Siyasi eylem: Kirli eller sorunu

"Ya çirkin yöntem, felaketi önlemenin gerekli bir yoluysa?"

Fotoğraf: Kyle Johnson/Unsplash

İngiliz filozof Bernard Williams, faydacı felsefeyi tartışırken şu hikâyeyi anlatır:

Jim adında bir adam birdenbire Güney Amerika'daki küçük bir köye gelir.

Köyün ana meydanında federal hükümete isyan etmekle suçlanan 20 Kızılderiliyi idam etmeye hazırlanan bir asker taburu vardır.

Jim, kendisini onurlu bir yabancı olarak karşılayan tabur komutanını selamlar.

Komutan ona içlerinden birini kendisinin öldürmesi şartıyla 19 Kızılderili esirin hayatını kurtarmayı teklif eder ve Jim'in teklifi reddetmesi halinde hepsini idam edeceğini vurgular.

Faydacı felsefenin basitleştirilmiş iyilik yapma kavramına göre Jim, geri kalan 19 kişinin hayatını kurtarmak için 20 kişinin arasından herhangi birini öldürmek zorundadır.

Çünkü bu felsefi akıma göre bir eylemin değeri, bir insan veya az sayıda kişi zarar görse bile, en fazla sayıda insana sağladığı faydanın boyutuna bağlıdır.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Williams faydacı gerekçelendirmenin mantıksal amaçlarını göstermek için bu örneği verir.

Bu, birçok insanın, anlamlarını ve sonuçlarını düşünmeden veya eleştirel bir şekilde okumadan benimsediği bir gerekçedir.

Jim'in karşı karşıya olduğu ikilem, temel ahlak kurallarına bağlı kalması ve bu çirkin oyuna katılmayı reddetmesi halinde 20 kişinin ölümünden duyduğu derin sorumluluk duygusuyla ifade buluyor.

Ama bir yandan da kendine şunu sorar;

Tanımadığı ya da belki de öldürülmeyi hak etmeyen birini öldürmesi doğru mu?

Bu, tek başına veya olayın bir parçası olarak sorulabilecek, faile yöneltilebileceği gibi 20 esire de yöneltilebilecek bir soru.

Peki siz sevgili okuyucular, Jim'in yerinde olsaydınız sizin tutumunuz ne olurdu?

Sizin gibi bir insan olarak bundan zarar görecek tarafın durumunu düşünün ve kendinize şunu sorun;

Ya ben o tarafta olsaydım ve kararı başkası vermek zorunda olsaydı... Başkalarının yaşaması için ölümü kabullenmem mi gerekiyor?

Daha uç bir örnek verelim;

Diyelim ki bir hastaneye girdiniz ve ameliyathanelerde yaşamak için birinin kendilerine organlarını bağışlamasını bekleyen, aksi takdirde ölecek 10 kişi buldunuz.

Siz de bedenen sağlıklısınız ve bu organların hepsine sahipsiniz; kalbinizin, karaciğerinizin, böbreklerinizin, gözlerinizin, akciğerlerinizin ve vücudunuzun geri kalan kısımlarının alınıp diğer hastaların bedenlerine nakledilmesi için ameliyat masasına yatırılmak ister misiniz?

Bu soru da ilk soruyla aynı gerekçeyi taşıyor;

Eğer 10 kişinin hayatta kalması 1 kişinin hayatta kalmasından daha evla ise, o zaman hastane personeli sizi derhal ameliyathaneye götürmelidir.

Siz de bunu isteyerek kabul etmelisiniz.

Ancak bu eylemi ahlaka aykırı buluyorsanız, suçluluk duymadan 10 kişinin ölümüne katlanmalısınız.
 


Bu ikilem, 1973'te "Siyasi Eylem: Kirli Eller Sorunu" başlıklı bir makale yayımlayan, faydacı pozisyona benzer bir pozisyon benimseyen ancak farklı bir görüş sunan Amerikalı filozof Michael Walzer tarafından da ele alındı.

Walzer'in makalesi büyük tartışmalara yol açtı ve siyasi eylem etiğinde bir referans metin haline geldi çünkü politikacıların her gün uyguladığı gerçek deneyimlere değiniyordu.

Walzer, katı ve doğru olan fakat iş alanında yararlı olmayan etik standartlara bağlı kalmak isteyenler ile korkunç eylemleri benimsemekten çekinmeyenler ve bunları, sonuçta ortaya çıkan gerekli ve önemli başarılarla meşrulaştıranlar arasında makul bir çizgi bulmak istediğini söylüyor.

Bu görüş gerekli bir soruyu gündeme getiriyor:

Büyük gayelere ulaşmak için kötü vasıtaları kullanmak etik mi?

Bizi hiçbir sonuca götürmeyeceğini, ağır kayıplara mâl olabileceğini bilerek kendimizi iyi vasıtalarla sınırlamak etik mi?

Gayenin vasıtayı meşru kılmadığını elbette anlıyoruz. Peki ya çirkin yöntem, felaketi önlemenin gerekli bir yoluysa?

Walzer'in görüşünü faydacı yaklaşımdan ayıran husus, bir felaketten kaçınmak için gerekli olsa bile yapılan siyasi eylemi hata olarak görmesidir.

Buna karşılık faydacılar siyasi eylemi bu çerçevenin dışında yanlış ve çirkin olsa bile doğru olarak görürler.

Okuyucuyu kafasının karıştığı bir noktaya getirdiğimin farkındayım.

Ancak yukarıdakilerin bazılarımızı yerleşik kanaatlerinden bazılarını yeniden düşünmeye motive edebileceğini de biliyorum.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

Şarku'l Avsat

DAHA FAZLA HABER OKU