Suriye, Ortadoğu'nun merkezinde eşsiz bir mozaik oluşturan, ırksal ve etnik çeşitliliğe sahip bir ülke.
Bu çeşitlilik her ne kadar olumlu olsa da 2011 yılında Suriye krizinin başlamasının ardından binlerce kişinin mezhepçi yahut etnik nedenlerle öldürülmesiyle olumsuzluğa dönüştü.
İnsan hakları örgütleri, İran ve IŞİD tarafından mezhepçi gerekçelerle işlenen çok sayıda katliamı belgeledi.
Bunlardan biri 2012 mayısında, Humus kırsalındaki el-Hula'da gerçekleşti. İran destekli milisler 34'ü kadın ve 49'u çocuk olmak üzere 108 kişiyi mezhepçi gerekçelerle öldürmekle suçlandı.
Aynı durum, uluslararası bir terör örgütü olan IŞİD'in özellikle Suriye'nin doğusunda yaşayan azınlıklardan Ezidilere karşı işlediği suçlar için de geçerli.
Suriye'deki çatışmaların yoğunlaştığı bu günlerde mezhepçi ya da etnik şiddetin yeniden başlamasından endişe ediliyor.
Mezhepçi ya da etnik şiddetin yeniden başlaması korkusu karşısında bunun bir daha yaşanmayacağına dair güvenceler verildi.
Peki, son olaylardan sonra Suriye'nin farklı mezheplerden ve etnik kökenlerden azınlıklarını nasıl bir kader bekliyor?
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
ABD Dışişleri Bakanlığı'nın inanç meselelerini incelediği Uluslararası Dini Özgürlükler Raporu'na göre Sünni Müslümanlar yüzde 77 ile Suriye nüfusunun büyük çoğunluğunu, Alevi azınlık toplam nüfusun yüzde 10'unu, Dürzi ve İsmaililer nüfusun yüzde 3'ünü, Hıristiyanlar ise nüfusun yüzde 8'ini oluşturuyor.
Bu mezheplere mensup kişiler farklı etnik kökenlere sahip ve büyük çoğunluğu Arap, Kürt, Çerkes ve diğer azınlıklardan geliyor.
Endişeler ve güvenceler
Radikal bir örgüt olarak sınıflandırılan Heyet Tahrir'uş Şam'ın (HTŞ) (eski adıyla Nusra Cephesi) başını çektiği Suriye rejimine muhalif silahlı gruplar, Halep ve çevresini kontrol etmeye başladı.
Bazı gözlemciler, diğer dini ve etnik azınlıklar konusunu gündeme getirdi.
HTŞ'ye yakınlığıyla bilinen Suriye Kurtuluş Hükümeti Azınlık İşleri Müdürlüğü Koordinatörü Beşir el-Ali, Hıristiyanlar da dahil olmak üzere tüm azınlıklara canlarının, mallarının, ibadet yerlerinin ve özgürlüklerinin korunacağı konusunda güvence verdi.
Azınlık İşleri Müdürlüğü olarak bu güvenceyi vermeye devam edeceklerini söyleyen Ali, Suriyeli azınlıklara hitaben, "Tıpkı İdlib'de yaptığımız gibi, burası sizin de şehriniz ve burada özgür ve onurlu bir şekilde kalmakta ve yaşamakta özgürsünüz, güvenliğinizin ve haklarınızın diğer tüm Suriyeliler gibi bizim için de bir öncelik olduğunu bilin" dedi.
Ali'nin açıklamaları, Halep'in ele geçirilmesinden sonra azınlıklara karşı kayda değer bir ihlal yaşanmadığı göz önüne alındığında gerçekleri yansıttığı anlaşılıyordu.
HTŞ, bir unsurunun Noel ağacını kırmasından sonraki gün, ağacı onardı ve bu hata için özür diledi.
Ancak muhalif gruplar Suriye'de iktidara ulaşabilirse, bu tutum devam edecek mi?
"Niyetler açık değil"
Ailesi Halep şehir merkezinde ağırlıklı olarak Hristiyanların yaşadığı bir mahallede yaşayan genç bir adam olan Abid Huri, Independent Arabia'ya özel açıklamalarda bulundu.
