Tarım ve Orman Bakanlığı'na bağlı Orman Genel Müdürlüğü'nün 2019 yılı Ormancılık İstatistikleri, geçen yıl Türkiye'de toplam 2 bin 688 orman yangınının gerçekleştiğini ortaya koydu. 2018'de 2 bin 167 orman yangını gerçekleşirken, bir senede yüzde 23'lük artış meydana geldi.
Bartın Üniversitesi Orman Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erdoğan Atmış ve İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Orman Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Doğanay Tolunay, Türkiye'deki ormanların durumunu ve yangınları, Independent Türkçe'ye değerlendirdi.
"Orman yangınları arazi rantının değerli, kentleşmenin yüksek olduğu yerlerde çıkartılıyor"
Yaşar Kemal'in 1950'lerde "Bu Diyar Baştanbaşa" diyerek, yurdu gezip köylülerle görüştüğü "Yanan Ormanlarda 50 gün" kitabına değinen Bartın Üniversitesi Orman Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erdoğan Atmış, o dönemlerde ağırlıklı şekilde köylüler tarafından kasıtlı çıkarılan orman yangınlarıyla arazi açabilmenin hedeflendiğini, günümüzde ise yangınların kentleşmenin yüksek, "arazi rantının" değerli, nüfusun da yoğunlaştığı yerlerde gerçekleştiğini ifade etti.
"Asıl sorun şehirleri ormanlara taşımak"
Türkiye'nin Akdeniz kuşağında bulunduğunu ve İtalya, İspanya ve Portekiz gibi bu kuşaktaki diğer ülkelerde de yangınların çıktığını söyleten Atmış, 2 yıl önce Yunanistan'ın başkenti Atina yakınlarındaki yangına da değindi. 80'den fazla kişinin yaşamını yitirdiğini, 165'i aşkın kişinin yaralandığını ve pek çok yerleşim yerinin de yandığını hatırlatan Prof. Dr. Atmış, benzer olayların Türkiye'de yaşanması halinde can kaybı olmamasını ise şöyle açıkladı:
Türkiye'de ormanların yüzde 99.9'u devletin mülkiyetindedir. Özel mülkiyet ve orman içi yerleşim oranı çok düşüktür. Bu nedenle de ormanlarda kentsel yerleşim bulunmuyordu. Asıl sorun, günümüzde şehirleri ormanlara taşımak oldu. İnsanlar, şehirden kaçış için ormanları daha çok kullanmaya başladı ve şehirler, ormanlara yakın yerlere geldi. sosyo-ekonomik yapıdaki değişimle birlikte, insanlar buraları kullanmaya başladı ve ormanlarla etkileşim arttı.
"Korunan alan statülerinin izin vermediği bazı yerlerde alanın statüsü değiştiriliyor"
Turizm ve maden tahsislerini "kolaylaştırmak" için yapılan düzenlemelerin, ormanlar ve korunan alanlarda nitelik bozulmasına yol açtığını ifade eden Prof. Dr. Atmış, bu alanların statülerinin izin vermediği bazı yerlerde ise alan statüsü değiştirilerek, hedeflenen uygulamaların hayata geçirildiğini savundu.
24 Ocak 1980’deki Ekonomi Kararlarından sonra ormanların sanayi ve ticaretin birer metası haline dönüştüğünü söyleyen Prof. Dr. Erdoğan Atmış, 1982’teki Turizm Teşvik Kanunu’nu ve 2004 yılında Maden Kanunu’nda yapılan değişikliği buna örnek gösterdi. Kanunda yapılan değişikliklerden sonra 2003-2006 yılları arasındaki 4 yıllık sürede orman alanlarında verilen maden işletme izin sayısından örnek veren Prof. Dr. Erdoğan Atmış, bu sayının yılda ortalama bin 218’den 2 bin 89’a, maden izni sayısının da 576’dan 2 bin 211’e yükseldiğini söyledi.
Atmış, ayrıca aynı dönemde maden işletme izin alanının yılda ortalama 3 bin 637 hektardan 11 bin 168 hektara, maden tesis izin alanının ise 434 hektardan 2 bin 146’ya çıkarıldığı bilgisini de paylaştı.
"Ormanların niteliği değiştirildi"
Türkiye’de son yıllarda koruma niteliği ağır basan korunan alan sayısında önemli bir artışın görülmediğini, en hassas korunan alanlardan olan tabiat koruma alanlarının sayısının azaldığını ve rekreasyon alanı olarak kullanılan mesire yerleri ve 2007 yılından sonra daha çok rekreasyon amacıyla oluşturulan tabiat parklarının sayısında kayda değer artış görüldüğünü de sözlerine ekledi.
"Resmi verilere göre orman alanları ve odun serveti artıyor görülse de…"
Türkiye’de ormanların artıyor algısının gerçeği yansıtmadığını belirten Prof. Dr. Erdoğan Atmış, resmi verilere göre orman alanları ve odun serveti artıyor olarak görülse de orman alanı artışının ülke genelinde yaşanmadığını savundu.
Göç veren illerde orman alanı artarken, sanayileşmiş ve göç alan illerde bu alanların azaldığını belirten Atmış, mevcut artışın ana nedeninin yapılan ağaçlandırma çalışmaları olmadığını, korunan alanlarda ciddi bir nitelik kaybı yaşandığını ve ormanlarda yapılan ormancılık dışı kullanımların orman ekosistemlerini parçalayarak, geri dönülemez zararlar verdiğini, odun üretimi artışının ormanlardaki cari odun artırımını tehdit eder hale geldiğini öne sürdü.
"İnşaat, enerji, turizm ve eğitim gibi sektörler, ormanları amacı dışında kullanıyor"
Ormanların amaç dışı kullanımının temel nedeninin ekonomik gelir elde etme arzusu olduğunu ifade eden Atmış, ihracat gelirlerinin artırılması hedefiyle ormanlardan altın, gümüş, mermer gibi ürünlerin çıkartılıp yurt dışına hammadde veya yarı mamul madde olarak satılmasının hız kazandığını savundu.
İnşaat sektöründeki şirketlere ucuz odun sağlamak için odun üretim miktarının artırıldığını ileri süren Atmış, “Öyle maden sahaları oluşmuştur ki, İstanbul gibi inşaat sektörünün yoğun olduğu kentlerde, çevredeki ormanlar delik deşik edilmiştir ve bu alanlardan çıkarılan malzemeler, inşaat sektörüne ucuz hammadde olarak verilmiştir. Ormanlar turizm, eğitim, enerji gibi sektörler tarafından da hızla ormancılık amacı dışında kullanılmaktadır” dedi.
"Alanlar kanuna ve yönetmeliklere dayandırılarak, hukuken olmasa da fiilen orman olmaktan çıkarılıyor"
"Otel yapmak için yangın çıkarılıyor” algısının ise yanlış olduğunu belirten Prof. Dr. Atmış, sözlerini şu ifadelerle sürdürdü:
Kanunda yanan orman alanınının başka bir amaçla kullanılamayacağı açıkça yazılıyor. Yanan alanlar en kısa sürede tekrar ormanlaştırılır. Zaten bir yere otel, golf sahası, yol, eğitim tesisi, maden ocağı, katı atık depolama tesisi, termik santral veya Hidroelektirk Santralleri (HES), enerji iletim hattı vb. tesisler yapmak için orayı yakmaya gerek yok. Bu tür yatırımların 'kamu yararına' olduğu gerekçesiyle yapılmasına aslında Anayasaya aykırı olarak çıkarılmış olan kanun ve yönetmelikler aracılığıyla zaten izin veriliyor. Şu ana kadar 700 bin hektara yakın orman alanı bu şekilde 'kamu yararı' gerekçe gösterilerek hukuken olmasa da fiilen orman niteliğini kaybettirilmiş durumda. Ne yazık ki her yıl ortalama 30 bin hektara yakın orman alanı bu şekilde yok ediliyor. Bu miktar her yıl ortalama olarak yanan 8 bin hektar orman alanının yaklaşık 4 katı fazla miktarda. Kamuoyunda ormanlarımızın yoğun olarak yandığı temmuz ve ağustos aylarında gösterdiği tepkiyi, orman yangınlarından kat kat daha fazla ormanlarımızı yok eden ormanların amaç dışı kullanımına göstermemesi ve henüz bunun farkına varmamış olması çok düşündürücü.
