Korona sonrası dönemde Çin’in ‘Kuşak ve Yol’u yeni bir Marshall Planı olabilir mi?

Nurettin Akçay Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: Reuters

Tarihler 5 Haziran 1947’yi gösteriyor. ABD Dışişleri Bakanı George Marshall, Harvard Üniversitesi’nin açılış konuşmasını yapmak üzere kürsüye yaklaşıyor ve dinleyicilere yönelik yaptığı konuşmada ikinci dünya savaşı sonrasında çöken Avrupa ekonomisi hakkında şunları söylüyordu:

Avrupa'nın eski haline gelmesi için, şehirlerin, fabrikaların, madenlerin, demir yollarının yıkıntıları doğru bir şekilde hesaplandı; ancak anladık ki, Avrupa ekonomisinin zararı, görünürdeki zarardan çok daha ciddiydi.


İkinci Dünya Savaşı, Avrupa’daki ekonomiler için tamiri zor bir tahribat yaratmış, giderek yayılan yoksulluk Avrupa toplumu arasında büyük bir hoşnutsuzluğa neden olmuştu. Avrupa ülkelerinin içine düştüğü bu çıkmaz ise en fazla SSCB’yi memnun ediyordu.

ABD’nin savaştan büyük bir yıkıma uğramadan çıkması, var olan ekonomik gücü ve SSCB’nin Avrupa’daki hoşnutsuzluktan faydalanma girişimleri, ABD’nin Avrupa’daki ekonomik problemler ile ilgilenme zorunluluğunu doğurmuştu.

Marshall’ın Harvard Üniversitesi’nde getirdiği önerileri görüşmek üzere, 27 Haziran ve 11-13 Temmuz 1947 tarihlerinde Paris Konferansları düzenlendi. 13 Temmuz’da taraflar Avrupa Telafi Programı üzerine anlaştılar. Bu program daha sonra Marshall Planı olarak adlandırıldı ve 11 Eylül 1947 yılında ABD senatosu tarafından onaylandı.

Plan çerçevesinde, 16 Avrupa ülkesine 1948-51 yılları arasında toplamda 12.731 milyar dolarlık yardım yapılmıştı. Bu yardımlar sayesinde Batı Avrupa’nın ayağı kalkması sağlanmış, Avrupa Birliği’nin temelleri atılmış ve ABD ile Avrupa arasındaki karşılıklı bağımlılığın bugüne kadar devam etmesi sağlanmıştı.


Yıl 2020. Çin’de ortaya çıkan virüs dünya genelinde büyük bir salgına neden olmuş durumda. Salgından en fazla etkilenen bölge ise Avrupa. Avrupa’nın başat ülkeleri olan İngiltere, Fransa, İtalya, İspanya gibi ülkelerde salgın büyük can kayıplarına neden oldu. Olmaya da devam ediyor.

Çoğu Avrupa ülkesi gerekli adımları atmakta çok geç kaldı ve hazırlıksız yakalandı. Salgınla mücadele etmek için alınan önlemler neticesinde, AB ülkelerinin ciddi ekonomik problemler yaşayacağı neredeyse kesin gibi. Sadece bir aylık karantinanın İtalyan ekonomisine maliyeti bile tahminlere göre 51,4 milyar doları bulacak.

Avrupa Birliği ortak bir kriz yönetimini başaramadı. Salgınla mücadelede birliğin yetersiz kalması ise, tıpkı II. Dünya savaşı sonrasında yaşananlar gibi birçok Avrupa ülkesinde öfkeye neden olmuş durumda.

5 Nisan tarihinde Avrupa Komisyonu Başkanı Von der Leyen, çok ilginç bir açıklama yaparak, korona sonrası oluşabilecek senaryolara bir yenisini ekledi. Layen konuşmasında, Avrupa’nın yeni bir Marshall Planı'na ihtiyacı olduğunu açıklamıştı. Bu açıklama Avrupa’nın içinde bulunduğu ekonomik sıkıntıları göstermesi açısından önemliydi fakat bu kez cevaplanması gereken bazı sorular bulunuyordu.

En önemli soru ise şuydu: Avrupa'nın yardımına kim koşacaktı. Yine Amerika mı, yoksa bu kez Çin mi? Çin, aslında uzun yıllardır Avrupa'ya girme fırsatı arıyordu. Kuşak-Yol Girişimi, ticaret anlaşmaları ve 5G projeleriyle sürekli Avrupa kapılarını aşındıran Çin, istediği ivmeyi bir türlü yakalayamamıştı. Salgınla birlikte oluşan yeni konjonktür ise Pekin’in aradığı fırsatı yaratmış olabilirdi.

Son yıllarda Çin’in Avrupa ülkelerine yaptığı yatırımın hacmi artmış durumda. İngiltere, Almanya, İtalya ve Fransa Çin’in en fazla yatırım yaptığı ülkeler arasında bulunuyor. Kuşak ve Yol Projesi ile de Avrupa’ya sızmaya çalışan Çin, G7 üyesi İtalya ile Kuşak ve Yol çerçeve anlaşmasını imzalayarak büyük bir başarıya imza atmıştı.

Çin aslında Avrupa'da birçok ülke ile bu yönde anlaşmalar imzalamıştı ancak Fransa, Almanya ve İngiltere halen imzalamayı reddediyor ve Çin’e karşı direniyordu. Öte yandan 5G ile de Avrupa’ya girmeye çalışan Pekin, yine hem ABD hem de bazı AB ülkelerinin engellemeleri ile karşılaşmıştı.

Çin; Ortadoğu, Afrika ve Latin Amerika başta olmak üzere, birçok bölgede önemli faaliyetler yürütüyor ancak Avrupa’da istediği başarıyı hala sağlayabilmiş değil. Bununla birlikte, Von der Leyen’in açıklamaları ve Avrupa’nın içine düştüğü kriz, Çin’in Kuşak ve Yol Projesi’ni muhtemel bir Marshall Planı’na dönüştürme ihtimalini de artırıyor. 

Salgınla mücadelede sınıfta kalan Avrupa ülkelerine durmadan tıbbi yardım gönderen Çin, şimdiden birçok Avrupa ülkesinin takdirini kazanmış durumda. Çin bu süreçte; İtalya, Fransa, İspanya, Belçika, Sırbistan, Çek Cumhuriyeti ve Yunanistan gibi pek çok AB ülkesine tonlarca kolilik yardımlar gönderdi. Öyle ki Sırbistan lideri Alexander Vuciç, Avrupa dayanışmasının bir masaldan ibaret olduğunu söyleyip Çin’den gelen tıbbi yardım uçağını karşılama töreninde Çin bayrağını dahi öpmüştü.

Yaptığı yardımlarla birçok Avrupa ülkesinin imdadına koşan Çin, post-korona için de Kuşak ve Yol Projesi’ni tüm dünyaya kurtarıcı olarak sunabilir. Şimdiden Asya Altyapı Yatırım Bankası covid sonrası bozulan ekonomileri kurtarmak için bazı teklifler getirerek, 5 milyar dolarlık bir yardım paketi önerdi.

Kuşak ve Yol Projesi, Çin’in Avrupa hayallerini gerçekleştirebilecek potansiyele sahip. Proje zaten pek çok bölgede alt yapı yatırımları yapmayı vaat ediyor ve proje her ne kadar siyasi bir ajandaya sahip olsa da genel olarak ekonomik hedeflere odaklanmış durumda. Üstelik şimdiye kadar Pekin, proje kapsamındaki ülkelere 100 milyar dolardan fazla yatırım yaptı.

Avrupa dahil bir çok ülkenin içine düştüğü ekonomik dar boğazı fırsat olarak görecek Çin, Kuşak ve Yol Projesi’ni dünyaya kurtarıcı olarak sunabilir. IMF’nin küresel ekonominin 2020’de yüzde 3 küçüleceğine dair tahminlerini de düşününce, Çin’in burada bir kurtarıcı olarak ortaya çıkması hiç de uzak durmuyor.

Üstelik yine IMF’nin tahminlerine göre Çin, bu süreci sadece durgunluk yaşayarak atlatacak. Bununla birlikte, Çin’in 2020 ilk çeyrek ticaret verileri de beklenenden daha iyi geldi. Yani Çin’in kendini çok hızlı toparladığı görülüyor.

Küresel ekonomide yüzde 3’lük daralma 1929 Büyük Buhran’ından sonraki en kötü tablo olarak karşımıza çıkacak. Bu da milyonlarca insanın işsiz kalması ve dünyadaki birçok ekonominin çökmesi anlamına geliyor. Bu tür zamanlarda ise ülkeler kendilerine uzatılacak yardım elinin kime ait olduğuna aldırış etmeyecektir.

Burada asıl önemli konulardan biri de ABD’nin tutumu. ABD korona sonrası dönemde çöken ekonomiler için ne kadar destek olabilecek sorusu önemli.

Yine IMF tahminlerine göre, ABD ekonomisi resesyona girecek ülkeler arasında bulunuyor. Üstelik son dönemde Trump’la birlikte ABD’nin kendi isteğiyle dünya siyasetinde ivme azalttığını biliyoruz. Fakat burada kritik olan konu geri çekilmenin ABD’nin isteğiyle olması. Yani herhangi bir ülkenin zorlamasından veya ABD’nin özgül ağırlığından bir şey kaybetmesinden dolayı değil.

ABD her ne kadar bilerek bir geri çekilme stratejisi uyguluyorsa da Çin’in olası güç boşluklarından faydalanmasına müsaade edebileceği pek mümkün görünmüyor. Çünkü Çin’in yükselişinin kendisi için doğuracağı risklerin farkında.

Öte yandan, Çin’in artan ekonomik gücünün jeopolitik anlamda alan kazanması için tek başına yeterli bir unsur olarak görülmesi, son zamanların en yanıltıcı tartışması. Zira hala Çin ve ABD arasında güç kapasitesi açısından büyük bir dengesizlik bulunuyor. Ve şu an yapılan hegemonya tartışmalarının sadece ekonomik anlamda yükselen bir Çin gerçekliği üzerinden devam etmesi de çok anlaşılabilir bir konu değil.

Sonuç olarak elimizdeki veriler, salgın sonrası birçok ekonominin çok ciddi zarar göreceğini gösteriyor. Özellikle Avrupa Komisyonu Başkanı Leyen'in yeni bir Marshal Planı’na ihtiyaç olduğunu söylemesi, bu konuda Pekin’i bir adım öne çıkarıyor.

Fakat güç kapasitesi bakımından Çin ve ABD arasında hala önemli oranda bir dengesizlik olduğu da önümüzde bir gerçeklik olarak durmakta.

Bu sebeple Çin’in boşluk doldurma gibi bir hedefi olsa dahi, mevcut güç kapasitesi bakımından bunun üstesinden gelip gelemeyeceği büyük bir soru işareti olarak cevaplanmayı bekliyor.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.  

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU