Zor koşullarda, yağmura, soğuğa rağmen direnişlerini sürdüren işçiler battaniyelere sarılıp, yaktıkları ateşte ısınarak eylemlerini sürdürüyor. Zor koşullara dayanamayıp fenalaşan bazı işçiler ambulanslarla hastaneye kaldırıldı. Yürüyüşü engelleyen polis ile işçiler arasında ambulansların barikatı aşmasına izin verilmemesi nedeniyle zaman zaman arbede de yaşanıyor.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Grev nedeniyle 3 yaşındaki çocuklarından 4 gündür ayrı olan İlkay-Burak Orman çifti açlıktan daha çok çocuklarının yanında olamamaktan dolayı üzgün olduklarını ifade etti.
"Adalet arıyoruz"
İlkay Orman, “4 gündür buradayız, çocuğumuzu göremiyoruz. Babaanne bakıyor. Açlık değil de çocuğu görememek insanı şey yapıyor. Bir an önce çare bulunması gerekiyor buna” derken eşi Burak Orman “Mücadele veriyoruz burada. Adalet arıyoruz. Çocuğumuz arıyor, ağlıyor. Yanına çağırıyor gidemiyoruz. Gerçekten çok mağduruz” şeklinde konuştu.
"Suçumuz anayasal hakkımızı istemek"
Kalp hastası olduğunu söyleyen Temam Önal, Anayasa’nın 51’inci maddesiyle kendilerine tanınmış olan sendikaya üye olma hakkını kullanmak istediğini ve bunun için direnmeyi sürdüreceğini belirtti. Önal şöyle konuştu:
Suçumuz, anayasal hakkımızı istemek. Sendikaya üye olduk diye işimizden atıldık. Sadece yürümek istiyoruz. Yürümemize izin verilsin. Cumhurbaşkanımızdan rica ediyoruz, yürümemize izin versin, yolumuzu açsın. Yürüyüp hakkımızı arayacağız, başka bir şey istemiyoruz. Buradan gitmeyeceğiz, direniyoruz. Eğer bize hak verildiyse hakkımızı aramak istiyoruz. Hakkımız yoksa kaldırsınlar, suçsa eğer. Suç değilse hakkımızı istiyoruz.
"Devletimiz nasıl bunlara söz geçiremiyor anlayamıyorum"
Fabrikada 5 yıl operatör olarak çalışan kadın işçi, “Zam istemeye gittik operatörler olarak. Dedik asgari ücretin altında maaş veriyorsun bana operatörlük sorumluluğu yüklüyorsun. Benim yaptığım iş kölelik resmen. En son aldığım maaş 16 bin liraydı. Sizin vergiden kesildi, vergi dilimine giriyorsunuz diyor. Devletiniz kesiyor, ben ne yapayım diyor. Devletimiz nasıl bunlara söz geçiremiyor ben anlayamıyorum” dedi.
Fabrikada 2 sene çalışan Nuh Kaya ise, işten çıkarılan Polonez işçileri olarak 26 Ekim’de yürüyüş gerçekleştirmeyi planladıklarını ancak Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan’la görüşmek üzere yürüyüşü gerçekleştirmeme kararı aldıklarını ve yapılan görüşmede Işıkhan’ın kendilerine “Burası çadır cumhuriyeti değildir. Sizin sorunlarını çözeceğiz” dediğini söyledi. Kaya, "Bir ay 10 gün oldu, nerede bu çözüm? Bir Çalışma Bakanı bana söz veriyorsa, sözünü yerine getiremiyorsa hükümet bitmiştir” şeklinde konuştu.
"1 ay 10 gün oldu, nerede bu çözüm?"
Kaya eylem sürecini şöyle anlattı:
26 Ekim günü yürüyüş programımız vardı. Sayın Ergün Atalay dedi ki, ben Çalışma Bakanı’ndan Kasım’ın 3’ünde randevu alacağım. Biz de ona göre yürüyüşümüzü durdurmuştuk. Bütün Marmara, Ege, Andolu bölgesindeki bütün işçiler bize destek için yürüyüşe gelecekti. Fakat Ergün Atalay’ı, Çalışma Bakanını kırmamak için yürümeyeceğimize dair söz verdik. 3 Kasım’da sayın Bakan’ın yanına gittiğimizde dedik ki biz Anayasa’nın vermiş olduğu 51’inci maddeyi kullandık doğru mu? Evet. Siz müfettiş gönderdiniz fabrikaya ve bakanlığın müfettişlerinin raporu doğrultusunda siz işverene ve habersiz çıkarttığı için de Sosyal Güvenlik Kurumu’na ceza kesitiniz, doğru mu? Evet. Ve siz kendi ağzınınzla dediniz ki ‘Biz Polonez şirketini Cumhuriyet Başsavcılığı’na şikayette bulunduk.’ Ve bize şöyle dediniz, ‘Burası çadır cumhuriyeti değildir. Sizin sorunlarını çözeceğiz’. 1 ay 10 gün oldu, nerede bu çözüm?
Bizi neden engelliyorlar? Emekçi ve emek sınıfını uyandırdığımız için. Çünkü asgari ücret görüşmeleri başladı. Çünkü oraya gittiğimizde 1 milyon işçi orada olacak. Bu onlar için büyük bir korku demek. Burada korku hükümetin işini yapamadığı anlamına geliyor. İşini yapar olsa zaten bizim burada ne işimiz var. Bir çalışma bakanı bana söz veriyorsa, sözünü yerine getiremiyorsa hükümet bitmiştir.
ANKA