Ülkelerine dış müdahale çağrısında bulunanlar ve bu müdahaleyi tüm sorunlarının çözümü olarak meşrulaştıracak argümanlar geliştirenleri aklım almıyor.
Bu kişiler, bölgemizde uluslararası müdahalenin çoğu zaman ülkelerin krizlerini karmaşıklaştırmasına ve krizlerin süresini uzatmasına katkıda bulunduğunu doğrulayan çok sayıda delili göz ardı ediyor.
Ancak gerçek şu ki krizlerin kökleri devam ettiği, iç taraflar sorunlarını çözemediği ve çatışmaların içine gömüldüğü sürece hiçbir müdahale başarılı olamaz.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin (BMGK) geçen hafta BM'nin Sudan'daki Birleşmiş Milletler Entegre Geçiş Yardım Misyonu'nun (UNITAMS) çalışmalarını sonlandırması yönünde oy kullanmasının ardından, yeni bir uluslararası müdahale çağrısında bulunan ve Sudan'ın bu kez uluslararası askeri müdahale anlamına gelen BM Anlaşması'nın yedinci başlığı kapsamına alınmasını isteyen bazı sesler yükseldi.
Bu kişilerin bir kısmı Sudan'ın BM vesayeti altına alınması talebi çemberinde kalırken ve bu vesayetin avantajları olarak gördüklerini pazarlamak ve süslemek için makaleler yazarken, diğerleri ise Sudan'ın içinde bulunduğu çileden uluslararası kisveli yeni sömürgecilik dışında bir çıkış yolu göremediklerini söylüyor!
Söz konusu çağrılar; darbeler, savaşlar ve sonu gelmeyen nihilist siyasi çekişmelerle yoksullaşan ancak umut vadeden bir ülkede, iktidar için yarışan seçilmişlerin başarısızlığındaki artan olumsuzluğu yansıtıyor.
Bu zümre, ülkeyi kötüden daha kötüye götürdü ve başarısız devletler kategorisine yerleştirdi.
UNITAMS, Abdullah Hamduk'un geçiş hükümetinin talebi ve BMGK'nın 2020 sonunda aldığı bir kararla oluşturuldu.
Bazıları, UNITAMS'ı ülkeyi güvenlik diyarına dönüştürecek ve geçiş dönemini seçim istasyonuna taşıyacak bir mekanizma olarak gördü. UNITAMS, oturumlar ve toplantılar düzenlemek için iki buçuk yıldan fazla zaman harcadı, ancak sayıları ve temsilcileri artan çeşitli tarafların çekişmelerinde boğuldu.
Sonuç olarak Sudan sahnesinde daha fazla karmaşıklık ortaya çıktı. Sudan uzun zamandır devam eden bu yıkıcı savaşa sürüklenene kadar kavgalarda bir artış meydana geldi.
Korgeneral Abdulfettah el-Burhan hükümetinin geçtiğimiz eylül ayında istifaya zorlanan UNITAMS Başkanı Volker Peretz ile iş birliğini sonlandırdığını duyurmasının ve BMGK'dan misyonun görevine son vermesini talep etmesinin ardından BMGK'nın UNITAMS'ın görev süresini sona erdirmekten başka seçeneği yoktu.
Ancak geçtiğimiz hafta BMGK kararı henüz tazeyken, Sudan'ın BM Anlaşması'nın yedinci başlığı kapsamına alınması ve uluslararası vesayet altına girmesi yönünde çağrıda bulunan sesler yükselmeye başladı.
Bununla sadece savaşı durdurmak ve barışı dayatmak için değil, silahlı kuvvetlerin yeniden yapılandırılmasından, tüm silahlı hareketlerin dağıtılmasına, yardımcı ordu olgusunun sona erdirilmesine, Sudan devletinin yeniden inşasına, yeni anayasasının geliştirilmesine ve seçimlerin yapılmasına kadar birikmiş tüm sorunları çözmeyi umuyorlar.
Özgürlük ve Değişim Bildirgesi Güçleri (ÖDBG), mevcut güç mücadelesi denkleminde en zayıf taraf olduklarına inandıkları için uluslararası müdahale konusunda en istekli taraf.
Geriye kalanların ordusu olmakla suçladığı Sudan ordusunun zaferini istemiyor ve ÖDBG'ye göre onun zaferi, el-Keyzan rejiminin geri dönüşü ve el-Keyzan askeri diktatörlüğünün yeni versiyonu anlamına geliyor.
Aynı zamanda, Hızlı Destek Kuvvetleri'ne (HDK) sempati duysa ve onu geçici otoriteye geri dönüş hedefine ulaşmak için bir araç veya fırsat olarak görse bile, bir iktidar atmosferini sürdüren bu güçlerin liderliğinin hırslarından halen korkuyor.
Dolayısıyla savaşı kazanırsa sarayın anahtarlarını teslim etmeyecek ve er ya da geç, özellikle de ordunun sahneden çekilmesinin ardından tek başına hüküm sürecektir.
Sudan, daha önce Darfur Savaşı nedeniyle kendisine dayatılan BM Anlaşması'nın yedinci başlığı kapsamına alınma meselesine elbette yeni değil.
Bu başlık kapsamındaki kararlar ve yaptırımlar 2005'ten bu yana yaklaşık 15 yıldır kendisine uygulanıyor.
Bu sırada uluslararası güçler Darfur'a ve daha sonra Abyei bölgesine konuşlandırıldı.
Sudan'ın Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'ne tabi tutulduğu iki durum arasında fark var.
Altıncı başlık, uluslararası barış ve güvenliği tehdit edebilecek anlaşmazlıkların, ilgili taraflar arasında arabuluculuk ve müzakere yapılarak barışçıl yollarla çözülmesi ile ilgili.
Bu noktadan hareketle tahkim, adli çözüm, uluslararası ajanslar ve bölgesel örgütler de devreye sokulabilir.
Tüm bu çabaların başarısız olması halinde BMGK kendi tavsiyelerini sunabilir. Ancak bunların hepsi barışçıl yollar kapsamında kalır.
Yedinci başlık ise boykot ve ekonomik yaptırımlar gibi askeri müdahale gerektirmeyen önlemlerle başlasa da 'uluslararası barış ve güvenliğin korunması ya da asgari seviyeye geri dönülmesi için gerekli tüm prosedürler ve önlemler' başlığı altında askeri müdahaleye, hava ve deniz ablukalarına yetki verebilmesi hakkında.
Her iki durumda da Sudan, sorunlarına sihirli bir çözüm getiremedi. Bunun nedeni, iç tarafların sorunlarını çözememesi ve devam eden çatışmalar.
Bazıları, yedinci başlık kapsamındaki BM müdahalesinin Darfur'a 'göreceli' bir sükûnet getirdiğini iddia edebilir.
Ancak bölgedeki çatışmaların bitmediği, aksine daha da kötüleştiği ve silahlı hareketlerin sayısının, bölünmüşlüklerden dolayı sınırlandırılması zor hale gelene kadar arttığı bir gerçektir.
Sudan'ın tamamı da bu başlık kapsamında kendisine uygulanan çeşitli yaptırımların etkilerinden zarar gördü.
Bu nedenle, Sudanlı tarafların, ister BM'nin kapısını çalmayı düşünerek ister Hükümetler Arası Kalkınma Otoritesi (IGAD) aracılığıyla bir Afrika çözümü hayal ederek olsun, denenmiş ve test edilmiş olanı denemeye, sorunlarına ve krizlerine yeniden dış çözümler aramaya geri dönmeleri şaşırtıcı görünüyor.
Sudan'ın kronik krizlerinin çözümü kendi içindedir. Bunun aksini dillendirmekse bir yanılsamadır.
Aynı şekilde bazılarının, bu müdahalenin devrimi hedeflerine ulaştıracağını düşünerek, uluslararası müdahale talebini haklı çıkarmak için devrimi kullanmaya çalışması da Aralık Devrimi'ne haksızlıktır.
Aralık Devrimi yabancı müdahale çağrısında bulunmadı ya da ülkeyi uluslararası vesayet altına almak için kimseye yetki vermedi.
Bugün bu müdahaleyi talep edenler bunu koltuk kavgalarıyla boğulan devrimin iyiliği için değil, kendi çıkarları ve iktidara geri dönme hesapları için yapıyor.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Independent Türkçe için çeviren: Muhammet Furkan Yeşil