"Kamu yararı yerine şirketlerin yararı, karlılığı öne çıktı"
Günümüzde kamu yararı yerine şirketlerin faydasının, karlılığının öne çıktığını savunan Erdoğan Atmış, son 20 yılda değiştirilen mevzuatın ormanların ekonomik amaçlı kullanımına yönelik bir ağırlık kazandığını, ormanların maden, turizm vb. ormancılık amacı dışı kullanımlara verilmelerinin oldukça kolaylaştırıldığını savundu.
"Ormanlar çok kolay gözden çıkarılacak varlık haline gelmiş…"
Ormanların çok kolay gözden çıkarılacak varlıklar haline geldiğini ileri süren Prof. Dr. Erdoğan Atmış, sözlerini şu ifadelerle sürdürdü:
Ormanların ormancılık dışı amaçlarla tahsisi, uluslararası sözleşmelere, Anayasaya aykırı.
"Ormanların daha iyi yönetilmesi gerekiyor"
Doğal nedenlerle de orman yangınlarının çıkabildiğine değinen Atmış, özellikle temmuz ve ağustos aylarında kuraklık ve sıcak hava nedeniyle bitkilerin kuruyabildiğini, bunun yanı sıra piknikçiler ve başka nedenlerle de yangınların gerçekleşebildiğini belirterek, "Ormanların daha iyi yönetilmesi gerekiyor" değerlendirmesinde bulundu.
“Halka orman yangınları konusunda eksik bilgi veriliyor”
Geçtiğimiz yıl kontrol altına alınamayan bir yangını söndürebilmek için bir ormancılık teknik personeli tarafından bilinçli bir şekilde karşı yangın çıkarıldığını, bunun doğru bir hamle olmasına karşın medyada “yaygara koparıldığı” yorumunu yapan Erdoğan Atmış, halkın da orman yangınları konusunda eksik bilgiye sahip olduğu görüşünde.
Halkın orman yangınları konusunda doğru bilgilendirilmediğini de savunan Erdoğan Atmış, yangın sonrasındaki açıklamaların Orman Genel Müdürlüğü yetkilileri yerine Tarım ve Orman Bakanı tarafından yapılmasını eleştirdi:
Sayın Bakan’ın uçak, helikopter vs üzerinden orman yangınlarını değerlendirmesi yanlış. Çünkü ormancılık yangınları konusunda uzmanlaşmış, Orman Genel Müdürlüğü’ndeki deneyimli isimlerin açıklama yapması gerekir. Herkes her şeyi söylüyor.
Halka orman yangınları konusunda eksik bilgi verildiğini öne süren Prof. Dr. Atmış, 2008 yılında Antalya’da yaşanan bir yangın örneğini verdi. Orman Genel Müdürlüğü’nün (OGM) önce yanan alanı 3 bin hektar olarak açıkladığını, Orman Mühendisleri Odası ve Türkiye Ormancılar Derneği tarafından sahada yapılan araştırmadan sonra bu rakamın 25 bin hektara yakın olduğunun açıklandığını ve ardından resmi açıklamanın 18 bin hektar olarak güncellendiğini hatırlatan Atmış, benzer durumun geçen yıl İzmir yangınında da yaşandığını, yangın verilerinin sağlıklı şekilde halka duyurulmasının şart olduğunu söyledi.
“Otel yapmak için orman yangını çıkarmaya gerek yok”
Orman yangınları çıkarılan yerlere otel yapıldığı algısının gerçeği yansıtmadığını, bunun tek örneğinin geçmişte Bodrum Pina Yarımadası’nda yapılan otelin olduğunu, ancak genel olarak yanan orman alanlarının otele dönüştürülmediğini de sözlerine ekledi:
Yasada, orman yangını çıkan yerlerin eski haline kavuşturulması maddesi var. Dolayısıyla otel yapılmak istenen bir yerde orman yangını çıkarmaya gerek yok, mevcut kanunlar oranın otele dönüştürülmesine yangın çıkmasa da izin veriyor zaten! Hatta mevcut kanuna göre, bir yeri yanmadan, henüz ormanken otele dönüştürmek daha basit! Orman yasasının 16. ve 17. maddesiyle, en güzel ormanlar, yatırımcılara tahsis ediliyor. Kolayca, yangın çıkmadan enerji, turizm gibi amaçlarla tahsis ediliyor buralar.
“Türkiye’deki orman artışı, ağaçlandırma çalışmalarından kaynaklanmıyor”
Ülkedeki orman artışının ana nedeninin ağaçlandırma çalışmaları olmadığını da ifade eden Erdoğan Atmış, Türkiye’deki orman alanı artışında ağaçlandırmadan daha etkili sosyal ve ekonomik faktörlerin bulunduğuna dikkati çekti. Göç veren illerde boşalan kırsal alanlarda tarım ve hayvancılık etkinlikleri azaldığı için boş kalan tarım ve mera alanlarının kendiliğinden ormana dönüştüğünü belirten Atmış, buna karşılık Sanayileşmiş ve nüfusu artmakta olan illerde orman alanlarının azalmakta olduğunu ifade etti.
"6 yılda 233 bin 473 hektar orman, kamu yararı denilerek orman vasfı dışına çıkarıldı"
İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Orman Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Doğanay Tolunay, Orman Genel müdürlüğü Ormancılık İstatistikleri'ne göre 2012-2019 yılları arasında 293 bin 824 hektar orman alanının, "kamu yararı" denilerek orman vasfı dışına çıkarıldığını belirten Tolunay, bu izinlerin yüzde 32'sini enerji, yüzde 26'sını madencilik, yüzde 42'sini ise diğer izinlerin oluşturduğunu söyledi.
"Alev almadan önlem alınmalı"
Yangınla mücadelenin yangın öncesi, yangın esnasında ve yangın sonrasında olmak üzere üçe ayrıldığını belirten Doğanay Tolunay, bir afet olduğunda ya da orman yangını çıktığında en hızlı şekilde müdahale etmektense, öncesinde toplumu hazır hale getirip önlem almanın önemine vurgu yaptı.
Orman yangınlarının sıcaklık, kuraklık gibi nedenlerle çıkabildiğini, yol kenarlarının geç yanan ağaçlarla donatılması gerektiğini, tutuşmaya hazır dalların kontrollü şekilde yakılması gibi işin teknik kısımlarının da bulunduğuna değinen Prof. Dr. Tolunay, genel olarak 1 Mayıs - 1 Kasım tarihleri arasına yangın sezonu denildiğini söyledi.
"Ne zaman orman yangını çıkma riskinin yükseldiğini biliyoruz" diyen Doğanay Tolunay, temmuz ve ağustos aylarında sıcaklık ve kuraklığın artıp, nemin düşmesiyle, ufacık bir kıvılcım şeklinde başlayan orman yangınlarının hızlı bir şekilde büyüyebildiğini anlattı.
"Orman yangınını sıfırlama şansımız yok ama hasarı en aza indirebiliriz" diyen Tolunay, gözetleme kuleleri ormanda ateşi görmek, dumanı görmek üzerine odaklanmış. 'Helikopterle mi gidelim uçakla mı gidelim?' demeden önce o ateşin orada ne işi var diye düşünmeli. O ateşin yüzde 85-90'ı insan kaynaklı. Çoğu yangın, anız yakma (buğday), piknik ateşi, izmarit atılması ve orman içinde tesisler yapılması gibi nedenlerden dolayı gerçekleşiyor" yorumunu yaptı.
"Türkiye'de yanan bir orman alanının en güvenli alan olduğunu söyleyebilirim"
Anayasa gereği, Türkiye'de yanan bir orman alanına bir şey yapılamayacağından, o alanın en güvenli yer olduğunu kaydeden Prof. Dr. Doğanay Tolunay, Bodrum Pina Yarımadası'ndaki otelin istisna olduğunu belirtti. Tolunay sözlerini, "Anayasa'nın 169. maddesi, 'Yanan orman alanları ormanlaştırılır' diyor. Bir yeri otel yapmak ya da madene vermek ya da başka kullanımlar içn yakamaya gerek yok. Hatta turizm gelişim bölgesi ilan edersiniz, istediğinizi yapabilirsiniz. Antalya'daki kıyı otellerinin çoğu, özel izinle orman alanlarından kiralanmıştır!" diyerek sürdürdü.
Prof. Dr. Tolunay, orman yangınları açısından enerji nakil hatlarına dikkat edilmesi uyarısını yaptı.
Orman yangınlarına karşı neler yapılmalı?
Orman yangınlarına karşı neler yapılması gerektiğini sorduğumuz Prof. Dr. Doğanay Tolunay, mayıs ile kasım ayları arası "yangın sezonu" olarak ifade edilse de, iklim krizinin de etkisiyle yıl boyunca yangın çıkacakmış gibi hazırlıklı olmak gerektiğini söyledi.
Nüfusun artmasıyla insan-orman etkileşiminin artmaya başladığına dikkat çeken Tolunay, yeni siteler, oteller, yazlıklar yapılmasına da değindi:
Pek çok kişinin hayali, bir zeytinlik alıp tarım yapmak. Çıkan yangın sayılarına baktığımızda, 90'lı yıllarda byıllık bazda bin-bin 500 olan sayı, 2 binlere çıktı. 2019 yılında 2 bin 688 yangın çıktı. Yanan alan miktarı azalırken, yangın sayısı giderek artıyor. Geçtiğimiz yıl yanan toplam alan, 11 bin hektarın üzerinde.
"Halkın bilinçlendirilmesi ve eğitimi gerekli"
Orman ile iç içe yaşayanların bilgilerinin zayıf olduğunu ve orman içinde nasıl davranmaları gerektiğinin bilinmediğini ifade eden Doğanay Tolunay, bilinçlendirme ve eğitimin de şart olduğunu sözlerine ekledi:
Her yerde piknik yapamazsınız, izin verilen alanlar dışında piknik yapmak yasaktır. Aracınızı otlu bir yere park etmemeniz gerekli. Motor sıcakken otları tutuşturabilir. Bahçe temizliğinin yapılması, kuru ot ve yanıcı eşya bırakılmaması gerekli. Sadece piknik ya da mangal değil, bu tarz şeylere de dikkat edilmeli. 2 yıl önce Yunanistan yangınında bu kadar can kaybı ve maddi hasar olma nedeni, halkın panikten ne yapacağını bilememesi. Duman içinde yönlerini şaşırdılar, arabaya atladılar, panik içinde trafik tıkandı. Kritik zamanlarda insanları basın yayın yoluyla uyarmak gerekiyor. Haftasonları özellikle pikniğe gidiliyor. Meteorolojik koşullar değerlendirilip yeşil, sarı, kırmızı kodlar geliştirebiliriz, yangın riski yüksek, orta, düşük semboller kullanılabilir, sel uyarıları yapar gibi. Ormanda ateş yakılmaması uyarısına rağmen yakılıyor, denetimler artırılsın. Jandarma, polis, kolluk kuvvetleri, orman muhafaza memurlarının sayısı artırılabilir
"Devlet denetim görevini daha iyi yapmalı"
Devletin denetim görevini daha iyi yapması gerektiğini savunan Prof. Dr. Tolunay, bilgilendirmenin de sağlıklı şekilde gerçekleştirilmesinin önemine dikkat çekti:
Geçen yıl İzmir'deki yangında STK'lar ve Orman Mühendisleri İzmir Şubesi tarafından 6 bin-6 bin 500 hektarın yandığı açıklandı. Orman Genel Müdürlüğü'nün resmi istatistiklerinde ise İzmir'de geçen yıl 146 orman yangınında toplam 4 bin 900 hektarın yandığı raporlanmıştı!
"Kanunda eksiklik olduğunu düşünmüyorum"
Kanunda eksiklik olduğunu düşünmediğini ifade eden Tolunay, izin verilen yerler dışında çadır kurmanın dahi yasak olduğunu, kanuna göre yanan ağaçların ve kaybedilen yerlerin yeniden orman haline getirilmesi gerektiğini, aksi ispatlanırsa 2 yıldan az olmamak üzere mevcut yasada hapis cezasının bulunduğunu hatırlattı:
Kazayla yakarsanız da hapis cezası var. Kasıtlıda 10 yıla kadar çıkıyor bu ceza. Genel aftan da yararlanamıyor bu kişiler.
"Yangınların yüzde 85'i bireysel hata kaynaklı"
Türkiye'nin Akdeniz havzasında bulunduğunu hatırlatan Prof. Dr. Doğanay Tolunay, yanan alan açısından değerlendirildiğinde diğer ülkelere kıyasla daha az alanın zarar gördüğünü belirtti. Ancak ülkedeki orman yangınlarındaki bireysel hatalara dikkat çeken Tolunay, Türkiye'de yılda ortalama 10 bin hektar ormanlık alanın yandığını ve bu yangınların yüzde 85'inin bireysel hatalardan kaynaklandığını söyledi. Tolunay sözlerini, "Yangın çıktıktan sonra söndürmeyi değil, çıkmadan önlemeyi düşünmeliyiz. İzmir örneği var önümüzde, tek bir yangında 6 bin hektar kaybettik. İklimsel koşullar nedeniyle Portekiz'de 80-100 bin hektar yanıyor" ifadeleriyle sürdürdü.
"Aslolan çıkan yangın sayısını azaltmak"
Aynı anda 3-4 yerde birden yangın çıkması halinde müdahale gücünün zayıfladığına dikkat çeken Doğanay Tolunay, aslolanın çıkan yangın sayısını azaltmak olduğunu bir kez daha vurguladı.
"Kamu spotlarına orman yangınları eklensin"
Kamu spotlarına mutlaka orman yangınlarının da eklenmesi gerektiğini belirten Tolunay, "Ateş görünce Alo 177'yi ara demek, kamu spotu değildir. Orman yangınlarının neden gerçekleştiğini anlatıp, önlemek için neler yapılması gerektiğini anlatılmalı" yorumunu yaptı.
Rakamlarla Türkiye'de orman yangınları
2019'da 264 orman yangını ile Muğla ilk sırada yer alırken, onu Antalya (199), İstanbul (177), İzmir (146), Adana (132), Manisa (93), Mersin (90) ve Elazığ (45) takip etti.
Yanan alanlar göz önünde bulundurulduğunda, 2019'da orman yangınları 11 bin 332 hektarlık alana zarar verdi.
2018'de 5 bin 644 hektarlık alanın yanarken, bu sayının bir senede iki katına çıktığı görüldü.
2019'da hektara göre orman yangını dağılımında ilk sırada 4 bin 858 hektar ile İzmir yer aldı.
Onu 939 hektar ile Muğla, 381 hektar ile Trabzon, 360 hektar ile de Mersin takip etti.
5. sırada 342 hektarla Gaziantep, 7. Sırada 281 hektarla Malatya, 8. sırada 278 hektarla Mardin, 9. sırada 265 hektar ile Siirt ve 10. Sırada da 245 hektarla Bursa yer aldı.
Yangınların orman vasfına göre dağılımı: Normal koru ilk sırada
Yine 2019 verilerine göre yangınların orman vasfına göre dağılımı göz önünde bulundurulduğunda 7 bin 679 hektarla normal koru ilk sırada yer aldı.
Yanan alanlarda bin 224 hektar ile boşluklu kapalı koru 2. olurken, bin 167 hektar ile boşluklu kapalı bataklık 3. sırada bulundu.
444 hektarla ağaçlandırma sahası 4., 217 hektarla makilik 5., 91 hektar ile normal bataklık ise 6. sırada yer aldı.
Yangınların çıkış sebeplerine göre dağılımı: Faili meçhulleri ihmaller izliyor
Orman yangınlarının çıkış sebepleri incelendiğinde, bin 309'unun kayıtlara "faili meçhul" olarak geçtiği görüldü.
Toplam 883 ihmal kaynaklı orman yangınları incelendiğinde ise bunun 184'ünün anız, 46'sının sigara, 36'sının çöplük, 28'inin piknik, 6'sının avcılık ve yine 6'sının da çoban ateşi nedeniyle çıktığı, 372'sinin ise doğal nedenlerle çıktığı görüldü.
Yangınların 124'ü ise kasıtlı olarak çıkarıldı. Geçtiğimiz yıl terör nedeniyle çıkarılan orman yangınına rastlanmazken, yangınların 42'si kundaklama, 1'i açma ve 81'i ise diğer kasıtlar nedeniyle meydana geldi.
© The Independentturkish