Kıbrıs'ta geçmişten beri 2 toplumun yaşadığına dair ön koşulsuz kabule rağmen, Osmanlı Devleti'nden beri Türkler ve Rumlar ile yaşayan fakat sayıları yüzde ile bile ifade edilemeyecek kadar az olan Maruni ve Ermeniler de adanın kadim halkların sayılıyor.
Kıbrıs Osmanlı idaresinin ardından yine aynı toplum yapısıyla İngiliz sömürge yönetimine girdiği 1878'den sonra II. Dünya Savaşı ardından adaya gelen az sayıdaki İngiliz ve onların getirdiği Yahudiler ile tanıştı.
İngilizlerin Mağusa kentinde yerleştirdikleri Yahudilerin daha sonra Filistin'e gitmesiyle birlikte Kıbrıs yine çoğunluğu Türkler ve Rumların yaşadığı fakat İngiliz, Maruni ve Ermenilerin de az sayıda bulunduğu ada olarak 1960'lara kadar devam etti.
İngiliz sömürge idaresinin egemen üsler alarak sona ermesi ve 1960'da 2 büyük toplumlu tek devletli yapıya dönüşen "Kıbrıs Cumhuriyeti" 1963'te Rumların silah zoruyla Türkleri devletten atmasıyla de facto olarak 2 ayrı bölgeli geldi.
Kıbrıs'ta iki toplumlu tek devletli yapı için Birleşmiş Milletler öncülüğünde 50 yıldan beri müzakereler veya girişimler devam ederken, bugünlerde adanın yeni sakinleri Ruslar, Yahudiler, Ukraynalılar, İranlılar, Pakistan ve Bangladeşliler ile Afrikalılar tartışılıyor.
Kıbrıs'a gelen yabancılar üzerindeki tartışma, yaklaşık 1,3 milyon nüfusu olan adada yabancıların mülkiyet satın alarak 2 uluslu yapıyı, kalıcı olarak çok uluslu hale getirmesi üzerinden yürüyor.
Güney Kıbrıs'taki gelişmeler
Türkiye'nin yaptığı 1974'deki Barış Harekatı'nın ardından 1983'te kurulan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ne o dönemde Türkiye'den "tarımsal iş gücü" olarak getirilen göçmen Türkleri eleştiren Güney Kıbrıslı Rumlar, 1990'lı yılların sonundan itibaren bölgeye yerleşen Rus nüfusunun bugün artık ülkelerinin yüzde 15'ni oluşturacağını ve ülkelerinde yaşayan yabancıların oranın yüzde 20'ye ulaşabileceğini o dönemde tahmin bile edemezlerdi.
Rusların Güney Kıbrıs'a yerleşmeleri sanıldığı gibi Rusya Ukrayna Savaşı'nın bir sonucu değildi.
Yukarda da belirttiğimiz gibi, Rum Kesimi'nin yaşadığı her ekonomik krizden sonra bölgeyi cazip bulan orta sınıf Ruslar ile artık bütün dünyanın bildiği Rus milyarderlerin Batı ile ticaret ve para aklama eylemlerinin bir sonucuydu.
Zira ABD'nin Rum kesiminde yaşayan Rus milyarderlere zaman zaman yaptırım uyguladığı haberleri basında çok sık yer alabiliyor.
Güney Kıbrıs'ın "Altın Pasaport" olarak bilinen yatırım yapan yabancıya pasaport sağlaması uygulaması da en fazla Ruslara yaradı.
2020'de Avrupa Birliği'nin baskıları ile son verilen uygulama ile 3 binden fazlası Rusya vatandaşı olmak üzere 6 bin yabancı, AB üyesi Güney Kıbrıs pasaportundan edindi.
Suriye iç savaşıyla gelen 20 binden fazla Suriyeli, Rusya Ukrayna Savaşı ile Kıbrıs Rum kesimine yerleşen 20 bin kadar Ukraynalı da Kıbrıs'ın güneyinin bağdaşık (Homojen) toplum yapısının çok uluslu etnik yapıya doğru evirilmesine katkı sağlayan gerçekler olarak göze çarpıyor.
Bugün yaklaşık 1 milyon olan Güney Kıbrıs'ın nüfusunun yüzde 15'ni Ruslar oluşturuyor.
Geçmişte adadan Türkleri çıkararak yapıyı homojenleştirme gayretleri gösteren Güneyli aşırı sağcı Rumlar, bugün artık Bangladeş, Suriye, Pakistan, Mısır'dan veya Afrika ülkelerinden gelip Güneyde işçi olarak çalışan çok uluslulukla yüzleşmek durumundalar.
Güney Kıbrıs'ta yapı bağdaşık toplum olmaktan çıktıkça ırkçı saldırılarda artıyor.
Ortodoks Ruslar ve Ukraynalılar ile dinsel/mezhepsel bağlılığı bulunan Rumların daha çok göçmen olan Suriye, Pakistan ve Afrikalılara saldırdıkları biliniyor.
Rum yönetimi bölgelerinde son 16 yılda 413 ırkçı saldırı ve eylem yargıya intikal etti ve halen mahkemelerde bu konularla ilgili 125 dava sürüyor.
Rusların dışındaki diğer milletler ile Güney Kıbrıs'ın nüfusunun yüzde 20'sini yabancılar oluşturuyor ki bu halen Avrupa Birliği ortalamasının çok üstünde bir rakam olarak göze çarpıyor.
Aşırı Sağcı ELAM Partisi'nin yabancılara yönelik düşmanlığı arttıkça oy oranı da artıyor gözüküyor fakat ülke genelindeki Rus ve Ukraynalıların "iyi yabancı", diğerlerinin "kötü yabancı" olarak görülmesi ayrı bir sorunu teşkil ediyor.
Güney Kıbrıs'taki Rusça konuşan nüfusun bir kısmı, Rusya Ukrayna savaşıyla birlikte batı ülkelerinin yaptırım listesine girdi. Bunlarla iş yapan Rumların da yaptırımla karşılaşmalarıyla birlikte artık Ruslara yönelik tepki sesleri de yükselmeye başladı.
Güney Kıbrıs'ın Rusya'ya uyguladığı yaptırımlar ile gerginleşen Lefkoşa-Moskova ilişkileri, ülkede yaşayan Rusların, Rum Kesimi ve Yunanistan üzerinden Rusya doğrudan uçamadıkları için KKTC'nin Ercan Havalimanı'nı tercih etmeleri de Güney'de yaşayan Ruslara yönelik olumsuz tepki ve yaklaşımların görülür artışına sebep olmuş gözüküyor.
Güneyin, kuzeyi şikayetleri
Güney Kıbrıs, kendi içindeki yüzde 20 yabancı varlığına rağmen, Kuzey Kıbrıs'a yerleşen Rus ve İranlıları ABD'ye Yahudileri de İsrail'e şikâyet ediyor.
İran'dan ve İsrail'den vatandaşlarının Kuzey Kıbrıs'tan toprak almalarını engellemesini isteyen Güney Kıbrıs hem Tahran'dan hem de Tel Aviv'den olumsuz yanıt alınca çareyi ABD ve İngiltere'ye şikâyette buldu.
Güneyde olduğu gibi Kuzeyde de artan yabancı varlığı bugün Rumlar ile Türklerin ortak sorunu gibi gözükse de Türkler kendi bölgelerinde toprak alan Yahudilere ve Ruslara, Rumlar da kendi kesimlerinde vatandaşlık veya göçmenlik statüsü kazanmış daha çok Afrikalılar ile Müslüman kökenlilere tepki gösteriyor.
Kuzey Kıbrıs
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ndeki (KKTC) yabancıların mülk alımı ile ilgili son 3 yıldır tepkilerin odağındaki Yahudiler kuzeyden mülk almakla beraber politik faaliyet yaptıkları iddiaları ile de gündemden düşmüyorlar.
Yahudiler ile ilgili bir diğer sav ise Rusya ve İran'dan gelen ve Kuzeyden mülk alan insanlarında büyük bir bölümünün Yahudi oldukları yönünde.
KKTC'de 2008 yılından beri faaliyet gösteren ve Kuzey'deki Yahudilerin merkezi olarak gösterilen Yahudi Chabad Örgütü ve yöneticisi Hillel Azimov ile ilgili haberler Türk basınında sıklıkla yer buluyor.
İsrail Başbakanı Natanyahu'nun Chabad üyesi olduğu, New York'ta tünelleri ortaya çıkarılan sinagogların aynı örgüte ait olduğu iddiaları da KKTC'deki Yahudilerin arazi ve mülk almasını eleştirenlerin temel argümanlarını oluşturuyor.
İsraillilerin KKTC'de 2 bine yakın şirket kurduğu, 25 bin dönüm arazi aldıkları ve kendi sitelerinde İsrail gizli servisi Mossad'a bağlı güvenlik şirketleri korumasında özel alanlar oluşturdukları eleştirilerin dozunun artmasını sağlıyor.
Ülkede Yahudilerin mülk ve arazi almalarını ilk gündeme getirenlerden birisi olan Ulusal Birlik Partisi İskele Milletvekili ve Avukat Yasemin Öztürk konu ile ilgili Independent Türkçe'ye yaptığı açıklamada; İskele Karpaz Bölgesi'nde avukatlık ve noterlik yaptığı sırada çok ciddi gayrı menkul satışının Yahudilere yapıldığını fark ettiğini anlatarak, bu satışların, KKTC yasalarının yabancılara mülk satışını sınırlandırdığı için avukatlık ve mali müşavirlik bürolarını kullanmak suretiyle şirket kurularak yasaların etkisizleştirildiğini savundu.
Güney Kıbrıs'ta 2003'ten beri faaliyet gösteren Chabad örgütünün Kuzey'de de 2008'den beri faaliyetlere başladığını savunan Yasemin Öztürk, İsrail'in Gazze saldırılarının aslında bu Yahudi örgütün toplum tarafından daha iyi tanınmasına imkan tanıdığını söyledi.
KKTC'den taşınmaz mal alan Rus ve Ukraynalı oligarkların büyük bir bölümünün Yahudi ve Chabad üyesi olduklarına işaret eden Ulusal Birlik Partisi İskele Milletvekili Öztürk, "2018 Ocak ta ilk meclise girdikten sonra bir çok haber partalında bu gayri menkul satışlarının fazlalığını ve araştırılması gerektiğini dile getirdim en son İsrail'in Filistin'e soykırımlarının başlaması ile etraflıca yaptığım araştırmada Chabad isimli bir örgütün, bu taşınmaz mal alımlarıyla ilgili örgütlü çalıştığını öğrendim. Bu örgütün 100'de fazla ülkede üyelerinin olduğunu, bu üyelerin Rusya, Ukrayna, İsrail, İran gibi ülkelerden gelip ülkemizde ağırlıklı taşınmaz mal aldıklarını bu örgüt üyelerinin acımasız bir örgüt olduğunu kendi dışındaki insanlara yaşam şansı vermediklerini gördüm" diye konuştu.
Kuzey Kıbrıs'ta Kovid-19 salgını sonrası yaşanan ekonomik durağanlıkla birlikte Hükümet geçici düzenlemeyle 1 ev alma hakkı olan yabancılar için 4 ev alma hakkını düzenleyen 6 ay süreli bir gececi yasa uygulamaya koydu.
Uygulamayı dönemin İçişleri Bakanı Ziya Öztürkler kamuoyuna duyurdu.
Yabancılar için çıkarılan geçici yasanın yabancılara mülk satışını patlattığı ileri sürülürken, Ziya Öztürkler amaçlarının sadece devlet gelirlerini arttırmak olduğunu savundu.
Resmi olarak 400 bin, gayrı resmi 600 bin nüfusa sahip olan KKTC'de 50 bine yakın Rus kökenli yaşarken, çoğu öğrenci ve yatırımcı statüsünde yaşayan 15 bine yakın İranlı ve üniversitelere öğrenci olarak veya çalışmak için gelen 25 binin üzerinde Pakistan, Bangladeş, Türkmenistan ve Afrikalı bulunuyor.
En büyük topluluğu oluşturan Rusların KKTC'yi pandemi sonrası keşfettikleri, Rusya Ukrayna Savaşı sonrası Güney Kıbrıs'ın Rusya'ya uyguladığı yaptırımlar ile birlikte Güney Kıbrıs yerine Kuzey de Girne, İskele ve Karpaz bölgelerine yoğunluklu yerleştikleri biliniyor.
Kuzeyde artan Rus nüfusu üzerine Rusya KKTC'de konsolosluk faaliyetleri vermeye başlayınca Rumların tepkisiyle karşılaştı.
KKTC'de yaşayan Ruslar ülkelerine artık doğrudan uçuş okuma aşamasına gelirken, Independent Türkçe'ye konuşan Kuzey Kıbrıs Rus Dili Konuşanlar Dayanışma Derneği Başkanı Marina Kocadal, diğer milletler gibi kendilerinin de KKTC'yi tercih etmesinin, güvenlik, iş imkanları ve ekonomik kolaylıklar gibi benzer sebepleri bulunduğunu söyledi.
İranlılar KKTC Göçmen Dairesi'ne sızmış
KKTC nüfusunun yüzde 18 kadarını oluşturan yabancılarda en büyük kitleyi Ruslar oluştursalar da en dikkat çeken topluluklar Yahudiler ve İranlılar.
İsrail'in yakaladığı İranlı casusların 2 kez KKTC'ye yerleşme çabalarını dillendirmeleri İsrail tarafından açıklandı fakat KKTC bu iddiaları yalanladı.
Geçen aylarda KKTC'de İçişleri Bakanlığına bağlı Göçmen Dairesi'nin (Muhaceret) veri tabanına teknik destek sağlayan şirkette çalışan İranlıların internet üzerinden çoğu İranlı 103 kişiye oturum izni ve uzatması sağladığı ortaya çıktı.
Konuyla ilgili gözaltına alınan 2 kişi ile ilgili adli süreç devam ederken İranlıların Göçmen Dairesi'nin verilerini üçüncü bir ülkeye aktarıp aktarmadıkları henüz bilinmiyor.
KKTC'de yaşayan İranlıların, Batı ülkelerinde yaşayanlar gibi Tahran'a muhalif olmadıkları aksine Rejim ile bağlantılarını devam ettirdikleri Kuzey'de ayrıca tartışılan bir konu.
Güney Kıbrıs, KKTC'deki İranlıları hem Tahran'a hem de Batı'ya şikâyet ederken, İsrail'in kullandığı enstrüman, Kuzeydeki İranlıların aynı bölgede yaşayan Yahudiler için tehlike oluşturacakları yönünde.
KKTC'deki İranlılar ABD ve İngiltere'nin de yakından takibinde.
Kuzeyde yaşayan, üniversite eğitimleri bittiği halde burada kalmayı tercih eden Afrika kökenli öğrencilerin sayısının gün geçtikçe artması, işçi olarak gelen yoğunlukla Pakistan, Bangladeş ve Türkmenistan kökenli işçilerin hizmet sektöründe gün geçtikçe daha görünür hale gelmesi KKTC'de yeni ev sahipleri oluştururken 1974 Barış Harekatı ile birlikte kuzeyde oluşan bağdaşık toplum yapısı çok uluslu olmaya doğru eviriliyor.
KKTC Emlakçılar Birliği Başkanı Hasan Sungur'un iddialarına göre, Kuzeyden taşınmaz alan yabancılarda İranlılar ilk sırayı alıyor.
Hasan Sungur, resmi rakamlara göre de Yahudilerin aldığı mülklerin söylendiği gibi çok fazla olmadığını öne sürerek, KKTC vatandaşı olmayanlardan taşınmaz alanlar kategorisinde de Yahudilerin ileri boyutlarda olmadığını söyledi.
Sonradan KKTC vatandaşı olan Yahudiler ve diğer yabancılar ile ilgili verileri bilmediklerini anlatan Hasan Sungur, devletin bu konudaki kayıtlarını kamuoyu ile paylaşmasının en doğru yol olacağını savundu.
© The Independentturkish