Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, NATO zirvesi dönüşü uçakta gazetecilerin sorularını yanıtladı.
NATO'nun 75. kuruluş yıl dönümü törenlerine katıldıklarını, zirvenin, ittifakın birlik ve insicamının sergilenmesi noktasında faydalı olduğunu aktaran Erdoğan, zirve kapsamında görüşülen konuları, alınan kararları basın toplantısında etraflıca paylaştığını hatırlattı.
Bunlara ek olarak birkaç hususa ayrıca değinmek istediğini belirten Erdoğan, şunları söyledi:
Terör konusunda ödediğimiz bedelleri tüm dünya biliyor. Müttefiklerimizden teröre karşı verdiğimiz mücadelede samimi dayanışma beklediğimizi burada bir kez daha vurguladım. Ayrıca savunma sanayi ticaretinin önündeki kısıtlamaların süratle kaldırılması gerektiğini ifade ettim. Bildiğiniz gibi NATO'nun Vilnius Zirvesi'nde bütün müttefikler bu yönde taahhüt vermişlerdi. Aradan geçen sürede taahhütleri doğrultusunda gerekli adımları atan müttefiklerimiz de çoğunluktaydı. Ancak bazı NATO üyeleri verdikleri sözlere rağmen, menfi tutumlarını değiştirmedi. Bu duruma hem ilk oturumda hem de zirve esnasında gerçekleştirdiğim ikili görüşmelerde özellikle temas ederek, görüştüğüm liderlere bunları anlattım. 'NATO müttefikleri arasında artık kısıtlamaları konuşmak istemiyoruz' dedim.
"Her iki ülkeyle de çok boyutlu ilişkilerimiz mevcut"
Ukrayna-Rusya savaşında ilk günden bu yana Türkiye'nin sürdürdüğü dengeli tavrın bütün liderlerce bilindiğini ifade eden Erdoğan, "Ukrayna gibi Rusya Federasyonu da bizim komşumuzdur. Güçlü bağlarımızın olduğu bir ülkedir. Her iki ülkeyle de çok boyutlu ilişkilerimiz mevcuttur. Savaşa rağmen bunların korunmasına da önem veriyoruz" diye konuştu.
Zirvede, daha fazla kan dökülmeden diplomasiye dönülmesi ve müzakere zemini hazırlanması gerektiğine dikkati çektiğini aktaran Erdoğan, "Bu doğrultuda İstanbul sürecini devam ettirmeye hazır olduğumuzu vurguladım" ifadesini kullandı.
Eski Hollanda Başbakanı Mark Rutte'nin, NATO'nun yeni Genel Sekreteri olarak ilan edildiğini anımsatan Erdoğan, "Adaylık sürecinde ülkemizi ziyaret eden Rutte'ye hassasiyetlerimizi ve beklentimizi ifade etmiştim. Kendisinin bu istikamette hareket edeceğine inanıyorum. 1 Ekim'de görevi devredecek olan değerli dostum Genel Sekreter Jens Stoltenberg'le de tabiatıyla bir araya geldik. Son 10 yılda yaptığı özverili çalışmalar ve ülkemizle geliştirdiği yakın işbirliği nedeniyle teşekkürlerimizi ilettim" diye konuştu.
Erdoğan, zirve vesilesiyle birçok devlet ve hükümet başkanıyla ikili görüşmeler gerçekleştirdiğini de belirtti.
"Güçlü olanların cirit attığı bir dünya düzeni ile karşı karşıyayız"
"Dünyanın mevcut durumunda NATO'nun, iddialarına nispetle işlevini nasıl değerlendiriyorsunuz? NATO Genel Sekreteri Stoltenberg 'savunma sanayi dahilinde yeni imkan ve yeteneklerin değerlendirilmesi' yönünde ikazlarda bulundu, siz de İstanbul'dan hareket ederken aynı şeyi söylediniz. Stoltenberg'in bahsettiği bu savunma kime karşı, neye karşı?" sorusu üzerine Erdoğan, dünyanın süratle bir değişim yaşadığını, bu hızlı değişim içerisinde güçlerin özellikle büyük rol oynadığını söyledi.
"Güçlü olanların cirit attığı bir dünya düzeni ile karşı karşıyayız" diyen Erdoğan, örneğin Rusya'nın, Çin ile dayanışma içinde olduğunu, bu durumun Batı’yı ciddi manada rahatsız ettiğini dile getirdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:
Batı, Ukrayna'ya gerek parasal, gerekse ayni noktada bütün imkanlarıyla, silah, mühimmat dahil her türlü desteği veriyor. Bütün bu desteklere rağmen şu anda Ukrayna'da bekledikleri neticeyi henüz alabilmiş değiller. Bu noktada en büyük güvenceleri NATO'nun varlığı. NATO büyük bir güç ve onları biraz rahatlatıyor. Bu Batılı ülkelerin başında Amerika Birleşik Devletleri geliyor. Amerika'nın yanında Almanya, Fransa, İngiltere gibi Batı ülkeleri yer alıyor. Böylece bu güç takviye oluyor. Bu takviyeye rağmen büyük güç rekabetinde arzu ettikleri neticeyi elde edemeyişleri bu ülkeleri ister istemez belli bir noktaya taşıyor. Burada Türkiye olarak bizim konumumuz ise farklı. Biz, hem Rusya hem Ukrayna ile iletişim halindeyiz. Bunu yaparken de mümkün olduğunca adilane yaklaşmanın gayreti içerisindeyiz. Bu durum zaman zaman Rusya'yı da Ukrayna'yı da rahatsız edebiliyor. Ama biz diyoruz ki, 'Her ikiniz hem bize komşusunuz, geçmişten bu yana aramızda ciddi münasebetlerimiz var.' Örneğin Karadeniz Tahıl Koridoru'nda adil bir adım attık. Rusya'nın da Ukrayna'nın da taleplerini karşıladık. 'Batı'ya bu Tahıl Koridorundan aldıklarınızdan verin ama bunun yanında Afrika'ya da verin, Türkiye olarak siz de alın' dediler. Biz de bunu elimizden geldiğince yapmaya çalıştık. Şimdi diyoruz ki; tahıl koridorunu biz yeniden açalım. Şimdi bunun görüşmelerini hem Rusya hem Ukrayna'yla yapıyoruz. Henüz bu konuda bir netice alamadık. Rusya Devlet Başkanı Sayın Putin'le son görüşmem bunun üzerindeydi. NATO Zirvesi'nde Ukrayna Devlet Başkanı Sayın Zelenskiy ile yine bu konuları görüştük. Ukrayna tarafıyla da Tahıl Koridorunu çalıştırmak istiyoruz. Temenni ederim ki bu koridoru yeniden işletmeye başlarız.
"Batı'ya bu rahatsızlığımızı hep anlattık"
Cumhurbaşkanı Erdoğan "NATO içerisinde nevi şahsına münhasır bir yerimiz var. Peki NATO ile kurduğumuz münasebet ne kadar adil ve dengeli sizce? Fayda-maliyet analizi yaptığınızda, NATO'ya verdiklerimiz ve aldıklarımızı mukayese ettiğinizde bir mütekabiliyet mevzubahis mi?" sorusunu ise şöyle yanıtladı:
Bir fayda-maliyet analizinde Türkiye olarak biz mütekabiliyet ilkesine aykırı bir konuma düşmedik. Sadece terörle mücadelede NATO'yu duruma müdahale etme noktasında henüz netice alabilmiş değiliz. Bundan rahatsız olduğumuzu da Sayın Stoltenberg'e de defalarca ifade ettim. Bir NATO ülkesi olarak Batı'ya bu rahatsızlığımızı hep anlattık. Birinci derecede Almanya, Fransa, İngiltere, malum terörün belli ölçüde destek alanı buldukları yerler. Özellikle Almanya'ya bunları etraflıca anlattık. Mesela terörle mücadelede ülkemizin, dolayısıyla NATO'nun sınırlarının korunması ve tehditlerin bertaraf edilmesi noktasında çoğu zaman yalnız bırakıldık. Bununla da kalınmadı, NATO'nun sınırlarını tehdit eden teröristlere bu tehditlerini güçlendirici yardımlar yapıldı, destekler verildi. Bunlar çok olumlu bir tablo olarak karşımıza çıkmıyor. Diğer taraftan Almanya'yla bizim şu anda Akkuyu Nükleer Santrali için gelmesi gereken türbinlerin Alman gümrüğünde bekliyor olması gibi bir sıkıntımız var. Bu, bizi ciddi manada rahatsız etmiştir. Bunu Almanya Başbakanı Olaf Scholz'a ikili görüşmemde tekrar hatırlattım. Gerek Eurofighter Typhoon uçak alım talebimizin karşılanmaması, gerek türbin konusu, gerekse bizim fırkateynlerimizde kullanılan bazı makinelerin alınması hususunda ortaya çıkan sıkıntıları aşmamız gerekiyor. Gelişmeleri takip edeceğiz.
