G20 Parlamento Başkanları Zirvesi kapsamında Hindistan'a giden Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş, İsrail-Filistin savaşı, yeni anayasa ve İsveç'in NATO üyeliğine dair Habertürk Ankara Temsilcisi Fevzi Çakır’ın sorularını yanıtladı. Bölgesel ve küresel çatışma potansiyeline dikkat çeken Kurtulmuş, dünya barışının Ortadoğu barışından geçtiğini söyledi. Kurtulmuş, “Dünya barışının kapısı Ortadoğu barışıdır, bu barışın kapısının kilidi de bağımsız bir Filistin Devleti’nin bütün dünya tarafından tanınması ve korunmasıdır” dedi.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
“Biz Türkiye olarak böylesine büyük bir insani krizi görmezden gelemeyiz…Bütün imkanlarımızı ortaya koymuş vaziyetteyiz. Bütün bunları, G20 Parlamento Başkanları toplantısında 2 ayrı oturumda da tekraren dile getirme imkânım oldu”diyen Kurtulmuş sorulara özetle şunları söyledi:
Bağımsız Filistin devletini tüm dünya tanımalı
Aslında bu kriz ile Ukrayna-Rusya arasındaki savaşın nitelikleri itibarıyla birbirlerine benzer bazı tarafları var. Yani her iki tarafın da her iki çatışmanın potansiyeli itibarıyla bölgesel ve belki küresel savaşların, çatışmaların fitilini ateşleyebilecek bir potansiyeli var. Dolayısıyla biz Türkiye olarak diyoruz ki hem Rusya-Ukrayna arasındaki savaş hem İsrail-Filistin arasındaki gerilim bir an evvel sona erdirilmelidir. Bu, dünya barışı için de şarttır. Zirve’deki konuşmamda da ifade ettim. Dünya barışının kapısı Ortadoğu barışıdır, bu barışın kapısının kilidi de Filistinlilerin hakkaniyet içerisinde, özgürce yaşayabildikleri bir ortamın sağlanmasıdır. Yani bağımsız bir Filistin devletinin bütün dünya tarafından tanınması ve korunmasıdır.
Dünya içinde büyük bir tehdit olduğuna inanıyorum
Bölge zaten bir barut fıçısı. Herhangi bir çatışmanın dünya barışına çok ciddi tehditler oluşturacağı ortadadır. Bütün bunlara baktığımız zaman burada tansiyonu yükseltecek girişimlerde bulunmak dünya barışına yapılacak, verilecek en büyük zarardır. Ben, bunu büyük bir risk olarak görüyorum. Amerikan, İngiliz gemileri ya da diğer ülkelerin buradaki askeri varlıklarını daha da görünür hale getirmelerinin bölge için de dünya içinde büyük bir tehdit olduğuna inanıyorum.
Filistinli grupların birleştirilmesi lazım
Şu anda Gazze ile ilgili en hayati şey bir an evvel ateşkesin sağlanmasıdır. Türkiye’nin öncelikli teması budur. Ama Filistinli grupların birleştirilmesi lazım. Yıllardır Türkiye bu konuda çok çaba harcadı. Yani Gazze’nin ayrı, diğer Filistin topraklarının ayrı olması başka hiçbir neden olmasa bile Filistin meselesini, Filistin davasını zayıflatan bir durumdur. Tabii ki siyasi fikirleri farklı olabilir. Bağımsız bir Filistin devletinin kurulması önemlidir. Burada ikinci mesele ise Filistin devleti kurulmuştur ama bir Filistin devleti nihayetinde kağıt üzerinde bir devlet olarak kalmıştır.
Uzun yıllar birikmiş olan problemlerin getirdiği noktadır
Uluslararası camia Filistin'i devlet olma yolunda da yalnız bıraktı. Sadece onları İsrail saldırıları karşısında yalnız bırakmadı, devlet olma yolunda da yalnız bıraktı. Bu geldiğimiz noktada bir günün meselesi değil ya da son dönemin sıkıntısı değil, uzun yıllar birikmiş olan problemlerin getirdiği noktadır dediğim gibi Filistinlilerin birlik, beraberlik içerisinde tek bir Filistin devletinin var olması ve bu Filistin devletinin de mutlaka bütün uzuvlarıyla teşekkül etmiş, tam manasıyla egemen bir devlet olması şarttır…
12 Eylül anayasasından Türkiye’nin kurtulması lazım
12 Eylül rejiminin Türkiye'ye çok ağır siyasi, ekonomik, sosyal faturaları oldu…Ama sonuçta 12 Eylül rejiminin en ağır faturası ise yapmış olduğu 1982 Anayasası’dır…Şimdi bunu değiştirmenin vakti geldi. 12 Eylül’ün sonuçlarının hepsinden kurtulduk, inşallah 12 Eylül anayasasından da Türkiye’nin kurtulması lazım. Biz şunu söylüyoruz, yine önyargı olmaksızın herkes eteklerindeki taşları döksün, herkes konuşsun ve doğru zeminlerde ve doğru yöntemlerle tartışılsın. Bu tartışmaların zemini TBMM’dir….Ben bu anlamda süreci iyi yönetebilirsek, çok ciddi bir tartışmaların sonunda Türkiye'nin yeni bir anayasaya kavuşabilecek dönemde olduğunu düşünüyorum. Türkiye'nin bunu yapabilecek bir demokratik olgunluğa ulaştığını biliyorum.
400’ü aşkın bir oy alarak geçer.
‘Efendim, parlamento anayasa yapamaz. Bunun için bir kurucu iradeye ihtiyaç var’ diyorlar. Herhalde bu tür kafalar, tank paletlerinin şakırtılarını ve otomatik silahların seslerini kurucu irade zannediyorlar. Kurucu irade, bizatihi milletin iradesidir. Bu parlamentoda, 14 siyasi parti, 6 siyasi parti grubu var, çok geniş bir katılım var. Böyle bir parlamentoya ‘Anayasa yapmaya yetkili değildir’ demek, demokrasiye karşı büyük bir haksızlık ve saldırıdır…Herkesin uzlaştığı, kimsenin itiraz etmediği bir anayasa olmaz ama çoğunluğun ‘Evet, bu oldu’ diyebileceği bir anayasaya kavuşabileceğimize inanıyorum.
Nihayetinde, oluşturulacak bir anayasa metninin parlamento aritmetiği var. Parlamentodan ümit ederim ki 400’ü aşkın bir oy alarak bir daha referanduma gitme ihtiyacı olmaksızın geçer. Ama en az asgari 360 oy alınması lazım. Referanduma giderse de halk kararını verir. Baş göz üstüne. Ondan sonra da kimse bir laf söylemez.
Röportajın tamamını okumak için tıklayınız
Habertürk