Cammu Keşmir valisi 4 Ağustos'ta bir basın toplantısında dünyaya seslendiğinde, Müslüman çoğunluklu vadi halkı endişeye kapıldı.
Gezegenin en militarize bölgesinde onlarca yıldır fokurdayan huzursuzluktan sonra, büyük bir şeyler döndüğüne dair işaretleri görmüşlerdi. Ancak vali, konuyla ilgili sorulara cevaben medyaya bunun "dedikodu tellallarının" yarattığı "gereksiz panikten" ibaret olduğunu söylemişti.
Yalan söylemişti. Ertesi gün Modi yönetimi, Keşmir'in anayasada tanınmış özerkliğinin tek taraflı olarak kaldırıldığını ve eyaletin iki "birlik bölgesine" ayrıldığını açıkladı.
Haber Hindistan'da ve bölgede şok dalgalarına neden olurken, dikkatli biçimde uygulamaya konulan iletişim ve seyahat engeli sayesinde hükümet Keşmir'de durumun "normal" olduğunu iddia edebilmişti.
Şimdi, bölgedeki yasakları sürdüren güvenlik güçlerinin yaptığı iddia edilen işkence ve tacize dair ilk detaylı bilgiler gün ışığına çıkarken, The Independent Keşmir'in özel statüsünün sona ermesine neden olan olayları izliyor.
26 Temmuz'a dönelim, Hindistan hükümetinin ön hazırlıklarına dair ilk işaret, 100 askeri bölüğün daha (yaklaşık 10 bin asker) zaten güvenlik güçleriyle tıka basa dolu bir bölgeye sevk edilmesi oldu.
Bu hamle, bölgedeki militan faaliyetlerine karşı koyma bahanesiyle yapıldı. Halbuki militan saldırılarının sayısı son aylarda düşüşe geçmişti.
Birkaç gün sonra 180 bölük daha vadiye sevk edilirken, bu kez İçişleri Bakanı Şalin Kabra, Hinduların her sene hac ziyaretinde bulunduğu Himalayalardaki Amarnath Tapınağı'na yönelik muhtemel bir terör saldırısına dair önemli bir istihbarat aldığını söyledi.
Bu emri takiben, Modi hükümeti bir tavsiye kararı yayınlayarak bir kez daha terör tehdidine atıfla turist ve hacıların kendi güvenlikleri açısından vadiyi derhal terk etmesini istedi.
Bu sırada asker akını, Cammu Keşmir'in yaz başkenti Srinagar sokaklarında panik ve kargaşa yaratıyordu.
The Independent'ın elde ettiği fotoğraflarda, kolej ve yurt binalarına vardıklarında, buraların ordu tarafından güvenlik güçlerine tahsis edildiğini öğrenen kaygılı öğrenciler görülüyor.
Pazar günleri İndira Gandhi Ulusal Açık Üniversitesi'nde eğitim alan yarı zamanlı öğrenciler, 4 Ağustos günü koleje ulaşmak için saatlerce yol katettikten sonra kapalı kapılarla karşılaştı.
O gün koleje gelmek için yaklaşık 70 km yol kateden 28 yaşındaki kadın Şabana Vani, profesörünü aradığını ifade ediyor:
Kolejin neden kapatıldığını sorduğumda bana tam bir emir olmadığını, sadece güvenlik güçlerinin koleje yerleşmesi için derhal kapatmaları yönünde bir çağrı aldığını söyledi.
Doktorlarsa o esnada, yetkililer tarafından tüm ana hastanelere derhal mal sayımı yapmaları yönünde emir verildiğini anlatıyor. The Independent'a konuşan hastane çalışanları, kendilerine verilen çok kısa zaman zarfında mevcut malzemeye dair tutarlı bilgi vermekte büyük ölçüde başarısız olunduğunu ifade ediyor.
Buna göre hazırlıklar, yabancılara karşı bir düşmanlık ortamı yarattı. Video kayıtları, Hindistan'ın diğer bölgelerinden gelen göçmen işçilerin sadece taşıyabilecekleri kadar yük alarak taksi duraklarına hücüm edip Srinagar'ı terk ettiğini; Ulusal Elektronik, Bilişim ve Teknoloji Enstitüsündeki yabancı öğrencilerinse muhtemelen kendi güvenlikleri için güvenlik kuvvetlerince bir yurttan alınarak uzaklaştırıldığını gösteriyor.
4 Ağustos'dan bu yana yürürlükte olan iletişim sınırlaması, o zaman için hazırlıkların arzu edilen ölçekte olmadığı anlamına gelirken, sadece valinin yaptığı gibi her şeyin yolunda olduğuna dair resmi açıklamalar yaygın olarak servis ediliyordu.
Hindistan Anayasası'nın 370. maddesini iptal edildiğine dair 5 Ağustos tarihli hükümet açıklaması, Keşmir'in en kötü kabusunun gerçekleştiği anlamına geliyordu.
Öfkeli bir tepki bekleniyordu. Ancak Keşmir'in güneyindeki en gergin bölgeler ziyaret edildiğinde, yerel sakinler The Independent'a herhangi bir ayaklanmayı kaynağında bitirmek için güvenlik güçlerinin aşırı vahşete ve küçük düşürme yollarına başvurduğunu anlatıyor.
Şubat ayında ölümcül bir intihar saldırısında 40 paramiliter görevlinin öldüğü Pulwama ilçesinin Nadapora Parigam bölgesindeki insanlar, 370. maddeye dair duyurunun yapılmasından birkaç saat sonra, 5 Ağustos gecesinde, güvenlik güçlerinin bölgedeki genç erkeklere işkence yaptığını belirtiyor.
22 yaşındaki Muhammed Yasin Bhat, gece yarısı askerler tarafından yatağından sürüklenerek evinden dışarı çıkarıldığını ve ana yolda sivil 11 kişiyle beraber yan yana çıplak vaziyette ayakta bekletildiğini söylüyor.
Sonradan anlaşıldığına göre, güvenlik güçleri o gün erken saatlerde muhitten geçerken taşlanmıştı ve askerler gençleri -görünüşe göre rastgele- seçerek failleri bulmaya çalışıyordu.
Yasin, yetkili komutanın kendisine 370. madde hakkında ne düşündüğünü sorduğunu hatırlıyor:
Etrafımdaki gerilimi hissedebiliyordum. Bu yüzden, kendi güvenliğim için 'mutluyuz' dedim, 'güzel bir karar'. Ancak bana inanmadığını biliyordum.
Yasin, daha sonrasında kendisinden ve diğer sivillerden kıyafetlerini çıkarmalarının istendiğini ve coplarla, silah kabzalarıyla, tekmelerle dövüldüklerini ifade ediyor. Kendilerine yardım edebilecek kimsenin olmadığını söyleyen Yasin, tüm köyün kordona alındığını ve her köşede askerlerin olduğunu belirtiyor.
Yasin, dayak esnasında "bir çoğumuz bayıldı" diyor:
Mahrem bölgelerimize elektrik vererek tekrar işkenceye başlıyorlardı.
Ailesi, Yasin'in sırt ve uyluk bölgelerindeki şiddetli morlukların fotoğraflarını gösterirken, başka aileler de yaralanan diğer gençlere dair fotoğraflar sundu.
Yasin, dayak sırasında su isteyen bir adama yol kenarındaki çamurlu drenaj suyunun içirildiğini söylüyor. Son aşağılama ise, dayağın sonunda çıplak erkeklerin "birbirlerinin üzerine yüzü koyun uzanarak istiflenmeye" zorlanmasıyla gerçekleşti. Yasin, "Tecavüze uğradığımızı hissettiren bir şiddetti" diyor.
Komşular da olaya dair benzer beyanlarda bulunuyor. İsminin açıklanmasını istemeyen 80 yaşlarındaki bir adam, dayağı baştan sona seyrettiğini ve güvenlik güçleri gittikten sonra "tüm kurbanların kurtulmasına" yardımcı olmak için sokağa çıktığını söylüyor.
Yasin, Keşmir'deki mevcut krizin başlamasından bu yana güvenlik güçlerince işkenceye uğradığını iddia eden tek kişi değil. Hindistan ordusu temsilcileriyse iddiaları şiddetle reddediyor.
Bir sözcünün cuma günü Pulwama'daki dayak iddialarını haberleştiren BBC'ye yaptığı açıklamada, Hindistan ordusunun "insan haklarını bilen ve saygı gösteren profesyonel bir örgüt olduğu", tüm bu iddiaların "süratle soruşturulduğu" ifade ediliyor.
5 Ağustos günü, aynı gece saat 2 sularında, ordu kuvvetleri Muhammet Makbul Han'ın güney Keşmir'in Shopian ilçesinde bulunan New Colony bölgesindeki evine geldi.
Askerler kapıya vurmaya başladı. Makbul'ün gelini Şazade Bano, panik içinde kapıya koştuğunu söylüyor.
Şazade Bano, "Hepimizden avluya çıkmamızı istediler. Avluda toplandıktan sonra isimlerimizi sormaya başladılar" diye belirtiyor.
Elektronik eşya mağazası işleten 27 yaşındaki Amir Han'ın ismini duyar duymaz sürükleyerek dışarı çıkardılar.
"Askerleri durdurmak istedik ama arama için birkaç evin tespitinde kendilerine rehberlik etmesini istediklerini söylediler, biz de onlara inandık. Ancak söylediklerinin hiçbiri doğru değildi" diyor Şazade.
Ertesi sabah en yakın polis karakoluna ulaştıklarında Amir'i gözaltında buldular. Makbul, Amir'in neden gözaltına alındığını sorduğunda, polis kendisine sadece "15 Ağustos'ta serbest kalacağını" söyledi (15 Ağustos Hindistan'ın Bağımsızlık Günü'ydü ve karışıklıkların artması bekleniyordu).
Ancak bu gerçekleşmedi. Makbul, 18 Ağustos günü Amir'i görmeye gittiğinde, komutan tarafından kendisine Amir'in Srinagar'daki merkezi hapishaneye sevk edildiği söylendi.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Aile Srinagar'a giderek Amir'i sordu. Aileye, yetkililere herhangi bir suçlama ya da yargılama olmaksızın bir kimseyi iki yıla kadar hapsetme imkanı tanıyan bir olağanüstü hal kanunu olan Kamu Güvenliği Yasası çerçevesinde Amir'le beraber köylerinden toplam 4 kişinin tutuklandığı belirtildi.
Tutuklanan diğer gençlerden biri de, Makbul'den birkaç metre ötede yaşayan eczacı Muştak Ahmet Bhat'ın 25 yaşındaki oğlu Şahit Ahmet Bhat'tı.
Ancak Makbul'ün aksine, Muştak oğlunun nerede tutulduğunu bile bilmiyor. Muştak, "Bir süre polis karakolundaydı, sonrasında Srinagar'a sevk edildiğini söylediler. Merkez hapishane yetkilileriyse orada olmadığını söyledi. Oğlum nerede, ölü mü, yaşıyor mu, hiçbir fikrim yok" diyor.
Hükümet yetkilileri olayla ilgili yorum yapmazken, 5 Ağustos kararından bu yana gerçekleştirilen gözaltıların boyutu konusundaysa çekingen değil. The Independent'a açıklamada bulunan bir yetkili, duyurudan bu yana 4 binin üzerinde kişinin gözaltına alındığını söylüyor, ancak kesin bir rakam veremiyor. Gözaltına alınanların birçoğu, Şahit ve Amir gibi, adalet önüne çıkarılmadan yıllarca hapiste kalma ihtimaliyle karşı karşıya.
*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
https://www.independent.co.uk/news/world
Independent Türkçe için çeviren: Kerim Çelik
© The Independent