Trump ile dünya daha istikrarlı mı olacak?

"Filistinliler için adil bir çözüm olmadığı takdirde, Ortadoğu bir kargaşa yanardağı olmayı sürdürecektir"

Fotoğraf: Reuters

Pek çok siyasi analiz, Sayın Donald Trump'ın büyük bir oy farkıyla kazandığını ve dolayısıyla Amerikan halkının arzusunun bu olduğunu düşünüyor.

Bu konunun belki daha fazla tartışılması gerekiyor.

Seçimlerden sonra yapılan istatistikler bize, 130 bin kişinin sandık başına giderken fikrini değiştirmesi halinde sonucun Kamala Harris (Demokratlar) lehine değişeceğini söylüyor.

Ancak Kurucu Babalar tarafından tasarlanan seçim sisteminin karmaşıklığı nedeniyle sonuç tam aksi oldu.

Bu geniş ülkede sonuçların kesinleşmesi aylar sürdüğü için Kurucu Babalar (winer take all) kazanan her şeyi alır olarak bilinen ve fikir olarak Batı ABD'deki çatışma tarihinden gelen bir sistem icat ettiler.

Dolayısıyla Trump, Seçiciler Kurulu olarak bilinen kurul sayesinde kazandı.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Buna göre adaylardan biri 1 eyalette 5 veya 10 oy fazla alırsa, Seçiciler Kurulu'nda o eyaleti temsil eden tüm üyelerin oyunu almış sayılır.

50 eyalet içinde sadece 2 eyalet için bu kural geçerli değil.

Bu 2 eyalet Seçiciler Kurulu üyelerinin oylarını eyalette 2 aday için kullanılan oy sayısına göre bölme kararı almıştır.

Ancak bu yasa, diğer eyaletlerde uygulanmadı ki bu, Batı medyasında gündeme gelmiş bir fikir.

Söylemek istediğimiz, ABD'deki siyasi bileşenler arasındaki dikey bölünme hâlâ olduğu gibi duruyor ve mevcut yönetimin tadını çıkaracağı balayının ardından derin bir çatışma yaratacak.

Amerikan medyasını takip edenler, Trump'ın gelişiyle ilgili yaygın bir memnuniyetsizliğin olduğunu fark edebilir ve bu memnuniyetsizlik, seçilmiş başkanının seçtiği ekipteki isimler öğrenildikten sonra daha da arttı.

Zira bazıları muhalifleri tarafından "anti-demokratik" olmakla suçlanacak kadar fanatikler.

Okuyucunun da görebileceği gibi bunlar, olası bir çatışmanın başlangıcında yapılan erken konuşmalardır.

Bugünden yaklaşık iki ay sonra yeni yönetim görevi devraldığında bu memnuniyetsizliğin arttığını göreceğiz.

Bu, Amerikalıların kendi aralarında karar vereceği bir husus.

Fakat ABD'deki iç bölünme dünya için iyi bir haber değil; çünkü bu mutlaka dış politikasına da yansıyacaktır.

Bizi ve dünyayı ilgilendiren de budur.

Gelecek yönetimin sorunlara objektif bir bakış açısıyla bakma esasına göre hareket etmesi beklenmiyor.

Aksine bizim Demokratların yaptığının tam aksini yapmamız gerekiyor yönünde bir perspektife sahip olacaktır ve bu da dünyayı sarı tehlike bölgesine sokacaktır.

Sayın Trump, başkanlığının ilk döneminde, çoğu, işinde başarılı olmuş olabilecek çok sayıda iş adamını görevlendirme yoluna gitmişti ancak siyasetin farklı araçları vardır.

Bu nedenle bir süre sonra deneme yanılma yöntemini kullanarak atadığı kişileri değiştirdi. Şimdi yeniden bazı iş adamı arkadaşını görevlendiriyor.

Bu onun kişiliğine uygun olabilir fakat pek çok Amerikalı yorumcu, bu kişilerin dünyada geniş ve kâr zarar yöntemiyle yönetilemeyecek çıkarları olan devasa bir ülkeyi yönetebilme yeteneklerinden şüphe ediyor.

Aslında bu kişilerin kendilerinin de bir mali imparatorluğun sahibi olmaları ve kimi zaman merkezi hükümet ile çalışmaları nedeniyle, seçtiği bazı kişilerin bir (çıkar çatışması) durumu yaşayabileceğine dair eleştiriler görülmeye başladı.
 


Yeni yönetimin politikalarındaki bir sonraki aşama, özellikle dış düzeyde pek çok kişi için muğlak.

Zira medya üst düzey pozisyonlara seçilen bazı kişilerin, daha önce yaptıkları ve ötekine karşı açık bir aşırılık içeren açıklamalarını yeniden yayımlamaya başladı.

Daha önce yaptıkları açıklamaların kamuda bir görev üstlenenleri yükümlü kılmadığını düşünenler olabilir ve bu doğrudur. Ancak bazıları kanaatlerin, özellikle de siyasi olanların nadiren kökten değiştiğine inanılıyor.

Ortadoğu'da durum daha kafa karıştırıcı, çünkü Filistinlilere adaleti sağlamaya yönelik net planlar olmadığında Filistin davası, birikmiş öfke ve hayal kırıklığının kaynağı olmaya devam edecek.

Özellikle de Gazze'de soykırım ve açlıktan ölmeye benzer, her insanı kışkırtacak bir öfke ve yerinden etmenin dünyanın gözlerinin önünde gerçekleşmesinden sonra.

Özellikle Suudi Arabistan Krallığı'nın İsrail devletinin yanında bir Filistin devleti kurmak için uluslararası bir ittifak çabasıyla yürüttüğü siyasi ve diplomatik faaliyetlerden sonra, çözüm için son Riyad zirvesine güveniliyor.

Bu fikir yeni yönetim tarafından da kabul görmüş gibi görünüyor, zira Krallığın duruşu, Suudi Arabistan liderliği arasında iyice yerleşmiş bir aksiyoma dayanan ana fikri uluslararası arenaya taşımanın temel taşıdır.

O fikir de Filistinliler için adil bir çözüm olmadığı takdirde, Ortadoğu bir kargaşa yanardağı olmayı sürdürecektir.

Son söz; tüm muhalif yayınlara rağmen, silahları susturabilecek ve yerine hak edilen kalkınmayı yerleştirebilecek olan, Suudi Arabistan'ın barışsever ülkeleri en akılcı çözümü takip etmek için seferber edecek siyasi tutumudur.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

Şarku'l Avsat

DAHA FAZLA HABER OKU