Şam, Baas dönemini geride bırakırken bilinmeyeni bekliyor

"Şam'ın nüfusu Baas döneminde en az 10 kat arttı"

Fotoğraf: Al Majalla

Suriye'de Baasçılar 1963 yılında darbe gerçekleştirdiğinde, 1960'lı yılların başlarında yapılan bir nüfus sayımına göre Şam'ın nüfusu yaklaşık 350 bindi.

Şehrin nüfusu, Baas Partisi'nin devlet başkanları Hafız Esad ve oğlu Beşşar Esad'ın yönetiminde 61 yıllık iktidarı boyunca on kattan fazla arttı.

Doğusundaki ve batısındaki mahallelerin yarısından fazlasını "yutan" geniş bir şehir haline geldi.

Suriye'nin siyasi, ekonomik, kültürel ve sosyal çelişkileri onda toplandı.

"Geleceğin Suriyesi"nin çeşitli bölgelerindeki ilk ve en canlı üreticisi olması ve yakınlarındaki Doğu Akdeniz'e bakan metropolleri Halep, Beyrut, Amman ve hatta Kudüs'ü etkilemesi bekleniyor.


Baas öncesi Şam

Baas rejimi öncesinde Şam orta büyüklükte bir şehirdi.

Abbasi, Emevi, Bab Şarki ve Şemdin meydanları arasında uzanıyordu ve etrafı Guta bahçeleriyle çevriliydi.

Sakinlerinin çoğu ya bürokratlar ya da sanayi alanındaki iş adamları olmak üzere 3 sosyal sınıfa ayrılmıştı. Bunlar birlikte şehrin "orta sınıfını" oluşturuyordu.

Bunların yanı sıra, şehrin sinir merkezini, finans ve güç sermayesini oluşturan köklü tüccarlar yer alıyordu.

Albert Hourani ve Linda Schechler gibi önde gelen tarihçiler, kentin o dönemdeki özelliklerini ve yeni yüzyılın başından bu yana birbirini izleyen dönüşümlerini gözlemlediler.

Hourani ve Schechler'e göre Şamlılar sosyal, psikolojik ve kültürel olarak birbirine yakındı. Büyük çoğunluğu Şam'ın köklü ailelerinin üyeleriydi.

1948 Arap-İsrail Savaşı nedeniyle yerinden edilenler, öğrenciler ve ordu mensupları kent nüfusunun sadece küçük bir yüzdesini oluşturuyordu.

Dış dünya ile kültürel ve medya etkileşimleri sınırlıydı. İlk ulusal radyo istasyonu sadece on altı yıl önce kurulmuştu. Suriye devlet televizyonu ise o zamanlar, henüz üç yıldan daha az bir süredir yayın yapıyordu.

Eski Şam'da kadınların kamusal ve profesyonel hayatta marjinal bir rolü vardı ve özellikle ileri düzeylerde olmak üzere eğitimleri zorunlu değildi.


O dönemde Şam'ın kentleşmesi ve yaşam tarzı birbiriyle çatışmayan 2 alana bölünmüştü.

Şam'ın tabir-i caizse "geleneksel" aileleri, şehrin güneyinde ve doğusunda el-Midan, Bab Şarki ve eş-Şagur mahalleleri arasında kalan ve şehrin kuzeybatısındaki es-Salihiye'ye kadar uzanan bölgede yaşıyordu.

Şam'ın tarihi binaları ve evlerinin yer aldığı bu bölge, ağırlıklı olarak bu tarihi mahallelerin merkezinde yer alan Şam Kalesi'ni çevreleyen çarşılarda gelişen ticaret ve zanaatla uğraşan insanlar tarafından iskân edildi.

Sosyal çevre din adamları, tüccarlar, başlıca mesleklerin ustaları ve bunların ürettiği tüm muhafazakâr ve sakinlerinin eğilimleri etrafında şekillenirken, siyasete doğrudan müdahil olmaktan kaçındılar.

Siyaset dünyasıyla ilişkiyi karşılıklı ticaret temelinde, sözleşmeye dayalı bir ilişki sürdürmeyi tercih ettiler.

Mottoları, "Bize çarşıyı ve camiyi bırakın, biz de size orduyu ve siyaseti bırakalım" şeklindeydi.

Eski Şam'da kadınların kamusal ve profesyonel hayatta marjinal bir rolü vardı ve "Şamlı olmanın ve kimliğinin" diğer siyasi ve ideolojik eğilimlere göre öncelikli olduğu bir dönemde, özellikle yüksek öğretim olmak üzere eğitim almaları zorunlu değildi.
 

