Claudia Sheinbaum'un Meksika devlet başkanlığı koltuğuna oturmasında bir hafta kaldı.
Müstakbel devlet başkanı son günlerde selefi Lopez Obrador ile beraber çeşitli etkinliklere ve ziyaretlere katılıyor.
Ayrıca sosyal medyada yaptığı paylaşımlarda Obrador ile olan yoldaşlık bağını sürekli olarak vurguluyor.
Hatta geçen günlerde Instagram hesabından yaptığı bir paylaşımda şu ifadeleri kullandı:
İç içe geçen sosyal hareketlerden geliyoruz. Manuel Lopez Obrador ile yürüdük. Çünkü insanlarımızı her zaman onurlu ve gururlu bir şekilde temsil etti. Teşekkürler başkan.
Claudia Sheinbaum'un bu ifadelerine bakınca, Obrador ile aralarında ciddi bir politik uyum ve sanki her konuda fikir birliği varmış gibi bir algı oluşuyor.
Peki gerçekten öyle mi?
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Nobel ödüllü bir çevre mühendisi ve daha önce yaptığı tüm kamu görevleri ile rüştünü ispatlamış bir politikacı olan Claudia Sheinbaum'un, Obrador'un gölgesinde ve etkisinde kalacağını pek düşünemiyorum doğrusu.
Zira, iki isim arasındaki en somut görüş farklılığı enerji politikaları konusunda kendini belli ediyor.
Obrador görevi boyunca petrol endüstrisine büyük ağırlık veren bir politika izlemişti. Çünkü bunun ekonomik büyümeyi arttıracağını düşünüyordu.
Buna karşın, Claudia Sheinbaum fosil yakıtlardan sübvanse edilebilen yenilenebilir enerji kaynaklarını ısrarla savunuyor.
Tabii bu fikir ayrılığında, sol popülizmle, ekolojik sosyalizmin zihniyet farklılığının bir yansımasını görüyoruz.
Başkan Obrador döneminde Meksika'daki cinayet oranları oldukça yüksek bir seviyeye ulaşmıştı. Bu durum ciddi eleştiri konusu olmuştu.
Claudia Sheinbaum'un Mexico City belediye başkanlığı sürecinde ise iç güvenliğe yönelik bütçeyi büyük oranda arttırılarak, organize suçla başarılı bir mücadele verilmiş ve kentte cinayet oranları önemli ölçüde azaltılmıştı.
Hiç kuşkusuz, Claudia Sheinbaum'u her açıdan zorlu bir süreç bekliyor. Elbette ki bu zorlu süreci, kendi liderliğini ve bağımsız politik kişiliğini koruyarak atlatabilir.
1 Ekim sonrasında bütün Meksika için adaletle yönetmek durumunda. Halkın ondan beklediği bu ve onu seleflerinden farklı kılacak olan da bu.
Ayrımcılığa, ırkçılığa, her türlü eşitsizliği karşı yeni bir sosyoekonomik programı hayata geçirmesi gerekiyor.
Onun antikapitalist ve sermayenin karşısında diz çökmeyen bir lider olup olmadığı da bu yeni süreçte belli olacak.
Eğer başarırsa Meksika tarihinde büyük bir şahlanış devrine kapı aralanmış olacak.
Belki de bütün Latin Amerika'ya ve dünyanın çeşitli bölgelerindeki az gelişmiş ülkelere ve toplumlara ilham kaynağı olacak.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish