Gazeteciler, "savaş döneminde medya"yı konuştu: İşgale karşı söylem dili nasıl oluşturulmalı?

Filistin İçin Gazeteci Dayanışması Platformu, Duyarlı Medya Derneği ve Rami Kütüphanesi işbirliğiyle "İşgale Karşı Söylem İnşası" konulu medya atölyesi düzenledi. Atölyeye, alanında uzman birçok gazeteci ve akademisyen katıldı

Fotoğraf: Independent Türkçe

Dünya kamuoyu, 7 Ekim'de başlayan Gazze savaşının yarattığı yıkımı canlı yayınlardan izliyor.

İsrail, 7 Ekim'den bu yana Gazze'de 6 binden fazlası çocuk, 4 binden fazlası kadın olmak üzere 15 binden fazla Filistinliyi katletti.

İsrail'in katlettiği gazeteci sayısı ise, son 20 yılda Filistin'de öldürülen gazetecilerin sayısını aşmış durumda.

7 Ekim'den bu yana, İsrail saldırılarında 6'sı kadın olmak üzere, toplam 70 gazeteci öldürüldü.

Ayrıca, Filistinli Gazeteciler Sendikası'nın açıklamasına göre, İsrail hapishanelerinde 44 Filistinli esir gazeteci bulunuyor.

Tüm bunlar, Gazze Şeridi'nde modern tarihin en büyük katliamlarından birinin yaşandığını gözler önüne seriyor.

Zira Filistin-İsrail meselesi 7 Ekim'den bu yana süren Gazze savaşıyla sınırlı değil. 

İsrail'in 1948 yılından günümüze kadar Filistin topraklarında sürdürdüğü işgal sonucu Filistinliler dünyanın gözleri önünde bir felaket yaşıyor.

Hâl böyle olunca medya ve etik dilinde söylem tartışmaları da gündeme geliyor.

Gazze'de yaşananlar nasıl haberleştirilmeli?

İşgale karşı medyada söylem dili nasıl oluşturulmalı?

Medyaya düşen görevler neler?

İsrail'in açık hedefi haline gelen gazeteciler için neler yapılmalı?

Bu sorulara yanıt bulmak amacıyla Press For Palestine Platformu (Filistin İçin Gazeteci Dayanışması), Duyarlı Medya Derneği ve Rami Kütüphanesi işbirliği ile "İşgale Karşı Söylem İnşası" konulu bir medya atölyesi düzenledi.
 

 

Alanında uzman gazeteci, yazar ve akademisyenlerin konuşmacı olduğu atölyede, Filistin'in sosyal ve coğrafi yapısı, işgal tarihi, savaş muhabirliği, haber dili, haber kaynaklarının doğru kullanımı, Türkiye-İsrail ilişkileri konuları işlendi.

7 oturumdan oluşan atölyeye, Filistinli Gazeteciler Derneği Başkanı Amir Lafi, Tarih ve Medeniyet Araştırmacısı Musa Biçkioğlu, Ortadoğu uzmanı, yazar Zahide Tuba Kor, Foto Muhabiri Coşkun Aral, Habertürk programcısı, gazeteci Mehmet Akif Ersoy, CNN Türk Haber Müdürü İdris Arıkan ve Fatih Sultan Mehmet Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Zekeriyya Kurşun konuşmacı olarak katıldı.

Ayrıca atölyede, A Haber Muhabiri Ata Can Gündüz ile TRT Haber Muhabiri Murat Can Öztürk de saha deneyimlerini aktardı.


Çiçek: İsrail, özellikle gazetecileri hedef alıyor

Filistin İçin Gazeteci Dayanışması Platformu Sözcüsü Cahide Hayrunnisa Çiçek, "Bölgede İsrail'in savaş suçu işlediğini, fosfor bombaları kullandığını gazetecilerden öğrendik. İşgal rejiminin Filistin'de uyguladığı soykırım, işgal ve katliamları dünyanın görmemesi için gazetecileri hedef alıyor. Bölgede gazetecilerin çok büyük bir önemi var. Bölgede İsrail'in savaş suçu işlediğini, fosfor bombaları kullandığını gazetecilerden öğrendik. Biz o bölgede babaların evlatlarının cesetlerini poşetler içerisinde taşıdığını yine gazeteciler sayesinde öğrendik. Dedelerin torunlarının gözündeki toprağı silerek, gözlerinden öperek Rahmet-i Rahman'a uğurladığını yine gazeteciler sayesinde öğrendik. İsrail de bunu bildiği için direk gazetecileri hedef alıyor" dedi.
 

Cahide Hayrunnisa Çiçek.jpg
Filistin İçin Gazeteci Dayanışması Platformu Sözcüsü Cahide Hayrunnisa Çiçek

 

1948'den sonra Filistin topraklarında çok büyük katliamların yaşandığını belirten Çiçek, o tarihlerde medyanın gücünün bugünkü kadar etkili olmadığını söyledi.

Çiçek, sözlerine şunları ekledi:

O dönem yaşananlar ayrıntısıyla dünyaya duyurulamadı. 1987'de Birinci İntifada sonrası dünya, Filistin'de olup bitenleri duymaya, görmeye başladı. 2000-2022 yılları arasında İsrail 55 gazeteciyi katletmiştir. Aksa Tufanı Operasyonu'nun başladığı 7 Ekim tarihinden bugüne kadar ise 70 gazeteci katledildi. İsrail, gazetecilerin yaptığı haberlerin etkisini çok iyi biliyor. Bu yüzden direkt olarak hedefinde gazeteciler de var.
 

Amir LAfi.jpg
Filistinli Gazeteciler Derneği Başkanı Amir Lafi

 

"Filistin sorunu unutulmuştu, 7 Ekim'den bu yana durum değişti"

Rami Kütüphanesi'nde düzenlenen atölyenin "Filistin ile İsrail'in Sosyal ve Coğrafi Yapısı" başlıklı ilk oturumunun konuşmacıları Filistinli Gazeteciler Derneği Başkanı Amir Lafi ve Tarih ve Medeniyet Araştırmacısı Musa Biçkioğlu'ydu.

Günümüzde gençlerin Filistin sorunun ne olduğunu bilmediğini söyleyen Amir Lafi, "Bu, 2 yıllık, 5 yıllık değil; 75 yıllık bir sorun. Artık Filistin sorunu unutulmaya başlamıştı. 7 Ekim'den bu yana hepsi değişti. İsrail'in gerçek yüzünü tüm dünya gördü" dedi.

Türkiye'nin Filistin halkına verdiği desteğe dikkat çeken Lafi, "Türkiye daima Filistin'in yanında. Sadece Türkiye de değil, tüm dünyada uyanış var. Şimdi herkes Filistin'de neler olup bittiğini soruyor, öğrenmeye çalışıyor. Çünkü İsrail çirkin yüzünü tüm dünyaya gösterdi. Bu atölye gibi toplantıların bu yüzden faydası var. Öğrenecek çok şey var. Bizler, yapabileceğimiz kadarını yapmaya çalışıyoruz" diye konuştu.

Lafi, "İsrail tarih boyunca sadece 400 yıl Filistin topraklarında kaldı. Filistinliler ise bin 1200 yıl boyunca Filistin'de yaşadılar. 19'uncu yüzyıla kadar Filistin'deki Yahudilerin sayısı 5 bin kadar bile değildi. 5,5 milyon kişi Filistin'de yaşıyor. Dünya genelinde ise 14,5 milyon Filistinli var. Bunların birçoğu mülteci kamplarında yaşıyor" ifadelerini kullandı.
 

Filistinli Gazeteciler Derneği Başkanı Amir Lafi, Tarih ve Medeniyet Araştırmacısı Musa Biçkioğlu 2.jpg
Filistinli Gazeteciler Derneği Başkanı Amir Lafi (solda) ile Tarih ve Medeniyet Araştırmacısı Musa Biçkioğlu (sağda)

 

İlk oturumun diğer konuşmacısı Kudüs uzmanı, Tarih ve Medeniyet Araştırmacısı Musa Biçkioğlu da Filistin'in coğrafi yapısına değindi.

Filistin'de bin 210 yıl boyunca Müslümanların hakimiyetinde, Hristiyan, Yahudi ve Ermenilerin tüm haklarının muhafaza edildiğine dikkati çeken Biçkioğlu, İsrail'in ise Filistinlilere aynı yaşam hakkını tanımadığını anlattı.

Biçkioğlu, "İnsanlık vicdanı adına gerçekten utanç verici bir sayfa. Bu, bir millete değil, bir zihniyete mâl edilmesi gereken bir sorun. Tarih ile ilgilenen bir kişi olarak şunu ifade etmek isterim ki, tarihsel bazı olayları okuduğumuzda 'insanlar ne yapardı, buna nasıl tahammül etti' gibi düşünmüyor değilim. Maalesef şu anda tarihin en kötü sayfalarından birini yaşayan bir özneyim, bende şahidi oldum. Geleceğe yönelik kötü bir adım, kötü bir inşa var" ifadelerini kullandı.
 

Zahide Tuba Kor.jpg
Ortadoğu uzmanı, yazar Zahide Tuba Kor 

 

Kor: İsrail, hangi yoldan, hangi plakalı aracın geçeceğini bile belirliyor

"İşgal Tarihi ve Politik Yapı" konulu ikinci oturumda konuşan Ortadoğu uzmanı, yazar Zahide Tuba Kor, Filistin tarihi hakkında bilgi verdi.

Filistin'de Osmanlı hakimiyetinin sona ermesinden sonra 1917-1925 yılları arasında yaşanan İngiltere mandası dönemini anlatan Kor, "İngilizlerin en istikrarsız manda ülkesi Filistin'dir" dedi.

Kor, "Osmanlı'nın ardından önce İngilizlerin, sonrasında İsrail'in işgalinin sürdüğü Filistin topraklarında Filistinlerin hiç yönetimi olmamıştır. İlk Filistin yönetimi 1994'te olmuştur" şeklinde konuştu.

Bugün Gazze'de bulunan nüfusun, şu anda İsrail işgali altındaki Filistin topraklarından Gazze'ye göç ettirilen mülteciler olduğunu anlatan Kor, "Bugün Gazzelilerin tamamı 75 yıllık işgal sürecinde sürgün edilen mültecilerdir. Gazze adeta bir mülteci kampıdır. Yalnızca Gazze ve Filistin toprakları değil, yurt dışında, Ürdün, Lübnan, Kuveyt, Suriye… birçok ülkede Filistinli mülteciler vardır. Ancak şimdi çoğu mülteci kampı bu son savaşla beraber yıkıldı. Keza aynı şekilde Suriye savaşında da oradaki mülteci kampları yıkıldı" ifadelerini kullandı.
 

 

İsrail'in, işgal ettiği Filistin toprağı Batı Şeria'yı 165 küçük parçaya böldüğünü anlatan Kor, "Filistinlilerin yaşadığı bölgelere ulaşım yolları bile sorunlu. İsrail, hangi yoldan, hangi plakalı aracın geçeceğini bile belirliyor. İsrail, Gazze'deki soykırımın yanı sıra, Batı Şeria'da da apartheid uygulamalarını sürdürüyor" dedi.

"Batı Şeria'da 3 Filistinliden biri mülteci konumunda" diyen Kor, Batı Şeria'da İsrail apartheid güçlerinin hayatın tüm alanında Filistinlilere baskı ve zulüm yaptığını ifade etti.
 

Coşkun Aral 2.jpg
Fotoğraf: Independent Türkçe

 

Aral: Artık bu fotoğrafın değişmesi lazım

Atölyenin "Güvenlik ve Savaş Muhabirliği" başlıklı üçüncü oturumunda konuşan Foto Muhabiri Coşkun Aral, İsrail için savaş hukukunun hiçbir zaman olmadığını, 1980'den itibaren İsrail'in kullandığı silahlara, fosfor bombalarına bizzat tanıklık ettiğini anlattı.
 

-.jpg
Fotoğraf: Coşkun Aral

 

1985 yılında Lübnan'da çektiği anne-çocuk fotoğrafını hatırlatan Aral, günümüzde halen Gazze'de bu kareler benzeri fotoğrafların görüldüğünü söyledi ve "75 sene önce yaşanmış bir katliam ile bugünkü katliamda gördüğümüz fotoğraflar aynı. Artık bu fotoğrafların değişmesi lazım. İnşallah bir gün bu fotoğrafın değiştiğini görürüz. Ben 67 yaşındayım, inşallah bunu daha çok söylemem gerekmez, inşallah Filistin barışı sağlanır" dedi. 
 

Coşkun Aral.jpg
Coşkun Aral / Fotoğraf: Independent Türkçe

 

Hiçbir ideolojiye aidiyet hissetmediğini vurgulayan Aral, "Benim için Filistin önemli. Filistin halkının yanındayım. Ancak mücadelelerinde kendi aralarında hukukun, adaletin sağlanması lazım. Müslümanların kendi aralarındaki ayrılıkları bitirmeleri gerekir" dedi.

Coşkun Aral, sözlerine şunları ekledi:

Önce Filistin'in güçlenmesi lazım. Akılda, bilimde, vicdanda ve hukukta güçlenmesi lazım. Gazze'de açlık var, kuşatılmışlık var. Yaşadığınız toprakları düşünün; deniz kıyısına gidemiyorsunuz. Her şey 30-40 kilometrelik bir alanda geçiyor. İkinci sınıf vatandaş değilsiniz, insan değilsiniz birilerinin gözünde. İsrail'in bakanı Gazze vatandaşına 'hayvan' diyor. Aşağılık tiplerin yaptıkları ve yapacakları önemli. Onların karşısında tek güç akıldır, bilimdir, vicdandır ve hukuktur.
 

Mehmet Akif Ersoy 2.jpg
Mehmet Akif Ersoy / Fotoğraf: Independent Türkçe

 

Ersoy: Eksik olduğumuz meseleden biri ortak dil inşa edememek

"Haber Dili ve Söylem İnşası" konulu dördüncü oturumda ise Habertürk programcısı, gazeteci Mehmet Akif Ersoy, medya dilinin önemi hakkında konuştu.

Filistin'de yaşananların tarihsel süreci de göz önünde bulundurarak değerlendirilmesi gerektiğine işaret eden Ersoy, "Her şeyden önce meseleyi 7 Ekim'den başlayarak değerlendirdiğimizde en büyük yanlışı yapmış oluyoruz. İsrail'in göstermeye çalıştığı fotoğraf bu şekildeydi. Olaylar 7 Ekim'de başlamış gibi göstermek istediler. 1917'den bugüne Filistin'de neler yaptınız? Ne kadar Filistinliyi katledip, yerlerinden ettiniz? Filistin meselesini bilmeden, anlamadan konforlu alanlarda strateji belirlemek meselenin çok dışında kalmaktır. Medya dili açısından bizim eksik olduğumuz meseleden birisi ortak dil inşa edememe konusudur. Bir diğer konu ise Filistin meselesinin Arap-İsrail'in meselesi olmaktan, Hamas-İsrail meselesi olmaya kadar indirgenmeye çalışılmasıdır. Küresel düzeyde fotoğrafa baktığınızda kısmen başarılı olundu" dedi.
 

CNN Türk Haber Müdürü İdris Arıkan.jpg
CNN Türk Haber Müdürü İdris Arıkan / Fotoğraf: Independent Türkçe

 

Arıkan: "Esir" ve "mahkum" ifadeleri arasında fark var, buna dikkat etmeliyiz

Beşinci oturumda konuşan CNN Türk Haber Müdürü İdris Arıkan, "Haber Kaynaklarını Doğru Kullanımı" konusunda deneyimlerini paylaştı.

Arıkan, "Medyadaki söylemlerde önceliğimiz dili değiştirmektir. Örneğin 'rehine takası', 'mahkum takası' ve 'esir takası' arasında fark var. Buna dikkat etmemiz gerek. Söylenen her sözün bir anlamı ve bir kilit noktası var. Medya çalışanları ilerideki süreci değiştirebilir" dedi.
 

Prof. Dr. Zekeriyya Kurşun 1.jpg
Fatih Sultan Mehmet Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Zekeriyya Kurşun / Fotoğraf: Independent Türkçe

 

Prof. Dr. Kurşun: Türkiye, Filistin politikasında "mümkün" olanı yaptı

"Türkiye'nin Filistin Politikası ve İsrail ile İlişkileri" başlıklı altıncı oturumda konuşan Prof Dr. Zekeriyya Kurşun Türkiye ve İsrail ilişkilerine vurgu yaparak, "Türkiye, Filistin politikasında elinden geleni, 'mümkün' olanı yaptı. Türkiye bu politikalarında daha statükocu bir politika gütmüştür. Filistin meselesinde Arap liderlere göre hareket etmemiştir" diye konuştu.
 

TRT Haber Muhabiri Murat Can Öztürk ile A Haber Muhabiri Ata Can Gündüz.jpg
TRT Haber Muhabiri Murat Can Öztürk ile A Haber Muhabiri Ata Can Gündüz

 

Çatışmanın ortasında gazeteci olmak

A Haber Muhabiri Ata Can Gündüz ile TRT Haber Muhabiri Murat Can Öztürk ise, 7 Ekim'den sonra yaşanan Gazze savaşındaki saha deneyimlerini aktardı.

Sosyal medyada da oldukça konuşulan "Türk gazeteciler neden hep İsrail'de, neden Gazze'de Türk gazeteci yok?" sorularının yöneltildiği Gündüz ve Öztürk, 7 Ekim'den sonra Refah sınır kapısı üzerinden Gazze Şeridi'ne geçebilmek için Mısır'a gittiklerini, ancak hiçbir koşulda Gazze'ye geçişlerinin mümkün olmadığını anlattı.

Gazze'deki dramın yanı sıra, Batı Şeria'da da Filistinlilerin İsrail zulmüne maruz kaldıklarını anlatan gazeteciler, Filistinlilerin yaşadığı köylerde şahit olduklarını atölye katılımcıları ile paylaştı.
 

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU