Libya tezkeresi Meclis'te kabul edildi

Libya'ya asker gönderilmesine ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi TBMM Genel Kurulu'nda 184 ret oyuna karşılık 325 oyla kabul edildi. Daha önce tezkereye destek verdiğini açıklayan Saadet Partisi'nin iki vekili, ret oyu vereceklerini açıkladı

Fotoğraf: twitter/@TBMMresmi

TBMM'de Libya'ya asker gönderilmesine ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi görüşüldü.

Tezkere, 184 ret oyuna karşılık 325 oyla kabul edildi.

Meclis'teki görüşme yoklama katılımı yapılarak başlandı. 

Tezkereye AK Parti, MHP ve SP'nin 'Evet', CHP, HDP ve İYİ Parti'nin ise 'Hayır' diyeceği önceden belirtilmişti. Ancak Saadet Partisi Konya Milletvekili Abdulkadir Karaduman, Meclis'teki konuşmasında ret oyu vereceğini söyledi.

Karaduman, "Libya tezkeresini kabul etmediğimizi Saadet Partisi adına ifade etmek istiyorum" şeklinde konuştu.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Tezkere oylamasına geçilmeden önce partilerin grup başkanvekilleri konuşma yaptı.

Konuşmaların ardından Meclis'te oylamaya geçildi.

Genel kurulun başlamasına dört dakika kala MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli TBMM'ye gelen ilk isimlerden biri oldu. 

Tezkereye göre ülkeye ilk etapta askeri eğitim birlikleri ile alçak ve orta irtifalı Hisar ve Korkut hava savunma sistemlerinin ve bu sistemlerin personelinin gönderilmesi öngörülüyor.

İYİ Partili Çıray: Mehmetçiğimizi milli güvenliğimizle hiçbir ilgisi olmayan bir iç savaşın belirsiz ateşi hattına bırakamayız

İYİ Parti İzmir Milletvekili Aytun Çıray, Libya'ya asker gönderilmesine ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi hakkında, "Mehmetçik, bölgede Vietnam gibi bir iç çatışmanın içerisine sokulabilir. Mehmetçiğimizi milli güvenliğimizle hiçbir ilgisi olmayan bir iç savaşın belirsiz ateşi hattına bırakamayız" dedi.

İYİ Parti Grubu adına konuşan Çıray, iktidarın ekonomik krize karşı ayakta durmaya çalışan Türk milletine yılbaşı tatilini de çok gördüğünü söyledi.

Çıray, Libya'ya asker gönderilmesine ilişkin tezkere kararının aceleyle alındığını ve Türkiye'nin şimdiye kadar maruz kalmadığı bir şekilde bölgedeki insanların husumetiyle yüz yüze kalacağını belirtti.

Türk milletine ağır bedeller ödetecek bir oldubittiyle karşı karşıya olduklarını savunan Çıray, Suriye'de yaşananlara değindi.

çıray-aa.jpg
İYİ Parti İzmir Milletvekili Aytun Çıray / Fotoğraf: AA

 

AK Parti'nin dış politikasını eleştiren Çıray, hükümetin izlediği politikalarla Türkiye'yi derin bir yalnızlığa ittiğini, yaklaşık 5 milyon Suriyelinin Türkiye'ye geldiğini ve 50 milyar dolar para harcandığını kaydetti.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın daha önce NATO'nun Libya operasyonuna karşı çıktığını ancak daha sonra İzmir'in NATO'nun operasyon merkezi olmasına izin verdiğini belirten Çıray, "BM, Trablus'taki güçleri meşru hükümet olarak kabul ettiği için desteklediğinizi söylüyorsunuz ama meşruiyet konusunda ilkeli ve inandırıcı değilsiniz. Suriye'de de Esad yönetimi BM'ye göre meşru hükümet idi ancak siz Esad'a değil, ÖSO'ya destek verdiniz" diye konuştu.

"Mehmetçik iç savaşın tarafı haline getiriliyor"

"Ulusal mutabakat hükümetinin yıkılması durumunda mavi vatanın elden gideceği" tezinin de doğru olmadığını ileri süren Çıray, "Hükümet Libya'da basiretsiz bir göçü teşvik etmektedir. Mehmetçik iç savaşın tarafı haline getiriliyor. Türkiye, Arap coğrafyasında nefret objesi haline gelecektir" ifadelerini kullandı.

Libya'nın yüzde 70'ine yakın bir alanı elinde tutan Hafter güçlerine Rusya başta olmak üzere birçok ülkenin destek verdiğine işaret eden Çıray, "Libyada ahlaksız bir iç savaş yaşanıyor. Bazıları aynı anda iki tarafa silah veriyor. Mehmetçik, bölgede Vietnam gibi bir iç çatışmanın içerisine sokulabilir. Mehmetçiğimizi  milli güvenliğimizle hiçbir ilgisi olmayan bir iç savaşın belirsiz ateşi hattına bırakamayız" diye konuştu.

Aytun Çıray, şehitliğin kutsal bir makam olduğunu ancak hiç kimsenin şehitlik mertebesini istismar etmeye hakkının olmadığını vurguladı.

Türk askerinin savaşçı ve cesur olduğunu, Mehmetçiğin bu özelliğinin ancak milli davalarda değerlendirilmesi gerektiğini kaydeden Çıray, milliyetçiliğin ve vatanseverliğin gereği olarak bu tezkereye "hayır" dediklerini ifade etti.

"Libya ile sınırları olan ve milli güvenlik riski taşıyan Tunus, Cezayir ve Mısır neden asker göndermiyor?" sorusunu soran Çıray, "Sokakta vatandaşlar, 'Suriye'de ne işimiz vardı?' diyor, şimdi de 'Libya'da ne işimiz var?' diye soracaklar. Suriye'de PKK'ya devlet kurdurma planları devam ederken şimdi de Libya çıktı. Doğu Akdeniz'de bu kadar dert varken donanmanın gücünü neden ikiye bölüyorsunuz? BM ve uluslarası hukuk açısından büyük bir meşruiyet sorunuyla karşı karşıya kalma riski söz konusu. Bazıları Libya iç savaşında ellerini ovuşturarak bizi bekliyor. İYİ parti olarak milli güvenliğimizin tehdit edilmediği bir yerde bu tezkereye hayır diyeceğiz" ifadelerini kullandı.

Çıray, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Meclis'e gelerek tezkereyi savunması gerektiğini ancak hükümetten bir bakanın bile tezkere görüşmesine katılmadığını belirtti.

akçay-aa.jpg
MHP Manisa Milletvekili Erkan Akçay / Fotoğraf: AA

 

MHP'li Akçay: Bölgesel gelişmeler Türkiye'nin bu sahada güçlü ve etkili olmasını zorunlu kılmaktadır

MHP Grubu adına konuşan Akçay, emperyalist emellerini, bölgedeki istikrarsızlığı destekleyerek, Hafter gibi yasadışı aktörleri finanse ederek gerçekleştirmeye çalışan odakların yanında değil karşısında durmanın "milli duruşun kayıtsız şartsız gereği" olduğunu belirtti.

Libya ile yapılan anlaşmaların, Türkiye'nin Akdeniz'deki hak ve hukukunu koruma yolunda atılmış isabetli adımlar olduğunu anlatan Akçay, "Türkiye'nin Doğu Akdeniz'deki varlık ve egemenlik hakkının muhafazası, Libya'daki meşru hükümetin varlığını devam ettirmesine, bu ülkenin güvenlik, istikrar ve huzura kavuşmasına bağlıdır" diye konuştu.

Tezkerenin, Libya'nın istikrar, huzur ve güvenliğine destek veren Türkiye'nin Doğu Akdeniz'deki hak ve çıkarlarını muhafaza ettiğini ve bölgesel barışa katkı verdiğini kaydeden Akçay, "Doğu Akdeniz dünya jeopolitiğinin önemli bir sahasıdır. Bölgesel gelişmeler Türkiye'nin bu sahada güçlü ve etkili olmasını zorunlu kılmaktadır" ifadesini kullandı.

 

"AB'den gelen yaptırım açıklamaları, İsrail, Yunanistan, Mısır'dan gelen ve nazarımızda hiçbir kıymeti olmayan karşı açıklamalar hepimizin malumudur" diyen Akçay, şöyle devam etti:

"Doğu Akdeniz artık, Libya'nın da dahil olduğu daha geniş bir coğrafyayı işaret etmektedir. Anlaşmaları imzalayıp onaylayan Libya Ulusal Mutabakat Hükümetinin iktidarda kalması Türkiye ve Libya açısından olduğu kadar, Doğu Akdeniz'in geleceği bakımından da çok önemli bir meseledir" 

Libya'ya asker göndermenin, silah ve mühimmat ile teknik ve askeri bilgi desteği sağlanmasının uluslararası hukuk açısından meşru olduğunu kaydeden Akçay, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 2015 yılındaki 2259 sayılı kararının, Türkiye'ye ve Birleşmiş Milletlere üye diğer ülkelere bu sorumluluğu verdiğini anlattı.

hatımoğlu-AA.jpg
HDP Adana Milletvekili Tülay Hatimoğulları / Fotoğraf: AA

 

HDP'li Oruç: Savaş tezkeresi

HDP Grubu adına konuşan Adana Milletvekili Tulay Hatımoğulları Oruç, tezkereyi "savaş tezkeresi" olarak nitelendirerek, "İktidar, savaş siyasetinden ve savaş merkezli dış politikadan vazgeçmeyeceğini daha senenin ikinci gününde Türkiye ve dünya kamuoyuna deklare etmiş oldu" ifadesini kullandı. 

Meclisin olağanüstü toplanmasını yadırgadıklarını belirten Oruç, "Bu tezkereye net bir biçimde hayır diyoruz. Çünkü bu tezkere, iktidarın dış siyasette muhteşem başarısızlığının ve değerli yalnızlığının bir kez daha tescil edilmesi anlamına geliyor" diye konuştu. 

Cumhurbaşkanlığı tezkeresinde yer alan gerekçeleri anımsatan Oruç, "Bu yayılmacı siyasetin kendisidir. Uluslararası literatürde diğer bir adı işgal etmektir. Bu iktidar, ülkenin tarihine böyle kara sayfalar eklemeye devam ediyor" dedi. 

Doğu Akdeniz'in bütün dünya kamuoyu ve ülkeler açısından önemli bir gündeme dönüştüğünü, doğalgaz rezervlerinin emperyalist güçlerin tamamının iştahını kabarttığını ifade eden Oruç, iktidarın, kendi deniz yetki alanlarını da aşarak ve gerilimi besleyerek Doğu Akdeniz'de inisiyatif almak istediğini öne sürdü.

Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti'nin meşruluğunun Türkiye ve dünya kamuoyu açısından bir tartışma konusu olduğunu vurgulayan Oruç, "Uzun zamandan beri BM Güvenlik Konseyi'nin Libya'ya her iki taraf için de silah ambargosu kararı var. Bunu ilk delen kim? Türkiye. Yıllardan beri Türkiye'nin, ihvancı Trablus hükümetine her anlamda destek sağladığını biliyoruz. Gerek güvenlik ve askeri iş birliği anlaşması gerekse şu andaki tezkere zaten olanı biraz daha açık hale getirmek, mevcut desteği meşrulaştırmak için yapılmaktadır" değerlendirmesinde bulundu.

Oruç, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bu savaşın ülke ekonomisine maliyetini daha önce çokça ifade ettik. Güvenlik ve askeri iş birliği anlaşmasında, 'gönderen taraf bütün maliyetleri karşılar' ibaresi geçiyordu. Şimdi ise Türkiye'de yoksul halk çocuklarından oluşan askerleri oraya gönderecek ve o çöllerde kanlarının akmasının önü açılıyor. Bu rejim kesinlikle tıkanmıştır. Bu rejim, silah sanayisini güçlendirmek, pazar alanını Ortadoğu ve Kuzey Afrika'da genişletmek, Bayraktarları daha da zengin etmek için Libya seferine çıkmıştır. Bu iktidarın geliştirmiş olduğu rejim, tıkandığını bir kez daha bizlere göstermektedir. Ekonomik, sosyal, siyasal, hukuksal her açıdan tıkanmıştır. Bu tabloda Libya'ya savaş seferi düzenlemek ülkeyi ateş çemberine atmaktır"

 

çeviköz-aa.jpg
CHP İstanbul Milletvekili Ünal Çeviköz / Fotoğraf: AA

 

CHP'li Çeviköz: İktidar bu kararla Türkiye'yi çok büyük tehlikenin içine atmak üzeredir

CHP Genel Başkan Yardımcısı, İstanbul Milletvekili Ünal Çeviköz, Libya'ya asker gönderilmesine ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresini onaylamadıklarını belirterek, "Türk askerini, Libya'da savaşmak üzere gönderecek olan bir savaş tezkeresidir" dedi.

Çeviköz, Libya'ya asker gönderilmesine ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresinin Genel Kuruldaki görüşmelerinde, CHP Grubu adına söz aldı.

Türkiye'nin, yurttaşların ve TSK'nın geleceğini çok yakından ilgilendiren önemli, tarihi bir tezkereyi görüşmek üzere olağanüstü toplantıya davet edildiklerini belirten Çeviköz,  "Önemli, çünkü iktidar bu kararla Türkiye'yi çok büyük tehlikenin içine atmak üzeredir. Tarihi, çünkü Türkiye'nin şimdiye dek Silahlı Kuvvetlerini, daha önceki örneklerde rastlamadığımız ve daha önceki örneklerle kıyaslanmayacak bir amaca yönelik olarak başka bir ülkenin topraklarına gönderme kararı alıp almamanın eşiğindeyiz" dedi.

Çeviköz, tezkere metninin, önceden planlanmış, sarayın siparişiyle Silahlı Kuvvetlerini Libya çöllerinde savaşa göndermek üzere hazırlanmış bir felaket çağrısı olduğunu savundu.

Bu tezkerenin, Türkiye'nin şimdiye dek uzak coğrafyalara askere gönderme kararı alırken özen gösterdiği insani yardım amaçlı bir asker gönderme tezkeresi olmadığını öne süren Çeviköz, "Türk askerini Libya'da savaşmak üzere gönderecek olan bir savaş tezkeresidir. TBMM, kuruluşunun 100. yıl dönümünde olağanüstü toplantıya çağrılarak, iktidarın oldubittiye getirme politikalarına ve sarayın siparişlerine araç olarak kullanılmamalıdır. Bu kürsüden yemin ederek göreve başladık, milletimizin oylarıyla milletin vekili olduk, şerefimizle milletin vekili olmaya devam edelim" diye konuştu.

"Milli güvenlikten söz edilmiyor"

Çeviköz, tezkerenin gerekçesinde milli güvenlikten söz edilmediğini, "milli çıkar" ifadesinin kullanıldığını söyledi.

"Kim tarif ediyor milli çıkarları; savaşa davetiye çıkaran ve asker göndermek için sipariş verenler mi?" diye soran Çeviköz, tezkerenin hiçbir yerinde, hiçbir şekilde tehdit veya risk altındaki ulusal çıkarların tarif edilmediğini savundu. Çeviköz, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bu neden önemli? Libya'ya askeri kuvvet gönderiyorsunuz, askerlerinizi bir iç savaşın hüküm sürdüğü yabancı bir ülkenin topraklarında can güvenliği tehdidinin tam ortasına atıyorsunuz. Yani bir askeri harekata kalkışıyorsunuz fakat siyasi hedefiniz belli değil. Her askeri harekatın bir siyasi hedefi vardır, o siyasi hedef de ulusal çıkarlara göre belirlenir. Gönderilecek askeri gücün büyüklüğü, tipi, hedefleri bu ulusal çıkarların korunmasını garanti altına alacak şekilde belirlenir. Ulusal çıkarların ne olduğu belli olmadığı gibi gönderilecek askeri unsurlarımızın şümul, miktar ve zamanı da Cumhurbaşkanınca takdir ve tayin olunacak şekilde ifadesiyle ucu açık, muğlak, belirsiz bırakılmıştır. Yani sipariş listesi sarayın elindedir. Yüce Meclisimizin kuruluşunun 100. yılında bir savaşa taraf olmak üzere yurt dışına asker gönderme kararı alması istenirken, üzerinde 'sen kararı al, gerisini merak etme' şekilde bir baskı oluşturulmaktadır. Ulusal egemenliğimizi temsil eden yüce Meclisimizi bu şekilde işlevsiz bırakan bir karar tasarısını onaylamamız asla mümkün değildir"

"Kimsenin özel güvenlik gücü değil"

Silahlı kuvvetlerin kimsenin özel güvenlik gücü olmadığını ifade eden Çeviköz, vatan evlatlarının Libya çöllerinde bu şekilde, sorumsuzca sevk edilemeyeceğini kaydetti.

Çeviköz, Libya'dan bir şehit haberi geldiğinde ne yapılacağını, sıradan bir kazaymışçasına ailenin "Oğlunuzun ölümü kader" diyerek mi teselli edileceğini sordu.

Ünal Çeviköz, "Diplomasi yeteneğini kaybetmiş, çözümü kuvvet kullanımında arayan, bu kuvvet kullanımına da vatan evladını kurban etmeye hazırlanan bir zihniyet ile karşı karşıyaysak, bu zihniyete geçit vermemek, içinde bulunduğumuz, gazi unvanını kazanan yüce Meclisin görevi olmalıdır" dedi.

Türkiye'nin, bölgedeki başka ülkelerin vekalet savaşlarına alet olmaması, paralı asker ticaretine girmemesi gerektiğini belirten Çeviköz, "Libya'ya Suriye'deki cihatçıları göndererek mi El Kaide ile mücadele edeceğiz? " dedi.

"Tezkere  anayasaya aykırı"

Yurt dışına askerlerin gönderilmesine izin verilmesinin Anayasanın 92. maddesi uyarınca gerçekleştiğini anımsatan Çeviköz, bu tezkerenin söz konusu maddeye aykırı olduğunu iddia etti. Çeviköz, tezkere talebinin, "milletler arası hukukun meşru saydığı hallerde" ifadesini karşılamadığını, bu tezkerenin, BM Güvenlik Konseyi kararının ihlali olduğunu öne sürdü.

Libya'daki insan ve göçmen kaçakçılığını, Anayasanın 92. maddesi uyarınca TBMM gündemine getirilen bir tezkereyle ilişkilendirmenin akla ve mantığa uygun olmadığını savunan Çeviköz, Libya kaynaklı insan ve göçmen kaçakçılığının, öncelikli olarak Avrupa ülkelerinin sorunu olduğunu belirtti. Çeviköz, "Onlar bile Türkiye kadar öne atılmamışken bizim bu gerekçeyi kullanmamız en hafif tabiriyle sorunludur, sorumsuzluktur. Suriye'de güç politikası işletmek isterken göç politikasına maruz kalan iktidar, bu hatayı şimdi bir de Libya'da yapmaya hazırlanmaktadır" dedi.

Libya'da ateşkes ve barışın sağlanması için ülkeye asker göndermenin, en son yapılacak iş olduğunu ileri süren Çeviköz, tezkere metninde askeri müdahalede bulunabilmek için çok fazla gerekçe sıralandığını savundu.

Tezkere metninin, "her türlü tehdit", "her türlü tedbir" gibi ifadelerle ucu açık bir niteliğe kavuşturulduğunu öne süren Çeviköz, Türkiye'nin Libya müdahalesinin meşruiyetinin uluslararası hukuk bakımından tartışmalı olduğunu, buna onay veren bir BM Güvenlik Konseyi kararının bulunmadığını söyledi.

"Tezkere konusu değildir"

İç savaş içindeki taraflardan birinin çağrısının da böyle bir harekata girişmek için yetersiz olduğunu belirten Çeviköz, Libya halkının ihtiyacı olan insani yardımların, BM kanalıyla ulaştırılabileceğini, bunun bir tezkere konusu olmadığını kaydetti.

Çeviköz, telafisi güç bir durumla karşılaşmamak için tezkere istemek yerine, tıpkı büyük devletler gibi Rusya veya Almanya gibi, her iki tarafla da temas kurulması, diplomasi kanallarının açık tutulması gerektiğini dile getirdi.

"Muharip güç olarak Libya'da bulunmamız gerekmektedir"

Libya'nın muharip güce ihtiyacı olduğunu ifade eden Çeviköz, şunları kaydetti:

"Bizim de kesinlikle muharip güç olarak Libya'da bulunmamamız gerekmektedir. Ülkemizin sosyolojik yapısı göz önüne alındığında iktidar etnik ve mezhepsel hassasiyeti olan ülkelerin iç işlerine kesinlikle taraf olmamalıdır. Doğu Akdeniz'de yeniden Türkiye karşıtlığının güçlenmemesi için Türkiye'nin taraf olmaması, hele hele askerlerimizi iç savaşa göndermememiz gerekmektedir. 'Libya'da ne işimiz var?' sözü dar bir bakış açısı değil, bizzat dış politikamızın temelini oluşturan yurtta sulh, cihanda sulh ilkesinin bir gereğidir. Dar bir bakış açısı varsa o da Türkiye'yi dış politikada dar bir alana sıkıştırarak ülkemizi derin bir yalnızlığa hapseden iktidarın bakış açısıdır. Dar bir bakış açısı varsa Ulusal Mutabakat Hükümeti'ne BM nezdinde bir meşruiyet sağlanırken yine BM Güvenlik Konseyi kararının, 1970 sayılı Kararı'nın hiçe sayılmasıdır, dar bakış açısı bizzat bu tezkere metnidir.

Mademki Libya'da Ulusal Mutabakat Hükümetini BM'nin tanıdığı meşru hükümet olarak görüyorsunuz, o zaman BM'yi göreve davet edin. Bir BM üyesi olarak Türkiye'nin BM'yi bir BM Barış Gücü oluşturulmasına ve bu konuda bir karar alınmasına çağırma ve ön ayak olma hakkı vardır. Çağırın ve deyin ki 'Biz Türkiye olarak BM'nin böyle bir barış gücü kurmasına ve Libya'ya göndermesine izin veriyoruz, destekliyoruz ve barış gücüne katkı vermeye de hazırız.' Bunu söylediğiniz zaman siz de saygın bir uluslararası aktör olarak kabul edilebilirsiniz. Bunu yapmaya niyetiniz yok mu? O zaman biz bu kürsüden sizin için bu çağrıyı yapıyoruz"

ismet-yılmazaa-a.jpg
İsmet Yılmaz / Fotoğraf: AA

 

AK Parti Grubu adına konuşan Sivas Milletvekili İsmet Yılmaz'ın açıklamaları:

Libya’da Arap Baharı sürecinde Şubat 2011’de başlayan protestolar iç savaşa dönüşmüş, 42 yıllık Kaddafi yönetimi çökmüştür.

Demokrasinin inşa edilmesine yönelik çabalar akamete uğramış, parçalanmış bir yapı ortaya çıkmıştır.

Libya’da barış ve istikrarın tesisini teminen, Libya diyaloğu sonucunda 2015’te Fas’ta Libya anlaşması imzalanmıştır.

Bu anlaşma kapsamında kurulan Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti, BM’de Libya’yı temsil eden tek ve meşru hükümet olarak tanındı.

UMH, tüm bölgeyi etkileyebilecek, DEAŞ, El Kaide ve diğer terör örgütleri, yasa dışı göç konularında Türkiye’den destek talep etmiştir.

Tarihi bağları bulunan Libya’ya karşı Türkiye’nin sessiz kalması beklenemez.

Libya’ya yönelik TBMM’den yetki istenilen ilk tezkere bu değildir.

Bu tezkereye bir ad verilecekse, bu tezkerenin bir amacı Libya'da ateşkes ve istikrarın sağlanmasına katkı tezkeresidir.

Türkiye’nin milli menfaatleri, bölge ve Libya istikrarı ve barış için de Türkiye Libya’ya destek vermek zorundadır.

Türkiye’yi kendi karasularıyla sınırlandırmaya çalışan Yunanistan’a ve onu destekleyen ülkelere önemli bir cevaptır.

Bu tezkerenin adının geçmesi bile bölgede farklı bir hava esilmesini sağlamıştır.

erkan-baş-aa.jpg
TİP Genel Başkanı Erkan Baş / Fotoğraf: AA

 

Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş’ın açıklamaları:

Maalesef bir kez daha gencecik kardeşlerimizin iktidarın maceraları uğruna, kilometrelerce ötedeki ülkede savaşması üzerine gönderilmesini tartışıyoruz.

Emperyalist kuvvetlerin, Türkiye’nin en ucuz ihraç malı askerdir anlayışının bir yansıması olan tüm savaş yanlısı politikaları reddediyoruz.

Sözde vatanseverlik, beka iddialarıyla, Kore’ye asker gönderen, Adnan Menderes’e kadar uzanan bir zincirin halkasıdır. 

Kore’ye asker gittikten sonra iktidarın istediği oldu ve Türkiye NATO’ya, ABD’ye tam bağımlı hale geldi. 60-70 senedir de Türkiye bundan kurtulamıyor.

İktidar, ülkemizi emperyalizme daha bağımlı hale getiriyor.

Dünyanın herhangi bir yerinde, başka ülkelerin askerlerinin girdiği yerde huzur, mutluluk refah var mıdır?

Irak, ABD tarafından işgal edildiğinde, yüzbinlerce masum Iraklı öldüğünde, Tayyip Erdoğan, ‘Kahraman, genç kadın ve erkek Amerikan askerlerinin olabilecek en az kayıpla evlerine dönmeleri için dua ediyorum’ diye yazılar yazıyordu.

Bence 17 yıllık iktidarınız özde Amerikancı, ama sözle ABD karşıtlığını yapıyorsunuz.

Türkiye tarihinin gördüğü en Amerikancı hükümetle karşı karşıyayız.

Erdoğan 'Mustafa Kemal Trablusgarp'ta ne arıyordu?' diyor. Trablus Osmanlı toprağı değil miydi? Siz böyle Viyana'ya kadar gidersiniz. 

Mustafa Kemal'i taklit etmeye çalışırken sonunuz Enver Paşa'ya benzeyecek

Dün, cumhurbaşkanı yardımcısı ‘Sonunu düşünen kahraman olamaz’ diyor. Film mi çeviriyoruz burada, dizi mi oynuyoruz.

karaduman-aa.jpg
SP'li vekil Abdulkadir Karaduman / Fotoğraf: AA

 

Saadet Partisi Grubu adına konuşan Konya Milletvekili Abdulkadir Karaduman:

Başta Suriye olmak üzere, ikaz ve uyarılarında haklı çıkan Saadet Partisi ziyaret edilmemiştir.

ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi neydi? Kaç ülke parçalandı, kaç masum katledildi? Bütün bunlar aydınlatılmadığı sürece, atılacak amacın hangi amacı gerçekleştirmek için atıldığını bilmek mümkün olmayacaktır.

Kıbrıs Barış Harekatı’nda dünya bize karşıyken Lojistik destek veren Libya yanlış politikalar nedeniyle çatışma ülkesi hale gelmiştir.

Libya’da farklı gruplar arasında yıllarca sürecek çatışma başlamış oldu.

Ortadoğu ve İslam coğrafyasının bölünüp parçalanmasına giden yolda, yolcu olmaktan öteye geçilemedi.

Yeni bir sıcak çatışma, Müslümanlara değil, böl-parçala-yut politikasını uygulayan küresel güçlere hizmet edecektir.

‘Sonunu düşünen kahraman olamaz’ gibi akla ziyan açıklamalarla bu meselenin çözüme kavuşamayacağını, zira aklın bir işin sonunu düşünmek zorunda olduğuna inanan bir inancın mensuplarıyız.

