Şam Operasyonu sorusu: Mossad, Devrim Muhafızları Ordusu'na mı sızdı?

Tel Aviv şu anda doğrudan İran'ı hedef alarak ‘Ahtapot Doktrini’ adını verdiği yeni bir formülü uyguluyor

İranlı nükleer bilimci Muhsin Fahrizade’nin cenaze töreninden. / Fotoğraf: AFP

İsrail tarafından gerçekleştirilen spesifik operasyonlar, İran'ın askeri ve nükleer tesislerini hedef alan saldırılar içeriyor. İran Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) üyelerini, Hizbullah, Hamas ve Tahran yönetimine bağlı diğer milislerin liderlerini hedef alan suikast operasyonları, nitelikleri açısından ‘öfke’ uyandırıyor. Söz konusu suikast operasyonlarının sonuncusu, Suriye'deki Kudüs Gücü istihbarat yetkilisi Sadık Ümidzade, yardımcısı ve diğer iki DMO üyesinin Şam'da İsrail bombardımanı sonucu öldürülmesiydi. Amerikan Washington Post gazetesine göre, Mezzeh mahallesinde öldürülen İranlı yetkililerin Amerikan güçlerine yönelik saldırıların beyni olması, şu soruları gündeme getirdi: İran güvenlik güçleri ve DMO istihbarat sızıntıları mı yaşıyor? Mossad, hedeflerine ulaşmak için İranlı ajanları mı kullanıyor?

Mossad'ın itibarı

Haziran 2021'de eski İran İstihbarat Bakanı Ali Yunusi, İsrail istihbaratının İran'a sızmasının tüm İranlı yetkililerin hayatlarından endişe etmelerini gerektirecek bir noktaya ulaştığı uyarısında bulundu.

Eski Cumhurbaşkanı Muhammed Hatemi hükümetinde (1998-2005) İstihbarat Bakanı görevini yürüten Yunusi, “Benim bakanlığımdan sonra istihbarat servislerinin rekabeti nedeniyle İstihbarat Bakanlığı'nda gerçekleşen paralel çalışmalar ve İstihbarat Bakanlığı'nın karşısında oluşturulan yeni örgütler bakanlığı zayıflattı” dedi. Yunusi sözlerini şöyle sürdürdü:

Mossad'ın ihmal edilmesi, bu şekilde sızmasına ve saldırmasına neden oldu. Öyle ki Mossad, İran’daki rejim yetkililerini açıkça tehdit ediyordu.

İranlı bir yetkilinin Mossad'ın sızma faaliyetlerine ilişkin bu uyarısı ilk değildi. Bu konuya ilk dikkat çeken kişi DMO eski komutanlarından Hüseyin Alai olmuş, daha sonra bu uyarılar DMO eski komutanı Muhsin Rıdai ve eski İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad tarafından da tekrarlanmıştı.

O dönem Iran Wire internet sitesine göre, bu durum, İsrail'in İranlı yetkilileri korumakla görevli Ensar Koruma Birlikleri'ne kapsamlı bir şekilde nüfuz ettiğini göstermekteydi. Aynı zamanda sitedeki bilgilere göre, farklı dönemlerde İranlı yetkililerin korumalarından bazıları ABD'ye kaçtı. Sitede ifade edilenlere göre, ABD ve İsrail, Ensar Koruma Birlikleri içinde bir ağ kurmayı başarmış olabilir.

İran eski Cumhurbaşkanı Ahmedinejad ise basına verdiği bir röportajda, “İran istihbaratındaki harici casusluk yetkilisinin bizzat kendisinin İsrail için casusluk yaptığını öğrendiğini” açıklamış ve daha önce Tahran yönetiminin açıklamadığı bir olaya atıfta bulunarak, İstihbarat Bakanlığı’yla beraber nükleer ve füze alanında çalışan kurumlar içinde yaygın ve organize bir güvenlik sızmasının varlığını o dönemde vurgulamıştı.

Ahmedinejad, İran Uzay Ajansı'na ait belgelerin cumhurbaşkanının ofisindeki dolapta bulunduğunu ve Mossad ajanlarının “tavanda bir delik açarak içeri girip dolabı açtıklarını, tüm belgeleri aldıklarını, daha sonra da güvenlik makamlarının ülkedeki en önemli nükleer belgelerin çalınmasına sessiz kaldıklarını” açıklamıştı.

İsrail, Mossad'ın faaliyetleri hakkında nadiren yorum yapıyor. Ancak BBC'nin Şubat 2022'de aktardığına göre, İsrail ordusundan emekli general ve eski Savunma Bakanlığı yetkilisi Amos Gilad, bunun iyi bir nedeni olduğunu söyledi:

Ben her türlü propagandaya karşıyım. Eğer ateş etmek istiyorsanız, bunun hakkında yaygara çıkarmadan ateş edin. Mossad'ın itibarı, gizli operasyonları kamuoyuna hissettirmeden gerçekleştirmesine bağlıdır.

Tel Aviv'de kim çalışıyor?

İranlı nükleer bilim adamı Muhsin Fahrizade, 27 Kasım 2020'de Tahran'ın doğusundaki Demavand’de bir suikasta kurban gitti. Operasyona ilişkin İran güvenlik ve medya kurumlarında ilk andan itibaren kafa karışıklığı açıkça ortaya çıktı. “İran nükleer bombasının babası” olarak adlandırılan Fahrizade’nin korunmaması konusunda sorumluluklar yüklenmeye başlandı.

İran topraklarında gerçekleştirilen suikast, bir iç halk öfkesi dalgasıyla karşı karşıya kaldı. Tahran sokaklarında olayı kınayan ve ‘hızlı tepki’ talep eden öfkeli protestolar düzenlendi. Birçok İranlı, güvenlik yetkililerini suçladı. Bazı sosyal medya kullanıcıları, “İstihbarat ve güvenlik servislerinin, öğrencileri, feminist aktivistleri, gazetecileri ve farklı fikirlere sahip insanları baskı altına almakla meşgul olduğu bir dönemde, nükleer bilim insanları güpegündüz sokakta suikastlara uğruyor” ifadesini kullandı.

2020 yılı başında İran güvenlik servislerinin birçok olayı önleyemediği dikkat çekiyor. Aynı yıl 3 Ocak'ta suikasta uğrayan ‘gölge adam’ Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani için nasıl bir plan hazırlandığına dair bilgi verilmedi. Süleymani ve Fahrizade'nin gizli bir hayat yaşadığı biliniyor. Suikastın ardından İranlı yetkililerin açıklamaları arasındaki çelişki bariz bir şekilde ortaya çıktı. Resmî açıklama, birkaç gün sonra İran Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi Sekreteri Ali Şemhani tarafından yapıldı. Suikast “elektronik cihazların kullanıldığı karmaşık bir operasyondu ve olay yerinde hiç kimse yoktu.”

O dönemde İran Mehr Haber Ajansı'nın bildirdiğine göre, DMO Komutan Yardımcısı Ali Fadavi ise şuna dikkat çekti:

Suikast, uydular ve internet aracılığıyla kontrol edilen yapay zekâ kullanılarak makineli tüfekle gerçekleştirildi. Olay yerinde terörist yoktu.

Aynı yılın 27 Kasım tarihli bir New York Times raporu, çelişkinin ‘iktidar içinde gerginlik’ anlamına geldiğine dikkat çekti ve şunu açıkladı:

Her iki taraf da sorumluluk üstlenmekten kaçınmaya çalışıyor. Fahrizade'nin öldürülmesinin rejimi sarsan aşağılanma duygusu, olayı yeniden yazmaya ve bir bilim kurgu romanı gibi yönlendirmeye yöneltti. İsrail'in onu uzaktan kumanda kullanarak veya saldırganlardan herhangi biri olay yerinde olmadan, bilim adamının arabasına sağanak gibi kurşun atan yönlendirilmiş bir makineli tüfek kullanarak öldürdüğünü söylediler.

Aynı Amerikan gazetesi, üç istihbarat yetkilisinin “Fahrizade suikastının arkasında İsrail'in olduğunu” doğruladığını aktardı.

Tahran'ın kalbinde

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Mayıs 2018'de düzenlediği bir basın toplantısında İsrail istihbarat servisinin İran'da ulaştığı ve İsrail'e getirdiği belgeleri sundu. O sırada İran'ın nükleer programı hakkında önemli detaylardan bahsetti ve “Bu ismi hatırlayın: Fahrizade” dedi.

İsrail verilerine göre, Fahrizade, yeni milenyumun başında el-Emel adı altında ülkesinin askeri nükleer programını yönetiyordu. 4 Aralık 2020'de yayınlanan Fahrizade Dosyası başlıklı bir makalede Yedioth Ahronoth gazetesinin istihbarat işleri analisti Ronen Bergman, Mossad'ın 2018'deki operasyonu sırasında Tahran'da 55 bin sayfadan fazla gizli belge elde ettiğini belirtti. Mossad ajanlarının özel cihazlar kullanarak, belgelerin içeriden birilerinin yardımı olmadan erişilemeyecek müstahkem bir yerde çok sıkı bir şekilde kapatılmış birkaç kasayı açtığına dikkat çekti. İsrail istihbaratının İranlı nükleer fizikçinin faaliyetlerini 1993'ten beri takip ettiğini ve nükleer programın ilk adımlarını o zaman attığını vurguladı.

İngiliz The Times gazetesi ise o dönemde yayınladığı bir analizde, Mossad'ın Tahran'ın kalbinde gerçekleştirdiği operasyonunu “İran güvenlik servisleri için, özellikle de İran nükleer programının askeri kısmından sorumlu olan ve bu programda kendi dar çevresinden insanları istihdam eden DMO İstihbarat Teşkilatı için bir skandal” olarak değerlendirdi.

Analizde, “İstihbarat yetkilileri, İranlı bilim adamına yönelik suikastı Mossad'ın İran'ın nükleer programını yok etme projesinin doruk noktası olarak tanımlıyor” denildi. Mossad’ın çabalarının on yıldan uzun bir süredir devam ettiği ve bu çabaların Tahran sokaklarında güpegündüz suikastlar ve bombalamalar içerdiğine dair yaygın inanışa işaret edildi. Analizde, gizli uranyum zenginleştirme laboratuvarlarında Stuxnet virüsünün masum görünümlü bir veri belleği kullanılarak işletim sistemlerine dahiyane bir şekilde sokulmasından da söz edildi. Fahrizade’nin suikasta uğradığı pusuya ilişkin olağanüstü anlatılar ortaya çıkmadan önce bile operasyonun başarısının “bir planlama şaheseri olarak kutlandığı” da belirtildi.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

2010-2012 yılları arasında dört İranlı nükleer bilimciden (Mesut Muhammedi, Mecid Şehriyarı, Derviş Rızainecad ve Mustafa Ahmedi Ruşan) üçü, Tahran'da manyetik bombalar kullanılarak suikasta uğradı ve öldürüldü. Dördüncüsü ise evinin önünde vuruldu. İranlı yetkililer hem İsrail'i hem de ABD'yi bu operasyonların arkasında olmakla suçladı. İsrail suçlamalarla ilgili yorum yapmayı reddetti, ancak eski İsrail Savunma Bakanı Moşe Yalon, şu açıklamayı yaptı:

“İsrail, hiçbir koşulda İran'ın nükleer silaha sahip olmasını kabul edemez. Bunun bir anlaşma ya da yaptırım yoluyla yapılmasını tercih ederiz, ancak İsrail her türlü tehlike karşısında kendisini savunacaktır.”

Ahtapot Doktrini

İran ve İsrail sıklıkla gizli bir çatışmaya ya da ‘gölge savaşı’ olarak bilinen bir savaşa girdiler. Karada, havada ve denizde bazen vekil güçler aracılığıyla sessizce birbirlerine saldırdılar. Ocak 2023'te Washington Post'ta yapılan bir analize göre, her iki taraf da “topyekûn bir savaşa dönüşme riski taşıyan açık çatışmalardan kaçınmaya” çalıştı. Ancak Amerikan gazetesine göre son zamanlarda çatışmalar ‘daha belirgin’ hale geldi.

Temmuz 2006'da Lübnan ve İsrail arasındaki savaştan sonra Tel Aviv Üniversitesi Ulusal Güvenlik Çalışmaları Enstitüsü, 2007 yılı sonunda enstitüde Lübnan ve Suriye meseleleri alanında araştırmacı olan Danny Berkovic'in ‘Hydra'nın Kafalarını Kesmek Mümkün mü?’ başlıklı 96 sayfalık bir çalışmasını yayınladı. Çalışma, şu temel soruyu yanıtlamaya yönelikti: Hizbullah nasıl zayıflatılabilir? Onu, Yunan mitolojisinde adı geçen ve yılana veya ejderhaya daha yakın olan efsanevi yaratık Hydra’ya benzetiyordu. Özetle, efsanevi savaşçı Herkül, o efsanevi yılanla karşılaştığında, bu dokuz başlı vahşi canavarın her bir kafasını kestiğinde yerine iki kafa çıkıyordu. Kafalar çoğaldıkça kötülüğün gücü iki katına çıkar, dolayısıyla tehlikesi de artar, ortadan kaldırılması da güçleşir.

Berkovic, teorisini ortaya koyarken, bu canlının kafalarından kurtulmanın imkânsız olduğu gibi, onu kökünden sökmenin veya ortadan kaldırmanın da imkânsız olacağına inanıyor. Ancak İsrail'in (ABD dahil) takip etmesi durumunda onu zayıflatabilecek çeşitli stratejiler var. Çalışma, o dönemde Hizbullah’ı zayıflatmak ve bölgesel arenadan dışlamak için çeşitli önerilerde bulundu. Ayrıca zamanın avantaj sağlaması nedeniyle bu uygulamanın hızlandırılması gerektiğinin altı çizildi.

Hydra teorisi, eski İsrail Başbakanı Naftali Bennett'in Haziran 2022'de İngiliz dergisi The Economist ile yaptığı konuşmada açıkladığı şu teoriyle örtüşüyordu:

Tel Aviv, doğrudan İran'ı hedef alan Ahtapot Doktrini’ni uygulayarak bölgede yeni bir denklem benimsiyor.

Bennett, o dönem İsrail'in yaklaşık 40 yıldır İran'a karşı yürüttüğü ‘gölge savaşına’ değinerek, “Biz Ahtapot Doktrini’ni uyguluyoruz. Artık kollarla, yani İran'ın vekil güçleriyle uğraşmıyoruz. Yukarı yönlü hedef alarak yeni bir denklem oluşturduk” ifadelerini kullanmıştı.

Bennett, İran'ın bölgedeki vekil güçlerinin Lübnan'daki Hizbullah ve Tahran'ın desteklediği Gazze Şeridi'ndeki Hamas olduğuna dikkat çekmişti. İsrail Askeri İstihbarat Teşkilatı’nın eski Başkanı Amos Yadlin ise İranlıların beş cepheyi yönettiğini ve bunların hepsinde gerilimin artmaya başladığını doğruladı. Aynı dönemde Kanal 12'de Yadlin'in şu sözleri aktarılmıştı:

İran'ın büyük bir intikam arzusu olduğuna şüphe yok. Geçmişte de aynı şekilde intikam almaya çalıştı. İsrailli bilim insanlarına ve askeri personele zarar vermeye çalıştı. Bugün her İsrailli ve belki de her Yahudi onun hedefidir.

*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

 

Şarku'l Avsat'ın haberlerine ulaşmak için tıklayın

DAHA FAZLA HABER OKU