Washington ve Tahran arasındaki fark

Nükleer bombaya ulaşmak, bölgede aradığı nüfuzu elde etmek için mezhepçiliği körüklemek ve bölgede yayılma yönünde spesifik bir stratejisi olan İran'ın karşısında ABD'nin net bir stratejisi yok

Fotoğraf: Reuters

3 ABD askerinin Ürdün sınırında İran destekli milislere bağlı bir insansız hava aracı (İHA) ile öldürülmesinin ardından, şu anda tüm konuşmalar, İran'a karşı beklenen ABD tepkisinin ne olacağına odaklanmış durumda.

Bu, tesirli bir yanıt mı olacak, yoksa sadece yüzeysel bir yanıt olarak mı kalacak?

Cumhuriyetçiler sert bir misilleme isterken İran içinde de gelecek olası saldırılara sert yanıt verme çağrıları yükseliyor.

Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi Sözcüsü John Kirby, "yeni bir savaş istemediklerini" ve Washington'un "gerilimi tırmandırma peşinde olmadığını" söylerken ülkesinin cevap verme hakkını saklı tuttuğunu da vurguladı.

Medyada, cevabın gecikmeyeceği yönünde beklentiler var.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Peki, bu nasıl değerlendirilebilir?

Cevap basit: ABD'nin İran'a karşı net bir stratejisi, hatta bir planı yok.

Washington, sadece açıklamalar veya müzakerelerde değil, aynı zamanda daha önemli ve tehlikeli konularda da Tahran'a karşı hoşgörülü davrandı.

Örneğin, Saddam Hüseyin rejiminin devrilmesinden ve ABD'nin Irak'ı işgal etmesinden bu yana Washington Tahran'a karşı hoşgörülü davrandı ve inanması zor derecede saçma ve boş gerekçelerle birbiri ardına tavizler verdi.

Bunun en basit örneği, İyad Allavi'nin değil de Nuri el-Maliki'nin iktidara gelmesi yönündeki baskıdır.

O dönemde Allavi, Maliki'ye karşı bir oy farkla kazanmış ve ardından Obama, başbakanlık krizini çözmek için yardımcısı Joe Biden'ı (şu anki ABD başkanı) göndermişti.

Bu ziyaretin sonucunda İran'ın baskısı altında Allavi ekarte edilmiş ve Maliki başa gelmişti. Hikâyenin geri kalanı malum.

Washington, Obama döneminden beri İran'a karşı istihbarat faaliyetlerini azalttı, hatta Tahran hedef alınır korkusuyla İsrail ile istihbarat iş birliğini de azalttı.

Bu bir sır değil, bilakis yıllardır ABD gazetelerinde yazılıyor.

ABD İran'a karşı net bir duruş sergilemedi, ta ki eski ABD Başkanı Donald Trump, Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani'nin tasfiyesi emrini verene dek.

Şüphesiz bu tarihi bir karardı. Ancak, Süleymani'nin saf dışı bırakılması İran'ı hala etkilese de stratejik sonuçlar elde edilmedi.
 


Bugün Washington Kızıldeniz'i korumak için daha önce Biden yönetiminin terör örgütleri listesinden çıkardığı Husileri hedef alıyor.

Aynı zamanda da Irak'taki En-Nuceba milislerini hedef alıyor ve Lübnan-İsrail sınırında Hizbullah'ı caydırmak için savaş gemilerini gönderiyor.

Bunların hepsi İran destekli milislere karşı yapılıyor.

Bütün bunlara rağmen ABD'nin İran'a karşı bir stratejisi, hatta acil bir planı bile yok.

Biden yönetimi, geçen günlerde Pakistan'ın 24 saat içerisinde İran saldırısına yanıt verdiğinde yaptığı gibi, İran topraklarını doğrudan hedef almaya gerek bile kalmadan can yakıcı çok şey yapabilir.

Washington'un ses getirecek bir sürü seçeneği var. Örneğin, İran'ın Irak ile Suriye arasındaki tedarik hatlarını kesebilir.

Bu, Suriye'deki İranlı milislerin ve hatta Hizbullah'ın can damarının kesilmesi ve bölgedeki oyunun kurallarının değişmesi anlamına gelir.

İran'ın bölgede yayılma şeklini takip eden herkes, onun can damarının Suriye topraklarından geçtiğini iyi bilir. Bu konuda pek çok örnek var ancak şöyle özetleyebiliriz:

Tahran'ın nüfuz alanı olduğuna inandığı her şey, Washington'un Tahran'ın pençlerini kesmek için oynayabileceği bir karttır. Bunlardan en önemlisi ve ilki de Suriye'dir.

Ancak nükleer bombaya ulaşmak, bölgede aradığı nüfuzu elde etmek için mezhepçiliği körüklemek ve bölgede yayılma yönünde spesifik bir stratejisi olan İran'ın karşısında ABD'nin -bininci kez- net bir stratejisi yok.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

Şarku'l Avsat

     

DAHA FAZLA HABER OKU