"Türkiye'nin de böylesi bir makamda temsil edilmesi olağandır"
NATO Genel Sekreter Yardımcılığı konusunun da gündemde olduğu, 2010-2013 yılları arasında Hüseyin Diriöz'ün, 2016-2020 arasında da Tacan İldem'in Genel Sekreter Yardımcılığı yaptığı hatırlatılarak, "Yeni NATO Genel Sekreteri Mark Rutte ile görüşmede Türkiye'ye bir Genel Sekreter Yardımcılığı verilmesi talebiniz oldu diye biliyoruz. Bakışı nasıl, bu gerçekleşecek mi, gerçekleşirse belirlenmiş bir isim var mı?" sorularına karşılık Erdoğan, şu yanıtı verdi:
NATO Zirvesi sonrası düzenlediğim basın toplantısında da açık bir şekilde ifade ettim. Bunun kararını ne ben veriyorum ne Dışişleri Bakanımız Hakan Fidan veriyor. Bu konudaki talebimizi kendilerine ilettik. Sayın Rutte devir teslimden önce Türkiye’ye geleceğini söylemişti. Bu ziyaret gerçekleşirse orada tekrar bu konuları kendisiyle görüşeceğiz. Biz NATO'nun en önemli ülkelerinden biriyiz. İttifakın bir arada olması ve etkinliğini muhafaza etmesi için çok değerli katkılar sunuyoruz. Genel Sekreterlik yapılanmasında Türkiye'nin de böylesi bir makamda temsil edilmesi olağandır. Nitekim Sayın Rutte de böylesi bir makamın Türkiye'ye yakışacağını ifade etmişti. Biz ülkemizden bir ismin Genel Sekreter Yardımcısı olarak görevlendirilmesini sadece ülkemizin o makamda temsil edilmesi için değil, bu nazik dönemlerde NATO'ya büyük katkı sağlayacağını düşündüğümüz için de istiyoruz.
"Bizim için bu noktada önemli olan F-16 konusudur"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Basın toplantısında da değindiniz ama biz F-35 meselesinin nasıl çözüleceğini merak ediyoruz. Programa geri dönüş mü söz konusu ya da F-16'yla ilgili bir mahsuplaşma mı olacak?" sorusu üzerine de şunları kaydetti:
Bizim burada önceliğimiz F-16 talebimizin karşılanması. Alt kümelerde farklı durumlar olabiliyor ama biz oradaki parasal ilişkileri pek gündeme almak istemiyoruz. Çünkü biz F-35 üzerinden zaten ödememizi yaptık. Hatta 5 tane F-35 hangara da alınmıştı ama ne yazık ki olay farklı gelişti ve daha sonra ABD, bizim F-16'larımızı da vermeme noktasına dahi gelmişti. Son görüşmede ABD Başkanı Biden '3-4 hafta içerisinde F-16 sorununu çözeceğim' dedi. Bizim için bu noktada önemli olan F-16 konusudur. Bu uçakların ve parçalarının bize gelmesi halinde zaten bizim şu anda teknik kadrolarımız yeterlidir. Bu alanda bütün atölyelerimiz F-16 modernizasyonu konusunda çok çok başarılı. Bu süreci gerek biz, gerek ilgili bakanlarımız ve kurumlarımız yakından takip ediyor ve kısa sürede netice alabilmek için de çalışmalarımızı sürdürüyoruz.
"2025'te inanıyorum ki Sayın Şi Cinping, bize iadeyiziyaretini yapacaktır"
"NATO Zirvesi öncesinde Şanghay İşbirliği Örgütü Devlet Başkanları Zirvesi'ndeydiniz. Türkiye'nin üye olma talebini de ifade ettiniz. Batı basınına baktığımızda NATO üyesi ülkelerin liderleri arasında 'Putin ile görüşebilen tek lider' olarak sizi tanımladılar. Dolayısıyla Türkiye tam bir denge merkezinde görülüyor. Biraz önce de Tahıl Koridoru ile ilgili yeni çalışmaları, Rusya-Ukrayna meselesindeki son durumu ifade ettiniz. Türkiye nasıl bir denge politikası yürütüyor?" sorusuna karşılık Erdoğan, Türkiye'nin gerek Rusya, gerek Çin, hatta Belarus ile kırmadan, dökmeden münasebetlerini devam ettirdiğini söyledi.
Şanghay Zirvesi'nde Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ile çok samimi bir havada görüştüklerini belirten Erdoğan, şöyle devam etti:
Rusya Devlet Başkanı Sayın Putin ile de Belarus Devlet Başkanı Sayın Lukaşenko ile de güzel görüşmelerimiz oldu. Bütün bu temasların bana göre getirisi er veya geç olacak. Bunu göreceğiz. Bu arada bakan arkadaşlarımızın da görüşmeleri gerçekleşti. Partimizin üst düzey yönetimi Çin'deydi. Çin'de iktidar partisiyle üst düzey çok verimli görüşmeler yaptılar. Bu görüşmelerle ilgili arkadaşlarım bana brifing verdiklerinde, kendilerine çok üst düzey muamelesi yapıldığını aktardılar. Bu denli güzel ve başarılı bir ziyareti arkadaşlarımız gerçekleştirdi. Arkasından da biz Sayın Şi Cinping ile Astana'da bir araya geldik. Onunla bu şekilde görüşmelerimizi yaptık. Kendisi bizi yeniden Çin'e davet etti. Ben de kendisini ülkemize davet ettim. 'Önümüzdeki yıl iadeiziyaretimi yapayım.' dedi. Bu şekilde de aramızdaki gerek siyasi, gerek ticari bütün bunları görüşme fırsatını da yakaladık. Şimdi büyük ihtimalle Birleşmiş Milletler Genel Kurulu toplantısından sonra bizim bir Çin ziyaretimiz olabilir. Ama 2025'te de inanıyorum ki Sayın Şi Cinping, bize iadeyiziyaretini yapacaktır.
"Suriye'deki barış en çok bize fayda sağlayacak"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Suriye ile ilişkilerin düzelmesine dair 'Beşşar Esed'e davetimizi yapacağımızı belirtiyoruz.' dediniz. NATO Zirvesi sonrası düzenlediğiniz basın toplantısında da 'Daveti yaptık, cevap bekliyoruz.' şeklinde bir yaklaşımınız oldu. Bu davetin Ankara, İstanbul gibi bir yerde mi, yoksa sınır hattında bir bölgede mi gerçekleşmesi öngörülüyor? Rusya'nın bu yakınlaşmaya nasıl baktığını biliyoruz ama ABD ve İran cephesiyle ilgili bir tavır, bir tepki söz konusu mu?" sorusuna şu yanıtı verdi:
Görevi Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'a verdim. Dışişleri Bakanım da şu anda muhataplarıyla görüşmek suretiyle işin bütün yol haritasını belirleyecekler. Ona göre de inşallah adımı atacağız. Biz Suriye'de adil bir barışın mümkün olduğunu düşünüyoruz. Suriye'nin toprak bütünlüğünün bizim de çıkarımıza olduğunu her fırsatta dile getiriyoruz. Suriye'de inşa edilecek hakkaniyetli bir barış, en çok bize fayda sağlayacak. Bu inşa sürecinin en önemli adımı da Suriye ile yeni bir dönem başlatmaktan geçtiğini söylüyoruz. Şu ana kadar bu süreç olumlu istikamette gelişti. Temenni ediyorum ki yakın bir zamanda somut adımları da atarız.
ABD ve İran'ın da bu müspet gelişmelerden memnuniyet duyması ve çekilen onca acının son bulması için süreci desteklemesi gerekir. Biz komşumuzdaki yangını söndürmek için yıllardır çaba sarf ediyoruz. Suriye'nin bir ve bütün olarak yeni bir gelecek inşa etmesi için oluşacak iklimden kimsenin rahatsızlık duymaması temel beklentimizdir. Bu süreci terör örgütleri zehirlemek için elinden geleni yapacaklardır. Provokasyonlar tertipleyip oyunlar kuracaklardır. Tüm bunların farkındayız ve hazırlıklıyız. Biz Suriye'de barış istiyoruz ve barışın yanında olan herkesi de bu tarihi çağrımıza desteğe bekliyoruz.
"Yeterli değil ama memnuniyet verici"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Irak'ta PKK terör örgütüne yönelik operasyonlarda terör örgütü üyelerinin köyleri, kasabaları, bazı yerleşim yerlerini ateşe vererek güneye çekildiklerine dair haberler geliyor. Kundaklama eylemleri yaptıkları ortaya çıktı. Bu saldırılarda da Bafel Talabani'ye yakın isimlerin de olduğu, onlara ait Peşmergelerden isimlerin de olduğu haberleri çıktı. Bu konuda Erbil yönetimi tarafından açıklamalar da yapıldı. Milli Savunma Bakanlığımızın da son günlerde 'kilit kapanıyor' paylaşımları oldu. Sahadaki son durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusunu cevaplarken, "Irak ziyaretimizden sonra Irak yönetiminde ilk defa PKK ile mücadele konusunda sahada çok somut adımlar atıldığını gördük" dedi.
Irak yönetiminin, PKK'nın faaliyetlerinin Irak'ta yasaklandığına dair açıklamayı Milli Güvenlik Kurulundan geçirdiklerini aktaran Erdoğan, "Şimdi bunun sahadaki yansımalarını görüyoruz. O ziyaretten sonra güvenlik güçlerimiz ile Erbil yönetiminin işbirliği memnuniyet verici. Irak'ta hem Savunma Bakanlığıyla hem de istihbarat örgütleriyle de iyi bir ilişkimiz var" değerlendirmesinde bulundu.
Irak'taki kundaklama ve yangın faaliyetlerinin PKK tarafından yapıldığının Irak İçişleri Bakanlığınca resmi olarak açıklandığını söyleyen Erdoğan, şunları kaydetti:
Bunun üzerine de Erbil yönetimi bunu teyit edici açıklamalar yaptı. Bunlar yakın dönemde PKK ile mücadelede ilk kez ortaya çıkan gelişmeler. Dolayısıyla bu durum bizim açımızdan yeterli değil ama memnuniyet verici. Sonuçta ilerleyen bir süreç var. Irak’ta Süleymaniye yönetimi ile Erbil yönetimi arasındaki gerilim de devam ediyor. Erbil'e gittiğimizde de söyledik, Süleymaniye yönetimi, PKK ile aralarına mesafe koymadıkça bizim Süleymaniye'ye karşı tavrımızda bir değişiklik olmayacak. Hava sahasına yönelik ambargo devam edecek. Biz onlara her vesileyle, 'Süleymaniye tarafında bazı adımları atarsanız pozisyonumuzu değerlendiririz.' dedik. Top şu anda onların sahasında.
"Haklılığımız zaman içerisinde ortaya çıktı"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "ABD ile bir türlü istenilen düzeyde ilişki yürütemiyoruz. Malum ABD'de yaklaşan bir seçim var. Washington PKK, PYD'ye verdiği desteğin kılıfı olarak DEAŞ'la mücadeleyi ortaya koyuyor. Diğer yandan FETÖ'ye de kol kanat geriyorlar. Buna bir bahane bile uydurmuyorlar. ABD, Türkiye'yi kaybetmek pahasına sizce neyin hesabını yapıyor olabilir?" sorusu üzerine, bu konuları NATO Zirvesi'nde Biden ile konuşamadıklarını kaydetti.
"FETÖ'yle şöyle hesap var, böyle hesap var, bu konulara girmedik. Şu anda zaten FETÖ ortada yok. Ne olduğu belli değil." diye konuşan Erdoğan, şöyle devam etti:
Bir de üç buçuk ay sonra ABD'de bir seçim var. Bizim ajandamızda da Birleşmiş Milletler Genel Kurulu var. Genel Kurulda da dünya ne konuşuyor, bunları göreceğiz. Biz de orada mesajlarımızı tekrar vereceğiz. İnşallah bu mesajlarla birlikte Birleşmiş Milletler Genel Kurulundan hayırlı neticeleri elde ederiz diye düşünüyorum. Terör örgütleri ile Türkiye gibi bir müttefiki terazinin iki kefesine koyma düşüncesi bile baştan sakat bir yaklaşımdır. FETÖ, PKK gibi kuklalara desteğin, onları öyle ya da böyle kullanmanın bir bahanesi olamaz. FETÖ de PKK da komşunun tarlasına zarar vermek için ekilen zararlı otlara benzer. Komşunuz onlarla mücadelenin bir yolunu muhakkak bulur, tarlasından o zararlı otları temizler, ama o tohumlar bir şekilde sizin arazinize de sıçrar ve emin olun size de zarar verir. Yıllardır terörün bumerang özelliğini vurguluyorum. Çeşitli vesilelerle haklılığımız zaman içerisinde ortaya çıktı.
"Filistin'i tanıma kararı dünya barışına, huzura katkı sağlar"
Erdoğan, "Siz ABD Başkanı Biden'ın kendisine yönelik 'çekil' baskısına karşı direneceğini düşünüyor musunuz? Bugün basın toplantısında cevap verdiniz ama Donald Trump'ı mı, Joe Biden'ı mı istersiniz?" sorusuna karşılık, "Ortada bir gerçek var, o da şu; her şeyden önce Biden zaten 'çekilmiyorum' dedi" ifadesini kullandı.
ABD medyasının şu anda kimi nereye getireceğini bile açıklamaya başladığını belirten Erdoğan, "Her iki isim de ABD halkından ikinci dönem için destek talep ediyor. Amerikan halkı iki ismin de başkanlık dönemlerinde yaptıkları ya da yapamadıkları işleri tartıp bir karar verecek. Bu kararı bekleyip göreceğiz" diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Fransa'da Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un kararıyla gidilen erken genel seçimlerde, sandıktan birinci çıkan solcu Yeni Halk Cephesi ittifakının başlıca seçim vaatleri arasında Filistin devletinin tanınması yer alıyor. Eğer başarılı olurlar ise Filistin'e yönelik tutumları diğer Avrupa ülkeleri için de örnek teşkil eder mi? Bu konuda yorumunuz nedir?" sorusuna şu yanıtı verdi:
Cumhurbaşkanı olarak şu anda kim hükümeti kiminle kuracak, bunun kararını Fransa Cumhurbaşkanı Macron verecek. Şu anda koalisyon güçleri hangileriyse bunların hepsi de parlamentoda gereken çalışmaları yapacaklar ve bu konuda da nihai söz Macron'a ait. Diğer yandan tarihin doğru tarafında durmak isteyenlerin yapması gereken Filistin'i devlet olarak tanımaktır. Hakkaniyetli, adaletli yaklaşım bunu gerektirir. Avrupa'da zaten Filistin'in haklılığının ve Filistin devletinin tanınması sürecinin fitili ateşlenmiştir. En son İspanya'nın, Norveç'in, İrlanda'nın, Slovenya'nın aldıkları isabetli kararlar o kapıyı aralamıştır. Fransa'nın böylesi bir karar alması bizi memnun eder. Filistin'i tanıma kararı dünya barışına, huzura katkı sağlar. Bugün itibarıyla Filistin'i devlet olarak tanımayan bütün ülkeler, vakit geçirmeden bu doğru kararı almalıdır. Hem bölgesel hem küresel barışın yolu, 1967 sınırlarında iki devletli çözümden geçmektedir.
