Dubai'deki Dünya Hükümetler Zirvesi, haber ajanslarının dünya çapındaki haberler kapsamında yayımladığı tuhaf bir habere denk geldi.
Haber, İngiliz polisinin başkent Londra'nın güneyindeki HMP Wandsworth Cezaevi'ne uyuşturucu kaçırmaya çalışırken tespit ettiği bir drone hakkındaydı.
Detaylara göre, polis köpeklerinin dikkatini çekmesi üzerine cezaevi yönetimi uçağı fark etmiş.
Bunun üzerine uçak kaçmaya çalışmış fakat cezaevini çevreleyen ağaçlardan birine takılarak asılı kalmış!
Yine haberin detaylarında, İngiliz yetkililerin Adalet Bakanlığı kararıyla tüm cezaevlerine yakın bölgeleri uçuşa yasak bölge olarak kabul ettikleri ve rakamların, cezaevlerinin çevresinde görülen veya ele geçirilen drone sayısının 2019'dan 2021'e kadar iki katına çıktığını gösterdiği ifade ediliyor.
Detaylarıyla bu haber zirvenin düzenlenmesi ile aynı zamana denk geldi. Bunun üzerine neredeyse 10 yıl önce Dünya Hükümetler Zirvesi'nin ilk oturumlarına katılanlar ile birlikte, bu tip uçaklar ile ilgili medyada ilk dönemde konuşulanları dinlediğimi hatırladım.
O zaman bu uçakların uyuşturucu kaçakçılığı, ülkelere saldırmak ya da dünyanın çeşitli bölgelerini korkutmak için değil, insanlara hizmet etmek ve işlerini görmek için kullanabileceğinden bahsediliyordu.
Bu uçaklara bazen "drone", bazen "uzaktan kumandalı" uçak, bazense "insansız hava araçları" deniliyor.
Her üç durumda da bunlar uzaktan kontrol edilen araçlar.
Ancak günümüzdeki kullanımlarına ilişkin gözlemlenen husus, dünyanın çeşitli yerlerinde barışçıl amaçlarla kullanım amacının her geçen gün bu yoldan saptığıdır.
İngiliz cezaevi ile ilgili habere benzer haberler dışında kendisinden neredeyse bahsedilmez oldu!
Neredeyse 10 yıl önceki zirvenin oturumlarından birinde katılımcıların önünde Dubai semalarına yükselen, ardından bir evin bahçesine inen bir drone prototipi gördüğümü hatırlıyorum.
Ev sahibi drona yaklaşıyor ve içinden bir devlet kurumundan kendisine gönderilen bir mesajı alıyordu.
Bu gösterinin amacı, dronların başkentlerde ve büyük şehirlerde süreyi ve mesafeleri kısaltabileceğini, trafiğe takılmadan hedefine ulaşabileceğini, birçok insan için günlük görevleri kısa sürede tamamlamada bir cankurtaran olabileceğini göstermekti.
Zirve, Hükümetler Zirvesi olarak halka en iyi kamu hizmetini sunma düşüncesine dayandığı ve her ülkede hükümetlerin misyonu bu olduğu için, dronları, dünyanın her yerinde birçok hükümete yardımcı olacak bir fikir olarak izleyicilerine sunuyordu.
Keza zirve, dronların, hükümetlerin vatandaşlarına daha iyi kamu hizmeti sağlama becerisini, şu veya bu ülkedeki bir hükümet tarafından ortaya atılan bir slogan olmaktan çıkarıp, yaşayan bir gerçek haline getirebilecekleri düşüncesini vermek istiyordu.
Ancak daha sonra ve birkaç yıl içinde olup bitenler tamamen farklı bir seyir izledi ve ayrı bir yol takip etti.
Bu tip uçaklar ile ilgili sadece kötü eylemler, ülkelerin sınırlarını ihlal etme, egemenliklerine saldırma ya da birçok ülkenin semalarında izinsiz, ruhsatsız ve bilgi vermeden uçma haberleri dışında haber duymaz olduk.
Özellikle Ortadoğu'da bazı ülkeler İHA (insansız hava aracı) üretimiyle ünlendiler ve kendi bölgesel çevrelerinde de bu ürünlerle tanındılar.
Bu ülkeler artık bu uçaklarını açıkça ihraç eder ve çevrelerindeki ülkelere satar hale geldiler.
İHA'ların, insanlara sundukları kamu hizmetlerine dair haberlerden ziyade, savaş, ölüm ve yıkımlarda kullanıldığına dair haberler yaygınlaştı.
Mesela İran'ın Muhacir 6 İHA'sını ürettiğini ve daha sonra bölgedeki ülkelerin kullanımına sunduğu duyduk.
Sudan bu uçakları satın alan son ülke oldu ve Hartum'un bunu ülkenin ordusuyla savaşan Hızlı Destek Kuvvetleri'ne karşı savaşında kullanacağı söylendi.
Rusya-Ukrayna savaşının bir aşamasında Rus ordusu doğu Ukrayna'da ciddi sızma operasyonları gerçekleştirmişti.
Açıklamalara göre Ruslar bu operasyonları İran'dan bu tip uçakları temin ettikten sonra gerçekleştirebilmiş ve Ukrayna ordusuna karşı zaferler elde etmeyi başarmışlardı.
Batı, İranlıları Ruslara İHA temin etmenin sonuçları konusunda uyarmıştı ve hâlâ da uyarıyor.
İranlılar bölgede İHA üretiminde yalnız değiller, "Bayraktar"ı üreten ve yine etraflarındaki bölge ülkelerine satan Türklerle rekabet halindeler.
Fayiz es-Serrac hükümeti, Mareşal Halife Hafter'in güçlerinin başkent Trablus'a yönelik saldırısını püskürtmeyi başardığında, Türk İHA'ları, Mareşal'in güçlerinin ilerleyişini durdurmakta Serrac hükümetinin bir aracı olmuşlardı.
İHA'ların gözetleme, keşif ve saldırı düzeyindeki yeteneklerine ilişkin birçok söylenti ve bu seviyelerin her birinde dahil olduğu birçok hadise göz önüne alındığında, sadece adını duymak bile korkutucu hale geldi.
İki taraf arasındaki her çatışmada, hepimizin bildiği Yunan Truva atı gibi, içeri sızma ve zafere ulaşmanın simgesine dönüştü.
Dubai'deki Hükümetler Zirvesi'nde tanıtılan İHA şüphesiz hâlâ insanların işlerini kolaylaştırma yolunda ilerliyor.
Ama kötülüğün sesi her zaman daha yüksek çıktığı için, meşhur olan ve yaygınlaşan İHA türü, insanların işlerini, çıkarlarını tehdit eden ve onlara engel olan tür oldu.
Buna karşılık diğer İHA'nın görevini çekingen bir şekilde yerine getirmesiyse, insanlar için talihsiz bir durum olsa gerek.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Independent Türkçe için çeviren: Beyan İshakoğlu