Washington-Husiler: Yüzleşme mi, yoksa üstünü örtme mi?

Bu senaryolar, İran'ın çok ileri gitmesinin önünü açan bir kibir artışına neden oldu

Fotoğraf: AA

Tarih tekerrür edecek ve Husilerin son zamanlarda Babu'l Mendeb Boğazı'nda uluslararası seyrüsefere yönelik başlattığı saldırılara yanıt olarak kendisine yönelik bir Amerikan ya da uluslararası eyleme mi tanık olacağız?

Elbette özellikle Washington orada yaşananlar karşısında kayıtsız kalamaz.

Uluslararası toplumun sessizliği ve uluslararası deniz yollarını koruyamaması kabul edilemez.

Aksi takdirde ardında hatları, özellikleri ve hedefleri belli olmayan bir gizli anlaşmanın varlığından şüphelenebiliriz.

Bir anlaşmanın varlığı öyle ya da böyle pek olası olmayan bir senaryo olsa da, olayların sonucu bizi 'bazen kötü şüphenin, iyi kavramaktan daha iyi olduğu' konusunda ikna ediyor.

Neden özellikle Washington Husilerle mümkün olan en kısa sürede mücadele etmeye yönelik uluslararası çabalara öncülük etmeli?

Bunun nedeni kısaca, bu konuda en büyük yükü özellikle Biden yönetiminin taşıyor olması.

Zira mevcut ABD Başkanı, aldığı ilk kararlarından biri olan Husileri küresel terör örgütleri listelerinden çıkarmakta acele ederek onlara bunu yapma imkânı sağladı.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Deneyimler ve gerçeklik, ABD'nin İran'a yönelik yatıştırma senaryolarının hiçbir fayda sağlamadığını, hatta her zaman ters sonuçlar doğurduğunu her geçen gün kanıtlıyor.

Bu senaryolar, İran'ın çok ileri gitmesinin önünü açan bir kibir artışına neden oldu.

Biden ve ekibi, Husileri terör örgütü suçlamasından aklayarak İran'dan hızlı tavizler elde edeceklerini ve bunun da mevcut Demokrat yönetime Tahran ile yeni bir nükleer anlaşmanın kapısını ardına kadar açacağını düşündüler.

İran, derinlemesine stratejik düşünceye sahip olanlar tarafından şifresi çözülen taktiklerle Washington ile sürekli oynuyor gibi görünüyor.

Zira Tahran, Gazze'de olayların alevlenmesinin ardından Hizbullah'ı İsrail ile çatışmaya girmekten alıkoydu.

Bunu da hem dogmatik hem de ideolojik olarak kendisine bağlı Lübnan kanadındaki yatırımlarını özenle koruma, büyük felaket koptuğunda Hizbullah'ın askeri gücünü garantör bir karta dönüştürme gayretiyle yaptı.

İran'ın taktiği Husi piyonlarını Kızıldeniz'in güneyinde ileri oynatarak, Sam Amca'ya bir mesaj vermek. O mesajın içeriği de şu:

Biz burada oturuyoruz, hatta küresel seyrüseferin çarklarına çomak sokabiliyoruz.


Tahran, coğrafyanın Husilerin lehine savaştığını ve yılda 17 bin kargo gemisi ve petrol tankerinin geçtiği, dünya petrol tüketiminin beşte birinin kendisinden geçtiği koridoru tehdit etmesine olanak tanıdığını bilerek güneyde bilinçli olarak yeni bir cephe mi açıyor?

Biden yönetiminde Washington, Başkan Ronald Reagan döneminde, özellikle de Nisan 1988'de yaşadığı sınavdan daha az ciddi olmayan bir sınavla karşı karşıya görünüyor.

O dönemde ünlü Amerikan firkateyni USS Samuel Roberts'ın bir İran deniz mayınına çarpıp ağır yara alması, Cumhuriyetçi başkanı İran'a karşı askeri bir operasyon düzenlemeye sevk etmişti.
 


Şu ana kadar Washington'da dolaşan haberler bize, küresel ekonomiye ve Süveyş Kanalı'ndaki seyir trafiğine şu veya bu şekilde zarar veren, hızlanan Husi saldırılarına karşı ABD'nin olası yanıtını desteklemek için, Pentagon'un yakın zamanda 'Dwight Eisenhower' uçak gemisinin saldırı grubunu Arap Körfezi'nden Aden Körfezi'ne, Yemen kıyılarının açıklarına naklettiğini söylüyor.

Washington, çeşitli kanatlarıyla, Husilerin herhangi bir diplomatik yol veya rotadan uzakta, yalnızca güç dilinden anladığını biliyor. Bunu kanıtlayan yakın zamanda yaşanmış bir deneyim de var.

Husiler 1 Ekim 2016'da ABD Donanması'na bağlı gemilere gemisavar füzeleri attığında, Amerikan kuvvetlerinin önünde Tomahawk seyir füzeleriyle kıyıdaki radar bölgelerini bombalamaktan başka seçenek yoktu ve bu, o zaman Yemenli darbecilerin ilave eylemlerde bulunmalarına engel olmuşa benziyordu.

Bu durumda ABD'nin Husilere karşılık vermek için hangi seçeneklerinin var olduğu ve Amerikalıların nasıl davranacağı sorusu akla geliyor.

Lojistik açıdan kesin olan şey şu ki, Husi saldırıları şu ana kadar çok az sonuç vermiş olsa da, benimsemiş oldukları belirgin deneme-yanılma yaklaşımını sürdürmelerine izin verilirse eninde sonunda önemli bir başarıya ulaşabilecekler.

Bu noktada bir önlem paketinin bu grubu dizginleyebileceği düşünülüyor. Bu önlemlerden ilki ve en önemlisi, onları yeniden yabancı bir terör örgütü olarak sınıflandırmak, daha fazla ABD ve uluslararası yaptırım uygulamak, ilgili Birleşmiş Milletler organlarına, 1988 Denizde Seyrüsefer Güvenliğine Karşı Yasadışı Eylemlerin Önlenmesine İlişkin Sözleşme uyarınca uluslararası sulardaki Husi faaliyetlerini deniz terör eylemleri olarak deklare etmeleri için baskı yapmak.

Amerikan internet sitesi Axios, Beyaz Saray'a yakın kaynaklardan, Washington'un kendi kanalları ve aracıları aracılığıyla Husilere uyarı mesajları gönderdiğini, Husilerin ise saldırılarının durdurulması taleplerini dikkate almayarak karşılık verdiğini aktarıyor.

Dünya önümüzdeki birkaç gün içinde acil krizi sona erdirmeye yönelik bir ABD eylemi görecek mi, yoksa Washington'un Husilerin eylemlerinin üzerini örttüğüne dair şüpheler doğrulanacak mı?

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

Independent Türkçe için çeviren: Beyan İshakoğlu

Şarku'l Avsat

DAHA FAZLA HABER OKU