Birleşik Krallık ve Almanya: Sürdürülebilir bir ateşkes

Eski Birleşik Krallık Başbakanı ve Muhafazakâr Parti'nin eski genel başkanı David Cameron ile Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock, birlikte kaleme aldı

Fotoğraf: Israel Defense Forces/Reuters

Zor ve tehlikeli günlerden geçiyoruz.

Hamas'ın 7 Ekim'de İsrail'e yönelik düzenlediği çirkin saldırıdan bu yana Ortadoğu'da yaşanan feci manzaralar bunu somutlaştırıyor.

Bu kadar çok çocuğun öldürüldüğünü ya da yaralandığını görünce ebeveynler olarak yüreğimiz yanıyor.

Dahası 7 Ekim ve sonrasında her masum insanın ölümü başlı başına bir trajedi.

Aileler yasta, toplumlar endişe ve korku içinde, kriz tüm bölgeyi sarmış durumda.

Hiçbirimiz bu çatışmanın olması gerekenden bir dakika daha uzun sürmesini istemiyoruz.

Birimiz İngiliz Muhafazakar Partisi'ne, diğerimiz Alman Yeşiller Partisi'ne mensup olduğundan, çok farklı siyasi geleneklerimiz var.

Ancak her birimiz, en karanlık anlarda bile kötü ve sıkıntılı bir durumu daha iyiye doğru değiştirmenin mümkün olduğuna inanarak siyasete girdik.

Bugün dünyanın her yerinde olduğu gibi Ortadoğu'da barış özleminde de ortağız.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Halkların geniş kesimlerinin bu duygulara sahip olduğunu bölgeyle olan ilişkilerimizden ve ülkelerimizdeki tartışmalardan biliyoruz.

Hamas gibi aşırılıkçılar ise fanatik ideolojileri uğruna daha fazla masum insanın hayatını feda ederek sonsuz bir şiddet döngüsüne saplanmamızı isteyen yegâne kişilerdir.

Ancak amacımız sadece bugünkü savaşı bitirmek olamaz.

Günler, yıllar, nesiller boyu kalıcı bir barışı amaçlamalıyız.

Bu nedenle ateşkesi destekliyoruz, lakin sürdürülebilir olması şartıyla…

Bölgedeki ve bölge dışındaki pek çok kişinin acil ateşkes çağrısını sürdürdüğünü de biliyoruz.

Bu samimi çağrıları neyin katalize ettiğini anlıyoruz.

Bu, yaşanan yoğun acıya karşı anlaşılabilir bir tepki ve biz de bu çatışmanın sonsuza kadar devam edemeyeceği kanaatindeyiz.

Buradan yola çıkarak son dönemde "insani ara"lara destek verdik.

"İnsani ara"ların etkili olduğunu kasım ayının sonunda gördük.

Bu nedenle, daha fazla yardım sokmak ve daha fazla rehineyi kurtarmak amacıyla başka insani aralar üzerinde anlaşmaya varmak için diplomatik çabalarımızı yoğunlaştırıyoruz.

Gazze'de halen 130'dan fazla rehine bulunuyor.

Her birinin korku ve kaygı içinde yaşayan akrabaları ve sevenleri var.

Hamas'ın derhal hepsini serbest bırakması gerekiyor.

Rehin tutulmalarının acımasızlığı yalnızca barışa doğru ilerlemeyi geciktirecektir.

Ancak burada açık olmalıyız;

Şu ya da bu şekilde kalıcı olacağı umuduyla, şimdi genel ve acil bir ateşkes çağrısı yapmanın gelecek için en iyi yol olduğuna inanmıyoruz.

Bu yol, İsrail'in kendisini savunmak zorunda kalmasının nedenini görmezden geliyor;

Hamas İsrail'e gaddarca saldırdı ve İsrail vatandaşlarını öldürmek için her gün roket atmaya devam ediyor.

Hamas silahlarını bırakmalı.

İsrail'e tüm askeri operasyonları derhal durdurması için baskı yaptığımızı düşünelim;

Hamas o zaman roket atmayı bırakır mı?

Rehineleri serbest bırakır mı?

O zaman öldürme ideolojisi değişir mi?

Hızla çökecek ve daha fazla şiddete dönüşecek sürdürülemez ateşkes, barışa ulaşmak için gereken güvenin inşasını daha da zorlaştıracaktır.

Ayrıca herhangi bir uzun vadeli barış anlaşmasının niteliğini de dikkatle düşünmeliyiz;

7 Ekim'den önce bile Hamas'ı gerçek bir barış ortağı olarak hayal etmek zordu, o günden sonra da bu konuda yanılsama içinde olamayız.

Hamas'ı Gazze'de iktidarda bırakmak iki devletli çözüme giden yolda kalıcı bir engel bırakmak gibi olacaktır.

İkimiz de 7 Ekim olaylarından sağ kurtulanlarla görüştü. İkimiz de aileleri yaşamını yitiren Filistinli sivillerin acısını hissetti.

İsraillilerin, kendilerini Hamas'ın gerçekleştirdiği kıyımı tekrarlamaya adayanlarla birlikte yaşamasını bekleyemeyeceğimizden hiçbir şüphemiz yok.

Aynı şekilde Filistinlilerden de evlerinin, okullarının, hastanelerinin altına gizlenerek kendilerini riske atanların arasında yaşamalarını bekleyemeyiz.

Ancak bu, şu an hiçbir şey yapamayacağımız anlamına gelmiyor.

Sürdürülebilir barışa giden kalıcı ateşkesin önünü açmak için elimizden geleni yapmak görevimizdir.

Barış ne kadar erken gerçekleşirse o kadar iyi, zira beklemeye imkân yok.
 


Biz kendi açımızdan üç hayati alana odaklanacağız:

Birincisi, dünyadaki diğer ülkeler gibi İsrail'in de kendini savunma hakkı var ancak bunu yaparken uluslararası insancıl hukuka uymak zorunda.

İsrail, askeri operasyonlarının Filistinlilerle barış içinde bir arada yaşama olanaklarını ortadan kaldırması durumunda bu savaşı kazanamayacaktır.

İsrail'in Hamas'ın oluşturduğu tehdidi ortadan kaldırma hakkı var ama çok fazla sivil öldürüldü.

Bu nedenle İsrail hükümeti, teröristler ve siviller arasında yeterince ayrım yapmak için daha fazlasını yapmalı ve böylece operasyonlarının Hamas liderlerini ve saflarındaki savaşçıları hedef almasını sağlamalı.


İkinci olarak, Filistin halkına daha fazla yardım ulaştırmak için çalışmalıyız.

Yıkılan evlerinin enkazı altında, yiyecek ve suyu nereden bulacaklarını bilmeyen, babalarının, annelerinin nerede olduğunu bilmeyen çocukları gördükçe yüreğimiz acıyla parçalanıyor.

Bu nedenle Gazze Şeridi'ne insani yardım fonumuzu artırdık ve hayat kurtaran malzemeleri en çok ihtiyacı olanlara ulaştırdık.

İkimiz de daha fazlasını yapmaya kararlıyız. İsrail'in Kerem Şalom (Kerm Ebu Salim) Sınır Kapısı'nı yeniden açmasını memnuniyetle karşılıyoruz.

Gazze'ye yardımları engelsiz ve mümkün olduğu kadar çok sayıda geçiş noktasından doğrudan ulaştırmalıyız ki, şu anda gördüğümüzden çok daha fazla miktarda yardım akmaya başlasın.


Son olarak, acılara son vermek isteyenler, her iki halk için de uzun vadeli güvenlik sağlayacak bir çözüm bulmak için birlikte çalışmalılar.

Özellikle Arap ortaklarımızın bu konuda oynayacakları hayati bir rol var.

Güçlü bir insani bağlılık sergilediler ve müzakere masasında daha fazla siyasi ağırlığa sahipler.

Aşırıcılığı körüklemek sadece İsrailliler ve Filistinliler için değil hepimiz için bir tehdit oluşturuyor.

İki devletli çözüm, her iki tarafın da yan yana yaşayabilmesi için güvenlik hissinin var olmasını gerektiriyor.

Ancak Batı Şeria'daki aşırılık yanlısı yerleşimciler bu tür çabaları sabote etmeye çalışıyor ve Filistinlileri zorla evlerinden çıkarmak için şiddete başvuruyorlar. Bu menfur eylemleri şiddetle kınıyoruz.

Filistinlilerin kendilerine hak ettikleri güvenliği ve iyi yönetimi sağlayabilecek bir lider ekibine ihtiyaçları var.

Şu anda tanık olduğumuz şiddetin tekrarlanmamasını sağlamaktan başka seçeneğimiz bulunmuyor. Kalıcı barışa ulaşmanın tek yolu budur.

Böyle bir kriz sırasında ulaşamayacağımız bir son gibi görünen şeyi düşünmek zor görünebilir.

Ama bundan kaçış yok, zira sadece bugün değil gelecekte de çatışmaların durmasını istiyoruz.

Sadece bugün değil, gelecekte de öldürmelerin sona ermesini istiyoruz.

İsrailli ve Filistinli çocuklar için bugün ve gelecekte barış istiyoruz.

Bugün yaşanan trajik can kayıpları bizi aynı zamanda gelecekte bu hedefe nasıl ulaşabileceğimize de odaklanarak harekete geçmeye zorluyor.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

Independent Türkçe için çeviren: Beyan İshakoğlu

Şarku'l Avsat

DAHA FAZLA HABER OKU