DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, partisinin haftalık Meclis grup toplantısında konuştu
Ankara merkezli gözaltı operasyonlarına değinerek konuşmasına başlayan Bakırhan "2015'ten beri kesintisiz bir darbe süreci yaşıyoruz. Bu darbeci zihniyet, Ovacık ve Dersim belediyelerine kayyım atayarak kendisini bir kez daha hatırlattı" dedi.
Bakırhan sözlerini şöyle sürdürdü:
"Dersim halkının iradesi gasp edildi"
Dersim halkının iradesi alçakça gasp edildi. 31 Mart'ta iktidar Dersim halkından yüzde 13 bile oy alamadı. Oradaki memurları çıkarırsak tek bir Dersimliden oy alamayan iktidar, zannediyorlar ki Dersim halkı Dersim'i onlara bırakacak. Kayyum tartışmaları ortada yokken, belediye eş başkanımız henüz ifade verirken, şu anda kayyım olarak atanan Dersim Valisi mahkemeye bir yazı gönderiyor, bir an önce kararın yazılmasını istiyor. Çünkü beyefendi bir an önce Dersim Belediyesine atanmak istiyor, bir an önce çift maaş almak istiyor. Bunun için ellerin ovuşturuyor. Sayın Vali, burası Dersim senin gibi yüzlercesini gördü. Sanıyor ki bu Dersim bu emir erlerine eyvallah edecek. Çok beklersiniz bunu, Dersim halkı hiçbir zaman iradesinden vazgeçmedi. 100 yıldır Kürtleri, Alevileri yok sayan şimdi güncellenmiş kayyum sistemiyle yoluna devam ediyor, ama bizim davamız hakikatin davasıdır, reya heq yoludur.
"21. yüzyılın Tunçeli yasası"
Kayyum yasası, 21. yüzyılın Tunçeli yasasıdır. Tunçeli kanunlarından medet ummak, korkaklıktır, çaresizliktir, acizliktir. 100 yıldır Tunçeli kanunuyla yönettiğiniz Dersim'i ele geçiremediniz. Ocak 1920'de Dersimli Hasan Hayri Bey Meclisi Mebusan'a seçildi, 1923'te de Meclis'teydi. Hasan Hayri Bey, 1925 tarihinde Elazığ'da Buğday Pazarı Meydanında idam edildi, inancını-toprağı savunduğu için idam edildi. Hikaye burada bitmiyor. Hasan Hayri Beyi idam edenler, ailesinden 200 kişiyi 1938 Dersim Katliamında katletti. Kurşun atmamak için evlerini yakarak öldürüyorlar, tarih de buna şahittir. İşte o yiğit Hasan Hayri beyin torunu olan Cevdet Konak, Dersim Belediye Eş Başkanımızdır. Aynen 100 yıl önceki gibi Hasan Hayri Beyin idam yıldönümünde zulüm uygulanarak, yerlerine kayyum atandı. İşte kayyum rejimi budur, kesintisiz Kürt düşmanlığı budur. Kürt sorunu Hasan Hayri'den gelen, Cevdet Konaklara uzanan bir hak arayışıdır.
Çıkıp utanmadan 'terörsüz Türkiye' deyip duruyorlar. Belediye eş başkanı halkın oyuyla seçilmiştir. Asıl terör kayyumdur. Asıl terör halkın iradesini tanımamaktır. Anadilde eğitimi istemek mi terör, irademe sahip çıkıyorum demek mi terör, Dersim'i inancıma göre yöneteceğim demek mi terördür? Ya Kürt meselesini çözeceksiniz ya da bu mücadele karşısında çözüleceksiniz, bunun ötesi berisi yok, siz karar verin.
"Bu çatı çürüyor"
3. Dünya Savaşı'nın ağırlık merkezi olan Ortadoğu'da güç savaşları devam ediyor. 1920'lerde Türkiye'de bir çatı kuruldu, bu çatı kurulurken Kürtler de emek verdi, canını verdi, bedel ödedi. Ama şimdi Ortadoğu'daki bu fırtınalardan, bu çatının altındaki insanların mutlu olmamasından dolayı o çatı çürümeye başladı. Birilerini yok sayıyorsun, zorla etnik kimlik dayatıyorsun. Şimdi soruyorum, bu çatıyı hep beraber onaracak mıyız? Ama bu çatı çürüsün diye sistem sürekli oraya ateş taşıyor. 3. Dünya Savaşı kapımızı çalarken, bundan korunmak için çok net ve somut yapılması gerekenler var. 1. Demokrasiyi büyütmek, 2. Halkın iradesini tanımak 3. Türkiye'de hakkı ve hukuku sağlamak. Eğer bunları yaparsak çatı da güvenli olur, çatının altındakiler mutlu olur.
"Kürtlerin yeni efendilere ihtiyacı yok"
Tarihte değişmeyen bir gerçek var, Ortadoğu'da Kürtler hesaba katılmadan jeopolitik olmaz. Alpaslan döneminde de böyleydi, Mustafa Kemal zamanında da böyleydi. Kürt jeopolitiğini dikkate alan da yol alır. Onun için iktidarı Kürtleri dikkate almaya davet ediyoruz. Bahçeli, Erdoğan, Hakan Fidan sürekli coğrafyamız tehdit altında diyor. Peki bu sorunu nasıl bertaraf edeceksiniz, Kürt sorununu yok sayarak mı, dünyanın neresinde olursa olsun Kürtlerin kazandığı hakları yok sayarak mı? Bu soruların cevabını bir türlü alamıyoruz, top çevirip duruyorlar. Ne yazık ki bu iktidar Ortadoğu fokurdarken, ülkenin içini de kendisi kaynatıyor gözaltılarla, operasyonlarla, kayyumlarla, baskıcı politikalarla. Bu hal iyi bir hal değil, bu yol iyi bir yol değil. İç cephe hayali bu yöntemlerle oluşmaz, tarumar olur; iç cephe birilerini dışlayarak oluşturulamaz. Bugünkü manzarada dedikleri iç cephe dedikleri; kayyumdur, barış düşmanlığıdır. AKP-MHP bize boş bir havuz gösteriyor, diyorlar burada yüzün. Biz ısrarla diyoruz ki, boş havuzda yüzülmez. Boş havuzda biz değil, kimse yüzmez.
Son günlerde yine iktidar aktörlerinin dillerine pelesenk ettikleri bir laf var, iktidarın hamisiyiz diyorlar. Sanırım olayı yine yanlış anlamışlar. Kürtler kendilerine reddeden, hamiliğinize, hamasetinize hayır diyor, kabul etmiyor. Kürt halkı hami değil, onurlu bir barış istiyor, yeni efendiler değil eşit ve onurlu bir yaşam istiyor. Türkiye'nin barışı hamilikle değil, birbirini eşit kabul etmekle olur. Türkiye dünyanın farklı yerlerinde çözüm için arabuluculuk ve üçüncü göz rolünü oynuyor, geçmişte Somali'de bunu yaptılar. Uzun süredir de Filipinlerdeki resmi arabuluculuk yapıyor, Ukrayna ve Afganistan'da da arabuluculuk için can atıyor. Filipinlerde çatışmalı sürecin çözümü için Türkiye önemli bir rol almış, ama kendi ülkesine gelince çözümsüzlükte ısrar ediyor. Dışarıda barış havarisi ama içeride elinde savaş tokmağı olan bir Türkiye'den bahsediyoruz. Bu ikiyüzlülüğün artık bitmesi gerekiyor. Moro halkının kendini yönetmesi için destek sunan Türkiye, 100 yıldır devam eden Kürt sorununu görmezlikten geliyor. Moro halkına var ama Kürtlere gelince yok diyor.
"Tecridi kaldırın"
100 yıllık Cumhuriyet tarihinde Kürt sorununun çözümünde büyük bir konsensüs var. Bütün muhalefet büyük oranda demokratik çözümden yana bir duruş ortaya koydu. Bu çok önemlidir. İktidar artık bu tarihi fırsatın önünde engel olmaktan vazgeçsin, kendi çıkarlarınız için milyonlarca insanın çıkarlarını heba etmeyin. Hala parmak sallıyorlar, diğer taraftan da kirli propaganda yapmaya devam ediyorlar. Sayın Öcalan'ı dinlemiyor diyorlar, DEM Parti çözümden yana değil diyorlar. Böyle büyük bir yalan olabilir mi? 85 milyon insanın huzurunda sormak istiyoruz, Öcalan ne dedi, Öcalan ne istedi? Valla biz bilmiyoruz, siz biliyor musunuz? O zaman tecridi kaldırın, düşünceleri gelsin bakalım ne diyor? 6 ay daha görüş yasağı koyacaksınız bir taraftan da vicdanı iktidarın kesesinde olanlar çıkıp diyecek ki, Öcalan'ı dinlemiyorsunuz. Tecridi kaldırın, bakalım Öcalan dinleniyor mu, dinlenmiyor mu?
"İmralı'ya gitmek için başvuruda bulunacağız"
Bugün de konuşuldu bizden önce MHP grubunda. Ama emin olun biz hazırlıklarımızı yapmıştık. Demek ki çözüme dönük akıl bazen aynı işliyor. Biz Tülay Eşbaşkanımızla birlikte İmralı’da Sayın Abdullah Öcalan’la görüşmek için bugün Adalet Bakanlığı'na başvuracağız.
Independent Türkçe