Fikriniz eleştirilemez veya tartışılamaz

Bu dünyalardan hangisine ait, dolayısıyla onun şüphe veya tartışmanın ötesinde bir gerçek olduğunu mu düşünüyorsunuz?

Görsel: Harvard Business Review

Geçen haftaki yazımda okuyucuları, başkalarının sahip olduklarıyla karşılaştırıldığında kendi sahip oldukları bilginin değeri hakkında düşünmeye davet etmek istedim.

Gözün gördüğü ve kulağın duyduğunun şüphe türünden olduğunu söylerken belki biraz abarttım.

İnsanlar arasında gözle görmenin şüpheye yer bırakmayacak bir delil olduğu yönündeki yaygın kanaate rağmen, bu görüş gerçek seviyesine yükselmiyor.

Bu fikre verilebilecek en derin yanıt, meslektaşlarımdan birinin, makalenin içeriğinin dünyada herhangi bir gerçeğin varlığını inkar etmekle eşdeğer olduğunu söylemesi oldu.

Sanki demek istediği, gördüğümüz ya da bildiğimiz şeyin sadece bir yanılsama ya da en iyi ihtimalle inanç ile gerçeklik arasında bir geçiş aşaması olduğuydu.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Ama elbette bunu kastetmedim, daha ziyade okuyucuyu kendi kanaatlerini, özellikle de şüpheyi veya değişikliği kabul etmeyen nihai gerçekler olduğuna inandığımız sağlam ve derin kanaatlerini tartışmaya teşvik etmek istedim.

Konuyu en aşırı haliyle sunmanın, zihinleri harekete geçirmek olan amaca ulaşma olasılığının daha yüksek olduğunu düşünüyorum.

Aşina olduğumuz veya rahat olduğumuz şeyler ne kadar tuhaf görünse de bizi alçakgönüllülüğe, hoşgörüye ve karşıt fikirlere saygıya yönlendiren bilginin sınırlarını ve değerini keşfetmenin tek yolunun düşünmek ve tefekkür etmek olduğuna inanıyorum.

Çoğu zaman tartışmaya yol açan şey, basit gerçekler değil, gerçekle muğlak olan veya sahiplerinin gerçekle örtüştüğünü iddia eden görüşlerdir.

Benim gibi bir kişinin, kendi görüşünün doğru olduğunu söylemesi, tüm insanlar veya onların önemli bir çoğunluğu aynı görüşte olmadıkça, bu durumda nesnel varoluş niteliğini kazanmadıkça, onun kişisel görüş niteliğini ortadan kaldırmaz.

Tıpkı Steve Jobs'un icat ettiği iPhone tanımı gibi kişisel bir fikirdi ama daha sonra toprak, ağaç, demir dediğimiz gerçeğe benzer nesnel bir gerçekliğe dönüştü.

Aynı tanımlamayı sizin, benim ya da başkalarının sahip olduğu fikirlere, hayatımızdaki çeşitli konulara ya da başkalarının hayatlarına ilişkin fikirlere de uygulamak mümkün müdür?

Daha önceki bir yazımda bilgi konularını üç çerçeveye veya dünyaya bölen çağdaş filozof Karl Popper'ın vizyonunu anlatmıştım.

Bunlardan ilki, içinde yaşadığımız maddi evren, ellerimizle dokunabileceğimiz gerçekçi unsurlardan oluşuyor.

İnsanlar bu unsurlar üzerinde düşünür, onları anlamaya ve aralarındaki bağlantıları keşfetmeye çalışır ve ardından öğrendiklerinin tanımını ve açıklamasını içeren teoriler biçiminde sonuçlarını formüle ederler.

İkinci dünya, kendimiz ve etrafımızdaki dünya hakkındaki algılarımızdır ve bunun ışığında insanlara ve olaylara karşı tutumlarımız oluşur.

Bu bağlamda zihnin hareketi, bildiğimiz şekliyle dünyamızı şekillendiren şeydir.

Başka bir ifadeyle insanın kendisine ve başkalarına dair düşüncelerinin toplamı, dünyanın anlamını ve insanların birbirleriyle etkileşime girerken yaptıkları eylemlerin anlamını şekillendiren kaynaktır.
 


Üçüncü dünya, insan aklının ürettiklerinin toplamıdır ve onu, sahibinin gidişinden sonra da kalan ve gelişen iPhone örneğine benzer şekilde, onu yaratıcısından ve insanlardan bağımsız bir konu olarak sunar - bu buluşun kullanıcılarının çoğunluğu tarafından bilinmemektedir.

Aynı şekilde makineler, ağlar, programlar, sanat eserleri, kitaplar, ilaçlar, yiyecekler ve her şey, varlığı onu yaratanların iradesine bağlı olmayan nihai bir ürün olarak insana sunulmaktadır.

Bunlar etkileşim halindeki dünyalardır. Birinci dünya, tefekkürün yeni bir fikre dönüştüğü, bazılarının üçüncü dünyada korunan standart bir ürüne dönüştüğü ikincinin çalışması için konuları sağlar.

Her ne kadar birbirine bağlı ve etkileşim halinde olsa da bu üç dünya tanımlanamaz veya sınırlandırılamaz.

Birinci dünya örneğinde olduğu gibi betimlemede, anlamada, değerlendirmede, ikinci dünyada olduğu gibi yorumda ve üretim yöntemlerinde, üçüncü dünyada olduğu gibi 'en son' dediğimiz nihai ürünün kalitesinde ve en düşükten en yükseğe geçişinde sürekli bir değişim halinde olduğu için dinginliği ve istikrarı kabul etmez.

Şimdi geri dönün ve fikrinizi bir gözden geçirin:

Bu dünyalardan hangisine ait, dolayısıyla onun şüphe veya tartışmanın ötesinde bir gerçek olduğunu mu düşünüyorsunuz?

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

Independent Türkçe için çeviren: Büşra Kavaklıoğlu

Şarku'l Avsat

DAHA FAZLA HABER OKU