Cenevre-Sudan müzakereleri bu nedenlerden dolayı aksıyor!

Fotoğraf: AA

ABD'nin Sudan savaşına ilişkin Cenevre müzakerelerini yönetme şekli, mevcut tüm gösterge ve verilere göre başarısızlıkla sonuçlanacak. Zira herhangi bir müzakerenin başarısı, iyi bir ön hazırlık, taraflarla pozisyonların anlaşılması için etkili iletişim, ilgili tarafların katılımını engelleyebilecek bariz engellerin üstesinden gelme çabası gerektirir. Ancak Washington, bildiği nedenlerden veya yanlış hesap ve tahminlerden ya da hedeflerine ulaşmak için baskı uygulama ve kol bükme gücüne olan güveninden dolayı, bilinen engellere rağmen Cenevre platformunu belirttiği tarihte başlatmaya karar verdi.

ABD müzakerelere ilişkin hedeflerini ve vizyonunu tanımlamış olabilir, ancak durumun karmaşıklığını yeterince hesaba katmadı. Hükümet tarafının Cidde Platformu çatısı altında müzakerelerin yeniden başlatılması olasılığının tartışılmasına ilişkin tüm açıklamalarında vurguladığı çekincelerinin ve taleplerinin nasıl ele alınacağını müzakere etmek için Sudan hükümeti ve ordu liderleriyle yeterince iletişim kurmadı. Washington, Egemenlik Konseyi Başkanı ve Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan ile iletişim kurmak için esas olarak telefon diplomasisine güvendi. Özel Temsilcisini, Sudanlı yetkililerle görüşmek üzere Port Sudan'a göndermemesinin gerekçesi olarak güvenliği öne sürdü ama bu en iyi ihtimalle zayıf görünen bir gerekçeydi. Özel Temsilcisi Tom Perriello'nun Sudan hükümet heyetiyle Cidde'de yaptığı tek görüşme, müzakerelerin yeniden başlamasının önündeki düğümlerin çözülmesi, Mayıs 2023’te yayınlanan Cidde Deklarasyonu’nun uygulanmasına ilişkin Sudan tarafının talep ettiği garantilerin sağlanması, herhangi bir yeni müzakere turunun, sıfırdan başlamak için başlangıç noktasına dönüş değil, Ciddi Platformu’nun devamı niteliğinde olması, katılan tarafların, son tura katılan taraflarla aynı olması ve yeni tarafların katılmaması taleplerinin karşılanması için kesinlikle yeterli değildi.

Müzakerelerin Cidde'den Cenevre'ye taşınması kararından bu yana Washington'un dosyayı bizzat devralmak ve müzakereleri kendi tarzı ve vizyonu doğrultusunda yürütmek, dahası Sudan hükümetinin masaya yeni tarafların eklenmesi konusundaki güçlü çekincelerini bilmesine rağmen müzakerelere katılan taraflara dayatma yapmak istediği aşikardı.

Sudan hükümeti, Amerikan Özel Temsilcisi’nin Sudan'daki durum hakkında doğru bilgilere sahip olmaması olarak tanımladığı durumdan açıkça bahsetti. Temsilcinin, Sivil Demokratik Güçler Koordinasyonu (Takaddum) içindeki taraflardan aldığı ve hükümetin yanıltıcı olduğunu varsaydığı bilgilere güvendiğini ima etti. Perriello'nun, müzakerelerin genişletilmesi ve yeni tarafların dahil edilmesi yönündeki teklifin iletişim halinde olduğu Sudanlı “sivillerden” geldiğini bizzat kabul etmesi de dikkat çekicidir. Buradaki sorun, görevinin başarısı konusunda hiç kimsenin coşkusundan şüphe duymadığı Perriello’nun, Sudan sahnesindeki karmaşıklıkların ve çatışmaların, savaşın alevlenmesine, şimdi de süresinin uzamasına katkıda bulunan yoğun kutuplaşma atmosferinin yarattığı gelişmelerin boyutunu tam olarak takdir edememiş olmasıdır. Dolayısıyla tek bir taraftan gelen bilgilere güvenmesi kaçınılmaz olarak Sudan hükümetinin bambaşka olan görüşleri ile çarpışmasına yol açacaktı ve öyle de oldu.

Bu atmosferin gölgesinde ve Kahire'de Perriello ile bir hükümet heyeti arasında Cidde Deklarasyonu'nun, özellikle de Hızlı Destek Kuvvetleri’nin vatandaşların evlerinden, mahallelerden, sivil ve hizmet tesislerinden çekilmesiyle ilgili kısmının nasıl uygulanacağını tartışmak üzere planlanan toplantının gerçekleştirilememesinin ardından, eğer Cenevre Platformunda düşmanlıkları durdurmaya yönelik küçük de olsa bir atılım gerçekleştirme umudu varsa, o da ortadan kayboldu.

Cenevre toplantıları buradan nereye gidiyor?

Benim düşünceme göre en fazla, savaşın sona erdirilmesine yönelik çabaların sürdürülmesine vurgu yapılarak, insani yardımların acil olarak ulaştırılması için belirli sınır kapılarının açılması konusunda bir anlaşmaya varılabilir. Sudan hükümetinin Sudan-Çad sınırındaki Adre Sınır Kapısı’nın üç ay süreyle açılacağını duyurması ile de bunun işaretleri göründü. Daha sonra ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken ve Özel Temsilci Perriello da yardımların ulaştırılması için üç koridorun açılması konusunda yakında bir anlaşmaya varılacağı yönünde açıklamalarda bulundu. Orgeneral Burhan'ın dün yaptığı, tüm Sudan sınır kapılarının Egemenlik Konseyi'nin denetimine verildiği açıklaması da bu bağlamda okunabilir.

Sınır kapılarına ilişkin ayrıntılar, bu konuda anlaşmanın nasıl uygulanacağı, yardım konvoylarının gelişinin izlenmesi ve takip edilmesine ilişkin mekanizmalar önümüzdeki günlerde netleşecek. Ancak Sudan hükümetinin, değerlendirmeler yapmak ve Hızlı Destek Kuvvetlerine daha fazla askeri yardım sağlamak amacıyla kullanılmamaları için yardım koridorlarını izlemek amacıyla sınır kapılarını kısa ve aralıklı sürelerle açmaya başvurması bekleniyor. Zira yardım koridorlarının Hızlı Destek Kuvvetlerine askeri destek için kullanılması, Sudan ordusunu en çok endişelendiren nokta.

Düşmanlıkların durdurulması ve doğrudan müzakerelerin yeniden başlatılması konusu ise ertelenmiş durumda ve üç konuya bağlı; birincisi ABD yönetiminin önümüzdeki birkaç aydaki seçim sezonundan ne ölçüde etkileneceği. İkincisi, Washington'un Sudan hükümetinin dile getirdiği kaygı ve çekincelerle ilgilendiğine ilişkin sözlerini uygulama konusunda somut bir gelişme yaşanıp yaşanmayacağı. Üçüncüsü ve en önemlisi ise hızlı gelişmeler yaşanması muhtemel olan askeri operasyonlar alanında yaşananlar.

 

Şarkul Avsat

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU