanan, kimi zaman büyülü, kimi zaman fantastik, kimi zaman politik, kimi zaman egzotik söylemlere dayanan, farklı sanatsal üsluplara sahip binlerce film çekildi.
Tüm bu estetik yaklaşımlar içinde, imgenin gücü üzerinden, yaklaşık bir buçuk asırlık süre boyunca "Binbir Gece Masalları", Doğu-Batı ilişkisi anlatımının tarihini çiziyordu. Özellikle çocuklara, gençlere ve yetişkinlere yönelik animasyon filmlerinde bu kitaptan alıntı yapılmaya devam ediyor.
Nasıl ki edebiyat ve sinema Geceler kitabının büyüsünden kurtulamadıysa, 19 ve 20'nci yüzyıldaki işgalci sömürge orduları da Afrika'nın kumları üzerinde, Arap ülkelerinde Doğu'nun kavurucu güneşi altında ilerlerken, bu eşsiz kitapta yer alan birçok baştan çıkarıcı görselden güç alıyorlardı.
Ancak bu yaratıcı ve tüketici Avrupalı ve Amerikalı Batı, bu ölümsüz kitabın ne kadar tutkunuysa, tapınağın koruyucuları olan Arap ve Kuzey Afrika dünyası halkı, onu o kadar lanetli, ahlak dışı ve sapkın bir kitap olarak görmeye devam etti.
Bu gerileyen kültürel durumun gölgesinde "Geceler" kitabı, hakkında yasaklama, yakma veya kırpma kararları verilen, adli kovuşturmaya konu olan en çok Arap kitaplarından biri sayılıyor.
Geçen yüzyılın yetmişli yıllarının sonunda Mısır Parlamentosu'nun (Halk Meclisi) "Binbir Gece Masalları" kitabını yargıladığını ve Bulak Yayınevi tarafından yayınlanan tam baskısının dağıtımını yasakladığını hâlâ hatırlıyoruz.
Çağdaş modern Arap öyküleyici anlatımın, "Geceler" kitabındaki estetik, imgeleme ve hayal etme özgürlüğünden yeterince yararlanmazken, uluslararası edebiyatın kendisini temel referanslarından biri olarak değerlendirdiğine inanıyorum.
Avrupalı ve Amerikalı büyük yazarların deneyimlerine hızlı bir bakış bu kitabın etkilerini bize çok net gösterecektir.
Örnek olarak bu yazarlardan bazılarını zikredebiliriz: Voltaire, La Fontaine, Victor Hugo, Lamartine, Borges, García Márquez, Asturias, Neruda, Paul Auster, Salman Rüşdi, Paulo Coelho, Philip Roth, Alessandro Barico ve diğerleri.
Arap ve Kuzey Afrika bölgelerimizde edebiyat anlayışımızda bir belirsizlik ve kafa karışıklığı yaşıyoruz.
Çünkü dilbilimsel, estetik ve felsefi olarak hayal gücüne ait, bir yandan kendi mantığı ve özgürlükleri olan bir varlık olarak edebi metin ile fıkıh sistemine ait, kendi mantığı, dili ve amaçları bulunan metni birbirinden ayırt etmeyen yazar, okuyucu, akademisyen ve medyacı nesiller yetiştirdik.
Doğu/Batı ilişkisi anlatımının kuruluşuna ve yazılımına katkıda bulunan diğer Doğulu faktör ise geçmişi çok eskilere, M.Ö. 2000 yıllarına kadar uzanan İpek Yolu'dur.
O önce coğrafi olarak yani gerçekte var olan, sonra efsaneye dönüşen bir yoldur. Ekonomik ve ticari alışveriş (ipek, baharat, inci, ahşap...) amacıyla kurulan ve sonunda çok çeşitli sanatsal ve edebi projelere dönüşen bir insanlık başarısıdır.
Binbir Gece Masalları kitabı nasıl ki Doğu-Batı ilişkisi anlatımının oluşturulmasına ve yazılmasına katkıda bulunduysa, tema ve yapı itibarıyla Batı yaratıcılığında yarattığı devrimle İpek Yolu'nun da bunda büyük payı oldu.
Binlerce edebiyat, sinema, sanat, müzik ve tiyatro eserinde mit ve efsanelere açık bir konu haline geldi ve hâlâ da öyle.
İpek Yolu'nun Avrupa ve ABD'nin hayal gücünde elde ettiği bu önemli varlık nedeniyle UNESCO, onu kültürlerarası diyaloğun sembolü olarak kabul etti ve 2014 yılında Dünya Mirası Listesi'ne aldı.
Ortadoğu ve Kuzey Afrika'daki Araplar ve Araplaşmış halklar "Binbir Gece Masalları" kitabını hâlâ ahlaksız bir kitap ve istenmeyen bir yapıt olarak görüyorlar.
Selefilerin ileri gelenlerinden pek çok ses kitabın yakılmasını, yasaklanmasını talep etmekten ve okunmaması yönünde uyarılarda bulunmaktan vazgeçmiyorlar.
Buna karşılık ekonomik, teknolojik, askeri ve siyasi alanda Batı ile yoğun bir rekabet dönemi yaşayan Çin, İpek Yolu'nun sembolizmine yatırım yapmak hem Batı Avrupa'nın hem de ABD'nin hayal gücünü etkileyen sermayesi nedeniyle onu yeniden canlandırmak için var gücüyle çalışıyor.
"Binbir Gece Masalları" kitabı ve İpek Yolu, Doğu-Batı ilişkisine dair yeni bir anlatımın doğuşu için durak olabilecek gerçek bir rahmi temsil ediyor.
Bu gerilim, savaşlar ve nefret kültürünün yaygınlaşması karşısında seçkinlerimizin adil, katılımcı bir insani anlatımın geleceğini şekillendirmek için bu iki medeniyet unsurunun, başkalarına yönelik söylemde açtıkları yolları yeniden okumalıdırlar.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.