Libya'da olacak olanların vebali mevcut hükümetin omuzlarındandır.

Libya tezkeresini kabul etmediğimizi Saadet Partisi adına ifade etmek istiyorum.

gültekin-uysal-AA.jpg
DP Genel Başkanı Gültekin Uysal / Fotoğraf: AA

 

Demokrat Parti Genel Başkanı ve Afyonkarahisar Milletvekili Gültekin Uysal açıklamaları:

Topyekûn Ortadoğu’ya, kuzey Afrika’ya deli gömleği giydirme teşebbüsüyle karşı karşıya kaldığımız bu 10 yıllık zaman zarfı içerisinde, kendi kendini tüketen, kendi kaynaklarını yok eden pek çok ülkeyle beraber iki tane çökmüş ülkeye Türkiye bugün komşu halde ve bedelini ödemek durumunda kaldı.

300 senelik ömrümüz yok ki sizin deneme yanılma metodunuza tahammül edelim.
 

BBP Genel Başkanı ve Ankara Milletvekili Mustafa Destici’nin açıklamaları:

Emperyalist ülkeler, binlerce kilometrelik mesafelerden içinde bulunduğumuz coğrafyaya niçin geliyorlar, buralara demokrasi getirmek için mi? Herkes tüm askeri varlıklarıyla bu coğrafyadayken bizim yüzümüzü başka tarafa dönerek ıslık sağlamamız, geleceğimizi başlarının ellerine bırakmak olacaktır.

Libya’daki müttefikimiz UMH’nin askeri olarak desteklenmesini zaruret olarak görüyoruz.

Türkiye’deki tüm partiler net olmak, birlik olmak zorundadır. Bu konu, Türkiye’nin en az önümüzdeki 50 yılını ve Doğu Akdeniz’deki varlığını ilgilendiren bir karardır.

Mursi’ye darbe yapılmasaydı, bugün durum çok daha farklı olurdu. Mısır’ın başındaki yönetimin varlık sebebini, en iyi Mısır’ın emperyalizme verdiği tavizler izah etmektedir.

Ankara Milletvekili ve Libya Özel Temsilcisi Emrullah İşler:

Eylül 2014 itibarıyla özel temsilcilik ihdas edildi ve o gün ilk ziyaretimizi 28 Eylül’de Tobruk tarafına yaptık.

Sayın Akila Salih ve milletvekilleriyle görüştük. Dedik ki ‘Libya’da siyasi bir kriz var, çözüm diyalog. Türkiye dış müdahalelere karşıdır’ dedik. Türkiye Libya’nın toprak bütünlüğünden yanadır dedik. Taraflar isterse Türkiye arabuluculuğa hazırdır dedik.

Onlar bunu şiddetle reddetti, BM’nin girişimini söylediler. Biz de BM’nin girişimini destekledik. Onun doğurmuş olduğu Libya siyasi anlaşmasının ortaya çıkardığı UMH’nin bugüne kadar da arkasında durduk.
 

 

CHP'li Özel ile Meclis Başkanı Şentop arasında 'gündem güvencesi' tartışması

CHP'li Özel tarafından bugün yapılan çağrının Anayasa’ya aykırı olduğunu ifade etmesinin üzerine, AKP İstanbul Milletvekili Mehmet Doğan Kubat söz alarak, "Meclis toplantıda olmadığı günlerde çalışmalarına öteleme yapmaktadır. Ancak çalışmadığı günlerde doğacaklara bu toplantıda olmadığı dönemlerde Meclis’in önemli gördüğü hususu görüşmek üzere talepte bulunarak böyle bir olağanüstü toplantısını Anayasa ve iç tüzük sağlamıştır. Bu çağrı usul kurallarına uygun şekilde yapılmıştır. Olağanüstü çağrının karara bağlanmasının önünde hiçbir yasal sorun yoktur" ifadelerini kullandı.

Meclis Başkanı Mustafa Şentop da konuya ilişkin olarak, "Anayasa’nın 93. Maddesi tatilde ve ara vermede TBMM’nin toplantıya çağrılması yetkisini veriyor. Meclis tatilde değildi, sadece genel kurul toplanmama kararı almıştı. TBMM’yi değil genel kurulu ben toplantıya çağırdım. Aynı şeyi değil çünkü, bu 21 Aralık’ta alınan karardan sonra TBMM’de komisyonlarını sürdürmek için bir engel yoktu. Çünkü TBMM tatil veya ara vermeye girmemişti" açıklamasında bulundu.

Özgür Özel'in yanıtı ise şöyle oldu:

"Bizim anlatmaya çalıştığımız şu: Meclis bir karar vermiş. Oraya oturma yetkinizi nereden alıyorsunuz? Millet bize Meclis'e başkan seçme yetkisi verdi. Genel kurul sizi seçti. Genel kurul kararı askıya alınabilecek bir mecra değildir. Siz ara vermede Anayasa'nın verdiği bir hakkı kullanırken başka bir şey yapıyorsunuz. Toplumsal uzlaşı metni diyor ki ben size özel bir hak veriyorum diyor. Siz çalışmama kararı aldınız ama ben böyle düşünüyorum sözünü söyleme hakkınız yok. Savaş da olsa, Meclis toplantıya çalmaksızın bile Cumhurbaşkanına verilen yetkiler var. Ama burada yapılan iş kendi yetkili sınırlarınızı aşmaktır.

Gündem güvencesini ortadan kaldırıldığı hali meşrulaştırmanızı kabul edemeyiz. Siyasi partilerle teker teker görüşmeniz gerekirdi. Bu siyasi nezakete aykırıdır. Bugün bir uluslararası tezkere üzerinden gündem güvencesinin ortadan kaldıran birer halin tatbikini meşrulaştırırsanız yarın sizin değil belki de size karşı bir başkasının gündem güvencesini ortadan kaldırdığında ne yapacağınızı bilemezsiniz. O yüzden bu yanlışı tutanaklara geçiriyoruz. Anayasa’ya siyasi nezakete aykırıdır. Gündem güvencesinin ortadan kalktığı bir Meclis demokrasi parlamentosu değildir. Bir kişinin egemenliğinde olan o dediğinde toplanan ve korkarım günün birinde bahçesi de o sarayın içine açılan bir meclis kurma hayalinin ürünüdür. Buna izin vermeyiz. Bu girişimi tutanaklarla tarihe geçiriyoruz"

Libya'dan teşekkür geldi

Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) Dışişleri Bakanı Muhammed Seyyale, TBMM'de kabul edilen Libya tezkeresinden ötürü mevkidaşı Mevlüt Çavuşoğlu'na teşekkürlerini iletti.

27 Kasım'da anlaşma imzalanmıştı

Birleşmiş Milletler tarafından meşru yönetim olarak tanınan Trablus merkezli Fayiz Sarraj yönetimi, Ulusal Mutabakat Hükümeti olarak biliniyor. Türkiye, Ulusal Mutabakat Hükümeti ile 27 Kasım'da Güvenlik ve Askeri İşbirliği Mutabakat Muhtırası ile Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası imzalamıştı. 

Hava savunma sistemi ve eğitim birlikleri

İmzalanan anlaşmalardan sonra, Libya'ya asker gönderilebileceği Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından dile getirilmişti. Ülkeye ilk etapta askeri eğitim birlikleri ile alçak ve orta irtifalı Hisar ve Korkut hava savunma sistemlerinin ve bu sistemlerin personelinin gönderilmesi öngörülüyor. 

Cumhur İttifakı çoğunlukta

16 Nisan 2017'deki referandumda sonra değişen sistemde, TBMM'deki milletvekili sayısı 550'den 600'e çıkarılmıştı. Salt çoğunluğun aranacağı oylama öncesinde, Cumhur İttifakı'nı oluşturan AK Parti ve Milliyetçi Hareket Partisi'nin toplamda 339 milletvekili bulunuyor.

Libya'ya Suriye modeli tezkere

Libya’ya asker gönderilmesine ilişkin tezkere, Suriye ve Irak’a sınır ötesi operasyon düzenlenmesine olanak tanıyan tezkereyle benzerlikler taşıyor.

Libya krizinin başlangıcında, 24 Mart 2011’de de Libya’ya asker gönderilmesine ilişkin tezkere de TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilmiş, ancak tezkerede, Türk askerlerinin “Libya’da istikrar ve güvenliğin yeniden tesisine yönelik uluslararası çabalara çok boyutlu katkıda bulunmak üzere” görev alacağı belirtilmişti.

Bu tezkerenin kabulünün ardından Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na ait 5 gemi ve 1 denizaltı Libya açıklarına gönderilmişti.

Libya tezkeresinin gerekçesi Irak ve Suriye için kabul edilen tezkeredekiler ile benzerlik gösteriyor. 

Libya tezkeresinde de Irak-Suriye tezkeresinde olduğu gibi 1 yıllık tezkere süresi içinde bu ülkede bulundurulacak askeri gücün sınır, kapsam, miktar ve zamanının Cumhurbaşkanı’nca belirleneceği öngörülüyor.

Türkiye ile Libya arasında güvenlik ve askeri işbirliği mutabakat muhtırasının onaylanmasına ilişkin kanun teklifi 21 Aralık 2019'da TBMM Genel Kurulu'nda kabul edilmişti. 

 

Independent Türkçe

DAHA FAZLA HABER OKU