Lübnan üzerindeki kriz baskısının artması ve yönetimin umursamazlığı sonrasında sokaklardaki öfke patlamasının bizi nereye götürdüğünü ise kimse bilmiyor.
Ama herkes, siyasal yapının bizi yöneten ve kontrol eden kısımlarıyla bizi maruz bıraktığı acıyı bilir. Uçurumdan kurtulmak için bir iç ve dış mucizeye ihtiyacımız var.
Protesto gösterilerinin tüm bölgeleri kapsaması, kendiliğinden başladığının bir kanıtı. Halk, Sudan ve Cezayir’de yaşananlar gibi partilerin ve tarikat şeyhlerinin kontrolü dışında sokaklara akın etti. Ardından liderler ve partiler, reform talep eden ve vergileri reddeden taleplerden uzak bir “gündem” için gösterilere dahil oldu.
Sloganların çoğunluğu, cumhurbaşkanlığı, hükümet liderliği ve yeni parlamentoyla 3 yıl önce meydana gelen siyasi çözümde derin bir sarsıntıya yol açtı. Bölgesel ve uluslararası başkentlerle iç çözüm ve istişarelerin önünü açan bir çözüm ortaya koyuldu; (Maruni Hristiyan) Özgür Yurtsever Hareket (ÖYH) ve (Maruni Hristiyan) Lübnan Kuvvetleri (LK) arasındaki 'Maarab Uzlaşısı’ndan Cumhurbaşkanı Mişel Avn ve Başbakan Saad Hariri arasındaki uzlaşıya, (Şii) Hizbullah ve ÖYH arasındaki Mar Mikhael uzlaşısına, ardından (Dürzi) İlerici Sosyalist Parti (İSP) lideri Velid Canbolat’ı Avn’a oy vermeye ikna edici bir konuma kadar uzandı. Ama Temsilciler Meclisi Başkanı Nebih Berri, Ayn el-Tina’da ziyaret ettiği Mişel Avn’a, kendisine oy vermeyeceğini belirtti. Berri, “Aynı anda iki cumhurbaşkanı olarak Mişel Avn ve Cibran Basil’e oy kullanamıyorum” dedi.
Çözüme karşı ilk darbe, Dr. Samir Caca ve LK’den geldi. Ardından Velid Canbolat liderliğinin rolü ortaya koyuldu. Şu an ise (Sünni) Müstakbel Hareketi ve ÖYH arasında bir anlaşmazlığa tanık oluyoruz. Bu durum, Cibran Basil’in Cumhurbaşkanlığı Sarayı’ndaki konuşması ve Başbakan Hariri’nin caddelere yönelik konuşmasında üstü kapalı şekilde görüldü. Peki bir uzlaşı yolunda mıyız yoksa çözümü düzeltme sürecinde mi? Zira Avn’ın yandaşları uzun süredir “dönemi başarısızlığa uğratıcı planlar hakkında konuşuyor.
ÖYH Genel Başkanı Basil Enerji Bakanlığı 10 yıldır ÖYH’nin elinde olmasına rağmen elektrik krizini çözecek reformların engellenmesinden şikayetçi olmayı sürdürdü. Geçen günlerde de “masayı devirme” tehdidinde bulunmuştu. Başbakan Hariri ise “siyasi hedeflere maruz kaldığını ve günah keçisine dönüştüğünü” açıkladı ve herkes tarafından bilinen krizlere dönüşmüş, reformları gerçekleştirme hususundaki oyalama faaliyetlerinin ayrıntılarına değindi. Öfkeli vatandaşlara yönelik hislerini de dile getiren Hariri, “siyasi davranışların, çözümleri erteleme ve devleti aksatma sebebi olduğunu” belirtti. Ardından çözüm sürecindeki ortaklarına, reformları onaylayan bir cevap vermeleri için oldukça kısa bir müddet verdi. Aksi olması halinde “başka bir konuşma yapacağını” vurguladı. Bu durumun basitçe karşılığı ise “masayı tersine çevirme” anlamına geliyor.
Ancak masayı tersine çevirmenin maliyeti herkes açısından çok yüksek. Bakan Basil, Hariri hükümeti sonrasında “sis” yaşandığını itiraf ederse, Hariri de ötesini bildiğini ileri sürer. Eğer masum öfkeli genç kesim, tek iyi tercih olarak hükümetin istifasını talep ederse şu an muhalefetteki partilerin kuracağı bir hükümeti isteyenler mevcut. Neden? Çünkü bu güçler, ABD’nin Fırat’ın doğusundan çekilmesinin neden olduğu stratejik değişimin, kapıyı Lübnan’daki oyunun kurallarını değiştirmeye açtığını düşünüyor.
Bu çerçevede kapının, ilk olarak Tahran’ın yönettiği “direniş eksenindeki” son mevzilenme yönünde, ikinci olarak ise ABD’nin Hizbullah’a karşı uyguladığı baskı ve yaptırımlarla yüzleşme yönünde açıldığına inanılıyor.
Zira krizleri manipüle etmeyi durdurmanın vakti geldi, aynı zamanda yıkıcı ve saçma “Biz temiziz ve onlar yozlaşmış. Biz reformcularız ve statükocu. Yaşanan her şey, içerideki ve dışarıdaki komplocular tarafından yönetiliyor” politikasından kurtulma vakti de geldi. Çevremizdeki totaliter rejimler tarafından varsayılanı doğrulamak ve parlamenter demokrasi denilen bir sistemde baskı uygulamak için kullanan bir “komplo teorisi” gibi…
Sovyetler Birliği çöktüğünde “komplo teorisi”, birçok tarafı Gorbaçov’u “sosyalist kalenin yıkılmasının sorumlusu olan ABD ajanı” olarak suçlamaya itti. Ancak eski ABD Savunma Bakanı Robert Gates, “Gölgeler Arasında” kitabında bu suçlamayla alay ederek, “Gorbaçov’un Sovyetler Birliği’ni nasıl yıkıma getireceğini biliyor olsaydık, bir adamın kendi iradeyse yaptıklarını yapmakta başarısız olurduk” ifadelerini kullandı.
Bugünlerde ABD’de, Başkan Donald Trump’ın “Rus projesi” olduğu söylentileri dolaşıyor. Ancak Moskova, ABD’ye Trump’ın yolunda yaptıklarını yaptırmakta yetersiz. Lübnan’daki krizler bizim yapımımız. Kimse, bizi daha hızlı gittiğimiz bir yamaca itmedi. Bill Clinton, Beyaz Saray’a “Tabi ki ekonomi, sersem!” sloganıyla ulaştı. Lübnan’ı kurtaran şey ise “Tabi ki politika, zeki!” sloganı.
*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Independent Türkçe için çeviren: Kübra Şahin
Şarku'l Avsat