Huri, "Önce HTŞ, ardından Türkiye destekli Suriye Milli Ordusu'nun (SMO) Halep'e girmesi, kentteki etnik ve dini gruplar arasında farklı yoğunluklarda korkulara yol açtı. HTŞ'nin tartışmalı geçmişiyle birlikte, Suriye'nin en fazla çeşitliliğe sahip şehirlerinden birinde bir sonraki yönetim şeklinin ne olacağına dair soru işaretleri çoğalıyor. (HTŞ lideri Ebu Muhammed) Colani'nin Halep'e İdlib'e davrandığı gibi mi davranacağı yoksa son dönemdeki açıklık politikasını sürdürüp sürdürmeyeceği merak konusu" diye konuştu.
HTŞ'nin bölgeyi kontrol altına almasının ilk günlerinde niyetinin henüz açıkça anlaşılamadığını söyleyen Huri, sözlerine şöyle devam etti:
Colani'nin savaşçılarından tüm mezheplerden sakinlerin korkularını yatıştırmalarını istediği ve Halep'in medeniyetler ve kültürler için bir buluşma noktası olduğunu söylediği açıklamasının yanı sıra, savaşçılarının şehirdeki ihlalleri daha yaygın hale geldi. HTŞ'nin Halep'i kontrol etmesinin ilk saatlerinde, bir HTŞ üyesinin şehrin mahallelerinden birinde bir sokaktaki Noel ağacını devirmeye çalıştığı görülen video viral oldu. Ancak hemen ertesi gün ağacın tekrar ayakta durduğunu gösteren ve ağacın onarıldığı söylenen başka bir video yayımlandı.
Dolaşımdaki videolardan birinde bir HTŞ üyesinin köpeklerini gezdiren 2 kadının arkalarından gelerek onlara "İsyancılar size işkence mi ediyor yoksa iyi mi davranıyor?" diye sorduğunu ve ardından "Biz Ehli Sünnet olarak Halep'te sizi ziyarete geldik" dediğini aktaran Huri, "Ayrıca HTŞ üyelerinin Halep Uluslararası Havalimanı'ndaki bir dükkânda satılan alkollü içecek şişelerini kırdıkları bir video yayımlandı. HTŞ'nin Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile yaptığı anlaşma, Kürt savaşçıların ve ailelerinin Şeyh Maksud ve Eşrefiye gibi Kürtlerin çoğunlukta olduğu bölgelerden Fırat'ın doğusundaki bölgelere gitmelerine yol açtı. Bu da yerinden edilme olarak tanımlanabilir" yorumunda bulundu.
Huri, son olarak şunları söyledi:
Farklı derecelerde eylemler olsa da bunlar, HTŞ ile şehirde kalmak için güvence arayan azınlıklar arasındaki ilişki ve güvenin yararına değil. Halep'teki insanlar, şehirlerindeki durumun, şebbihaların (Suriye hükümetinin Esad ailesine sadık olan devlet destekli paralı askerleri) herkese tecavüz ettiği Suriye rejimi dönemindeki gibi olmayacağını ve sivilleri ayrım gözetmeksizin koruyacak bir polis gücünün konuşlandırılacağını umuyor. HTŞ'nin önümüzdeki günlerde yeni bir zorlukla karşı karşıya kalacağını söyleyebilirim. Ya değişimi gösterecek ve üyelerini kontrol edecek ya da kontrolsüz bir şekilde ihlallere devam etmelerine izin verecek. Bu da başta Suriyeliler, daha sonra Halepliler olarak istemediğimiz bir durum.
"Onlar azınlık değil"
Suriye kökenli Fransız aydın ve akademisyen Burhan Galyun, yaptığı değerlendirmede, devrimden sonra Suriye'deki Hıristiyanların geleceği konusunda özellikle endişe duyan Batılı politikacılara her zaman Hıristiyanların Suriye'de bir azınlık olmadığını, hiç kimsenin hiçbir Suriyeliyi azınlık olarak görülmediğini, onların Suriye'nin tarihi ulusal dokusunun ayrılmaz bir parçası olduklarını ve Suriye'deki varlıklarının değil, yokluklarının sorun olabileceğini söylediğini belirtti.
Galyun, sözlerini şöyle sürdürdü:
Tarihlerinde Hıristiyanların kardeşleri, komşuları ve dostları olmadığı bir dönemi hiç yaşamamış olan Müslümanlar, hiçbir şekilde onları yabancı ya da azınlık bir grup olarak düşünemezler. Farklı dini ve etnik grupların bir arada yaşaması Suriyeliler için sadece bir erdem değil, bir kimliktir. Devrimci savaşçıların tamamının ya da ezici bir bölümünün çabalarının merkezinde hala hiç kimseden intikam almak değil, rejimin devrilmesi yer alıyor. Bu durum, mezhepçi gerilim ve hassasiyetler şurada burada derinleşmeye başlamış olsa da bir iç savaş ihtimalini reddetmemize neden oluyor. Farklı mezhep ve dinlere mensup halkımızın, çatışma sona erip iç barış ve güvenlik hâkim olana kadar rahatlamayacağı kesin.
Birçok kişinin azınlıkların haklarından bahsederken çoğunluğun haklarını unuttuğunu söyleyen Galyun, "Suriye'de 40 yılı aşkın bir süredir iktidarda olan güç belli bir azınlık değil mi?" diye sordu.
Çelişkili görüşler
Suriyeli bir alevi olan 29 yaşındaki A.H., halen Lazkiye'de yaşıyor.
Suriye'deki Alevi azınlık Lazkiye'de özellikle de Esad ailesinin köyü Kardaha'da yoğun bir nüfusa sahip.
Dünyanın Suriye'deki Alevilerin Esad ailesinin yönetimi altında mutluluk içinde yaşadığını düşünmemesi gerektiğini; mutluluk ve refahın sadece Esad ailesi için geçerli olduğunu, ancak diğer Alevi ailelerde bunun söz konusu olmadığını söyleyen A.H., "Kardeşim yıllar önce Deyrizor'da Suriye ordusu saflarında savaşırken öldürüldü. Aleviler hükümeti savunmak için çok kayıp verdi. Ancak bu hükümetin tek derdi kendisini ve Esad ailesini zengin etmek. Rejimi savunanlar için ise hiçbir yol bırakmadı" şeklinde konuştu.
A.H. sözlerine şöyle devam etti:
Benim için Beşşar Esad iktidarda kalsa da gitse de fark etmez. Artık başka biri gelse de geçmiş yıllarda yaşadığımız günlerden daha kötü günler yaşamayacağız. Halep silahlı grupların eline geçmeden önce onlara karşı sadece birkaç saat dayanabilen bir ordu için çok bedel ödedik. Yarın evimde silahlı adamlar görürsem şaşırmam. Kötü bir durum olmayacak, çünkü azınlıkların güvende olduğunu söylüyorlar. Bence onlara, bize çok şey vaat eden ama vaatlerini yerine getirmeyen hükümete güvendiğimizden daha fazla güvenmemiz gerekiyor.
Humus kırsalından bir Alevi olan 43 yaşındaki A. M. ise tamamen farklı düşünüyor.
A. M. "Bu teröristlerin bize karşı soykırım yapacağından endişeliyiz. Tekfirci grupların köylerimize gelmesinden gerçekten korkuyoruz. IŞİD, bölgelerinin kontrolünü eline geçirdiğinde Ezidilere ne olduğunu herkes biliyor. Bu teröristlerin bize karşı soykırım yapacağından gerçekten korkuyoruz. Özellikle de ordu, birçok cepheden gelen baskı nedeniyle bizi koruyamayabilir. Müttefiklerimiz bize yardım etmek için gerçek bir çaba sarf etmiyor gibi görünüyor" ifadelerini kullandı.
Çocukları ve yakınları için endişelendiğini söyleyen A. M., "Bu grupların oraya ulaşmasından korkuyorum. Korkunç bir intikam olacak. Dolayısıyla uluslararası toplumun ve insani yardım kuruluşlarının bununla ilgili konuşması gerekiyor. Suriyeliler kan dökülmesinden bıktı. Terörist grupların ve terörizmin olmadığı güvenli bir ülke istiyoruz, biraz olsun barış istiyoruz" dedi.
Demografiyle ilgili kaygılar
Hasekeli bir Kürt olan 26 yaşındaki Cihan Ömer, Suriye'de demografik değişime yönelik projeler olduğunu söyledi.
Daha önce Halep'teki Kürtlerin nasıl yerinden edildiğini hatırlatan Ömer, "Elbette onları burada kendi bölgelerimizde ağırlıyoruz. Ancak bu yerinden edilme Suriye'de demografik değişimin hala devam ettiğini gösteriyor, herkes Kürtlerle savaşıyor. Suriye rejimi bizimle savaştı, Türkiye bizimle savaştı, silahlı gruplar bizimle savaştı. Bağımsız bir Kürt devletinin kurulmasını engelliyorlar. Uluslararası toplum neden Yahudiler için bağımsız bir devlet kurulmasına izin verdi de Kürtler için bağımsız bir devlet kurulmasına izin vermedi?" dedi.