"Paşinyan'a her şeyi söyledik"
Erdoğan, "İran'da Cumhurbaşkanı değişti, Ermenistan'da Paşinyan barıştan yana cümleler kuruyor. Türkiye-Azerbaycan perspektifi Kafkaslarda barışı getirmek üzerine… Bu bağlamda Ermenistan-Azerbaycan barış anlaşması ve İran'ın Zengezur Koridoru'na bakışı konusunda neler söylersiniz? Ermenistan ile Azerbaycan barış anlaşması imzaladığı zaman o bölge tamamen barış iklimi olacak ve belki Ermenistan-Türkiye sınırının açılabileceğini işaret etmiştiniz. Bu da düşünülebilir mi?" sorusuna, "Niye düşünülmesin. Yani biz bu konuda zaten Paşinyan'a her şeyi söyledik" karşılığını verdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:
Artık bütün yelkenleri barışa açmamız lazım. Azerbaycan ile Ermenistan arasında kalıcı barış yakında sağlanır diye umut ediyoruz. Bu barışı Türkiye olarak yürekten destekliyoruz. Zengezur Koridoru'nun açılması da bu barış anlaşmasını taçlandıracak ve tamamlayacak adımdır. Azerbaycan'ın da Ermenistan'ın da Türkiye'nin de bölgedeki diğer ülkelerin de refah ve huzuruna bu adımlar olumlu katkı sağlar. Bu kadar olumlu yönü bulunan kararların geciktirilmeden alınması ve gereğinin yapılmasını arzu ederiz. Bölgeden olumlu sinyaller geliyor, bunların müjdeli haberlere dönüşmesini temenni ediyoruz. Diğer ülkelerin de barış sürecine katkı sağlamak noktasında benzer bir yaklaşım ortaya koymaları kalıcı barışın bir an önce tesisi için önemlidir.
"Herkesin çıkarına olacak stratejik koridor"
İran Cumhurbaşkanıyla görüşmede Zengezur Koridoru'nun konuşulmadığını bildiren Erdoğan, "Biz sadece bu seçimi nasıl kazandığı konusunda değerlendirmeler yaptık" dedi.
Erdoğan, Türkiye-İran münasebetlerini çok daha farklı bir noktaya taşımak istediklerini belirterek, "Zengezur Koridoru özellikle Azerbaycan, Ermenistan ve İran herkesin çıkarına olacak stratejik koridordur ve bu koridor devreye girdiği anda İran da rahatlayacak, Azerbaycan da rahatlayacak. Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev için o koridor çok önemli. İnşallah oradaki raylı sistem devreye girdiği anda burada Azerbaycan çok çok rahatlayacak" değerlendirmesinde bulundu.
"3. Dünya Savaşı riski hiç olmadığı kadar sık belirtilmeye başlandı. Siz son 2 büyük uluslararası zirveye katıldınız. Şanghay Zirvesi, sonrasında NATO Zirvesi. Bu iki zirvenin sonunda bu riskin yüksek olduğunu görüyor musunuz? Böyle bir kaygınız var mı? Eğer varsa bunu engellemek için hangi somut adımlar atılması gerekir?" sorusuna Erdoğan, "Doğrusu ben görmüyorum, görmek de istemiyorum" karşılığını verdi.
"Dünyayı bundan önce savaşa sürükleyen gerekçeleri ve alınmayan önlemleri düşündüğümüzde bugün o hatalara düşmemeye özen göstermenin gerektiği ortadadır. Savaştan çok barışı söylemeli, barışı konuşmalıyız. Attığımız her adımı gerilim değil, barış için atmalı, planlarımızı barışı sağlamak ve kalıcı hale getirmek üzere yapmalıyız." diyen Erdoğan, bütün ülkelerin gerilimi değil, barış ve huzur iklimini inşa edecek çabaları hayata geçirmesi gerektiğini söyledi.
Independent Türkçe