"Süper Salı"nın sonuçları ABD başkanlık seçim kampanyasında yeni bir şey sundu mu?
Yorumcuların ve analistlerin takip etmekten keyif aldığı ayrıntılar açısından, çoğu tahmin edilen ama en azından kayda değer gerçekler vardı.
Ancak siyasi sahnesi bir süredir "belirginleşen" bir mücadele ciddi ve derinlemesine okunduğunda işler farklılaşıyor.
5 Mart'a denk gelen "Süper Salı" gününde, Pasifik Okyanusu'ndaki yaklaşık 45 bin kişinin yaşadığı "özerk bölge" olan Amerikan Samoa takımadalarının yanı sıra 15 eyalette ön seçim ve aday belirleme mitingleri düzenlendi.
Iowa'da Demokratlar için posta yoluyla oy kullanma yolu kapalı tutuldu.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
"Süper Salı" ile ilgili ayrıntılar arasında, örneğin Demokrat Başkan Joe Biden ve Cumhuriyetçi rakibi eski Başkan Donald Trump'ın, partilerinin adaylarını duyuracakları kongrelerinden önce, Demokrat ve Cumhuriyetçi partilerin delegelerinin hangi adaya gideceğini belirlemesi beklenen ön seçimleri ve aday belirleme mitinglerini açık ara kazanmaları da vardı.
Kongrelerinde iki partiden her biri, önümüzdeki kasım ayının başında yapılması beklenen başkanlık seçimi için adayını resmi olarak açıklayacaklar, dolayısıyla "Süper Salı" seçimlerini kazanmaları bugün partileri içinde Biden veya Trump'ın bariz bir alternatifinin olmadığı anlamına geliyor!
Biden partisi içinde ciddi adayların gerçek rekabetiyle karşılaşmadı.
Gerçekten de Amerikan Samoası'ndaki seçmenler bilinmeyen bir adaya sürpriz, değersiz bir zafer kazandırsa da Biden tüm eyaletlerde kesin bir zafer elde etti.
Aynı şekilde Trump, rakibi Nikki Haley'e oy veren küçük Vermont eyaleti dışındaki tüm eyaletlerde zaferini deklare ederek büyük bir başarı elde etti.
Böylece Biden, Demokratların adayı olma şansını perçinledi, ancak Michigan ve Minnesota gibi seçim açısından kritik eyaletlerde oylarını "kararsız" seçeneğinden yana kullanan protestocu tutumların devam etmesi bazı endişeler yarattı.
Bu tutumlarının nedeni, bilindiği gibi, Müslüman, Arap ve solcu Demokratların önemli bir yüzdesinin, Biden yönetiminin Gazze halkını yerinden etme savaşına mutlak desteğinden ve Gazze Şeridi'nde ateşkesi reddetmesinden duyduğu hoşnutsuzluk.
Cumhuriyetçilere gelince, eski Güney Carolina valisi ve eski ABD BM daimi temsilcisi Haley, Trump'ın Cumhuriyetçi kampta ön seçimleri oybirliği ile kazanmasını engellese de, meydan okuyan duruşu zayıf ve geç kalmıştı, bu nedenle ön seçim savaşının tozu dumanı yatıştıktan sonra birçok kişinin beklediği gibi yarıştan çekilmek zorunda kaldı.
İki parti kongresine gönderilen delegelerin sayısı konusunda Biden, bahsetmeye değer herhangi bir zorlukla karşılaşmıyor.
Trump'ın elde ettiği çoğunluğa gelince, bu çoğunluk ezici ve pratikte onu aday olarak kabul ettirmek için yeterli görünüyor.
"Süper Salı" seçimlerinde eski başkan tahmini olarak 893 delege topladı; bu, partisinin resmi adayı olmak için gereken ve toplamda 1.215 olan delege sayısının yüzde 92'sini kazandığı anlamına geliyor.
Buna karşılık yarıştan çekilene kadar Haley'in kazandığı delegelerin toplam sayısı sadece 66'ydı.
Bu gerçeğe rağmen analistler iki adamın yolunda bazı "engeller" olduğunu düşünüyorlar.
Burada engeller ile kastedilen, Biden açısından sağlık ve akli denge sorunları ya da 4 ceza davasıyla karşı karşıya olan Trump için hukuki sorunlar gibi başka riskler bir yana, görünen ve görünmeyen siyasi engellerdir.
Demokratların kampanyasına zarar verebilecek engellerden biri, Biden'ın kazanma şansını tehlikeye atabilecek "kararsız" oyların yüzdesidir.
Bazı eyaletlerde yüzde 12'ye yaklaşan bu oy yüzdesini kaybetmek, yakın seçimler sonrasında Kasım ayına kadar devam ederse son derece tehlikeli olabilir.
Kararsız oylar özellikle Arap ve Müslüman azınlıklar ile hoşnutsuz radikal grupları içeren kritik eyaletlerde yoğunlaşıyorlar.
Burada gözlemciler, Biden'ın hâlâ kendini kurtarabileceğini söyleyebilir; ancak bunun için Filistin meselesine yaklaşımında -görüntüsel de olsa- düzeltmeler yapması ve Trump'ın İsrail'i ve Filistinlilere karşı savaşını daha güçlü bir şekilde destekleyen pozisyonlarından yararlanması gerekiyor.
Ayrıca hoşnutsuzların coşkusunun önümüzdeki aylarda dineceğine dair de bahse giriliyor.
Buna ilaveten, Biden'ın danışman ekibinin kanaatlerinin temelinde, Trump'ın Ortadoğu ve özellikle de Filistin meselesine karşı politikalarının "kararsız" seçmenlere hedeflerine ulaşacak kabul edilebilir bir alternatif vaat etmediği düşüncesi de yer alıyor.
Ayrıca mevcut başkan olarak Biden, ilgili Arap ülkelerine yönelik manevralarda bulunma konusunda hâlâ daha büyük bir marja sahip.
Bu marj, manevralar, tavizler ve üzerinde çalışılan anlaşmaların sonuçlandırılması yoluyla mevcut hoşnutsuzluğu "hafifletebilir".
Karşı Cumhuriyetçi tarafta ise Donald Trump farklı duygularla, hesaplarla ve düşüncelerle karşı karşıya.
Trump'ın avantajı şüphesiz ki kitlesini iyi tanıması ve popülist hedef almalarını ve meydan okumalarını ne kadar abartırsa, saldırgan söylemlerini ve pozisyonlarını ne kadar tırmandırırsa engellere rağmen onunla sonuna kadar yürümeye hazır olan fanatik bir kamuoyunda kazanımlarının o kadar artacağından artık emin.
Trump'ın gücünün burada yattığına inanıyorum. Demokrasi, yargı düzeni, anayasal ilkeler, geniş ulusal anlayış gibi konular onun için hiçbir şey ifade etmiyor.
Bunlar, kendisini hesap verme ve şüphelerin üstünde gören, dahası hatalı olmayı ve kaybetmeyi kabul etmeyen, dikbaşlı, narsist kişiliğinin ilgi alanlarının en alt sıralarında yer alıyor.
Ancak öte yandan Nikki Haley'nin kendisine yönelik itirazları temsil eden -ki gerçekten de öyle- kampanyası birçok Cumhuriyetçi çevrede Trump'ın bazı güçlü yönlerinin aynı zamanda zayıf yönleri olduğunu kanıtladı.
Eski başkanın belirli kesimler ve gruplar (düşük eğitimli, aşırı dindar Hıristiyanlar, göçmen karşıtları ve kırsal kesimdeki beyazlar) arasında sahip olduğu neredeyse çılgınca sadakate rağmen, kendisine destek oranı diğer kesimler (eğitimli insanlar, şehirlerin banliyölerinde yaşayanlar ve genç seçmenler) arasında önemli ölçüde düşüyor.
Bu özellikle büyük Virginia ve Kuzey Carolina eyaletlerinde belirgin bir şekilde görüldü.
Onun için daha da kötüsü, Haley'nin iki eyaletteki seçmenlerinin yüzde 30 ila 40'nın onun suçlu bulunması halinde başkanlık için uygun olmayacağını düşünmeleri.
Öyle ki sadece Kuzey Carolina'da yüzde 21'i, kim olursa olsun Trump dışında herhangi bir Cumhuriyetçi adaya oy vereceklerini söylediler.
Sonuç olarak, kahramanlarının kim olacağına dair şüphelerin azaldığı ama "sonucu" henüz yazılmamış tekrarlanan bir "senaryo" ile karşı karşıyayız!
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.