Zazaca, yüzyıllardır Anadolu'nun farklı köylerinde ve kasabalarında halkın kimliğini ve kültürünü taşıyan güçlü bir dil olarak varlığını sürdürdü.
Ancak günümüzde UNESCO tarafından kaybolmaya yüz tutan diller arasında sayılan Zazaca yok olma tehdidiyle karşı karşıya.
Bu dilin hala bazı bölgelerde yaşayan Zazalar tarafından konuşuluyor olması dilin gücünü korumasına yardımcı olsa da aileler arasında bile giderek daha az tercih ediliyor.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Eğitimdeki eksiklikler, sosyal medya ve modernleşme ile birlikte Zazaca, çocuklardan ebeveynlere kadar hemen herkesin hayatından yavaşça siliniyor.
Sosyolojik açıdan Zazacanın kaybolma süreci sadece dilsel bir kayıp değil aynı zamanda bir kimlik ve kültür krizini de beraberinde getiriyor.
Peki, bu değerli mirası kaybetmemek için ne yapılmalı?
Uzmanlar, dilin korunabilmesi için eğitimde, ailelerde ve toplumsal düzeyde büyük bir seferberlik başlatılması gerektiğini söylüyor.
"Zazalar coğrafi olarak birbirlerine yakın yerlerde yaşıyor"
Mardin Artuklu Üniversitesi Kürt Dili ve Edebiyatı Bölümü öğretim görevlisi Doç. Dr. Ahmet Kırkan, yüksek lisans ve doktora tezlerinde Zazacaya olan ilginin arttığını, özellikle öğretmenlerden gelen yoğun taleplerin bu ilgiyi pekiştirdiğini belirtti.
Zazaların coğrafi olarak birbirlerine yakın yerlerde yaşadığını ifade eden Kırkan, bu dilin UNESCO tarafından kaybolmaya yüz tutan diller arasında sayıldığını da önemle vurguladı.
Kırkan, bir zamanlar Bingöl'den Aksaray'a kadar göç eden Zazaların 400 yıl öncesinin Zazacasını konuşmaya devam ettiklerine de dikkat çekti.
Kırkan'a göre, bu göç hareketleri Zazaların dilini koruma çabalarının bir sonucu olarak kabul edilebilir.
Zazacadaki farklılıkların dilin çeşitli ağızlarından kaynaklandığını ifade eden Kırkan, farklı bölgelerden derslere katılmak için gelen Zazaların başlangıçta birbirlerini anlamadıklarını ancak zamanla ortak bir dilde buluştuklarını belirtti.
Kırkan, bu durumu Türkçedeki ağız farklılıklarıyla örnekleyerek "Mesela Antep Türkçesi ile Ege Türkçesi İstanbul Türkçesinden çok farklıdır ancak kitap okunduğunda, televizyon izlediğinde herkes İstanbul Türkçesini anlar" diyerek Zazacanın da benzer bir süreçten geçtiğini anlattı.
"Zazaca aile dilinden uzak"
Zaza dilinin geniş bir kitle tarafından kullanılmasına imkân tanıyor olsa da hala bir büyük tehdit altında olduğunu söyleyen Kırkan, sözlerine şunları ekledi:
En büyük sorun eğitim dili ve sosyal medya dili olmaması. Dilin en önemli sorunu hem aileden doğal olarak sokaktan uzaklaşıyor olması. Zazacanın kaybolmaması için ailelerin dilin korunması konusunda bilinçlenmesi gerek, çocuklarıyla Zazaca konuşmaları çok önemli. Bunun yanı sıra akademik çalışmaların evde okulda canlı tutulması dilin geleceği için büyük bir öneme sahip.
"Dilin geleceği açısından endişeler var"
Bingöl Üniversitesi Zaza Dili ve Edebiyatı Bölümü öğretim görevlisi Murat Varol, Zazacanın önemli bir kesim tarafından konuşulmasına rağmen dilin geleceği konusunda ciddi endişeler taşıdığını söyledi.
Bingöl Üniversitesi'nde özellikle 2010'lu yıllardan sonra seçmeli dersler ve Zaza Dili ve Edebiyatı lisans bölümleriyle başladığını belirteren Varol, bu sürecin başlangıcında dilin yeniden sahiplenilmesine dair ciddi bir motivasyon olduğunu ancak zamanla bu enerjin ve motivasyonun azaldığı değerlendirmesinde bulundu.
Özellikle öğrencilerin atama kaygıları nedeniyle Zazaca bölümlerine olan ilgilerinin düştüğünü ifade eden Varol, "Zazaca tarihsel olarak Cumhuriyet dönemi boyunca birçok engellemeyle karşılaştı ve bu süreçler dilin önemli ölçüde zayıflamasına yol açtı. 100 yıllık bir tarihsel sürecin sonunda Zazaca kırılgan bir duruma geldi, dilin günümüzde iyileştirilmesi için devletin politikalar üretmesi gerek" diye konuştu.
"Dil aynı zamanda bir kimlik meselesidir"
Zazacanın halk arasında hala yeterince sahiplenilmediğini dile getiren Varol, dilin geleceği için atılması gereken adımların başında anayasal düzenlemelerle yasal güvence altına alınması gerektiğine işaret etti.
"Zazaca ve Kürtçe gibi dillerin geleceği sadece akademisyenlerin veya sanatçıların sahiplenmesiyle değil toplumun tüm kesimlerinin bilinçli bir şekilde bu dillerle bağ kurmasıyla mümkün olacak" diyen Varol sözlerini şöyle sürdürdü:
Dil sadece bir iletişim aracı değil aynı zamanda bir kimlik meselesidir. Zazacanın bir kimlik unsuru olarak daha güçlü bir konumda olması gerekiyor bu bilinçte toplumsal düzeyde oluşmalı. Dilin geleceği için önemli faktör devletin dillerle ilgili politika üretmesi.
Bugün Zazaca için anayasal bir düzenleme yapılmazsa bu dilin yok olma tehlikesi devam edecektir. Dil toplumda ekonomik bir güç haline gelmedi, dil sadece kültürel bir değer değil aynı zamanda ekonomik faydalar da sağlar.
Halk bu dile sahip çıkmalı bunun için de toplumsal düzeyde bir farkındalık yaratmalı, dilin geleceğini güvence altına almak için daha fazla çaba göstermeli. Zazaca sadece akademik bir mesele değil bir halkın kültürel mirası ve kimliğiyle bağlantılı bir sorundur.
"Sosyopolitik nedenlere dayanıyor"
Munzur Üniversitesi Zaza Dili ve Edebiyatı Öğretim Görevlisi Hüseyin Çağlayan, Zazacanın kaybolma sürecinin çok derin sosyopolitik nedenlere dayandığını söyledi.
"Geçmişte özellikle Kürtçe ve Zazaca gibi diller yasaklanmıştı. Öğretmenler, Zazaca konuşan öğrencileri tespit edip cezalandırıyorlardı. Bu sadece okulda değil toplumun her alanında bir yasaklanma ve küçümsenme biçiminde kendini gösterdi" diyen Çağlayan, Zazacanın bu şekilde yasaklanmasının dilin gelişmesini engellediğini ve toplumda küçümsenen bir dil haline gelmesine yol açtığının altını çizdi.
Şehirleşme süreciyle birlikte köylerden şehirlere göç eden insanlar Türkçeyi tercih etmeye başladı. Zazacanın korunabilmesi için ilk olarak bu dilin konuşulması gerek. Bir dil zincirleme bir şekilde sonraki nesillere aktarılmazsa kaybolur. Eğer dil konuşulmazsa aradaki bağ kopar ve dil tehlikeye girer.
"Eğitimde de zorluklar yaşanıyor"
Zazacanın aktif olarak konuşulmasının yeterli seviyede olmadığını söyleyen Çağlayan, özellikle Tunceli gibi bölgelerde dilin hâlâ yaygın olarak konuşulduğunu ancak köylerin boşalması ve dışarıdan gelen öğretmenlerle birlikte bu dilin daha az kullanılır hale geldiğini ifade etti.
Gençlerin Zazacaya olan ilgisinden de bahseden Çağlayan, dil öğrenmenin zorluklarına da değindi.
"Gençler Zazaca öğrenmek istiyor ancak dilin temeli olmadığı için üniversiteye geldiklerinde zorlanıyorlar" diyen ve Zazacanın temele dayalı bir eğitimle küçük yaşlardan itibaren öğretilebileceğini belirten Çağlayan sözlerine şunları ekledi:
Sıfırdan bir dil öğrenmek zor ancak eğitim sistemi bunun önünü açarsa gençler bu dili öğrenebilirler. İlk olarak aileler çocuklarına ana dillerini öğretmeli. Okullarda devlet destekli kreşler açılmalı ve ana dilde eğitim verilmelidir. Eğitim sisteminin dilin korunmasını sağlayacak şekilde yeniden yapılandırılması gerekiyor. Ayrıca sivil toplum kuruluşları ve sendikalar da bu konuda destek olmalı. Ailelerin çocuklarına Zazaca öğretmenin onların kariyerine zarar vermeyeceğini aksine iki dilliliğin faydalı olacağını düşünüyorum.
"Yasal düzenlemeler gerekiyor"
Munzur Üniversitesi Zaza Dili ve Edebiyatı Bölümü öğretim görevlisi Dr. İlyas Arslan, Zazacanın kaybolmasının en önemli nedeninin nesilden nesle aktarılmaması olduğunu söyledi.
"Bir toplum kendi çocuklarına, kendi torunlarına o dili öğretmiyorsa o dil tehlikeye giriyor. Bu en temel sebeptir" diyen Arslan, Zazacanın okullarda eğitim dili olarak kabul edilmemesinin de bu durumu etkileyen önemli bir faktör olduğunu vurguladı ve şu ifadelerle devam etti:
Zazaca 2012 yılından itibaren Türkiye'deki bazı okullarda seçmeli ders olarak okutulmaya başlansa da bu uygulama yetersiz. İnsanlar Zazaca öğrenip ne yapacak, İngilizce öğrensin, Almanca öğrensin, Almanya'ya gider çalışır diyerek, dili ekonomik gelecekle ilişkilendiriyor.
Dil kaybolduğunda beraberinde kültürün de yok olacağını söyleyen Arslan, "Dil kaybolduğu zaman inanç da kaybolur. Bu özellikle Alevi inancındaki insanlar için geçerlidir" şeklinde konuştu.
Zazacanın kaybolmasının sadece bir dil meselesi olmadığını, bir kimlik ve inanç meselesi de olduğunun altını çizen Arslan, Zazacanın hâlâ yaşayan bir kültür öğesi olarak önemini belirterek sözlerini şöyle sonlandırdı:
En önemli adım yasal düzenlemelerin olması. Zazaca ve benzeri azınlık dillerinin korunabilmesi için devletin bu konuda adım atması gerekiyor. Eğitim dili olarak Zazacanın da yer alması bu dilin sonraki kuşaklara aktarılmasının önünü açacaktır. Bunun ardından dilin geleceğine ilişkin daha umutlu bir tablo çizileceğine inanıyorum.
Bu dilin kaybolmaması için sahiplenilmesi gerekiyor, aynı zamanda gençlerin dil öğrenmeye daha fazla ilgi göstermeleri gerekiyor. Zazaca sadece bir iletişim aracı değil aynı zamanda bir kültür ve kimlik unsuru. Bu dilin korunması sadece bilimsel bir mesele değil aynı zamanda bir toplumsal sorumluluktur.
© The Independentturkish