Suriye'de go tahtasına baktığımızda birçok yerel, bölgesel ve küresel aktör görüyoruz.
Hepsi Suriye sahasında farklı aktörlerle iş birliği ve çatışma halinde.
Suriye'de Baas rejimi ve Esad hükümetinin yıkılmasıyla birçok analiz yapıldı.
Bu analizler genelde siyah ve beyaz olarak tanımlandı.
Yani sadece "kazanan" ve "kaybedenler" diye ikiye bölündü.
Kazananlar için HTŞ, İsrail, Suriye Milli Ordusu (SMO), YPG/PYD, DEAŞ, ABD, Türkiye gibi aktörler sayılırken; kaybedenler için Esad, rejim güçleri, direniş ekseni, İranlı milisler, Hizbullah, Hamas, İran, Rusya, Çin sayıldı.
Oysa hikâyenin bu kadar net olmadığı ortada.
Çünkü belirsizlikler ve savaşlar çağında herkesin herkesle iş birliği ve herkesin herkes ile çatışma içinde olduğu bir dönemde çizgiler bu kadar keskin değil.
21'inci yüzyılda artık kazanan her şeyi alır algısı ve olgusu geride kaldı.
Küresel arenadaki rekabeti tanımlarken kullandığımız satranç oyunu metaforu artık yetersiz kalıyor.
Çünkü kazananın her şeyi almadığı gibi, kaybeden içinde her şeyi kaybettiği bir zamanda değiliz.
Günümüzde gri alanlar arttı ve yoğunlaştı. Bir gün önce terör örgütü olan yapılar bir gün sonra devletlerin meşru gördüğü yapılara dönüştü.
Ya da tam tersi meşru görülen hükümetler yerine kısa sürede meşru olmayan devlet dışı örgütlere bıraktı.
Dahası bir saha da iş birliği yapan aktörler diğer bir saha da çatışma içinde oldular.
İşte Suriye coğrafyası bu mücadelenin en çetin sahalarından biriydi.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Suriye'de bugün kazananlar cephesinde tam bir iş birliği ya da ortak hareket etme durumu yok.
Birbiriyle siyasi ve askeri çatışma içinde olan aktörler var.
Diğer tarafta kaybedenlere baktığımızda ise, onlar arasında da yüzde 100 bir uyum olmadığını farklı ajandalara ve gündemlere sahip olduklarını görüyoruz.
HTŞ gibi daha önce sadece terörist ve ortak görülmeyen aktörler bile bugün daha değerli bir aktör ve daha önemli bir konuma geldi.
Bunun tam tersi Esad hükümeti gibi Suriye'nin geleceğini elinde tuttuğunu sanan bir aktör ise önemsiz ve değersiz bir aktöre dönüştü.
Yani Suriye sahasında zayıf gözüken aktörler güçlü pozisyona gelirken güçlü gözüken aktörler güçsüz bir pozisyona düştü.
Bu da bize şunu kanıtlıyor ki "piyon sadece piyondur" mantığı geçersiz.
Çünkü go oyununda taşlar önemli veya önemsiz konuma gelebilir.
Bu yüzden her aktör daha zayıf konumdan daha yüksek bir seviyeye ulaşabilir.
Go oyununda taşlar arasında bir hiyerarşi yok.
Oysa satranç taşları arasında mutlak bir hiyerarşik yapı vardır.
Fil piyondan, kale filden üstündür. Bu yüzden oyunda güçlü ve zayıf taşlar yer alır.
Ancak şah için diğer taşlarda her zaman feda edilebilir.
Çünkü diğer taşların varlığı şahın yanında önemsizdir.
Lakin go oynunda hiç kimse hiç kimse için feda edilmez.
Yani değersiz taş yoktur sadece önemli ya da önemsiz konum vardır.
Bu yüzden go oyunu, satranç oyununun zıttıdır.
Ayrıca go oyununda önemli konuma ulaşan oyuncu için gücü tek bir amaca değil, birkaç amaca yönelik verimli kullanabilme ana stratejidir.
Oyuncu bir yandan kendi alanlarını genişletmeye diğer yandan rakibin alanlarını bozmaya çalışır.
Bir zamanlar Türkiye'nin tamamen kaybettiğini Esad'ın tamamen kazandığını iddia etmenin bugün ne kadar hatalı olduğunu görüyoruz.
Çünkü go oyunu mantığı büyük resmi görmeye odaklıdır. Yani oyunu kaybeden tamamen yok olmadı.
Suriye'de tüm muhalifler 2020'de geri çekilme yaşadı.
Rusya ve İran desteğini alan Esad hükümeti rakiplerini yok edememişti sadece onlar karşısında avantajlı bir konuma geçmişti.
İşte bu durumda tam da go oyununun ana mantığıydı.
Bugün Baas rejimi ve Esad hükümeti çökmesine rağmen, Rus üsleri ve Amerikan üsleri hâlâ Suriye'de duruyor.
İran milisleri ve rejim güçlerinin yeraltına çekildiğini görüyoruz.
ABD'nin savaş açtığı DEAŞ'ın yeniden hareketlendiğine dair haberler alıyoruz.
Şam, geçmişte El Kaide bağlantılı olan HTŞ'nin eline geçti.
Batılıların destek verdiği PYD/YPG güçleri ise Türkiye'nin desteklediği SMO tarafından Tel Rıfat ve Münbiç'ten temizlendi.
İsrail ise 50 yıl sonra Suriye topraklarına girerek Golan Tepelerini tamamen ele geçirmekle kalmadı bazı Suriye köylerini de işgal etti.
Daha kötüsü Suriye donanmasını tamamen yok eden İsrail güçleri, Suriye ordusuna ait tüm askeri havaalanlarını, silah fabrikalarını, silah depolarını, istihbarat merkezlerini ve yer altı sığınaklarını yok etti.
İsrail, Suriye'de 500'den fazla stratejik hedefi vurdu.
Bu saldırılarda yüzlerce Suriyeli de İsrail tarafından katledildi.
Suriye'nin bir kara, hava ve deniz ordusu oluşturması için en az 20 yıla ihtiyaç var.
Anlatmak istediğim Suriye sahası gördüğünüz gibi ne tek başına saldırı ne tek başına savunma ne de tek bir hedefe saplanmak üzerine kuruluydu.
Şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki, Suriye'de yerel, bölgesel ve küresel aktörlerden birinin tüm Suriye'yi kontrol etmesi geçmişte olduğu gibi şu anda oldukça zor gözüküyor.
Go oyununda her şeye sahip olmaya çalışan oyuncuyu düzen cezalandırır.
Bu yüzden küresel go tahtasında bütün alanları ele geçirmek imkânsızdır.
Go tahtası tek bir çarpışmadan ziyade iç içe geçmiş çarpışmaların sahasıdır.
Oyunda kaybeden tamamen yok olmadı.
Kazanan ise her şeyi değil ama diğer oyunculardan daha çok şeye sahip.
Devletler ve devlet dışı yapılanmalar arasındaki küresel mücadelede bugün go oyununun mantığına büründü.
Küresel, bölgesel ve yerel aktörler ile oyun sahaları çoğalmış, savaşlar şekil değiştirmiş bir durumda.
Bugün Suriye'de yeni kurulan Suriye hükümeti, İdlib'teki HTŞ emirliği, Türkiye destekli SMO, ABD ve Batı destekli YPG/PYD, DEAŞ/IŞİD bölgesi, yine ABD destekli Özgür Suriye Ordusu ve İsrail'in işgal ettiği topraklar ile sahada çok cepheli, çok aktörlü bir durum var.
Bunlara bir de Amerikan üslerini, Rus üslerini, Türk üslerini hatta İsrail üslerini eklemek gerekiyor.
Yine Suriye dışında milyonlarca Suriyeli mülteci bulunuyor.
Ayrıca Suriye'de Araplar, Türkmenler, Kürtler, Dürziler, Hristiyanlar, Şiiler, Sünniler ve Nusayriler var.
Bölgenin Arap oyuncuları Mısır, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Katar'ı da unutmamak gerekiyor.
Zaten Suriye'nin yeni hükümeti ilk resmi ziyaretini Suudi Arabistan'a yaptı.
Bunlar Suriye'deki yeni paradigmayı yorumlamada tüm tarafların dikkate almak zorunda kalacağı gerçekler.
Bu gerçekler ile birlikte Türkiye'nin Dışişleri Bakanı ve İstihbarat Başkanı'nın Suriye ziyareti birçok aktöre çok farklı mesaj verdi.
En büyük mesaj ise Türkiye'nin, Suriye'deki pozisyonu ile olayları şekillendirme gücünü sergilerken uluslararası etkisini de ortaya koydu.
Türkiye'nin bu saatten sonra Suriye'de 3 hedefi var:
Bunların ilki, sınırlarının ve sınırlarının ötesinin terörden temizlenmesi.
İkincisi, Suriye'de istikrarın, barışın ve güvenliğin sağlanması.
Üçüncüsü ise, Suriyeli mültecilerin Suriye'ye geri dönmesi.
Şunu gözden kaçırmamamız gerekiyor ki Suriye'de Türkiye'siz barış ve istikrar sağlanamaz.
Suriye'nin bütünlüğü ve güvenliği demek Türkiye'nin ve bölgenin bütünlüğü ile istikrarı demektir.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish