Bakan Fidan: YPG konusunda beklenen yapılmazsa askeri operasyon yapılacak

"Artık bu tehditin, bu yanlışlığın, bu çılgınlığın ortadan kalkması gerekiyor"

Fotoğraf: AA

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, CNN Türk'te katıldığı programda gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Hakan Fidan'ın açıklamaları şöyle:

Şam ziyareti

O gün tabii uçak müsait olmadığı için havalimanı çalışmıyordu, daha yeni belki bugünlerde çalışmaya başladı. Karayoluyla gitme durumunda kaldık. Hatay'dan itibaren, sınırdan geçtiğimiz andan itibaren, İdlib tarafı iyiydi zaten. İdlib'e önceden de gittik geldiğimiz bir yerde ama daha sonra Hama, Humus ve Şam'a. Halep'ten geçmedik. Hama, Humus üzerinden. ...ve Şam'ın eteklerine gelene kadar sürekli bir yıkım vardı aslında.

Önceki gibi depremden çıkmış gibi.  Aslında diğer taraftan rejimin kendi halkına karşı ne kadar zalim ve acımasız olduğunu da görüyorsunuz. Bir yerde çatışan güçler var, onların bulunduğu yerde sivil halk var. Herhangi bir ayrım yapmadan orayı top ateşiyle, yerle bir ateş altına alması, veya varil bombalar atması veya hava kuvvetleriyle bombalaması, yok etmesi. Tabii büyük bir acımasızlık örneği.

Şara ile ne konuştu?

Görüşmemiz uzun sürdü. Her konuyu ele aldık. Suriye'de neler yapılmalı, Türkiye'nin tavsiyeleri neler. Oraya gitmeden uluslararası toplumla diplomasi maratonu yaptım. Ortaya koyduğumuz bir tez vardı. Yeni yönetimi yargılamadan ne istediğimizi kendi aramızda kararlaştıralım ve gidelim bizim tavsiyemiz bu dedik. Suriye'nin komşuları açısında tehdit olmaktan çıkması, azınlıkların hayat güvenliğinin sağlanması, toprak bütünlüğü konuları başta olmak üzere maddelerimiz vardı. İlk kriz çıktığında herkes şaşkındı. Biz Türkiye olarak herkesin kabul edeceğiz bir söylemi ortaya koyduk. Herkes kabul etti. Şara'ya da bunları anlattık. Ben de bu fikirdeyim itirazım yok dedi. Bizim iki hususumuz vardı: Suriyeli kardeşlerimizin durumları, terör örgütü PKK'nın varlığının sona erdirilmesi. Bu konuları ele aldık. Şara hem sorumluluğunun farkında hem de bölgenin kendisinden beklentilerinin farkında. Rasyonel ve oturaklı bir lider. Umudum var.

İlk kriz çıktığı esnada herkes şaşkındı. Nasıl bir politika dili kullanılacak? Ne yapılacak? Yani burada yeni bir yönetim var. Yani bunlara nasıl tavır alınacak? Burada bir söylem oluşturulması gerekiyordu. Biz Türkiye olarak herkesin kabul edeceği, aslında vicdanen ve aklen de, hukuken de geçerli olan bir söylemi ortaya koyduk, teklif ettik aktörlere. Herkes bunu kabul etti. Ve bunun etrafında oluşan söylemi biz aldık, Şam'a götürdük, Şara'ya da bunları anlattık. Yani hem bölgedeki Arap ve Müslümanlar hem Türkiye, hem de uluslararası toplum senden bunu bekliyor. Ben de bu fikirdeyim dedi, bunda hiçbir şeyim yok, itirazım yok dedi.

Türkiye'nin öncelikleri neler?

Birincisi, Türkiye olarak biz 3,5 milyon Suriyeli kardeşlerimize ev sahipliği yapıyoruz. ikincisi, terör örgütü PKK'nın Suriye'deki varlığının ne şekilde sona erdirileceği meselesi.

Açıkçası ben Şara'yı gayet iyi gördüm. İdib'te geçirdiği yılların kendisine yaramış olduğunu gördüm. Uzun yıllardır bir deneyimi var aslında İdib'ten. Benim onunla ilgili gözlemlerim var.

Ben ortaya konan hareketlere, politikalara, eylemlere bakaraktan hüküm verme taraftarıyım. Yani bu şekilde de hareket ettiğimiz zaman zaten diğer muhataplarımız için de ikna edici oluyoruz. Geldiğimiz noktada dediğim gibi şu anda azınlıkların güvencesi olma durumunda bir sıkıntısı yok. Ama yarın bir gün ülkede ulusal güvenliği ve bütünlüğü sağlamada sıkıntılar olabilir mi? Olabilir. Yani bölgede belli anlaşmazlıklar olabilir mi? Olabilir. Suriye üzerinde başkalarının hesabı olup karıştırmaya gidebilirler mi? Gidebilirler. Bütün bunların da farkında olmak gerekiyor. Ama güzel olan şu, Suriye halkı kendinden olan bir yönetimi sahiplendi ve umudunu ona bağladı. Bize de bu umudu desteklemek, beslemek düşüyor ve doğru olanı tavsiye etmek düşüyor.

Suriye'de öncelikli çözülmesi gereken sorun ne?

İşlem sıralaması yapacağımız zaman aslında ortada şu anda bir numaralı ödev, bir an önce hem halka hizmet edecek hem de uluslararası muhataplığı sağlayacak bir hükümetin kurulması. Şu anda resmi devlet başkanı vafı yok Ahmet Şara'nın. Hala devrim yapan heyetin başkanı sıfatı taşıyor. Üç tane bakan atadı ama bunlar asıl kalıcı hükümetin atanması gerekiyor. Çünkü uluslararası toplum bir an önce oraya yardım ve teknik iş birliği için bekliyor. Bir muhatap istiyorlar. Mesela dün kabinedeydik. Cumhurbaşkanımız talimat verdi. Buraya Türkiye olarak yardımların seferber edilmesi, yani Sağlık Bakanı, Enerji Bakanı, Milli Eğitim Bakanı, Ulaştırma Bakanı, herkes karşısında bir muhatap görmek istiyor haklı olarak. Şimdi bir defa hükümetin öncelikle kurulması gerekiyor.

Sonra, ülkenin yeniden imarı meselesi. Yaraların sarılmaya başlaması, bu önemli. Bu konuda ciddi adımların atılması gerekiyor. Özellikle Halep'in yerle bir edilmiş olması. Halep çok kötü durumda. Maalesef o günler çok acı günlerdi. Halep yerle bir edilmiş durumda. Buranın yeniden imar edilmesi gerekiyor ki yerinden, yurdundan edilmiş olan mülteciler geri dönebilsinler. Biliyorsunuz, Türkiye'de mülteci var. Ürdün'de var, Irak'ta var, Mısır'da var, Lübnan'da var. Batıda var 1 milyona yakın. Bunların geri dönmesi için oradaki yeniden yapılanma faaliyetlerinin bir an önce başlaması gerekiyor.

Şara, mültecilerin dönmesini istiyor mu?

Tabii, Zaten bu savaş bu yüzden verildi. Kendisiyle de konuşurken şu gündeme getirildi. Yeni anayasanın yapılması ve seçimler meselesi. Anayasanın yapılması, hani eğer yöntem, teknik yöntem olacaksa, referandum olmayacaksa, iki tane yöntem var, temsilciler meclisi üzerinden bir anayasa kabuğunu ile halkın tamamını davet edip referandumla anayasa kabul etmek. Bunun için seçim yapılması lazım. Seçim olması için 10 milyondan fazla insanın tekrar dönmesi gerekiyor. Yurt dışında doğmuş, son 11 yıl içerisinde sayısı belli olmayan vatandaş var. Yani bunların gelip kayıtlarını tekrar kontrol altına alıp, kimliğini kaybetmişleri tekrar kimliğini verip bir sistem oturtulması gerekiyor.

Ben sordum, yani yol haritanı nedir zihninde? Yani nasıl bir yönetim, bu yönetim nasıl seçilecek, nasıl olacak, nereye gidilecek? Devletin adı ne olacak? Rejimin şekli ne olacak? Buraya kadar konuştuk.

"Suriye'de devletin ismi Suriye Arap Cumhuriyeti olacak"

Şara'nın yönettiği nüfusun yarıdan fazlası iç göçtü. Geri dönüşler için yeniden yapılanma faaliyetleri başlamalı. Yol haritasını sordum. Devletin ismi Suriye Arap Cumhuriyeti olacak. Bayrağa bir yıldız daha eklediler. Şu anda arazideki dengeleri ele aldığımızda Ahmed Şara ve ekibi, Suriye Milli Ordusu'nun destek vermesi, askeri güvenliğin sağlaması açısından önemli bir başlangıç. Milyonlarca insan önceki dönemde ağır sıkıntılar çekerken bunları peşinen bu şekilde suçlanmaları doğru değil. Biz bize yapılanları yapmamak için geldik dediler, inşallah bu yolda devam ederler. Zaman ilerledikçe olaylar yapı şekil aldıkça memnuniyetsizliklerin kendini gösterme ihtimali var. Biz bu unvanları bırakalı çok oldu. Eşit ilişki, karşımızdakiler bizim kardeşimiz. Suriye milleti asil bir millet. Bize düşen onlara yardım etmek. Domine etme fikrine karşıyız. Biz bölgede ne Türkiye'nin ne İran'ın domine etmek politikasına razı değiliz. Biz buna karşıyız. Bu çok ilkel bir dış politika tarzı.

Suriye'yi kışkırtmak için tertipler oluyor mu?

An itibariyle gözlemlemiyoruz ama olmayacağı manasına gelmez. Olmayacağı manasına gelmez. Zaman ilerledikçe, olaylar, yönetim, yapı, şekil aldıkça belli memnuniyetsizliklerin farklı şekilde kendini gösterme ihtimali var, açıkçası.

An itibariyle gözlemlemiyoruz ama olmayacağı manasına gelmez. Olmayacağı manasına gelmez. Zaman ilerledikçe, olaylar, yönetim, yapı, şekil aldıkça belli memnuniyetsizliklerin farklı şekilde kendini gösterme ihtimali var, açıkçası.

Türkiye bölgede ağabey konumunda mı?

Biz bu unvanları bırakalı çok uzun zaman oldu. Özellikle Cumhurbaşkanımız Başbakanlığı döneminden itibaren ben ilk görevime TİKA'da başladım. Orta Asya'ya çok yardım yapıyorduk. Böyle bir şey yok. Eşit ilişki karşımızdakiler bizim kardeşimizdir. Şu anda bize ihtiyaçları var ama tarih onları öyle bir noktaya getirir ki bizden daha da ileri olabilirler. Günün sonunda gerçekten Suriye milleti asil bir millet, kabiliyeti olan bir millet yanlış yönetimden dolayı, emperyal oyunlardan dolayı belli bir mağduriyet yaşadılar. Bize düşen onlara yardım etmek. Biz domine etme fikrine karşıyız. Etkimiz olabilir, örnek alabilirler. Ama domine kültürü gerçekten bizim bölgemizi öldürüyor. Ben Arap kardeşlerime de bölgede dedim. Orada bu olaydan sonra çekincesi olanlar oldu. Biz bölgede ne Türkiye'yi ne İran'ı ne Araplar'ı herhangi bir şekilde domine etme bakış açısıyla bir politika üretimine razı değiliz.

"Savaştan kaçmayız"

Eğer Allah bize akıl verdiyse, bu kadar hikmet varsa ortalıkta, hakikat varsa bundan ders alıp, ben hep bunu söylüyorum muhataplarımıza, buradan artık beraber yolumuza devam edelim. Benden bir şeyden şüpheleniyorsan her şey ortada. Ama şuna da hazırlıklı olmamız lazım. Türkiye'nin sözü niye etkin? Caydırıcı olduğumuz için, gücümüz olduğu için, yani gerektiği zaman, bize karşı numara yapıldığı zaman, biz de tabii ki tepkimizi koyacak araçlara sahibiz. Ferasete sahibiz. Savaşmaktan kaçmayacağımızı bilmeleri lazım.

"PKK/YPG sorununu Suriye çözmeli"

Bizim devlet olarak yıllardır bu konuya yönelik çeşitli çalışmalarımız var. Şimdi yeni gerçeklikle beraber farklı senaryolarla yolumuza devam ediyoruz. Bunların başında şu geliyor. Şimdi Suriye'deki yeni yönetimin açıkçası bu sorunu sahiplenmesi ve kendi ülkesinin milli bütünlüğünü, bölgesel bütünlüğünü sağlama adına gerekli adımları atması gerekiyor. Bizim beklentimiz bu yönde. Atacak, yani görüşmeler devam ediyor. Bu yönde bir takım adımların atılmasını bekliyoruz. Buna bir zaman vermek lazım, bir müddet.

İsrail'in Suriye'ye saldırıları

İsrail onların kapasitesine değil, önceki rejimin kapasitesine aslında dokundu. Daha fazla düzenli orduya ait ağır silahların, teknik araçlarının olduğu üstleri yok etti. Yani bunların kendi hafif silahlarını, zaten hafif silah adı üstünde, onlara yönelik bir kabiliyet kaybı yok şu anda.

Türkiye, Suriye'de askeri operasyon yapacak mı?

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan 'Türkiye, ABD'ye rağmen Suriye'de askeri operasyon yapacak mı?' sorusuna şöyle cevap verdi:

Bizim onlara verdiğimiz ültimatom ortada. Amerikalılar üzerinden de verdik, basın üzerinden de verdik. Kime? YPG'ye. Uluslararası terörist savaşçı niteliği taşıyan, Türkiye'den, İran'dan, Irak'tan gelmişlerin terk etmeleri gerekiyor. PKK'lı kadroların ülkeyi terk etmeleri gerekiyor. Şu anda buna yönelik bir hazırlık da görmüyoruz, niyet de görmüyoruz, açıkçası. Ve bekliyoruz.

Biz ültimatomları veya şartları söylerken, şunun için söylüyoruz. Eğer askeri harekat olmasını istemiyorsanız, bölgede, ne bizim tarafımızdan, ne Suriye'deki yeni yönetim tarafından, bunun şartları bellidir. Bu şartları çok basit bir şekilde, sadık bir şekilde, hiçbir şeyden, hiç kimseden saklamadan ortaya koyuyoruz. Nedir şartlarımız size? Uluslararası başka ülkelerden gelen terörist savaşçıların ülkeyi terk etmesi. PKK'lı yönetim kadrosunun ülkeyi terk etmesi. Terör örgütünün üst düzey yöneticilerinin Suriye'yi terk etmesi gerekiyor. Onlar kendilerini biliyorlar, isimleri bizde var. Daha sonraki kadroların silahlarını bırakarak yeni sisteme dahil olmaları gerekiyor. Bu kansız, problemsiz bir geçiş. Buna mukabil, oradaki PKK'lı olmayan, aziz Suriyeli Kürtleri canlarına, mallarına herhangi bir zarar gelmeden normal hayata katılmaları ve yaşamaları gerekiyor. Yani Suriyeli yeni yönetim de bunun garantisini bize veriyor. Çünkü şartlarımız arasında bu da var.

Suriyeli, Kürt vatandaşların da canları, malları güvence altında olacak, yeni yönetime katılacaklar. Eşit yurttaş olarak orada var olacaklar. Tabii, onun da garantisini istiyoruz. Çünkü Esad döneminde Kürtlerin bir kısmına vatandaşlık verilmemişti. Kimlik verilmemişti. Ben MİT müsteşarı iken, bu devrimden önce, iç savaştan önce yaptığım görüşmelerin bir kısmı Cumhurbaşkanımızın talimatıyla bunu halletmek üzerineydi. Yani bu insanlara yazık. Kendilerine hayat kuramıyorlar, gidiyorlar. PKK'nın kucağına düşüyorlar, başka mafyaya düşüyorlar. Size de zarar, bölgeye de zarar. Yani böyle bir şey olmaz. İnsanlık dışı muamele olmaz. Şu anda onun ortadan kalkması gerekiyor tabii ki.

"Beklenen yapılmazsa operasyon yapılacak"

Terör örgütü YPG konusunda beklenen yapılmazsa gereği yapılacak. Gereği askeri operasyondur. Sen terör faaliyeti içerisindesin. Bunu kendin de kabul ediyorsun. Toplamışsın dünyanın her tarafından adamları. Başkasının toprağını işgal etmişsin. Petrolün üstüne çökmüşsün. Başkasına hapishane hizmetleri sunarak para alıyorsun. Böyle bir düzen kurmuşsun, uluslararası düzen. Hangi ülkeden, hangi servisten, hangi ülkenin askeri yetkilisinden ne duydun, ne aldın, kime ne söz verdiğinin haddi hesabı yok ortalıkta. Yani bu maskaralığa artık bir son verilmesi gerekiyor bölgede. Benim için tehditsin, Suriye için tehditsin, Irak için tehditsin, bölge için tehditsin, en önemlisi Kürtler için tehditsin. Artık bu tehditin, bu yanlışlığın, bu çılgınlığın ortadan kalkması gerekiyor. Kaç yıldır mağarada yaşayan insanların yönettiği, bu insanları mağaraya çekip, örgüt kurup yönetmeye başladıkları zaman internet yoktu. Birçok şey yoktu.

"PKK, ABD'ye hapishane hizmeti veriyor"

Amerika orada çeşitli bahaneler için vardı. Şu anda özellikle oradaki varlığını Biden yönetimi döneminde devam ettirirken geliştirdikleri mazeretlerin yüzde 85'i gitmiş durumda. İran varlığını, Rus varlığını bahane ediyorlardı. Şimdi DEAŞ ile ilgili bir konu var. DEAŞ  ile mücadele meselesini gündeme getiriyorlar. Orada şunun altını çizmek lazım. Yabancı medyaya da söylüyorum. Şimdi DEAŞ ile mücadele diye sundukları konu PKK'nın onlara verdiği hapishane hizmetleri.

11 Eylül olaylarından sonra Amerika biliyorsunuz teröre karşı savaş diye bir küresel koalisyon oluşturdu. Ve dünyanın her yerinden topladığı savaşçıları kendisine ait, fakat Küba'da bulunan Guantanamo'da bir cezaevi kurdu, oraya koydu .Herhangi bir yargılama hukukuna, hiçbir hukuka tabi değiller. Zaten öyle olsun diye bir yer bulundu. Ama bu Amerika'daki siyasetçileri çok zor durumda bıraktı. DEAŞ'la mücadele sonrasında da yakalanan yabancı savaşçılara, Avrupa'dan başta olmak üzere gelenleri koyacak bir yer aradılar. Avrupalılar kendi vatandaşlarının kendileri istemiyor. Yani DEAŞ'lı, Belçikalı adam var. Tabii. DEAŞ'lı, Fransız adam var. İstemiyor. İngilizler istemiyor. Onu almak, yargılamak istemiyor. Orada ölsün ya da başka bir şey olsun diyor. Yani bir tür Suriye'ye Guantanamo muamelesi yapıyor.  Ve onun da gardiyanlığını PKK yapıyor.

"IŞİD'e karşı herkes savaştı"

Bir de şu yalanı atıyorlar bu mazereti kendi politikacılarına kabul ettirmek için. Bu adamlar DEAŞ'a karşı savaştılar kahramanca. DEAŞ'a karşı herkes savaştı. İranlısı savaştı, Esad'ı savaştı, Rus'u savaştı, Amerikalı savaştı. Biz göğüs göğüsle savaştık yani askerlerimiz göğüs göğüse savaştı. Suriye Milli Ordusu savaştı, herkes savaştı. Yani birbiriyle savaşan bütün taraflar aynı anda DEAŞ'a karşı da savaştılar. Şimdi burada YPG'yi sadece gösterip bunlar DEAŞ'a karşı savaştılar bunları koruyalım demek. O zaman Beşar'ı da korusaydınız, İranlıları da korusaydınız. Eğer mesele DEAŞ'a karşı savaşmaksa. Yani bu bir meziyetse.

Türkiye olarak biz buna da hazırız. Bunda bir sıkıntı yok. O zaman Amerika'nın bir bahanesi kalmıyor yani. Ben kendi tehditlerimi değerlendirmede, kendi kendimin takvimine bakarım.

2. Trump dönemi

Birinci döneminde Trump bu konuda çok gerçekçi sorular sormuştu ve tatmin edici cevaplar alamayınca askerlere burayı boşaltın talimatı verdi. Fakat sistem adamı dinlemedi. Bu da Amerikan sisteminin bir garipliği. Şimdi yeni dönemde tekrar bakacağız ne yönde karar verilir. Trump ne der? Sistem dinler mi? Onları görmem lazım diyorsun. Şöyle, bu Amerikan davranışı açısından önemli. Cumhurbaşkanımız konularını, sınırlarını çok net çizdi. Bizim tavrımız belli. Biz kan dökülmeden bu sorun hallolsun istiyoruz. Şam'ın şimdi yeni bir sahibi var. Yeni yönetim var. Yani Suriye halkı artık yönetimi kendi eline alıyor. Bunlar, bu adamların çünkü kendi sınırları içerisinde kalıyor. Eskiden Esad'ın böyle bir şeyi yoktu. Bunlar eğer buna karşı dururlarsa, o zaman atılacak adımlar belli. O zaman bunların niyetinin ne olduğu da belli. Bunların niyetinin aslında herhangi bir ülkeyle barış içerisinde olmak değil, bulundukları yerde terör ve kaos çıkartmak gibi bir niyetleri var anlamına gelir. Ama buna da kimse müsaade etmez.

Trump kişilik olarak kendi lider diplomasisini yürüterek neticeye ulaşmak konusunda istek sahibi bir insan. Son iki demokrat başkan profili Obama ve Biden'a baktığımız zaman aşağıda oluşturulmuş görüşleri temsilciliğini yapan bir lider profili oluyor.

Trump, 'ben liderim, halk beni seçmiş, benim görüşlerim var, ben bu görüşlerle hareket etmek istiyorum. Başkasına eksantrik görülebilir, başkasına daha farklı görülebilir ama ben buyum ve ben bunu da hiç kimseden saklamadım' Halk bunu seçti ve ben böyle davranıyorum.' diyor. Türk-Amerikan ilişkilerini ilerletmede bir artı bir şey üretebilir mi? Baştan peşin hüküm vermeyeceğiz Gelecek, bakacağız, göreceğiz. Kendi konularımızı net bir şekilde söyleyeceğiz, onlardan da net bir şekilde dinleyeceğiz ve mevzularımızı medeni bir şekilde ilerletmeye çalışacağız. Cumhurbaşkanımızın kendisiyle gerçekten iyi bir dostluğu var. Liderler birbirlerini tanırlar. Liderlerin kendi inisiyatifleriyle kurdukları bir ilişki alanı vardır. O alandan da biz artık istifade ederek yolumuzu ilerletmeye çalışacağız.

Müslüman toplumlar için bir zehir; şiddet için şiddet kullanan ve bunu da dini kendisine kılıf edinen, maske edinen bir yapı. Hiçbir hayır getirmediği gibi İslam toplumlarına, olabilecek en büyük yıkımları getirdiği, olabilecek en büyük işgallere zemin hazırladığı, karışıklıklara zemin hazırladığı bir yapı. Tabii biz sorumlu ülkeler olarak, Müslüman toplumlar olarak, kendi inancımıza düşman olanlara karşı nasıl mücadele ediyorsak, inancımızdan çıkıp da inancımıza zarar getirenlere karşı da aynı şekilde mücadele etmemiz lazım. Bu bizim hem erdemli duruşumuz için önemli, hem de kendi toplumumuzun, kendi dinimizin, dirliğimizin, bütünlüğümüzün emniyeti, selameti için önemli.

Dolayısıyla bu DAEŞ yapılanmasına yönelik, bu türden türevlere yönelik mücadelenin birkaç şekilde devam etmesi gerekiyor. Birisi, gerçekten sahih din anlatımına önemli olması gerekiyor. İkincisi, bu türden örgütlere katılan gençlere baktığımız zaman, yani gerçekten işin içine girer girmez birdenbire inanılmaz psikolojik mertebeler kat ettiğiniz, bir nevi ilaç almış gibi oluyorsunuz. Yani gençlerin demek ki bir anlam arayışına ihtiyacı var. Kendilerini bir yere ait hissederek bir yerde var etme arayışı var. Modern zamanlar, modern toplumlar, şehir hayatı veya müfredat veya aile yapısı bunu zaman zaman karşılamaktan uzak kalabiliyor. Bu gençlerin kendilerini burada buluyor olmaları ve kendi anlamlarını buradan üretmeleri de aslında toplum sağlığı açısından da bakılması gereken bir olay. Burada şunun altını çizeyim. Bakın, Türkiye'de oldukça muhafazakar bir toplum var. 85 milyon nüfusumuz var. Çok şükür, çok az sayıda insan, yanı başımızda oldu bu olayların hepsi, çok az sayıda insan buna rücar oldu, bu örgütlerin kucağına düştü. Dolayısıyla aslında toplumumuzun bu noktadaki olumlu özellikleri de korumamız lazım.

"Diplomasi trafiği yürüttük"

Esad rejimi düştüğünde biz yoğun bir diplomasi trafiği içerisine girdik. Batıdaki aktörler zaten Esad'dan ve Esad'ın destekçilerinden haz eder bir durumda değildi. Zaten siyasal olarak haz etmiyorlar ama daha da önemlisi onların oluşturduğu ortamdan dolayı Batıya göç etmiş baya bir Suriyeli var. Biliyorsunuz her türlü göçmen hareketi Batıdaki siyasal dengeleri inanılmaz şekilde değiştirdi. Yani aşırı sağın yükselmesine sebep oldu, hükümetlerin düşmesine sebep oldu siyasal doku değişti. Esas itibariyle sırf göçmen hareketlerinden dolayı. Onun için tabii göçmenlerin geri gitmesini mümkün kılan bir senaryoyu, bir ihtimali Batı aldı. Bir de üstelik kendilerinin çok hassas olduğu konularda problem üretmeyen, biz bu konuları bildiğimiz için başta söylediğimiz dört tane başlığı hemen gündeme getirdik, kabul gördü. Onlar da böyleyse o zaman problem yok dediler. İlk önce alt düzey bürokratlarını gönderdiler, sonra Şara'nın ve diğer yetkililerin açıklamalarını dinlediler. Sonra işte benim ziyaretim, benden sonra giden bütün Arapların ziyaretlerinden alınanları dinlediler. Dediler ki tamam biz temas kurabiliriz. Üst düzey yöneticiler gitmeye başladı şimdi.

 

Independent Türkçe, CNN Türk

DAHA FAZLA HABER OKU