Başkanlığı kazanması halinde Harris'in dış politikada izleyeceği yol nasıl olacak?

Analistler, bir dizi küresel öncelik konusunda Harris'in başkanlığının ‘Biden’ın ikinci dönemi gibi’ olabileceğini ifade ediyor

Kamala Harris / Fotoğraf: AP

ABD Başkan Yardımcısı Kamala Harris'in Çin, İran ve Ukrayna gibi konularda Başkan Joe Biden'ın dış politika yaklaşımını büyük ölçüde sürdürmesi bekleniyor. Ancak Demokrat Parti adaylığını garantilemesi ve kasım ayındaki seçimleri kazanması halinde Gazze savaşı konusunda İsrail'e karşı daha sert bir ton benimseyebilir.

Şarku’l Avsat’ın Reuters haber ajansından aktardığına göre, Biden'ın yarıştan çekilmesi ve kendisini desteklemesinin ardından partinin adaylığını kazanma ihtimali en yüksek aday olan Harris, Senato'da ve Biden'ın yardımcısı olarak görev yaptığı süre boyunca edindiği iş deneyimini, dünya liderleriyle kişisel ilişkilerini ve küresel meselelere aşinalığını kullanacak.

Ancak Cumhuriyetçi aday Donald Trump'a karşı yarışırken önemli bir zayıflığı da olacak ki, o da şu: Biden'ın kafasını karıştıran ve kampanyasında önemli bir konu haline gelen ABD-Meksika sınırındaki çalkantılı durum.

Biden döneminin başında yüksek yasadışı göç oranlarının temel nedenleriyle mücadele etmekle görevlendirilen Harris, bu konuda Cumhuriyetçiler tarafından suçlanmıştı.

Analistler, bir dizi küresel öncelik konusunda Harris'in başkanlığının ‘Biden’ın ikinci dönemi gibi’ olabileceğini ifade ediyor.

Demokrat ve Cumhuriyetçi yönetimlerin eski Ortadoğu müzakerecisi Aaron David Miller, “Harris daha aktif bir oyuncu olabilir. Ancak beklememeniz gereken şey, Biden'ın dış politikasının özünde hemen büyük değişiklikler olması” ifadelerini kullandı.

Harris, yaygın olarak cansız olarak nitelendirilen bir kampanyanın ardından 2020 başkanlık seçimleri için Demokratların adaylığını kazanamamıştı.

Harris bu kez partinin adaylığını kazanmayı başarırsa, Demokratlar onun platformunun dış politikalarını daha iyi destekleyebileceğini umuyor.

Ülkenin ilk Afro-Amerikan ve Asya-Amerikan başkan yardımcısı olan Harris, Biden'ın başkanlığının ikinci yarısında Çin ve Rusya'dan Gazze'ye kadar çeşitli konularda pozisyonunu sağlamlaştırdı ve birçok dünya lideri için tanıdık bir figür haline geldi.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

NATO ve Ukrayna

Harris, Biden'ın Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü'ne (NATO) verdiği güçlü destekten sapmayacağının ve Rusya'ya karşı savaşında Ukrayna'yı desteklemeye devam edeceğinin sinyallerini verdi.

Harris, bu yılki Münih Güvenlik Konferansı'nda Rusya'yı Ukrayna'yı işgali nedeniyle eleştiren ve ABD'nin NATO Karşılıklı Savunma Anlaşması'nın 5. Maddesi'nin gerekliliklerine ‘katı’ bir şekilde uyacağını taahhüt eden sert bir konuşma yaptı.

Bu durum, ABD'nin NATO ile ilişkilerinde radikal değişiklik sözü veren eski Başkan Trump'ın tutumuyla ve Kiev'e gelecekte yapılacak silah sevkiyatı konusunda dile getirdiği kuşkularla keskin bir tezat oluşturuyor.

Asya

Çin konusunda ise Harris, ABD'nin özellikle Asya'da Çin'in etkisine karşı koyması gerektiği konusunda uzun süredir Washington'daki iki partili ana akım içinde yer alıyor.

Analistler, Harris'in, Biden'ın gerektiğinde Pekin'le yüzleşirken aynı zamanda iş birliği alanları arayan tutumunu sürdüreceğini belirtiyor.

Harris, eylül ayında Güneydoğu Asya Ülkeleri Birliği (ASEAN) Zirvesi’nde Biden'a vekalet etmek üzere Cakarta'ya yaptığı ziyaret de dahil olmak üzere, ekonomik açıdan önemli Asya bölgesindeki bağları güçlendirmeyi amaçlayan çeşitli ziyaretler gerçekleştirdi. Ziyaret sırasında Harris, Çin'i küçük komşularını tartışmalı Güney Çin Denizi'ndeki bölgeler üzerinde egemenlik iddiasında bulunmaya zorlamaya çalışmakla suçladı.