8 Aralık'ta Baas rejimini deviren silahlı muhalifler, başkent Şam'daki Suriye başkanlık sarayının önünde görülüyor / Fotoğraf: AFP
8 Aralık'ta Baas rejimini deviren silahlı muhalifler, başkent Şam'daki Suriye başkanlık sarayının önünde görülüyor / Fotoğraf: AFP

 

Yelpazenin diğer ucunda, Osmanlı döneminin sona erdiği 1920'li yıllardan bu yana, bu geleneksel mahallelerin eteklerinde bir başka Şam kentleşmesi büyüyüp geliyor.

Burada çoğunlukla bahçeler ve mahalleler arasındaki Barada Nehri ile ayrılmış geniş dairelere sahip az katlı binalar yer alıyor.

El-Kassa'a, et-Ticara, el-Adavi, Bağdat Caddesi, Mezze ve Rukneddin gibi yeni mahalleler kuruldu.

Tüm bu mahalleler, 1930'lu yılların sonlarına kadar eski şehri çevreleyen büyük çiftlikler ya da köyler iken, eskimeyle birlikte dağılıp şehrin yeni şehirleşen yüzüne dönüştüler.

Bu yeni mahallelerin sakinleri, şehrin birbirini takip eden iki çeyrek yüzyıl boyunca ürettiği üç toplumsal yapıdan geliyordu.

İlki ordusu, yönetim kurumları ve kamusal etkinlik araçlarıyla Şam'ı merkez alan Fransız Mandası'nın çeyreği, ikincisi ise 1946 yılında Fransızların Suriye'den ayrılmasıyla başlayan ve 1963 yılındaki Baas darbesi ile sona eren iç siyasi dönemler, kısa demokratik deneyimlerden askeri darbelere ve Mısır ile birleşmeye kadar uzanan "burjuva demokrasisi" çeyreği.

Bu mahallelerde yaşayan ilk sosyal sınıf, 1930'lu yıllarda Osmanlı hakimiyetinden sonra yetişen, özellikle Fransız Mandası tarafından inşa edilen okullarda modern eğitim almış olan ilk nesildi.

Genel değerleri, yaşam tarzları, giyimleri ve yaşam biçimleri eğitimle temelden değişmişti.

Bu nedenle, artık ortak binalarda yaşamaktan ya da kadınlarının kamusal alanla, özellikle de komşularla gündelik temasından "korkmuyorlar", hatta ev kadınları bile artık eski evlerin ev bitkileri ile dolu geniş iç mekanlarını ya da hantal günlük ev işlerine ihtiyaç duyan ev yapılarını tercih etmiyorlardı.

Diğer sınıf ise kısa bir süre önce Şam'a "göç etmiş" ekonomik ve kültürel elitlerden oluşuyordu.

Şehrin ekonomisinin bir kısmı hizmet sektörüne, bir kısmı da başta bankacılık olmak üzere modern ekonomiye dayanırken, müteahhitlerin ve uluslararası şirket ve fabrikaların sahiplerinin yaşam kalitesi arttı.

Şehrin bu yeni mahallelerine 1948 Arap-İsrail Savaşı'ndan sonra Filistin'in kıyı şehirlerinden yerinden edilmiş birkaç bin kişi ve yeni nesil "kırsal kesim ağaları" yerleşti.

Tüm bu sınıflar nispeten "modern" yaşam tarzlarının yanı sıra kamusal alanda bulunma, tiyatro ve sinemaya gitme, kafe ve restoranlarda birlikte oturma gibi sosyal gelenekleri ilk uygulayanlardı.

Tabii ki kadınlarının çoğu kamusal alanda başörtüsüz ya da saçlarının üstüne küçük bir eşarp takarak insanların arasına karışmaktan çekinmiyordu.

Tüm bunlar eski Şam'ı ve onun kültürel ve değerli dünyasını terk etmeleri için birer sebepti.

Müslüman Kardeşler Teşkilatı'nın Suriye'deki kolu, ülkenin başlıca şehirleri olan Hama, Halep ve Şam'ın bir ürünüydü. Sufizm kırsal kesimde yaygınken, Selefilik şehirlerin etrafındaki gayri resmi yerleşim bölgelerinde kendine yer buldu.


Son katman ise başta ordu olmak üzere devlet kurumları mensuplarından oluşuyordu.

Devlet kurumları on yıllar içinde genişlemişti. Mensupları farklı coğrafi bölgelerden, dinlerden ve mezheplerden geliyordu.

Dolayısıyla bu kombinasyon çerçevesinde aralarında dağıtılan bu yeni mahalleleri tercih ettiler.

Ancak o dönemde şehre ait fotoğraflarda ve videolarda da görülebileceği gibi, Şam çok temiz bir şehirdi.

Modern, çevre dostu mimariye göre inşa edilmiş, her tarafı meyve bahçeleriyle çevriliydi.

Şehrin her tarafında modern bir toplu taşıma ağı, özellikle de tüm kenarlarını merkeze bağlayan tramvay, yakınında uluslararası bir havaalanı ve çevresinde sayısız tatil köyü vardı.
 


Yıkıcı "Direniş Ekseni" dönemi

Suriye'nin eski başbakanlarından Ma'ruf el-Devalibi'nin anılarını kaleme aldığı kitabında, 61 yıllık Baas döneminin etkilerini özetlemek için kullandığı ve yeni yöneticiler tarafından işlenen ağır çevre ihlalleri üzerine bir kelime oyununu içeren "Şam'da sıcaklığın 35 dereceyi aşmasına inanamıyorum" ifadesi, bu yüzyılın başlarından beri yaşanan değişimler boyunca Şam'da yaşamış biri olarak büyük bir metafor ve tüm kentsel, demografik ve yaşam dönüşümlerinin açık göstergesiydi.

Yeni yöneticiler, neredeyse hiçbir şey kalmayan iki Ghouta ve kurumuş olan Barada Nehri ile tarihi doğal çevre pahasına, göz alabildiğine büyük ve gelişigüzel kentleşmeyi yayarken işledikleri ağır çevre ihlalleri üzerine bir kelime oyunu.

Baas döneminde Şam'ın nüfusu en az 10 kat arttı. Ancak Baas rejiminin bu dönemde Şam'ı içine sürüklediği "yaşam biçimi" ve siyaset dünyasının en büyük göstergesi enformel yerleşimler oldu.

Birleşmiş Milletler (BM) tarafından Suriye hükümeti için 2008 yılında düzenlenen ve bu makalenin yazarı tarafından da araştırılan "Suriye 2025 Kalkınma Programı"na göre şehrin yarısından fazlası tamamen enformel yerleşimlerle kaplıydı.

Hizmet seviyesi, yaşam kalitesi, eğitim ve rekreasyon, çok daha yakınlardaki ‘yeni zengin' mahallelerle tam bir tezat oluşturacak şekilde neredeyse yok denecek kadar azdı.

Şehri dört bir yandan kuşatan bu enformel yerleşimlerde, Şam'ın sosyal/siyasi manzarasını şekillendiren iki yeni özellik ortaya çıktı.

Şam'ın enformel yerleşimleri bir anlamda birbiriyle uyumsuz ve bütünleşmemiş "iç sivil yerleşimler" halindeydi.

Çoğunluğu Dürzi olan Caramana semti, Kürtlerin nüfusun çoğunluğunu oluşturduğu Zorava semti, Alevilerin yoğun olduğu Iş el-Verver gibi bölgesel, mezhepsel ve hatta ulusal kimlikler, bu enformel yerleşimleri sarmıştı.

Bu yerelleşme, kısmen Suriye'nin zayıf "ulusal entegrasyonunun" boyutunun bir göstergesi, kısmen de rejimin kent toplumunu öncelikle güvenlik açısından ve her zaman siyasi olarak kontrol edebilmek için kimlikler temelinde tasnif etme becerisinin bir göstergesiydi.

Suriye'nin herhangi bir bölgesinde siyasi ya da güvenlikle ilgili bir kargaşa yaşandığında, başkent Şam'daki rejim aygıtı, Şam'daki "mahalleleri" ele geçirmeye ve kuşatmaya çalışıyordu.

Müslüman Kardeşler Teşkilatı'nın (İhvan-ı Müslimin) Suriye'deki kolu, ülkenin başlıca şehirleri olan Hama, Halep ve Şam'ın bir ürünüydü.

Sufizm kırsal kesimde yaygınken, Selefilik şehirlerin etrafındaki gayri resmi yerleşim bölgelerinde, özellikle de güvensizlik ve kişinin özel hayatını net bir şekilde bağlamsallaştırmaması duygusuyla dolu, ülkenin dört bir yanından gelen insan kalabalıklarından oluşan bu yerlerde kendine yer buldu.

Devlet ve güvenlik güçlerinin desteklediği İslam anlayışı, şehir merkezindeki bazı başlıca mahallelerle, hatta Şeyh el-Rifai'nin örgütü gibi Şam'ın gayri resmi yerleşimlerinin, özellikle 2003 yılındaki Irak savaşından sonra "Müslüman mazlumlarla" dolup taştığı bir dönemde, iş ve sanayi sınıfıyla ilişkili bazı siyasi olmayan İslamcı hareketlerle sınırlı kaldı.

Nüfusun büyük bir kısmının şehrin güneyinde kurulan fabrikalarda, sağlık ve sosyal güvencelerden yoksun olarak ve insan onuruna yakışır bir yaşam için asgari gereklilikleri karşılamayan ücretlerle çalıştığı bu kayıt dışı yerleşimlerde hayat kalitesi son derece düşüktü.

Savunmasız sakinler, gerçek bir devlet korumasının yokluğunda her türlü gasp, zorbalık ve sosyal baskıya maruz kalabiliyordu.

Tüm bunların aksine Şam, Baas döneminde "özel mahallelerin" yükselişine tanık oldu.

Bu mahalleler mali, değer, dil ve kültürel açıdan şehir nüfusunun yüzde 5'ini geçmeyen çok küçük bir sınıftan oluşuyordu.

Bunların büyük çoğunluğu iktidardaki "galiplerin", onların çalışanlarının ve "taşan güce" sahip ortaklarının çocuklarıydı.
 

Sokağa çıkma yasağı ilan edilmesinden sonra Şam'da bir cadde, 8 Aralık 2024 / Fotoğraf: Reuters
Sokağa çıkma yasağı ilan edilmesinden sonra Şam'da bir cadde, 8 Aralık 2024 / Fotoğraf: Reuters

 

1990'lı yılların başlarından bu yana kafeler, restoranlar, tasarım kıyafetler, lüks arabalar, özel uluslararası okullar ve yaşamak için muazzam gelirler gerektiren yaşam biçimleri gibi her türlü modern/lüks yaşam tarzını mahallelerine taşıdılar.

Bu mahallelerden birindeki restoranda tek bir akşam yemeğinin faturası genellikle 200 doları aşabilirken, Suriyeli bir öğretmenin maaşı 40 doları geçmiyordu.

Gayri resmi yerleşimler ve özel mahalleler arasında kalan kentin orta sınıf mahalleleri kötü hizmetlere boğulmuş durumda ve bir zamanlar etraflarını saran meyve bahçeleri artık yok.

Toplu taşıma ağı dağıldı ve eskiden şehri besleyen su yatakları kurudu. En kirli ve gürültülü mahalleler şehrin mozaiği haline geldi.

Şamlıların çoğu buralardaki mülklerini satıp huzur bulmak için uzak banliyölere taşındı.


Yarının Şam'ı

Şam bugün, Osmanlı'dan ayrılışından bir asır sonra üçüncü tarihi kavşağını dönüyor.

Ancak bu kavşak, şehrin gelecekteki şeklini, rolünü ve kimliğini belirleyecek üç güncel özelliğiyle renkleniyor.

Şam bugün kültürel, siyasi, sosyal ve hatta ekonomik elitlerden neredeyse tamamen yoksun durumda. Bu da elitlerin ülkedeki ulusal diyaloğa öncülük etmelerini engelleyebilir.

Şam aynı zamanda kelimenin tam anlamıyla yorgun bir şehir. Altyapısı yıllardır modernize edilmedi ve tüm hizmetler oldukça ilkel bir şekilde veriliyor.

Bu yüzden uzun vadeli ve vizyoner planlara ihtiyacı olan şehrin nüfus, su, eğitim, sanayi ve hizmet sektörlerindeki temel yapısal sorunlarını ortadan kaldırabilmesi onlarca yıl alabilir.

En nihayetinde Şam, farklı kültürleri, hassasiyetleri ve görünmeyen gelecekleriyle Suriye'deki toplulukların şehridir.

Gelecekte bu toplulukların aralarındaki uzlaşma/çatışma örüntüsüne bağlı olarak Şam, yine Şam olacaktır, aksi değil.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Bu makale Independent Türkçe için Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.

Al Majalla

DAHA FAZLA HABER OKU