Önce Suriye ardından Libya'daki faaliyetleriyle son dönemlerde adından en çok söz ettiren şirket: Wagner.
Paralı askerlerin görev yaptığı şirketi, Rus iş adamı Yevgeniy Prigojin'in finanse ettiği iddia ediyor.
Prigojin, 18 Kasım 2018'de Halife Hafter'in Moskova gezisinde Savunma Bakanı Sergey Şoygu ve Genelkurmay Başkanı Valeriy Gerasimov'la buluşmasında yer aldı.
Hafter'in Rusya'daki temasları sırasındaki ziyafetleri organize eden Prigojin'i, ABD ve bazı ülkeler, "paralı silahlı şirketin" arkasında yer aldığını gerekçesiyme yaptırım listesine dahil etti.
Finansöre yönelik yaptırım kararına rağmen Wagner sürekli olarak alanını genişletti.
2014'te kurulduğu tahmin edilen Wagner, önceleri Donbass ve Suriye'de savaştı, şimdi Libya'da faaliyette.
Libya'nın yanı sıra Afrika'nın 10 ülkesinde de çatışmalara katıldığı gelen iddialar arasında.
Wanger'de hali hazırda 2 bine yakın paralı askerin görev yaptığı tahmin ediliyor.
Şirketin finansörü Yengeniy Prigojin ama kurucusu Dmitriy Utkin.
Kurucu Utkin de tıpkı şirketin finansörü gibi ABD'nin yaptırımlar listesine girmiş durumda.
İlginç olanıysa finansör konumundaki Prigojin'in “Putin'in aşçısı” lakabıyla tanınıyor olması.
Prigojin, 2018 yazında Wagner'in faaliyetlerini araştırması sırasında, Afrika'da katledilen Rus gazetecilerin ölümüyle de doğrudan ilişkilendirildi.
O gazetecilerin arasında Türkiye’ye yakınlığıyla bilinen Orhan Cemal de yer aldı.
Gazeteci Cemal, Rusya’nın önemli ilahiyatçılarından Haydar Cemal'in oğlu olarak tanınıyordu.
Anlaşılacağı gibi Wagner de ABD tarafından kurulmuş Blackwaher gibi karanlık işlerde yer almaya başladı.
Buna ilişkin Rusya kaynaklarından da bazen haberler yer aldı.
Geçen haziranda Moskova merkezli internette yayını yapan Meduza sitesinin araştırmacı yazarı İvan Golnuov, “evinde uyuşturucu" bulunduğu gerekçesiyle gözaltına alındı.
Golunov’un tutuklanması, “Rusya yeniden 1990'lare mı dönüyor?” tartışmalarına yol açtı.
Ancak Cumhurbaşkanı Vladimir Putin başta olmak üzere Rus üst düzey yöneticilerinin bu olaydan haberdar olmadıkları anlaşıldı.
Ardından Meduza internet sitesi, İvan Golunov’un ve Afrika’da Wagner’in izini süren üç kişinin katledilmesiyle ilgili araştırmalar yaptığı, önemli ipuçları elde ettiği için bundan dolayı tutuklanmış olabileceğine yer verdi.
Bu konu Rusya'da fazlaca konuşulmaya başlayınca Federal Başsavcı Yuriy Çayka konuya ilişkin Cumhurbaşkanı Putin’e bilgi sunduktan sonra Rusya tarihinde ilk kez “uyuşturucu bulundurma” suçlamasıyla tutuklanan birinin tutukluluk durumu ev hapsine dönüştürüldü.
Durum böyle olunca Wagner, eleştirilerin hedefi haline geldi ve Orta Afrika Cumhuriyeti’ne işadamı Mihail Khodorkovski’nin “Araştırmaları Yönlendirme Merkezi”nin projesi çerçevesinde giden üç Rus gazetecinin de aynı şirket tarafından öldürülmüş olabileceği tartışma konusu oldu.
Rusya'da "karanlık işler" yapmaktan dolayı tartışmaların odağında yer alan Wagner, gücünü Suriye'de gösterdi.
Bu ülkedeki faaliyetlerinden sonra özelde Libya, genelde Afrika’da, Rus ordusunun yerine önemli işler yapabileceğini kanıtladı.
Wagner'in bazı bölgelerde Rus ordusunun yerine öne çıkması akla başka soruları da getirdi.
Artık paralı askerlerin, bir iş adamı tarafından değil, gizli biçimde Rus derin devletince finanse edildiği konuşulmaya başlandı.
Hatta bir ara Suriye’deki paralı güçleri yöneten kişinin, Kremlin ziyafetlerinde boy göstermesi, Rusya toplumunun sert tepkisine neden oldu.
Ama Suriye, Libya ve bazı Afrika ülkelerinde paralı askerleri kullanmak, bir çok açıdan Rusya’nın işine gelmekte.
Zira her şeyden önce, çatışmalarda hayatını kaybeden askerlerin ailelerine tazminat ödenmediği gibi, devlet onların ailelerine ömür boyu bakma yükümlülüğünün altına da girmiyor.
Şavaş alanlarında paralı askerleri öne sürerek askerlerinin ölmesini engelleyen Rusya gelecek olası tepkileri de azaltıyor.
Afganistan yenilgisi sonrasında ayak bastığı her toprakta “asker kaybetme” korkusu yaşayan Rusya, bununla “İkinci Afganistan” kabusunu da büyük ölçüde hafifletmiş oluyor.
BM yaptırımlarına rağmen paralı askerlerini Mısır ve Çad üzerinden Libya topraklarına geçirmeye muvaffak olan Rusya, ülkenin ikiye parçalanmasından sonra desteğini Hafter’in arkasında yoğunlaştırdı.
Halife Hafter de Moskova’ya gitmekle kalmadı, Ocak 2016’da Akdeniz’deki Amiral Kuznetsov Nükleer Gemisi'nin güvertesine çıkarılarak Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu ile doğrudan konuşması sağlandı.
Rusya'nın Suriye'de Beşşar Esed'e verdiği desteğin bir benzerini Hafter'e sunması üzerine Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan doğrudan Wagner ismini telaffuz etti.
Ama asıl neden bu olmaya bilir. Rusya, Türkiye’nin Libya ile 27 Kasım’da imzaladığı mutabakattan rahatsızlık duyduğunu saklanmadı.
"Peki, perde arkasında neler cereyan etti ki, Erdoğan, Libya bağlamında Wagner konusunu bu kadar açık biçimde gündeme getirmekle Moskova’nın “nasırına basmayı” tercih etti? ya da “Rusya, Libya’da ne arıyor, ne istiyor?”
Bu sorular, esaslı cevaplar hak ediyor. Öncelikle Rusya Libya’da petrol arıyor. Batı’nın yaptırımlarına rağmen Hafter’e verilen sınırsız desteğin ana amacı Libya petrolünü birlikte çıkarmak.
Bu çerçevede Tataristan’ın petrol şirketi Tatneft’in artık Libya topraklarında çalışmalar yaptığı bilinen bir gerçek.
Moskova’nın Müslüman ülkelerle ilişkilerinde Tatneft öncü rol oynamakta. Tanteft bir dönem TÜPRAŞ ihalesini de kazanmış, daha sonra Danıştay ihaleyi iptal etmiştı.
Hatta Rus lider Putin'in buna çok içerlendiği bile gündeme gelmişti.
Yaşanan gelişmler ve ortaya çıkan gerçekler art arda konulduğunda ve Rusya’nın bölgedeki hedef ve çıkarına ilişkin ip uçları ortaya çıkınca Erdoğan’ın, Wagner çıkışının nedeni anlaşılabilir.
Yani Cumhurbaşkanı Erdoğan, Wagner üzerinden yürüttüğü tartışmayla “Libya petrollerinin çıkarılmasına ben de katılmak istiyorum, bu benim de hakkım var” mesajı veriyor.
Bazı batılı yorumcular ise Erdoğan’ın Libya’da Wagner’in karşısına SADAT’la çıkacağını iddia ederek bunun Rusya-Türkiye anlaşmazlığına yol açacağını varsayıyor.
Rus yorumcularsa şimdiye kadar Suriye’deki tüm sorunların üstesinden kişisel ilişkileri sayesinde gelen Erdoğan ile Putin’in, Libya konusunda da anlaşmaya varacağı üzerinde neredeyse mutabıklar.
Rusya’nın desteklediği Hafter’in, Türkiye’nin desteklediği Fayiz es Sarac’a yenileceğini yorumlarını yapanlar olduğu gibi aksi görüşü dile getirenleri sayısı da az değil.
Bu nedenle Libya'daki gelişmeler dikkatle izlenirken Wagner gözardı edilmiyor.
Öyle ki Erdoğan, son olarak Tunus'a yaptığı sürpriz gezisinde bile Wanger mesajı verdi.
Bu çıkışlar, Türkiye ile Rusya'yı Suriye'de olduğu gibi bazen karşı karşıya bazen de birlikte hareket etmeye zorlayabilir.
Bunu zaman ve yürütülecek pazarlıklar gösterecek.
© The Independentturkish