Independent Arabia, Kürt gençlerinin "demografik değişim planları" iddialarını iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AK Parti) üyesi olan Mehmet Aydınoğlu'na sordu.
Aydınoğlu, bu soruya "Suriye'de gerçekten de demografik bir değişim var ama bu değişim Arap olan gerçek toprak sahiplerinin haklarını ellerinden alan PKK'nın Suriye uzantısı gibi ulus ötesi terör örgütleri tarafından gerçekleştirildi. Arap aşiretlerinin Suriye'nin kuzeydoğusunda SDG'ye karşı nasıl ayaklandıklarını gördük" yanıtını verdi.
Aydınoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
Bizim, Türkiye'deki Kürt vatandaşlarımızda olmadığı gibi, Suriye'nin kuzeyindeki veya Irak'ın kuzeyindeki Kürtlerle de bir sorunumuz yok, sadece terör örgütleriyle bir sorunumuz var.
IŞİD ile mücadele ettiğini iddia eden örgütler olduğuna işaret eden Aydınoğlu, "Ancak bunlar Suriye topraklarında dökülen her damla kanın ortağıdır. Türkiye'nin tutumu net; Ankara güney sınırlarında bir 'teröristan' kurulmasına izin vermeyecek" ifadelerini kullandı.
Dürzilerin tarafsızlığı
Suriye'nin güneyinde, özellikle de Dürzilerin çoğunlukta olduğu Suveyda'dan Dürzi Usame Neccar'a demografik değişimle ilgili soruyu sorduk.
Neccar, verdiği yanıtta şunları söyledi:
Suriye'de olayların başladığı 2011 yılından bu yana Suveyda halkı net bir tavır aldı. Bu tavır Suriye'de kan dökülmesine katılmamaktı. Gençlerimiz zorunlu askerlik görevini yerine getirmeyi reddetti. Bölgenin güvenliğinden ve korunmasından sorumlu yerel gruplarımız var. Suveyda sınırları dışındaki çatışmalara müdahale etmiyorlar. Suriye'nin kuzeyinde ve orta kesimlerinde meydana gelen son olaylarla ilgili olarak grupların ilerleyişine ve rejimin büyük ölçüde çöküşüne dair haberler duyduk. Suveyda halkının olup bitenler konusunda bölünmüş olduğunu söyleyebilirim. Bazıları Esad rejiminin düşmesine yol açabilecek bu ayaklanmayı destekliyor. Sizin de bildiğiniz gibi Suveyda'da bir yılı aşkın süredir siyasi çözüm ve Suriye'de iktidarın barışçıl bir şekilde el değiştirmesi talebiyle günlük protesto gösterileri düzenliyoruz. Bazıları ise orada olup bitenlere mesafeli yaklaşıyor. Biz de önümüzdeki birkaç günün neler getireceğini görmek için bekliyoruz. Mezhep farklılıklarıyla ilgili korkulara gelince, henüz endişeli değiliz. Ancak Suriye'yi gelecekte nelerin beklediğini bilmiyoruz.
HTŞ lideri Muhammed el Colani, geçen 4 yıl boyunca kendisini bir "radikal" olarak değil, bir "devlet adamı" ve "siyasetçi" olarak sunmaya çalıştı.
HTŞ'nin kontrolündeki İdlib'de somut gelişmeler yaşandı. Hıristiyanlar taciz edilmeden, HTŞ'nin yönetiminde hayatlarına devam ettiler.
Colani, mevcut savaşta HTŞ üyelerine, sivillerin evlerine girmemeleri ve dinleri ya da etnik kökenleri ne olursa olsun vatandaşların özel hayatlarına müdahale etmemeleri talimatı verdi.
Şimdiye kadar sahada bu talimata uyulduğuna tanık olduklarını söyleyen Usame Neccar, şöyle konuştu:
Önümüzde 2 olasılık var:
Birincisi, El Colani'nin mevcut politikasının istikrara kavuşana kadar geçici olduğu ve sonrasında HTŞ'nin ideolojisi ve yönelimine göre uygun gördüğü politikayı uygulayacağı yönünde.
İkincisi ise Colani'nin açıklık politikasını sürdürerek adını ABD'nin yaptırım listesinden çıkarmaya çalışacağı yönünde.
Genel olarak her iki olasılığın da kısa ya da orta vadede ve en azından mevcut savaşların sona ermesinden önce çözüme kavuşması beklenmiyor.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Bu makale Independent Türkçe için Independent Arabia gazetesinden çevrilmiştir.