John Maynard Keynes, ekonomi alanındaki en meşhur ve önemli isimlerden biridir. Fikirleri kamu ekonomisi teorilerinde, uygulamasında ve hükümetlerin genel politikalarında köklü bir değişime sebep olan dünya çapında ünlü İngiliz ekonomistidir.
Hükümetler tarafından sunulan destekleyici ekonomiyi açıklamak için Keynesyen Okul (Keynesian School) tabiri kullanılmıştır.
Keynes, hükümet kararlarının ekonomiye katkıda bulunabileceği anlık etkiyle ilgileniyordu ve biraz da şakayla karışık şöyle bir sözü vardı:
Uzun vadede herkes ölür.
Daha az önemli olmayan başka bir sözü şuydu:
Zorluklar yeni fikirlerin ortaya çıkmasında değil, eskiden kaçmada yatmaktadır.
Çünkü kendisi ‘fikirlerin tarihin akışını şekillendirdiğine’ inanıyordu.
Korona salgınının ardından ortaya çıkan ekonomik koşulların yankıları ile birlikte ‘Keynesyen ekonomi ve kriz içindeki hükümetler tarafından arzu edilen rolü’ yeniden gündeme geldi.
Büyük kriz döneminde hükümetlerden beklenen genel görevlerden biri de halkları için iyi bir yaşam sunmalarıdır.
Hükümetler genellikle bu görevi maliye veya para politikalarına ayrılan alanı genişleterek yerine getirir ve koşulların baskısıyla bazen bu iki alanda da benzer bir genişletmeye gidilir.
Hükümetlerin ekonomik canlandırma paketleriyle ne kadar para enjekte ettikleri biliniyor. Bunun yanı sıra faiz oranları görülmemiş bir şekilde sıfıra indirildi.
Merkez Bankası başkanları, piyasalarda tüketimi ve yatırımı canlandırmak için daha fazla kesinti yapamadılar.
Canlandırma girişimleri başarısız oldu ve ekonomiler yavaş yavaş likidite tuzağına düştü.
Tarih kendisinden dersler çıkarılacak bir okuldur. Dünyanın geçirdiği önceki krizlerden istifade etme ve şu anki krizde bugün için yararlı olanı yapmak için fırsatlar var.
Akla, 1929'da meydana gelen Büyük Buhran'dan kaynaklanan ekonomik kriz sırasında yaşananlar geliyor.
Geniş ekonomik politikalara ve yerel ekonomiye yatırıma dayalı sıkı bir plana dayanan Keynesyen ekonomi, ekonomiyi canlandırmakta büyülü bir etkiye sahipti ve böylece büyük devlet harcamalarının yanı sıra vergilerdeki önemli ölçüdeki azalmayla birlikte ekonomik hareketliliğin temeli oluşturuldu.
Burada, kemer sıkma politikaları için en iyi zamanın ‘refah zamanı’ olduğunu hatırlatmak gerekir. Bununla arz ekonomisini kastediyorum.
Zira maliyetin ve harcamaların azaltılması, tüketimi ve yatırımı harekete geçirecektir. Krizlerin ayrıntıları ve biçimleri birinden diğerine değişebilir.
Ancak bu durum krizlerde benzer ve ortak unsurların bulunduğu gerçeğini ortadan kaldırmaz.
Aynı zamanda kararlar mümkün olduğunca kısa bir zaman diliminde alınmalıdır. Bundan dolayı acil ve kısa vadeli çözümlere odaklanılmalı; uzun vadeli mali açıktan ve bu tür benzeri görülmemiş zorlukların üstesinden gelmek için cesur ve acil yasalar çıkarmaktan korkulmamalıdır.
Ekonomik krizler, büyük harcamalar ve işini kaybedenler için istihdam gibi ciddi ve güçlü çözümlerin sunulmasını gerektirir.
İstisnai teşvik politikalarının bir parçası olarak hükümetlerin başlattığı projelerde yer alan bu duruma ‘büyük olumlu şok’ denilebilir. John Maynard Keynes bunu şok edici ve abartılı bir şekilde şöyle anlatmıştır:
Krizler sırasında hükümetlerin istihdam alanları yaratmaları gerekmektedir. Gündüzleri çukur kazması ve geceleri de bu çukurları kapatması için işçi tutması gerekse bile bunu yapmalıdır.
Bütün bunlar, ulusal ekonomik yapıya büyük bir pozitif şok vermek içindir ve yalnızca hükümetler böyle bir rolü oynayabilirler! Kısa vadeli çözümler ve anlık müdahaleler asıl odaklanılması gereken şeylerdir.
Çünkü uzun vadeli çözümler ve buna odaklanan politikaların yan etkilerinden biri doğası gereği kırılgan özel ekonomiye en fazla zararı vermek olacaktır.
Bu, yatırım hedeflerinin gerçekleşmemesine ve ciddi sorunların yaşanmasına sebep olabilir. Keynes hâlâ en önemli ekonomist olmaya devam ediyor. Politika ve görüşleri bugün hala geçerli ve faydalıdır.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Independent Türkçe için çeviren: .Adem İpekyüz
© The Independentturkish