Hatalı bir ağaç çevreciliği salgınıyla karşı karşıyayız. İklim krizi farkındalığının zirveye ulaştığı bugünlerde büyük partilerin siyasilerinin, toprak sahiplerinin ve yardım kuruluşlarının neredeyse hepsi, karbon yakalama için ağaç ekimini benimsemede bir yarış içine girmiş görünüyor. Peki, bu şifa derecesinde toprak kokan kök yumaklarında ekolojik kurtuluş reçetesinin vücut bulduğunu mu görüyoruz? Çabalar yanlış yönlendirildiği sürece, hayır.
Büyük yazar, merhum Oliver Rackham'ın 1986'da bilgece dediği gibi, "Ağaç dikmek çevreyi korumanın eş anlamlısı değil, çevreyi korumakta başarısız olunduğunun kabulüdür."
Rackham bunu, her yıl binlerce kadim kitabın okuyamayan ve değerini takdir edemeyen kimselerce yok edilmesiyle boşalan rafları "karton kapaklı kötü romanlar ve anlamsız harf yığınlarından oluşan broşürlerle" doldurulmuş bir kütüphaneye benzetiyor.
Rackham, vahşi yaşam mirasımızdan arta kalan harabeye karşı en büyük tehditler arasında, toprak ve ağaç yığınlarının nakliyle bulaşan yabancı tür ve hastalıklarla genetik çeşitliliğin doğal olmayan yollarla büyütülen tek tür fidanlar lehine yitirilmesinin bulunduğunu anlamıştı.
Buna ilaveten, fidan yetiştiriciliği ve nakilde kullanılan büyük miktarda su ve karbonun boyutu, plastik saksılar, ağaç koruyucular, bağlar, devam eden sulama, bölgesel, vahşi veya doğal köken eksiklikleri... Hepsi aynı yaşta, aynı genetik stoktan üretilmiş rüya ağaçlardan oluşan bu düzenli sıralar, vahşi bir koruluk yerine fabrikasyon bir Disneyland ormanındaymış gibi hissettirebilir.
Yine de siyasetçiler ağaç dikerken fotoğraflarının çekilmesinden asla bıkmıyor. İklim değişikliği ve ekolojik krizle baş etmede daha çevreci duran bir seçeneğe nazaran genelde yetersiz bir ikame olmasına karşın toplu ağaç dikimleri kolay, toplumu memnun etmesiyle meşhur, üstelik okullar, dernekler ve hayırseverlerce de seviliyor.
Ekim ayında Extinction Rebellion (Yokoluş İsyanı) isteyen her parlamentere sembolik bir ağaç hediye etti.
Şimdi Muhafazakarlar ve Liberal Demokratlar bir manifesto düellosunda elde kürek her yeri kazıyor: Muhafazakar Maviler 30 milyon yeni ağaç sözü verince Liberal Demoktrat Sarılar iki katını dikmeyi vadetti. İşçi Partisi ise bilim insanlarından tavsiye alacağını açıkladı. Bu milyonlarca ağaç, iklim değişikliği komitesinin Britanya'ya iklim değişikliğini sınırlama vaadine uyum için dikmesini tavsiye ettiği ağaç sayısının sadece yüzde birine tekabül ediyor. Yine de, bu ağaçların ekolojik açıdan değerine veya karbon yakalamaktaki kullanışlılığına dair verilmiş bir söz yok.
30 Aralık Ağaç Bağış Günü çerçevesinde Birleşik Krallık (BK) genelinde etkinlikler düzenleyen 'The Woodland Trust', bir milyon kişiye ağaç dikme veya dikecek birine bağışlama çağrısı yapıyor. Bu yarış ortamında diğer krizleri gözden kaçırılma riskine maruz bırakıyoruz: Ekolojik aciliyete müdahale ve 6. büyük yok oluşun engellenmesi. Bunlar, sadece eski ağaçları değil, ekolojik ve iklim açısından dirençli ve ilintili olanları korumaya yönelik devasa habitat önlemleri gerektiriyor. Ağaçları, sadece karbon yakalamanın ötesinde, tüm önemli amaçlarını gerçekleştirmek üzere seçmemiz lazım. Bu bakımdan, yanlış ağaç türlerini yanlış yollarla dikmememiz hayati önem taşıyor.
On yıllık tasarruf sürecinde yerel otoriteler ve çevre koruma dernekleri genelinde finansman buharlaşırken, vahşi yaşamın kıymetli otlaklarının ormanlara çevrilmesi suretiyle yerel doğal rezervlerin ve vahşi yaşam alanlarının çevresel vandalizme kurban gidişine şahit oldum. Görünüşe göre bu duruma; iyi-hissetme faktörü, ağaç dikimi finansmanına kolay erişim ile tür çeşitliliğine sahip otlak ekosistemlerinin sürdürülebilmesi için gereken kuru ot kesimi ve otlatmada ihtiyaç duyulan kaynakların yetersizliği sebebiyle oluşan baskı yön veriyor.
Bugün Britanya bitki örtüsünün sadece yüzde ikisi kadim ağaç korularından oluşuyor. Tür açısından zengin meralarımız ise yüzde biri oluşturuyor ve bunların da korunma ihtiyacı var. Her iki habitat da azalan vahşi yaşamın zengin çeşitliliğine ev sahipliği yapıyor.
Öte yandan, bilim insanları arasında her bir ağacın ne kadar CO2 tuttuğu, bozulan iklimden çıkış yolumuzda fotosentez yönüyle hangi ağaca ne kadar ihtiyacımızın olduğu ve atmosferdeki CO2 seviyesini bir kez daha sanayi devrimi öncesinin güvenli rakamlarına çekebilmek için ne kadar arazi gerektiği hususlarında büyük bir ihtilaf var. Yeterince uygun arazinin olup olmadığı ve kimin arazisinin bu amaçla kullanılacağı konusunda belirsizlik de sürüyor.
Yakın zamanda orman araştırmacıları, yeni ormanların küresel bazda yüzde 45'inin genelde hasat amaçlı, az karbon tutan, ekolojik bakımdan zayıf ve hatta biyolojik çeşitliliği azaltan tek türden hızlı büyüyen ağaçlardan oluştuğunu keşfetti.
Öte yandan otlaklara ve savanlara toplu ağaç dikimleri sadece BK'de değil başka yerlerde de özgün biyoçeşitliliği tehdit ediyor. Mahsup amaçlı ağaçlandırma yoğun biçimde sahtekarlık ve sömürgecilik şikayetlerine maruz kalıyor.
BK hükümeti 4 kasımda 50 milyon sterlinlik (yaklaşık 370 milyon TL), çiftçi ve arazi sahiplerine iklim değişikliğiyle baş etme amacıyla daha fazla ağaç dikmesi için ödemeler içeren Ağaçlık Karbon Garantisi projesini uygulamaya koydu.
Buradaki potansiyel kusur, mevcut CO2 yakalamak yerine gelecekteki karbon salınımlarını mahsup etmek isteyen sektörlerin bu ağaçları kullanabilecek olmasından kaynaklanıyor. Hükümet, bu yeni projelerinden birini HS2 Ağaçlık Fonu diye adlandırarak üstüne tüy dikiyor. Yeni demiryolu bağlantısı için 108 kadim ağaçlık alanı bölerken, suçluluk duygusunu bastırmak için yeni fidanların dikimine para harcayacaklar. Üstelik, bu ağaçların hepsinin yerel olacağına dair bir vaat de bulunmuyor.
Görünen o ki, daha fazla karbon salımı gerçekleştirmek isteyen işletmelere opsiyonlar satılabilecek, böylece mevcut CO2'nin azaltılmaması veya biyolojik çeşitlilik kaybıyla kendi kalemize iki gol atmış olacağız.
Geriye kalan bu yeri doldurulamaz kadim ağaç koruları ekoloji senfoniler, zengin vahşi yaşam içeren doğal ormanlarımıza, ılıman yağmur ormanlarımıza dair son ibareler. Yeri doldurulamaz. Yeni yerli dikimler yarının mirasını güçlendirecek olsa da, bu temel ve kadim vahşi orman yaşamına sahip olmayacak. Buna karşılık, daha fazla dikim bize karanlık ve kıyasen neşesiz fabrikalar getirecek.
Eski bir deyişle, insan gölgesinde asla oturmayacağı ağacı dikmeli. Genellikle geri çekilmek ve meşe palamudunun kendi kendine büyümesine izin vermek daha evladır.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
https://www.independent.co.uk/voices
Independent Türkçe için çeviren: Ahmet Yılmaz
© The Independent