İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, NOW TV’de katıldığı programda İlker Karagöz’ün sorularını yanıtladı.
Dervişoğlu, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin grup toplantısındaki çağrısı ve ardından DEM Parti İmralı heyetinin görüşmelerine ilişkin, “Sürece bir isim vermek istiyorsanız sonucu inşallah öyle olmaz, milletin içine dahil olmadığı iç cephenin ihanetidir bu süreç, melanet koalisyonunun ihanet senaryosudur” ifadelerini kullandı.
İktidarın “Terörsüz Türkiye” olarak adlandırdığı süreçle ilgili Dervişoğlu; “22 yıldır iş başında bulunanların bugün yaşanan gelişmelere bakarak ya da vasattan istifade ederek başka sonuçları elde edebilmek adına sloganlar üzerinden muhataplarını da suçlayacak bir söylem geliştirmiş olmaları bizim tarafımızdan bakıldığında ciddi alınabilecek bir şey değildir. Terörsüz Türkiye istiyorlar. Elbette ki hepimiz istiyoruz. Terörle yaşamayı kim ister. Ama bugün bizi bu bataklığın içinde yaşamaya mahkûm eden geçmişe yönelik hatalara bakıldığında terörle boğuşan bir Türkiye’yi kimin yarattığını da tespit etmek lazım” şeklinde konuştu.
“Erdoğan’ın yeniden cumhurbaşkanı adayı olmasının önü açılıyor”
Dervişoğlu, bu sürecin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yeniden Cumhurbaşkanı adayı olmasıyla ilişkilendirilmesini şöyle değerlendirdi:
Recep Tayyip Erdoğan’ın yeniden cumhurbaşkanı adayı olmasının iki yolu var çünkü bu elimdeki anayasaya göre Recep Tayyip Erdoğan cumhurbaşkanı adayı olamıyor. Sayın Cumhurbaşkanı’na yeni bir partner gerekiyor. Çünkü Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden erken seçim kararı çıkarabilmek için bir nitelikli çoğunluğa ihtiyaç var. Burada yapmış oldukları bu siyasi hamlelerle DEM’in Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde desteğini alarak hem anayasa değişikliğinin önünü açabilecek hem de Türkiye’yi diğer muhalefet partilerinin iradesi olmaksızın erken seçime götürerek Recep Tayyip Erdoğan’ın yeniden Cumhurbaşkanı adayı olmasının önü açılıyor. Bence çok önemli gerekçelerinden bir tanesi bu.
“Bunlar elbette ki tepki gösterilecek konular”
Yaşanan sürece dair önceden kullandığı "kalkışma" sözüyle ne demek istediği sorulan Dervişoğlu şu yanıtı verdi:
Cumhuriyetin değerlerine, cumhuriyetin kazanımlarına yönelmiş her türlü tecavüz benim için kalkışmadır. Ben onun altını çiziyorum. Yani bu iş yeni ortaya çıkmadı. Bu işin arka planına bakmak lazım. Türkiye'de bu zamana kadar yapılmış konuşmalara bakmak lazım. Terör örgütünün uzantısı pozisyonundaki siyasi partinin Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde dile getirdiği tezlere bakmak lazım. Bundan önceki açılım sürecinde Abdullah Öcalan’la yapılan görüşmelerin tutanaklarına bakmak lazım. Eğer onların beklentilerine uygun bir projeksiyon şu anda hazırlanmışsa bu, doğrudan doğruya Türkiye’nin toprak bütünlüğüne, Türk milletinin birliğine, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin üniter yapısına karşı bir kalkışma izlenimi veriyor. Ben de bir tehlikeye işaret ediyorum.
Ben ne zaman bir şey söylesem, 'Müsavat Dervişoğlu sert çıktı', 'Müsavat Dervişoğlu zehir zemberek sözler sarf etti' falan türünden manşetler atılıyor. Ben Türkiye’de makulü makbul hale getirmeye çalışan bir siyasi anlayışın sahibi olan partinin genel başkanı pozisyonundayım dolayısıyla ben Türkiye bir felakete sürüklenirken o felaketi tanımlarken onu yumuşatmak durumunda değilim. Yani ne yapayım Türkiye felakete giderken ben İYİ Parti Genel Başkanı olarak bunca müktesebatımla birlikte efendim teessüf ederim mi diyeyim yani? Bunlar elbette ki tepki gösterilecek konular. Bu konulara tepkisiz kalanların aslında görevlerini yapmadıklarından bahsetmek lazım. Hesabını da sorarız, bu millet buna benzer ne yaşadıysa onun hesabını sordu. Bu ülkeyi bölmeye çalışacaklarsa bu ülkede iki dillilik, çok bayraklılık, federasyon, konfederasyon buna benzer hesaplar yapılacaksa elbette ki o da Türk milletine hesap sorma hakkı verir. Ne yapalım yani, seyirci mi kalalım? Affedersiniz mi diyelim?
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
“Benim gösterdiğim saygıdan cesaret bulmayın”
“MHP bunu görmüyor mu” sorusu üzerine Dervişoğlu; “Görmelerini öneriyorum onlara da. Bir şey söylediğimde yani makul bir dille bunu ifade ettiğimde kamuoyu da biliyor ki hiç istemediğim bir tarzın muhatabı oluyorum, hakaretlerle uğraşıyorum. Şimdi birisi bir şey söyleyince evet mümkün olduğu kadar sabrediyorum, sinir sistemimi o kabil saldırılara karşı koruyorum. Ama öyle bir boyuta geliyor ki cevap vermek de mecburiyetinde kalıyorum. Bunu yaparken birilerinin gönlünü incitiyorum belki. Yani muhataplarına söylemiyorum. Bir mücadele geçmişinden geliyoruz. Herkes benim ne yapacağımı bildiği kadar ne yapmayacağımı da biliyor. Ben büyüklerine saygı gösteren küçüklerinden sevgiyi esirgemeyen birisiyim. Ama ben diyorum ki benim gösterdiğim saygıdan cesaret bulmayın. Benim bayrağıma duyduğum saygı, vatana olan bağlılığım, milletin birliğine olan inancım başkasına gösterdiğim saygının fevkindedir diyorum” ifadelerini kullandı.
“Ben de onlara terörsüz siyaseti tavsiye ediyorum“
Dervişoğlu, “Bu hükûmet teröristsiz yol yürüyemiyor” şeklinde daha önce kurduğu cümleden ne demek istediğini şöyle açıkladı:
Bu hükûmetin sabıkalarına bakarak söylüyorum. İş başına gelmeden önceki ilişkileri belli, iş başına geldikten sonra önce dostum dedikleri sonra terör örgütü diye suçladıkları, hatta mahkûm ettikleri FETÖ'yle olan ilişkilerİ belli. Sonra açılım sürecinde PKK’yla olan ilişkileri belli şimdi de Suriye’de yaşananlara bakarak HTŞ ile olan ilişkileri de Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni zor durumda bırakıyor. Ben de diyorum ki terörle ilişkisi olmayan bir iletişim kurmayı becerebilsinler yani evet Tayyip Erdoğan ve Sayın Bahçeli terörsüz devlet istiyor ben de onlara terörsüz siyaseti tavsiye ediyorum. Terörsüz ve teröristiz siyaset.
“Pazarlıksız bir sürecin işlemesi mümkün değil”
Terör örgütünden silah bırakma çağrısı beklenen sürecin pazarlıksız bir şekilde mi işlediğine ilişkin görüşleri sorulan Dervişoğlu; şunları söyledi:
Pazarlıksız bir sürecin işlemesi mümkün değil yani o zaman sürecin yönetilmesi, stratejinin tanzimi bunlar için İmralı’daki cani başının görüşüne düşüncelerine hatta Irak’ın kuzeyinde Barzani’nin konuya bakışına bakmanın ya da onlar üzerinden değerlendirme yapmanın bir anlamı kalmaz. Yani heyete dahil edeceğiniz bir kişinin, heyete dahil olup olmaması hususunu şayet Barzani’ye sormak zorunda bırakıyorlarsa sizi ve bu da ifşa ediliyorsa burada olup bitenlerin bir başka alana gölge düşürecek bir biçimde faş edilmesi söz konusu oluyorsa Barzani’nin bile dahil olduğu bir trafik işliyor demektir. Ben de diyorum ki o pazarlık olsa olsa bir yıkım projesi olur. Bunlar kapalı kapılar ardında konuşulan şeyler ise şayet millet bu konuda bilgilendirilmelidir diyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisi bilgilendirilmelidir. Bu konularda Türk milleti aydınlatılmalıdır dediğimizde hükümet İmralı’ya gönderdiği heyeti bizimle konuşmaya memur tayin ederek siyasi partilere gönderdi hiçbir siyasi sorumluluğu yok bir tanesi terör örgütü soruşturması yüzünden belediye başkanlığından alınmış bir şahsiyet, biri Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki DEM’in eski eş başkanı bir diğeri de yine heyette ama Türkiye Büyük Millet Meclis Başkanvekili tek pozisyonları var İmralı heyeti yani DEM’i temsilen bir görüş bildirilmesi üzerine bir randevu talebi söz konusu olmadı. Doğrudan doğruya imralı'da Abdullah Öcalan'la görüşmeye memur tayin edilen heyetin görüşme yapması ve bizi bilgilendirmeleri söylendi. Beni bilgilendirmesi gereken bu konuda dışişleri bakanıdır, içişleri bakanıdır, millî savunma bakanıdır ya da cumhurbaşkanının görevlendirdiği bir devlet görevlisidir.
."Bu adi bir tehdit değildir"
Dervişoğlu, Ülkü Ocakları Genel Başkanı’nın kendisini tehdit etmesi ve kendisinin de Ülkü Ocakları eski Genel Başkanı'nın suikaste uğradığı yerin önünden basın açıklaması yapması konusunda şunları söyledi:
O statüde bulunan herhangi bir insana cevap vermek için yapmadım o basın toplantısını. Sadece bu konuyla alakalı sorumluluklarının kendilerine hatırlatılması icap eden kişiler var. Ben Türkiye’de siyaset yapıyorum. Siyaset yapmak bir anayasal hakkı kullanmaktır. Siz de gazetecilik yapıyorsunuz. Sizin gazetecilik yapmanızı engellemek için atılmış adımlar bir anayasal hakkın kullanılmasını engellemeye yönelik adımlardır. Dolayısıyla adi bir suç değildir yani sizin gazetecilik yapmanızın engellenmeye çalışılması. Benim de siyaset yapmam engellenmeye çalışılıyorsa bu adi bir tehdit değildir. Dolayısıyla bir anayasal hakkın kullanılmasını engellemek üzere yapılmış bir iştir. Bunu yapan arkadaşlar ne yaptıklarını bana sorarsanız bilmiyor; ama bunlara bunu yaptıranlar geçmiş tecrübelerinden yapılan işin aslında büyük bir suç olduğunu biliyorlar. Ben Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde grubu olan bir siyasi partinin genel başkanıyım aynı zamanda ayrıca da milletvekiliyim, yani kamu görevi deruhte ediyorum. Türkiye'de kamu görevi yapan bir siyasetçiye, bir siyasi partinin genel başkanına böyle tehditler söz konusuysa buna benzer işler daha da önceden ileri boyutta yaşandığı da biliniyorsa, vaziyet alması icap eden bazı sorumluluk alanları var. Mesela Meclis Başkanı, Türkiye Büyük Millet Meclisi milletvekili aramadı. cumhurbaşkanı konuyla ilgili herhangi bir konuya müdahil olmadı. İçişleri bakanı, efendim, adalet bakanı bunların hiçbir tanesi görevini yapmadı. Yani Türkiye muz Cumhuriyeti midir? Yani istediğin siyasi partinin genel başkanını linç etmek isteyeceksin, istediğin siyasi partinin genel başkanını tehdit edeceksin. Ne yapalım yani yaşadığımız bu ülkenin demokratik bir hukuk devleti vasfını yitirdiğini mi söyleyelim? Yani milletin gözünde koskoca Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni küçük mü düşürelim? Onun için ben diyorum ki vazifesi olanlar müdahil olsun. Yoksa ben hayatımda ilk kez tehdit edilmiyorum.
“Cumhurbaşkanı'nın dün söylediği laflar üzerinden çok şey konuşulur”
“Öcalan serbest mi kalacak?” sorusuna Dervişoğlu, şu yanıtı verdi:
Serbest mi kalacak ben herhangi bir değerlendirme yapamamışım şimdi o konuyla alakalı ama bütün hepsinin nelere vesile olabileceğine dair görüşlerimi bildirdim yani cezaevinden çıkmasını bile Abdullah Öcalan’ın kendisinin inisiyatifine terk ettiklerini görüyor. Yani Sayın Cumhurbaşkanı'nın dün söylediği laflar üzerinden çok şey konuşulur ama bu konuştuğumuz şeyler de Türkiye Cumhuriyeti devletini küçük düşürür. Adam cezaevinden çıkmıyor ki çıkmak istemiyor mu istemiyor ki diyen Sayın Cumhurbaşkanıdır. Demek ki Abdullah Öcalan’la bu alternatif masaya yatırılmış ve konuşulmuş demektir. Abdullah Öcalan’ın cezaevinden bu yaştayken cezaevinden çıkmak istemeyip işini gerekçesi ne olabilir tartışması da yapılabilir ama benim üzerinde durdu Sayın Cumhurbaşkanı da resmen ortaya koymuştur ki Abdullah Öcalan cezaevinden çıkmak istemiyormuş ya demek ki kendisine bu sorulmuş bu ülkeyi yönetenler eğer ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılmış birisinin cezaevinden çıkıp çıkmaması konusunu şayet suçlunun kendisine bırakıyorsa benim söyleyecek lafım bitmiş demektir. Bazen laf o kadar büyük olur ki insanın ağzına sığmaz, laf o kadar büyük ki ağzıma sığmıyor. Sarf edeceğim ama sorumluluk duygusuyla, ne söyleyeceğimi bildiğim kadar ne söylememem gerektiğinin idrakiyle sükut ediyorum.
“Türkiye masada olmadığına göre menüde”
Suriye’nin yeni yönetimiyle geçtiğimiz hafta İtalya’da yapılan toplantıyı hatırlatarak; “Hani Yeni Suriye’nin inşası için Türkiye önemli aktörlerden biri olacak, hani nerede Türkiye?” diyen Dervişoğlu, şunları kaydetti:
İtalya'nın davetiyle devletler İtalya’da toplanıyor. Toplantıya katılanlar İtalya, Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere, Almanya ve Fransa. Nerede Türkiye? Ya da o masada Türkiye’yi kim temsil ediyor? Sevr Anlaşması'nın yapıldığı masada da yok Türkiye. Türkiye'nin kendi kaderini kendi tayin etmesi gerekirken Türkiye’deki bu Orta Doğu kurgulayıcıları Türkiye’ye bir rol biçiyor. Ben bir senaryoyu ifşa ediyorum. Türkiye eğer o masada değilse bizim eski bunların monşer dedikleri diplomatların bir sözü var, eğer masada değilseniz, menüde yemeksiniz demektir diyor. Menüdesiniz o zaman Türkiye masada olmadığına göre menüde. Türkiye başkasının tabağına koyulacak bir ülke değildir. Onun için Türkiye’ye karşı yapılması icap edenleri büyük bir öngörüyle tespit etmek ve Türkiye’yi yönetenlerin ona karşı tedbirler geliştirmek mecburiyetleri vardır. Ama bunu yapmıyor bu ülkeyi yönetenler. Bu vasattan nasıl besleniriz? Yani eğer kafanızda Türkiye’nin ikbali ve istikbali yoksa, Türkiye’nin geleceği yoksa, Türkiye’nin Cumhuriyeti yoksa, Türkiye’nin bekası yoksa, Türk milletinin hürriyeti ve bağımsızlığı yoksa aklınızda demokratik hukuk devleti yoksa bütün hayatınızı ömrünüzün sonuna kadar cumhurbaşkanlığı makamında kalmak için oluşturulmuş stratejilerden ibaret sağlıyorsanız böyle davranmanızı anlarım ama buna da müsaade etmem bunun için ödenmesi gereken bedeli neyse de ödemeye hazırım.
“Bütün siyasi partileri de uyarıyorum doğru bir çizgide buluşmaya”
“Ben ne zaman ki Abdullah Öcalan’ın Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne getirilmesi çağrısı yapıldı o günden beri tehdit ediliyorum” diyen Dervişoğlu, “Cumhuriyeti savunduğum için cumhuriyetin kazanımlarını ve değerlerini savunduğum için, cumhuriyetin kuruluş felsefesini ve ilkelerini savunduğum için bunların muhatabı oluyorum. Ayrıca da bütün siyasi partileri de uyarıyorum doğru bir çizgide buluşmaya ama bakıyorum herkes siyasi kaygıyla gerçekleri konuşmak yerine ‘bu vasattan nasıl beslenirizin’ hesabını yapıyorlar. ‘Aman biz bunun dışında kalmayalım’ İşte kalmadınız, hepiniz dahil oldunuz hepiniz bir ben tekim İYİ Parti olarak” ifadelerini kullandı.
CHP’yi erken seçim tartışması konusunda zamanında da uyardığını ifade eden Dervişoğlu; “Bu kabil tartışmaları yaratarak seçimin tarihini belirleme imkanını Sayın Erdoğan’a bırakmayın dedim. O zaman Cumhuriyet Halk Partisi’ne ihtiyacı var zannediliyordu Adalet ve Kalkınma Partisi ve Erdoğan’ın. Yani CHP olmazsa erken seçim olmaz türünden bir kanaat var, oysa öyle değil şimdi MHP var, Adalet ve Kalkınma Partisi var ve DEM var. Bunlar Türkiye’de erken seçimin tarihinin belirlenmesi noktasında kendi siyasi menfaatleri çerçevesinde bir araya gelirlerse ki gelecekleri görünüyor ortaklıkları da hayırlı olsun ayrıca. O zaman erken seçimin takvimini belirlemek muhalefet partisi olan Cumhuriyet Halk Partisi’ne bu iktidar tarafından bırakılacak bir husus değildir” dedi.
“Türk Silahlı Kuvvetleri’nin bütün mensuplarının Mustafa Kemal’in askeri olması lazım”
Kara Harp Okulu mezuniyet töreninde kılıçlı yemini organize ettiği söylenen teğmenlerin ihracı ile ilgili karar sürecine dair Dervişoğlu; “3 kuvvetin başında sınıf birincisi olan kadın teğmenler var. Türkiye'nin bununla iftihar etmesi gerekirken böyle bir tartışmanın içine çekilmeyi yerinde bulmadığımı ifade etmişti. Şimdi Mustafa Kemal’in askerleri ifadesinin reddedilecek bir yanı yok. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ordusu olan Türk Silahlı Kuvvetleri’nin bütün mensuplarının Mustafa Kemal’in askeri olması lazım. Ne zaman ki Mustafa Kemal’in askeri olmaktan çıkarlar işte öyle 15 Temmuz benzeri birtakım olayların da sebebini teşkil ederler. Bir disiplin suçu işlenmiş olabilir, amirleri ya da komutanları böyle bir şeyi yapmamaları hususunda kendilerini uyarmış da olabilirler. Ama meslek askerlik mesleği olması disiplinli de gerektiriyor olması münasebetiyle böyle bir sert tedbire ihtiyacımız var kanaati oluşmamalı, bunlar gencecik çocuklar. Bunların hakkında karar verirken kendi evlatlarımızı onların yerine koyarak karar vermemiz lazım. Gidişat bu genç kardeşlerimizin bu konuyla ilgili bir müeyyide uygulanmasına doğru gidiyor. Ama açık ve net olarak söylüyor ve altını çiziyorum ki bu karar, idari mahkemelerin denetimine tabidir. Böyle bir disiplin kararı alınırsa Türkiye Cumhuriyeti’nin hakimlerini, bu çocukların geleceklerine sahip olmak üzere vicdanları yönüyle konuyu tartmaları gerektiği hususuna işaret ediyor ve öyle davranmaya davet ediyorum. Demek istediğim şu, olur da bir ihraç söz konusu olursa, bunun mutlak suretle ortadan kaldırılmasını temin edecek bir kararı da beraberinde getirmesini diliyorum” şeklinde konuştu.
“Melanet koalisyonunun ihanet senaryosudur”
İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, "AK Parti, MHP, DEM Parti ve Abdullah Öcalan üzerinden yürütülen" sürece dair; “Sürece bir isim vermek istiyorsanız sonucu inşallah öyle olmaz, milletin içine dahil olmadığı iç cephenin ihanetidir bu süreç, melanet koalisyonunun ihanet senaryosudur” ifadelerini kullandı
ANKA