Rusya ve İsrail ilişkileri gerçekten çöker mi?

İsrail-Rusya ilişkilerindeki bozulma Gazze'de savaşın şiddetlenmesiyle artarak devam ediyor

(Al Majalla)

İki ülkenin diplomatik kurumları arasında Birleşmiş Milletler (BM) toplantıları da dahil olmak üzere çeşitli platformlarda yaşanan tartışmalar, artık sıradan bir hal aldı. Rusya'nın BM Daimi Temsilcisi Vassily Nebenzia’nın İsrail'in meşru müdafaa hakkını reddettiği ve İsrail'in BM Daimi Temsilcisi Gilad Erdan’ın ona Rusya'nın İsrail'e uluslararası hukuka nasıl saygı duyulacağını öğretme hakkına sahip ‘son ülke’ olduğu şeklinde karşılık verdiği olayın bu durumun bir göstergesi olduğu söylenebilir.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

İsrail özellikle Hamas Hareketi’nden bir heyetin Moskova’yı ziyaret etmesinden ve Rusya Federasyonu'na bağlı Dağıstan Özerk Cumhuriyeti'ndeki Mahaçkale Havalimanı'nda yaşanan Yahudi karşıtı olaydan ve geçtiğimiz ekim ayında Mahaçkale patlak veren ve emniyet güçlerinin müdahale etmediği olaylardan rahatsız oldu. Bu kadar da değil, Rusya Federasyonu’na bağlı Kabardey-Balkarya Cumhuriyeti'nin yönetim şehri Nalçik'te inşaat halindeki bir Yahudi merkezinin kundaklanması, Dağıstan'ın batısında yer alan Hasavyurt'ta bir otelde Yahudilerin aranması ve benzeri başka olaylar da yaşandı.

Rusya-İsrail Hükümetler Arası Komisyonu eski Eşbaşkanı Zeev Elkin, Dağıstan'daki olayların Moskova yönetiminin izlediği yoldan ayrı düşünülemeyeceğini söyledi. İki ülke arasındaki ilişkilerin hızla bozulduğunu düşünen Elkin, geçtiğimiz yıl şubat ayından, yani Rusya'nın Ukrayna'ya savaş açmasından bu yana ‘güncelliğini ve geçerliliğini yitirdiğini söylediği Rusya-İsrail ilişkilerini önceki temellerine dayanarak sürdürmenin imkansız olduğunu vurguladı. Bu bağlamda Bloomberg haber ağı, İsrail ordusunun Rusya'ya önceden bildirimde bulunmaksızın Suriye'de hava saldırıları düzenlemeye başladığını bildirdi.

Moskova’nın dış politika illüzyonu

Kamusal alanda yaşanan olaylara bakıldığında, Ukrayna savaşının taraflarından biri olan Rusya’nın, İsrail ile ilişkilerinde olası siyasi ve ekonomik sonuçlarla karşı karşıya kalmak anlamına gelse bile, Filistin’e destek veren ülkelerin başında geldiği görülüyor. Ancak burada “Bu doğru bir algı mı? sorusu ortaya çıkıyor.

2022 yılı Tel Aviv-Moskova ilişkilerinde adeta bir dönüm noktası oldu. Moskova, Tel Aviv’in Ukrayna'ya verdiği göreceli destek karşısında İsrail Yahudi Ajansının (JAFI) temsilciliğinin Rusya’daki çalışmalarını durdurdu. Böylece ikili ilişkilerde kapsamlı bir dönüşümün olmasını hedefliyordu.

Birkaç yıldır Rusya-İsrail ilişkileri eşi benzeri görülmemiş bir dönüşüm yaşıyor gibi görünüyordu. Oysa iki ülke arasındaki ilişkiler, artık iktidarın dizginlerini elinde tutan kişiye bağlı olmayacak kadar kurumsal bir nitelik kazanmıştı. Rusya basını, iki ülkenin Suriye'deki askeri meseleler de dahil olmak üzere her türlü krizi aşabildiklerine dair hikayelerle doluydu. Yine basında yer alan diğer haberlerde mevcut İsrail yönetiminin Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in İkinci Dünya Savaşı'nın sonuçlarının gözden geçirilmesi süreciyle ilgili endişelerini anlayabilen dünyadaki sayılı yönetimlerden biri olabileceği vurgulanıyordu. Putin’in 2020 yılında İsrail'de Leningrad Kuşatması savunması için yapılan Anma Mumu anıtının açılışında yaptığı konuşma, son yıllarda yurtdışında yaptığı belki de en sıcak ve en duygusal konuşmaydı.

Ancak iki ülke arasındaki ilişkiler her ne kadar uyumlu gibi görünse de bu sadece bir illüzyondu. Putin'in İsrail ziyaretinin üzerinden birkaç ay geçmişti ki Rusya'nın İsrail büyükelçisi Anatoly Viktorov, beklenmedik bir çıkış yaparak İsrail'in Ortadoğu'daki istikrarsızlıktan düşmanı olarak gördüğü İran'dan daha fazla sorumlu olduğunu söyledi. Ardından başta Lübnan'daki Hizbullah olmak üzere İran yanlısı Şii askeri ve siyasi yapıları desteklediğini açıkladı.

Moskova başlarda Beyrut'la ilişkisini ve Şam'a uygulanan uluslararası yaptırımları aşma çabalarını göz ardı ederek bu diplomatik gerilimi küçümsemeye çalışsa da ertesi yıl böyle davranmakta zorlanmaya başladı. Bunun üzerine Netanyahu'nun 2021 seçimlerini kazanacağına inanan Kremlin'deki dış politika stratejistlerinin Rusya-İsrail ilişkilerine dair iyimser tahminlerinde büyük bir kırılma oldu. Bu kırılma önce iki ülke arasında Suriye'deki koordinasyonu etkilerken iki taraf arasındaki bilgi alışverişini de karmaşık hale getirdi.

Ne var ki 2022 yılı Tel Aviv-Moskova ilişkilerinde adeta bir dönüm noktası oldu. Moskova, Tel Aviv’in Ukrayna’ya verdiği göreceli destek karşısında İsrail Yahudi Ajansının (JAFI) temsilciliğinin Rusya’daki çalışmalarını durdurdu. Böylece ikili ilişkilerde kapsamlı bir dönüşümün olmasını hedefliyordu. Aslında Kremlin, İsrail'in Kiev'e silah gönderenler arasına katılması halinde Rusya'da halen 150 binden fazla Yahudi’nin yaşamasına ve yaklaşık 900 bin İsrailli Yahudinin kökenlerinin Rusya’ya ve eski Sovyetler Birliği ülkelerine uzanmasına rağmen Tel Aviv ile tüm bağları koparmaya hazır olduğunu gösterdi.

Sonunda blöf işe yaradı ve yeniden başbakanlık koltuğuna geri dönen Netanyahu, Batı ile Rusya arasında her zamanki gibi başarılı görünen manevralarını yapmaya başladı. Ancak yokluğu sırasında başta Rusya'nın giderek Arap ülkelerine ve özellikle de İran'a yönelen dış politikası olmak üzere pek çok şey çoktan değişmişti.

Ortadoğu'daki kriz, Ukrayna'da Batılı ülkelerin tamamıyla savaştığına ve kendisini gerçek bir düşman çemberinin ortasında hissetme hakkını resmi olarak kazandığına inanan Moskova için başka bir fırsatı temsil ediyor.
 

Al Majalla’da daha önce yer alan bir makalede geçtiği üzere Gazze savaşı, Ukrayna’da savaşan Rusya’ya Batı’yı çifte standart uygulamakla suçlaması için güçlü bir propaganda malzemesi sağladı. İsrail, Gazze Şeridi’nde çok sayıda sivilin ölümüne yol açan bir askeri harekat yürütürken, Moskova’nın kendisine uygulanan yaptırım politikasını eleştirecek argümanları da giderek çoğalıyor. Batı’nın herhangi bir tepkisine yönelik eleştirilerinin odak noktası genellikle Ukrayna'da ‘NATO'ya karşı aktif savunma’ şeklinde oluyor.

Birçok neden var

Rus siyaset bilimci Tatiana Stanovaya, Putin'in İsrail'e karşı giderek düşmanlaşan söyleminin neden değiştiğini yine sadece onun açıklayabileceğini söylerken haklıydı. Üstelik Ortadoğu'daki yeni bir kriz, Ukrayna'da Batılı ülkelerin tamamıyla savaştığına ve kendisini gerçek bir düşman çemberinin ortasında hissetme hakkını resmi olarak kazandığına inanan Moskova için başka bir fırsatı temsil ediyor. Bu noktada Moskova'nın Avrupa'da kendi istihbarat birimleri aracılığıyla İslami çevrelerde protesto gösterilerini kışkırttığı yönündeki haberlerin gerçeği yansıttığı söylenemez.

Ancak Rusya'nın İsrail eleştirilerine aktif şekilde katılmasının bir başka nedeni de Arap ülkeleri, Türkiye ve İran ile ilişkilerinin ve hatta Moskova'nın kendisine uygulanan katı yaptırımları atlatmasına bir şekilde yardımcı olan Çin ile ilişkilerinin kendi özgü yapısından kaynaklanıyor.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Orta Doğu ve Afrika Ülkeleri Özel Temsilcisi ve Dışişleri Bakan Yardımcısı Mihail Bogdanov’un Moskova ve Pekin'in ‘Ortadoğu'daki durumun yatıştırılmasına yardımcı olmak için çabalarını birleştirdikleri’ açıklamasını da bu çerçevede görebiliriz. Bu sözler sahadaki siyasetin pratiklerinden çok propaganda hakkında bir şeyler söylüyor olsa da, küresel diplomatik çevrelerin oldukça ilgisini çekiyor.

Moskova'nın Pekin'in Gazze konusundaki tutumunu tarafsız olmaktan ziyade Filistin yanlısı olarak okurken Kremlin’de Batı'nın Gazze Şeridi'nde akan kanda ortak sorumluluğu olduğu yönünde bir görüş hakim.

Çin'in olaylara yalnızca Filistinlilerin bakış açısından bakması önceki görüşünü de gölgede bıraktı. Pekin önceki söyleminin aksine Yahudi karşıtı söylemini gözle görülür şekilde artırdı.

Rus siyasilerin Ukrayna ve Batı karşıtı söylemleri, Rusya toplumunda Yahudilere yönelik nefret ve düşmanlık duygularında gözle görülür bir artışa neden olmadı.
 

Rus uzman çevrelerince Putin’in iktidarı döneminde Rus toplumunda yerel düzeyde antisemitizmin tezahürlerinde açıkça bir düşüş olduğu bir gerçek. Hatta sosyologların belirttiği gibi Ukrayna savaşının ortasında bile bu durum değişmedi. Bu gerilemenin bir sonucu olarak Rus siyasilerin Ukrayna ve Batı karşıtı söylemleri, Rusya toplumunda Yahudilere yönelik nefret ve düşmanlık duygularında gözle görülür bir artışa da neden olmadı. Ancak Rus uzmanların farklı etnik gruplara yönelik tutumlarına ilişkin analizlerinde iki önemli nokta gözden kaçırılıyor. Bunlardan ilki siyaset sahnesinin özellikle de istihbarat servislerinin ruh halini göz ardı ediyor olması. Günlük siyasi iletişim nedeniyle antisemitizmin daha az görüldüğü bu noktada Dışişleri Bakanlığı öne çıkıyor. Rusya Dışişleri Bakanlığı’nda daha kesin ve dengeli bir politika oluşturulması gerektiğine dair hakim bir anlayış var. Sonuç olarak, Yahudi cemaati genellikle devletin savunulmasına doğrudan dahil olan kurumlar içinde Batı ile ilişki kurmaya çalışan ‘beşinci kol’ olarak görülüyor.

İkincisi önemli nokta ise Moskova’nın, Suriye’deki askeri operasyonlarının yaklaşık yüzde 97'si Sünnilerin oluşturduğu Müslüman nüfus üzerindeki etkisini tam olarak kavrayamamış olması. Rusya, Suriye iç savaşında Alevilerin ve Şiilerin yanında yer alırken Moskova'nın müttefiki olan güçlere karşı alternatif bir bakış açısı benimsemek radikalizmi desteklemek olarak görülebileceğinden, Müslüman Rusların çoğu kendilerini güç bir durum içinde buldular. Bu anlamda Gazze Şeridi’nde de Sünni Müslümanların öldürülmesi meselesi tıpkı 2017 yılında Myanmar’da Sünni Müslümanların öldürüldüğü olaylarda olduğu gibi Rusya'daki Sünni Müslümanların Ortadoğu'da yaşanan olaylarla ilgili görüşlerini çekinmeden ifade edebilmeleri için bir çıkış noktası oldu.


İsrail, son derece pragmatik olan politikasını izlemeye devam edebilir ve Rusya-Ukrayna krizinden bir miktar uzak kalabilir. Rusya’nın ve İsrail'in pozisyonlarının örtüşmediği tüm güncel sorunlara rağmen yapıcı ilişkilerin sürdürülmesine yönelik ortak çıkar var olmaya ve Moskova ile temaslar, dış ilişkileri çeşitlendirme stratejisinin bir unsuru olmaya devam ediyor.

Tüm bunlara rağmen Kremlin çok iyi manevra yapabilme kabiliyetine sahip ve Rusya siyasetinde birçok kez olduğu gibi kendi lehine olduğu zaman 180 derecelik dönüşler yapabiliyor. Örneğin Putin, 2015 kasımında, kendisine ‘sevgili dostum Vladimir’ diye hitap eden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ailesini açık bir şekilde ‘DEAŞ ile petrol ticareti yapmakla’ suçladı. Ancak bu durum Rusya'nın daha sonra S-400 hava savunma sistemilerini Türkiye'ye satmasına ve Erdoğan ile yakın ilişkiler kurmasına engel olmadı. Rusya şu anda bile Gazze Şeridi'ndeki çatışmayı küresel olarak eleştirirken, İsrail'den ziyade Rusya'nın Ukrayna'da savaştığını düşündüğü Batılı ülkelere odaklanıyor. Çünkü Putin'e göre Ortadoğu ve diğer yerlerdeki savaşların arkasında Batılı ülkeler var.

Ancak İsrail diplomasisi belki alışkanlıktan belki de Moskova'ya karşı tutumunu tamamen yeniden gözden geçirme isteksizliğinden bu eleştirilere temkinli yaklaşıyor gibi görünüyor. Üstelik Rusya Devlet Başkanı’na yakın olan Rusya’da baskı uygulamak için özel bir ortam olarak Rusya Yahudi Kongresi'nin bir araya getirdiği iş ortamı var. Örneğin Boris ve Arkadiy Rotenberg kardeşler, Putin'le olan yakın ilişkileri nedeniyle ‘Rusya'yı kurtaran’ girişimciler olarak görülüyorlar. Bunun yanında Kremlin tarafından gayri resmi olarak müzakereci olarak atanan Arkadiy Abramoviç son bir buçuk yıldır Rusya, Türkiye ve İsrail arasında mekik dokuyor.

Çeşitli açıklamalara rağmen İsrail, son derece pragmatik olan politikasını izlemeye devam edebilir ve Rusya-Ukrayna krizinden bir miktar uzak kalabilir. Rusya’nın ve İsrail'in pozisyonlarının örtüşmediği tüm güncel sorunlara rağmen yapıcı ilişkilerin sürdürülmesine yönelik ortak çıkar var olmaya ve Moskova ile temaslar, dış ilişkileri çeşitlendirme stratejisinin bir unsuru olmaya devam ediyor. Bu bağlamda İran, İsrail’in Rusya ile yapıcı temaslarını sürdürmesindeki en önemli faktörlerden biri olmayı sürdürüyor. Bu da İsrail’in, son derece istikrarsız bir bölge olan Ortadoğu’da karşıt aktörlerin çıkarlarını dengeleyen bir devlet olarak rolünü korumasına katkıda bulunuyor.

* Şarku'l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden tercüme edilmiştir.

*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Şarku'l Avsat'ın haberlerine ulaşmak için tıklayın

 

DAHA FAZLA HABER OKU