Biden Harris'i, Trump'ın güvenliklerine olan bağlılığından endişe duyan kilit müttefikler Japonya ve Güney Kore ile ittifakları güçlendirmek için ziyaretlere gönderdi.

Washington Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi'nde Güneydoğu Asya programında araştırmacı olan Murray Hiebert, “Bu, Biden'ın Hint-Pasifik bölgesine odaklanmasını pekiştirmeye istekli olduğunu gösterdi” dedi.

Hiebert, Harris’in, Biden'ın on yıllar boyunca edindiği ‘diplomatik becerileri’ yakalayamadığını, ancak ‘iyi bir iş çıkardığını’ da sözlerine ekledi.

Diğer yandan Harris de Biden gibi zaman zaman dil sürçmeleri yaşadı. Eylül 2022'de Güney ve Kuzey Kore arasındaki askerden arındırılmış bölgeye yaptığı bir gezide Washington'un Seul'e olan desteğini yinelerken ‘ABD'nin Kuzey Kore Cumhuriyeti ile olan ittifakı’ demiş, ancak daha sonra yardımcıları bunu düzeltmişti.

Filistin ve İsrail

Harris partisinin bayrağını taşır ve Trump'ın seçim öncesi anketlerdeki liderliğini aşmayı başarırsa, özellikle Gazze savaşı halen devam ediyorsa, İsrail-Filistin çatışması gündeminin üst sıralarında yer alacak.

Harris, Hamas'ın 7 Ekim'de İsrail'e saldırı başlatmasının ardından ‘İsrail'in kendini savunma hakkını destekleme’ konusunda yardımcısı olarak Biden'ı desteklemiş olsa da zaman zaman İsrail'in askeri yaklaşımını eleştirdi.

Mart ayında İsrail'in Gazze'ye kara harekâtı sırasında meydana gelen ‘insani felaketi’ hafifletmek için yeterince çaba göstermediğini söyleyen Harris, aynı ayın ilerleyen günlerinde ise İsrail'in Gazze Şeridi'nin güneyindeki yoğun nüfuslu Refah kentini işgal etmesi halinde yaşayacağı ‘sonuçları’ göz ardı etmedi.

Analistler böyle bir üslubun, Harris'in başkan olması halinde en azından İsrail'e karşı Biden'dan daha güçlü bir ton benimseyeceği ihtimalini artırdığını söylüyor.

81 yaşındaki Biden, kendisini ‘Siyonist’ olarak tanımlayacak kadar bir dizi İsrailli liderle uzun bir geçmişe sahipken, 59 yaşındaki Harris'in İsrail ile bu kadar yoğun bir kişisel bağı yok.

Harris, bazıları Gazze'deki çatışmalarda çok sayıda Filistinli sivilin ölmesinden endişe duydukları için ABD'nin İsrail'e silah sevkiyatına koşullar getirmesi amacıyla Biden'a baskı yapan Demokrat ilericilerle daha yakın bağlara sahip.

Ancak analistler, Washington'un Ortadoğu'daki en yakın müttefiki olan İsrail'e yönelik ABD politikasında büyük bir değişiklik beklemiyor.

Harris'in Kongre'de görev yaptığı 2017-2018 yılları arasında ulusal güvenlik danışmanlığını yapan Halie Soifer, Harris'in de en az Biden kadar İsrail'i desteklediğini belirterek, “İkisi arasında çok az fark var” dedi.

İran

Harris'in ayrıca, İsrail'in bölgedeki baş düşmanı olan ve son nükleer gelişmeleri ABD'nin giderek artan kınamalarına neden olan İran konusunda da kararlı olması bekleniyor.

Ortadoğu'dan sorumlu eski ulusal istihbarat direktör yardımcısı Jonathan Panikoff, İran'ın nükleer programının ‘silahlandırılması’ tehdidinin artmasının Harris yönetimi için, özellikle de Tahran'ın yeni ABD liderini test etmeye karar vermesi halinde, erken dönemde büyük bir zorluk oluşturabileceğini söyledi.

Bir dizi başarısız girişimin ardından Biden, Trump'ın başkanlığı sırasında çekildiği 2015 nükleer anlaşmasına geri dönmek için Tahran ile müzakerelere geri dönmeye pek ilgi göstermedi.

Harris'in başkan olarak, İran'ın taviz vermeye istekli olduğuna dair ciddi işaretler olmadan önemli bir girişimde bulunması pek olası görünmüyor.

Washington merkezli bir düşünce kuruluşu olan Atlantik Konseyi'nde çalışan Panikoff, “Bu gerçekleşse bile, bir sonraki başkanın İran'la uğraşmak zorunda kalacağına inanmak için her türlü neden var. Bu kesinlikle en büyük sorunlardan biri” ifadelerini kullandı.

 

*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

 

Şarku'l Avsat'ın haberlerine ulaşmak için tıklayın

DAHA FAZLA HABER OKU