Güney Gazze’deki sığınmacılar Al-Majalla’ya konuştu: 'Yağmurdan ve geri dönememekten korkuyoruz'

İnsani ara Gazzeli siviller için kurtuluş anlamına gelmiyor.

Han Yunus’taki bir BM okulu, yerinden edilmişler için sığınağa dönüştürüldü (DPA)

Gazze Şeridi’nde kırk yedi gün süren savaş boyunca İsrail savaş makinesi, Gazze Şeridi’nin kuzeyinden güneyine kadar Filistinlileri evlerini terk etmeye zorlamayı bırakmadı. UNRWA istatistiklerine göre 950 binden fazla insan, Gazze Şeridi’nin diğer bölgelerine göç etti ve yer değiştirme dalgaları, Şerid’in güneyine doğru yoğunlaşıyor. Savaş boyunca sürekli hedef alınmasına rağmen insanlar, bu yerlerin daha az tehlikeli olduğuna inanıyor. İşgalcilerin ‘askeri harekât yeri değil’ olarak belirlediği Refah, Han Yunus, Nuseyrat kampı, Bureyc ve Magazi bölgelerinde çok sayıda ev, sakinlerinin başına yıkıldı. Ancak savaş nedeniyle ölümler, insani ateşkes ilanından ve esir takası anlaşmasının imzalanmasından sonra bile Şerid boyunca durmadı.

Yerinden edilenlerin tümü şiddetli bombalamaların ağırlığı altında evlerini terk etti. Yanlarında yalnızca ‘değişken hava koşulları, yaklaşan kış ve Gazze Şeridi’nde başlayan çöküntüler nedeniyle hızla uygunsuz hale gelen’ birkaç kıyafet taşıyorlardı.

Mal krizi

Merkezden uzak, Gazze Şeridi’nin güneyinde, işgalcilerin Gazze Şeridi’nin tamamındaki kuşatmayı sıkılaştırmasıyla birlikte ister güneyde yaşayan yerli halklar, ister Gazze Şeridi’nin kuzeyinden ve merkezinden gelen yerinden edilmiş insanlar olsun, yaşam krizinin şiddeti insanlar için iki katına çıktı.

Kışı çok severdim ve tüm yılın sağanak yağışlı geçmesini isterdim. Ama şimdi ne yapacağım? Ben ve ailem kışı nasıl karşılayacağız? Burada açıkta kalarak onları hastalıklardan nasıl koruyabilirim?

Yerinden edilmiş Halid es-Seyyid Ahmed

Yüksek nüfus yoğunluğu, tüm merkezlerin dolu olması nedeniyle birçok aileyi Birleşmiş Milletler (BM) barınma merkezlerinin yakınındaki boş yerlere taşınmaya zorladı. UNRWA, yerinden edilmiş insanlara acılarını ve vücutlarını saklayacak ve onlara uyku sırasında biraz mahremiyet sağlayacak küçük çadırlar yapabilmeleri için güçlendirilmiş naylon parçaları ve bazı basit aletler verdi. Farklı ailelerden kadın ve çocukların bir araya, erkeklerin ise başka odalarda bir araya toplandığı sığınma merkezlerine göç eden ailelerin tamamı, savaş başladığından beri uykusuz. Bu tasvirle, bir araya yoğunlaşmanın fiziksel ve sağlık açısından ve ahlaki açıdan nasıl olduğunu hayal edebiliriz.

Fırtınanın başlamasıyla birlikte rüzgâr önlerindeki her şeyi uçurdu ve yerinden edilenlerin çadırları rüzgâr tarafından tam anlamıyla uçup gitti. Bu naylon parçaları, genellikle şiddetli yağmurun eşlik ettiği fırtınayla gelen kuvvetli rüzgarlara dayanamıyor. Ayrıca yerinden edilenlerin çoğu, kendilerini soğuktan koruyacak kalın giysiler bulamıyor. Yerlerinden edilen bu ailelerin çoğu şiddetli soğuk, rüzgâr ve yağmurla karşı karşıya kalmaya başladı. Yağmurda bebeğini kucaklayan, çadırını uçuran rüzgârdan bebeğiyle birlikte kaçan bir kadının tanık olduğu sahneyi anlatabilmemiz mümkün değil.

Yerinde kalan çadırlarda ise yağmur, yerinden edilmişlerin yanlarında taşıdıkları ya da güneydeki ailelerinden ve tanıdıklarından aldıkları örtülere ve hafif yatak örtülerine sızıyordu.

Acı çeken yerinden edilmişlerin hikayeleri anlatmakla bitmez. Evden ayrılmak demek, başka bir yerde sıfırdan başlamak, birçok eksikliğin acılarına yeni bir yerde katlanmak demektir. Yani eğer mekân aşırı kalabalık bir toplu barınma merkezi ise kişi mahremiyetini, sağlık güvenliğini ve sessiz iç sesini kaybeder. Tüm bu sefaletin etkisi ise kuvvetli sağanak yağmurlar ve rüzgarlarla birlikte daha da artıyor.

Felaket yaklaşıyor

Yağmurlar yaklaşırken ve nihai ateşkes sağlanmadığı sürece zayıf çadırlarda uyuma tehlikesi hala aileleri tehdit ederken, insani bir ateşkesin başlamasından bahsetmek yerinden edilmiş Filistinlilere tam bir güvenlik sağlamıyor. Yerinden edilenlerin kendi evlerine veya evlerinden geriye kalanlara geri dönme ihtimali yok. Felaketin eli hâlâ ufukta görünüyor. Askeri çatışmaların durmasına rağmen devam eden gizli savaş nedeniyle felaket, binlerce çocuk ve ailelerini tehdit etmeye devam ediyor.

Yerinden edilmiş sivillerden biri olan Halid es-Seyyid Ahmed (35 yaşında), Refah Temel Erkek Okulu barınma merkezinin girişinde yaşıyor. Al-Majalla’ya yaptığı açıklamada “Yağmurdan önce rüzgâr esiyordu. Bu çadır çocuklarımı ve eşimi aşırı soğuktan korumuyor ve rüzgâra karşı dayanamıyor” dedi.

Ahmed, “Kışı çok severdim ve tüm yılın sağanak yağışlı geçmesini isterdim. Ama şimdi ne yapacağım? Ben ve ailem kışı nasıl karşılayacağız? Burada açıkta kalarak onları hastalıklardan nasıl koruyabilirim?” şeklinde konuştu.

Seyyid Ahmed, büyük bir endişeyle “Savaş uzun sürerse ne yapacağımızı, hem kendi sağlığımızı, hem de çocuklarımızın sağlığını neredeyse yok edecek şartlarda nasıl hayatta kalabileceğimizi bilmiyorum. Aşırı soğuğu getiren geceden korkmaya başladım. Üstelik yağmur giderek şiddetleniyor” dedi.

İşgal, o güzel görüntüleri hafızalarımızdan silmeyi başardı. Yağmurdan korkar olduk. Evlerimize dönemeyeceğimiz bir gelecekten korkar hale geldik.

Yerinden edilmiş Amjad el-Galban

Yenilenen ağrı

Gazze’nin kuzeyinden Refah’a sürülen Seyyide Necved el-Basyuni (40 yaşında) ise bize acılarla dolu başka bir hikâye anlattı. “Sekiz çocuğum var, eşimin sağlık durumu çok kötü. Uzun yolculuğun yorgunluğunu, Refah’a taşınmanın yorgunluğunu yaşadık. Barınacak yerimiz kalmadı. Güneyde ev kiralayamıyoruz. Barınaklarda bize yer yok. Yetkililer bize mekânın dolu olduğunu söyleyerek, çadır kurup orada kalmamız için gerekli araçları verdiler” dedi.

Basyuni, Filistin’in günümüzdeki acılarını anlatırken gözlerinden yaşlar akarak, “Çadırda oturduk. İlk gün çocukları, barınma merkezinden aldığımız tek battaniyenin üzerine sıraladım. Görevliler geç geldiğimizi bahane ederek bize uyumamız için yatak vermeyi reddettiler” ifadelerini kullandı.

Bitkin bir halde sözlerine devam eden Basyuni, “Biz duruma uyum sağlamaya çalışıyoruz ama yağmurun gelişi felaketi daha da ağırlaştırdı. Ben, ailem ve böbrek yetmezliği çeken eşim önümüzdeki günlerle nasıl yüzleşecek? Uyuduğumuz battaniye ıslanınca ne yapacağım? Yerde uyumaktan oluşan sırt ağrımız yeterli değil mi? Bizi günün ve gecenin soğuğundan korumayan bir çadırda uyuduğumuz bu günler yeterli değil mi? Çocuklarım bu acıya dayanamadıkları için sürekli ağlıyorlar. İki tanesi soğuk algınlığı ve kulak ağrısı çekiyor. Ayrıca kötü hava koşulları nedeniyle eşimin hayati tehlikesi de artıyor” şeklinde konuştu.

“Evden ayrılmak demek, başka bir yerde sıfırdan başlamak, birçok eksikliğin acılarına yeni bir yerde katlanmak demektir.”
 

Evime dönmek istiyorum

Gazze’den Refah’a sürülen Hacı Fethiye Hamid (72 yaşında), “Zorla evlerimizden çıkarıldık. Tankların caddemize ilerlemesi ve tahliye talebinde bulunmasının ardından mümkün olduğu kadar uzun süre Gazze’de kaldık ve son nefesimize kadar topraklarımıza tutunduk. Artık barınak bulamıyoruz. Neredeyse sokakta yaşıyoruz. Dün bu çadır rüzgârdan yıkıldı. Yağmur elbiselerimizi ıslatıyor. Ben hasta bir kadınım ve bu soğuğa dayanamıyorum” dedi. Yorgun bir ifadeyle, “Biz siviller ne günah işledik ki, yağmurdan sırılsıklam olduğumuz ve köpeklerin saldırısına uğradığımız gece sokağa atıldık. Evime dönmek istiyorum, kimsenin bize bunu yapmaya hakkı yok” şeklinde konuştu.

Öğretmen Emced el-Galban (52 yaşında) ise “Açık havada çadırda zorla uyumak, ailem ile birlikte açlık ve aşağılanmayla yüzleşmek, hayal bile edemeyeceğim acı bir deneyim, işgalcilerin Filistin halkına karşı işlediği yeni bir felakettir” dedi.

Galban, “Güneye kaçışımız sırasında keskin nişancıların bizi kurşunlarla takip etmesi nedeniyle çocuklarım ve ben kesin bir ölümden kurtulduk. Bu, yalnızca olup bitenlere sessiz kalan bu dünyanın vahşeti ile açıklanabilecek bir korku, kaygı ve panik deneyimiydi. Barınma merkezinin girişinde çadırım var. Ama ne ironi ki, kuzeydeki böyle bir okul benim gururuma, eğitimdeki yüce misyonuma tanık olurken, şimdi de güneydeki başka bir okul, benim ve çocuklarımın bu aşağılanmasına tanık oluyor. Yağmur başlayınca hepimiz suda boğulduk. Uyuduğumuz yataklar ıslandı. Şiddetli rüzgâr nedeniyle barındığımız çadır neredeyse uçtu. Çocuklarımın çoğu hastalandı. Onları tedavi etmek için gereken ilaçları alacak param yok” ifadelerini kullandı.

Yerinden edilmiş öğretmen, “Gelirimizin kısıtlı olması, bu ay maaşımızı alamamış olmamız ve evimden yeterince kışlık kıyafet getirmemiş olmam ve buradaki kıyafet yetersizliği nedeniyle, çocuklarıma sıcak tutacak kıyafet sağlayamıyorum. Bulsak da talebin artmasından dolayı fiyatları yüksek” dedi.

Amjad el-Galban, “Sadece evime, ailemin güven içerisinde olmasına, alışık olduğumuz, içerisinde kışı sevdiğimiz sıcak mekanımıza dönmek, balkonunda durup ben ve çocuklarım ellerimizle yağmuru yakalamak istiyorum. İşgal, o güzel görüntüleri hafızalarımızdan silmeyi başardı. Yağmurdan korkar olduk. Evlerimize dönemeyeceğimiz bir gelecekten korkar hale geldik” şeklinde konuştu.

Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden tercüme  edilmiştir

*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Şarku'l Avsat'ın haberlerine ulaşmak için tıklayın

DAHA FAZLA HABER OKU