Anayasa Mahkemesi'nin (AYM) anayasayı ihlal ettiğini ve yetkisini aştığını belirten Yargıtay 3. Ceza Dairesi, TİP milletvekili Can Atalay hakkında ihlal kararı veren Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunulmasına hükmetti.
İstanbul 13. Ceza Mahkemesi'nin AYM kararını uygulayarak Atalay'ı serbest bırakması beklenirken, yerel mahkeme dosyada karar verme yetkisinin Yargıtay'da olduğunu belirtince dosya Yargıtay 3. Ceza Dairesi'ne gönderilmişti.
Yargıtay'ın AYM kararını tanımaması nasıl yankılandı?
Söz konusu karar hukuk devletinin geçerliliğini yitirdiğinin resmi mi?
Independent Türkçe, kararı hukukçularla konuştu.
Prof. Dr. Üskül: Karar sistemi değiştirmeye yönelik, fiilen anayasa değiştiriliyor
AK Parti 23. dönem milletvekili ve anayasa hukuku profesörü Zafer Üskül'e göre söz konusu tabloda Türkiye hukukun dışına çıkmış durumda ve atılan adım sistemi değiştirmeye yönelik.
Üskül, "Karardan olayı son derece üzgün ve tedirginim, biz öğrencilerimize hukuku böyle öğretmedik. Hukukunun kurallarına aykırı bir durum var. Bu bir anlamda fiilen anayasayı değiştirmek demektir" diyor:
AYM üyeleri verdikleri karar sebebiyle alt mahkeme tarafından anayasayı ihlal etmekte ilk kez suçlanıyor. Nasıl bu suçlamayı yapıyorlar? Anlayabilmiş değilim, hadleri değildir. Anayasaya aykırıdır. Herkes karar eleştirilebilir, doğru bulunmayabilir ama uymak zorundadır. Sistem budur, sistemi değiştirmeye yönelik bir girişimdir bu"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın başdanışmanı Mehmet Uçum, Yargıtay'ın AYM'nin Can Atalay kararına uymayıp yüksek mahkemenin üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunmasına ilişkin "Yargıtay'ın AYM ihlal kararına uymama kararı gerekçeleriyle doğrudur. Suç duyurusu meselesi ise Milli Yargıya karşı saldırıların çok büyük bir birikim oluşturması sebebiyle reaksiyoner bir tavırdır" açıklaması yapıyor.
Üskül bu açıklamayı ise "Bu açıklamayı yaparken kendisini kaybetmiştir. Danışman olduğundan beri hepimizi şaşırtıyor" sözleriyle değerlendiriyor.
Anayasa hukukçusu Üskül, kararın ardından kimi çevrelerin dile getirdiği "En üst yetkili Yargıtay'dır, AYM yargısal aktivitede bulunamaz saptamasına ne dersiniz?" sorusuna ise "Allah Allah derim" yanıtı veriyor.
AYM Eski Başkanvekili Paksüt: Bu iş uzarsa devlet içinde beka sorununa dönüşür
AYM Eski Başkanvekili Osman Paksüt de Yargıtay'ın kararını eleştiren hukukçulardan biri.
Paksüt, AYM üyeleri hakkındaki suç duyurusu ile ilgili olarak "9 kişi hakkında suç duyurusunda bulunulması demek bunun işleme konulamayacağını bilerek bir karalama yapılmaya çalışılması demek. Çünkü AYM'nin bu üyelerinin görev suçu dolayısıyla yargılanması söz konusu olacaktır şeklinde bir soruşturma süreci başlatılacaksa AYM'nin bir heyet şeklinde toplanarak, 15 kişiden ibaret bir mahkeme olduğuna göre, kendi arasındaki 9 kişiyi soruşturması ve yargılaması mümkün değil. Saçma bir şey" tespiti yapıyor.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
AYM Eski Başkanvekili, Yargıtay'ın anayasada yeri olmayan fiii bir yargılamanın şu ana kadar yapılmadığını ancak saçmalığın sonu olmadığını belirtiyor:
Bu yargı krizi bir devlet krizine dönüşme yolunda. Ortada bir anayasa tartışması süratle genişliyor. Olay, bir seçilmiş milletvekilinin diğer bir kişinin hakkının yenmesi, serbest bırakılması-bırakılmaması meselesini çok aşmış durumda. Bu durumda anayasada devlet organlarının uyumlu çalışmasını gözetmekle ve anayasayı uygulamakla görevli olduğu, anayasanın 104. maddesinde yazılı olan sayın Cumhurbaşkanı'nın yine anayasaya bağlılık sadakat yemini etmiş olan bütün Türkiye Büyük Millet meclisi üyelerinin çözüm arayışına ciddi ve samimi bir şekilde girmeleri lazım"
AYM Eski Başkanvekili Paksüt de Profesör Üskül gibi, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın danışmanı Mehmet Uçum'un kararı destekler nitelikteki sözlerine işaret edip "Sayın Cumhurbaşkanının böyle danışmanlara değil, vicdanlığın sesine ve ettiği yemin ve anayasadaki görevlerine bakarak bu konuda tutumunu belirlemesi lazım" diyor, devamında Cumhurbaşkanı'na şu çağrıyı yapıyor:
Gerekirse Yargıtay Başkanlığı'na bir çağrıda bulunup ya da kendilerine bir davet gönderip Yargıtay'ın Barolar Birliği'nin önerdiği şekilde bir iç süreçle anayasa ihlalini yapan daire hakkında bir karar almasını da istemek imkanı var. Tabi bunu yapar mı yapmaz mı göreceğiz. Çok ciddi bir kriz. Yani bu kişilerden öte bir şey. Rejimle ilgili bir şey. Devletin bekasıyla ilgili bir şey. Bu iş uzarsa devlet içinde bir beka sorunu haline dönüşecektir diyebilirim"
Yargıtay kararında da baştan sona bir çarpıtma olduğunu öne süren Paksüt, "Uzun bir gerekçe yazmışlar. Verdikleri kararın içinde bir yargı kararında olmaması gereken belki ancak bir akademik eleştiri olabilecek birçok husus yer almış. Tamamen AYM'ye husumet halinde hareket eden bir Yargıtay Dairesi söz konusu. Ama şunu da belirteyim, Yargıtay'da hâlâ vicdan sahibi anayasaya saygılı bir sürü hukukçu da vardır" diyor.
Türmen: Dünyanın hiçbir yerinde böylesine bir hukuk skandalı görülmemiştir
"Yargıtay Türkiye'nin taraf olduğu bir sözleşmeden doğan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarını tanımıyor, aynı Yargıtay AYM kararlarını da tanımıyor. Peki Yargıtay neyi tanıyor?"
Yukarıdaki soruyu soran ise hukukçu Rıza Türmen.
1998-2008 tarihleri arasında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi yargıçlığı görevi üstlenen Türmen, "Anayasayı yorumlama yetkisi sadece AYM'ye ait" diyor AYM-Yargıtay anlaşmazlığının anayasanın 14. maddesiyle ilgili bir yorum farklılığından kaynakladığını belirtiyor:
Tanımadığı yetmiyormuş gibi kararı veren Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında soruşturma başlatılmasını istiyor. Yani işitilmemiş bir şey. Anayasa Mahkemesi bir tek bizde yok. Avrupa'nın her ülkesinde var. Hiçbir yerde böylesine bir hukuk skandalı görülmemiştir. Türkiye'de hukuk devleti ortadan kalkmıştır. Türkiye'de bir hukuk ihlalinden çok bir hukuksuzluk durumundan söz etmek mümkündür. Hukuk devleti evrensel kavramlardır bunlar; adaleti, hukuk devleti, yargı bağımsızlığı... Bu durum çok büyük bir boşluk yaratmaktadır. Bu tabi büyük bir hukuk devleti problemdir."
Türmen hukuk devletinin olmadığı yere sermayenin de uğramayacağını ise "Sermaye her zaman hukuki güvence ister, hukuki güvencenin olmadığı yer, hukuki güvenin olmadığı yer ve adaletin sağlanamadığı yerde yabancı sermaye olmaz" sözleriyle dile getiriyor.
© The Independentturkish