İsrail Ordusu Gazze'yi gece boyunca bombalamaya devam etti.
Gazze Şeridi'nin batısındaki Eş-Şati Mülteci Kampı ve kuzeydeki Cibaliya bölgelerinde çok sayıda can kaybı var.
Ancak savaş kabinesinin kurulduğu İsrail’den kara operasyonuna henüz hazır olunmadığı mesajı geldi.
Bölgede evinden olanların sayısı 350 bine yaklaşmış durumda.
İsrail'in saldırılarda fosfor bombası kullandığı iddia ediliyor.
Her iki tarafta toplam can kaybı 2 bin 500'i aştı.
İsrail ordusu saldırıdan bir gün önce istihbarat işareti aldıklarını ancak somut uyarı yapılmadığını söylüyor.
Çatışmaların başlamasından bu yana İsrail ilk kez Hamas'ın elindeki esirleri geri almak için elinden geleni yapacağı söyledi.
İsrail ise rehineler bırakılmadan su ve yakıt verilmeyeceğini duyurdu.
Eski Hamas lideri Halid Meşal, Filistinlilere destek için tüm Müslüman ülkelerde cuma günü gösteriler yapılması çağrısında bulundu.
BM İnsani Ateşkes çağrısı yaptı.
NATO Genel Sekreteri, İsrail, Hamas'ın saldırısına orantılı yanıt vermeli" diyor.
ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken, İsrail'e adımını attı.
Yarın Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas ile görüşecek.
Savaştaki son tablo bu.
Peki savaşın altında yatan asıl nedenler ne?
Independent Türkçe, Ortadoğu konusunda araştırmalarıyla bilinen İstanbul Kültür Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümü üyesi Prof. Dr. Mensur Akgün ile konuştu.
Akgün’e göre Hamas’ın herkesi şaşırtan saldırısı aslında rasyonel bir zemine oturuyor.
Bir yandan masum siviller ölüyor ama süren savaşın yine orta vadede kazananları var.
Profesör Akgün, bu noktada İran ve İsrail Başbakanı Netanyahu’ya işaret ediyor.
İspanya’nın başkenti Madrid’deki uluslararası ilişkiler konferansından dönerken yakaladığımız Profesör Mensur Akgün, Arap ülkeleri ile İsrail arasındaki normalleşmenin yani İbrahim Antlaşması’nın bir süre askıya alınacağı izlenimi edindiğini söylüyor.
Söyleşinin tamamı hemen aşağıda, dinlemek isteyenler için ayrıca Independent Türkçe’nin YouTube kanalında.
"Hamas rasyonel hareket eden bir örgüt"
İlk soruyla hemen başlayayım. Her savaşın olduğu gibi bu savaşın da özel ve genel nedenleri var ki; son yazınızda da değinmişsiniz. Özetlemek gerekirse bu savaşın özel ve genel nedenleri ne?
Yani genel nedeni hepimiz biliyoruz aslında. 100 yıldır çözülemeyen bir Filistin sorunuyla karşı karşıyayız ve bu sorun karşısında da uluslararası toplumun dirayetsizliğiyle 1967 yılında alınmış olan 242 sayılı bir güvenlik konseyi kararı var. Bu karar belli sınırlar çerçevesi içerisinde bu bölgenin ikiye bölünmesini öngörüyor. Önce tabii Filistinliler bunu kabul etmemişlerdi ama artık yani İsrail bunu neredeyse uzunca bir süredir direniyor, kabul etmiyor. Bunun bir şekilde hayata geçirilmesi gerekiyor ki; bu sorun ortadan kalksın diye. Ama tabii dediğim gibi genel bir neden. Özel nedene geldiğimiz zaman bu konuyla ilgili yazımda da belirttiğim gibi çok şey var iddia var ortalıkta. Tabii ki biz de siyaset bilimciler olarak yahut da bu konuyu takip etmeye çalışan insanlar olarak verileri görmeden kesin bir kanaat belirtmemiz mümkün değil. Ama şu anda ortada olanlar arasında en makul gelen akla ve zamanlaması da düşündüğü zaman İran'ın amaçlarına hizmet edecek olan bir mantık ön plana çıkıyor. İsrail Suudi Arabistan yakınlaşmasını engelleyecek bir teşebbüs gibi beliriyor ve zaten Hamas’ın büyük ölçüde silahlanmasının hem de maddi desteğinin arkasında İran olduğu, İran istihbaratıyla yakın ilişkileri olduğu bilindiği için de benim aklıma en yakın bu geliyor. Bir de tabii Hamas da birçok Ortadoğu'daki ve dünyanın pek çok yerindeki birçok siyasi örgüt gibi rasyonel hareket eden bir örgüt. Yani İsrail'in ne şekilde tepki göstereceğini, bu tepkinin aslında kendi halkına 40 küsur kilometrelik bir yere sıkışmış olan insanlara bir şeride ne kadar büyük zarar vereceğini en azından daha önceki tecrübeleriyle biliyorlar. Kanaatim bu.
Sizce Aksa Tufanı Operasyonu rasyonel bir hareket mi?
Bana kalırsa bir tek rasyonalite ile şunu açıklamak gerekiyor: “Dünya bu kadar çok kan dökülünce buna bir şekilde itiraz edecek” 100 yıllık tarihine baktığımız zaman bu sorunun özellikle de 1948 sonrasından sonrasına yani ne kadar kan dökülürse kan dökülsün önce bir tepki oluyor, kararlar veriliyor, başka şeyler yapılıyor ama sonuç olarak ya Filistin'e bin 1948’de önerilen devlet küçüldü küçüldü ve hala daha küçülmeye devam ediyor.
Yani sınırları giderek küçülüyor. Çok çok büyük bir olasılıkla eğer İsrailliler dediklerini yapacak olurlarsa Gazze'deki alan da daha da küçülecek ve bu arada binlerce, belki de on binlerce insanın kanı dökülmüş olacak. Bunun tek bir mantıklı açıklaması var. Ne kadar çok insan ölürse işte ne kadar çok Filistin tarafı zarar görecek olursa dünyanın dikkati o kadar fazla çekilecek gibi durabilir. Ama bana bu da yeterli gelmiyor. Benim görebildiğim kadarıyla bu işler kim karlı çıkar diye düşündüğümüz zaman İran faktörü devreye giriyor.
Zaten buna da değiniyorsunuz. Yani İran'ın dediği gibi Hamas gerçekten kendi kararlarını kendisi veriyor olabilir ama sonuç itibariyle tablo değişmiyor. Savaş çıkarlarına hizmet ediyor.
Aynen. Aynen. Ne yazık ki öyle.
İbrahim Anlaşması'nın önemi ne?
Hamas, İsrail'in başlatacağı orantısız kara savaşının büyük yıkımlara yol açacağını elbette biliyordur. Bir şeye değininiz. Suudi Arabistan'ın bu durumda Tel Aviv'le ilişkilerini normalleştirmeden kaçınacağını hesaplamış olabileceğini söylediniz. Bu anlaşma İsrail’in Arap dünyası ile yakınlaşması bakımından çok mu önemliydi?
Artık İran, iyice izole olacak. Çünkü sadece İsrail'le yakınlaşma değil. Bunun karşılığında Filistin sorununda da İsrail'in birtakım adımlar atması Suudi Arabistan tarafından bekleniyordu. Hatta yani bazıları Arap barış inisiyatifinin hala daha hayatta olduğunu, Suudiler açısından hayatta olduğunu, pazarlığın unsurlarından bir tanesi bu olduğunu söylüyorlardı. İkinci boyutu ise bu işin tabii ki Amerika'yla olan ilişkilerin gelişmesiydi. Yani güvenlik garantilerinin alınmasıydı. Suudi Arabistan için Amerika'dan. İsrail'le ittifak içerisinde olacak olan Suudi Arabistan, İran'ın karşısında pek çok açıdan çok daha güçlü bir şekilde duracaktı. Ve bu bir blok oluşacaktı.
Bir de şunu da unutmamak gerekiyor. Yani yakında hani o kadar belki o kadar önemli değil ama yakında Netanyahu'nun da Türkiye'ye gelmesi bekleniyordu. Yani tüm bunlar tüm bu gelişmeler oldu ve Arap dünyasından gelen haberlere baktığınız zaman son katıldığım konferanslarda Birleşik Arap Emirlikleri'nden tutun da ve diğer birçok ülkeye kadar İbrahim Anlaşmalarının bir süre askıdaymış gibi düşünülmesi faydası üzerinde konuşmalar başladı. Doğal olarak bu hareket en çok bilerek veya bilmeyerekİran'ın etkisiyle veyahut onun etkisi dışında İran'a yaradı.
Savaştan karlı çıkan İran ve Netanyahu
Şimdi bazıları Mossad’ın Netanyahu'ya oyun oynadığını düşünüyor. Çok spekülatif şeyler dönüyor. Eski Mossad üst düzey yetkilisi Yossi Alpher'le, -ki; Alpher planını da oluşturan, 2000’de dönemin İsrail Başbakanı Barak’ın danışmanlığını da yapan bir kimse, aynı zamanda tecrübeli bir istihbaratçı- kendisi bu iddiaların tamamı için “Komplo teorisi” dedi. "Burada tamamen istihbaratın bir çuvallaması söz konusu" dedi.
Aynen öyle.
Ama bir taraftan da bu saldırının son dokuz ay hatta 10-11 aylık süreç içerisinde yargı reformları nedeniyle kutuplaşan bir İsrail'de köşeye sıkışan, üzerinde çok fazla baskı hisseden Netanyahu'nun işine yaradığı ortada. Hatta ulusal acil birlik hükümeti de kuruluyor. Bu açıdan bakıldığında nasıl değerlendirirsiniz?
Tabii ikinci karlı çıkan bu süreçten Netanyahu oldu. Yani bu bir defa üzerindeki bu üç davanın baskısı azaldı, siyasi ömrü kesinlikle uzadı. Yani eğer Hamas'ı gerçekten yenilgiye uğratabilecek olursa bence yakında İsrail'de bir ulusal kahraman gibi karşılanması veyahut o şekilde görülmesi mümkün olacak. Çok büyük bir olasılıkla bundan sonra gireceği seçimlere kazanacak. Yani belki birinci parti olarak en azından çıkacak. İran'dan sonra da en çok kazanç çıkacak olan kesim Netanyahu olacak. Ama tabii burada biliyorsunuz Netanyahu da çok ciddi bir şekilde suçluyorlar. Yani tek sorumlusunun Netanyahu olduğunu söyleyen farklı açılardan
bakarak tek sorumlusunun bu işin Netanyahu olduğunu söyleyenler de var.
Şimdi tabii siyaset ne şekilde evrilecek? Bir de anayasa reformu tartışmaları destanı içerisinde mevcut. Siyasetin ne şekilde evrileceğini bilmiyoruz ama İsrail ordusu çok büyük bir zayiat vermeden, silahlı kuvvetleri çok büyük bir zayiat vermeden ve dünyada oradaki işlenecek muhtemel savaş suçlarına karşı büyük bir tepki oluşmadan bu süreci eğer Netanyahu atlatabilecek olursa o zaman gerçekten karlı çıkan taraflardan bir tanesinin Netanyahu olduğunu söyleyebiliriz ama şu anki şu an baktığımız zaman en karlı çıkan İran.
"Arap dünyası Filistin sorunundan bıktı"
Hizbullah'ın sonuç itibarıyla İran'la olan bağlantısı belli. Böylesi bir çatışmaya veyahut da adı konulmamış bir savaşa katılması olasılığı üzerinde duruyor musunuz? Böyle bir durum olursa olay nereye evrilebilir yani?
Yani bir ara ilk günlerde evet böyle bir olasılık söz konusuydu. Tabii bu tür savaşların her zaman insani nedenlerle tırmanma ihtimali var. Ama şunu da unutmamak gerekiyor. Yani bizim bundan 10 yıl önce kadar yaptığımız araştırmalarda da pek çok yerde de aynı şey görülüyor. Yani Arap dünyasında bir Filistin bıkkınlığı var. Yani soruyorsunuz “Sizin bölgenizin en önemli sorunu nedir?” diyorsunuz. Filistin diyenlerin sayısı her zaman çok az. Yani şu an sorarsanız mutlaka Filistin çıkar ama normal zamanlarda bir Filistin bıkkınlığı var. Yani çok az insan Filistinlinin kendileri açısından bölgesel bir sorun olduğunu söylüyor. Sokaktaki için. E zaten yöneticiler açısından böyle. Yani şu anda en büyük dertleri olan İran konusunda rahatsızlar. Bir de üstelik Mısır gibi ülkeler biliyorsunuz Hamas’ı oldum olası Müslüman kardeşlerin devamı olarak yürüyor. Körfez ülkelerinin pek çoğu da öyle görüyor. Yani ciddi bir rahatsızlık var. Ben devletler arası büyük çaplı bir savaşın çıkabileceğini zannetmiyorum. Ama dediğiniz gibi Hizbullah'ın girişiyle kısıtlı bir operasyonun tekrar Lübnan'da yapılması olabilir. Tabii bu İsrail'i de zayıflatır. Sanıyorum bu nedenle de Amerika bölgeye donanmasını gönderiyor. Yani bölge ülkeleri üzerinde bir baskı oluşturdu.
Gözdağı gibi.
Evet, gözdağı vererek, yani bu savaşın daha da büyümemesini engellemeye çalışıyor. Bir de bir de dikkat ederseniz yani şey Amerikan Dışişleri Bakanı'nın yaptığı açıklamalara ve başkalarınınkilerine hatta hatta İsrailli yetkililerin yaptıkları açıklamalara bile biraz bu Netanya'nın önünü kesmek amacını da taşıyor olabilir tabii. “Bu işin arkasında İran'ın olduğuna dair elimizde bir bilgi yok. Belge yok” diyorlar. İsteseler buna “Efendim şu kadar asker gönderdi, şu kadar silah gönderdi, istihbarat servisinin şefi şu saatte buradaydı” diyerekten bir açıklama da yapabilirler. Belli ki; kimse bu savaşı tırmandırmak istemiyor.
Ama benim görebildiğim, gözlemleyebildiğim kadarıyla İran da benzer şekilde bu savaşı orada vermek istiyor yani vekilleri vasıtasıyla yürütmek istiyor. Kendisine gelmesini arzu etmiyor. Tabii bu büyük bir felaketle sonuçlanır. Çünkü hani ciddi büyük bir bölgesel istikrarsızlığa yol açar.
"Türkiye umarım bu politikasını sürdürür"
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bir açıklaması vardı. Tam olarak ifadesi şu: “Türkiye olarak bölgemize içine girdiği bu anafordan süratle çıkarmak için ara buluculuk ve adalette hakemlik dahil üzerimize ne düşüyorsa yapmaya hazırız” Öncesinde vermiş olduğu mesajdaysa teklif edilmesi halinde ifadesini kullanmıştı. Türkiye arabulucu olabilir mi? Veyahut da Türkiye şu an itibariyle arabulucu olmaya çok daha mı hevesli? Denklemde Mısır ve Katar da varken.
Şimdi herkesin yapabileceği farklı şeyler olabilir. Yani önemli olan Türkiye'nin bence buradaki böyle bir duruş sergilemiş olması. Çünkü geçmişi düşündüğümüz zaman yani biz genellikle çözümün değil, sorunların tarafı oluyorduk Filistin meselesi söz konusu olduğu zaman. Şimdi ilk defa Türkiye kendisine çözümün tarafı olarak tanımlıyor. Bence bu açıdan çok çok değerli ve önemli. Umarım bu politikayı devam ettiririz. Aynı şekilde benzer şekilde eleştirilerini de gördük Sayın Cumhurbaşkanı'nın.
Bu eleştiriler de aslında yani Guterres’in yapmış olduğu yani Birleşmiş Milletler Genel Genel Sekreteri'nin yapmış olduğu İsrail'e karşı yapmış olduğu eleştirilerden farklı bir şey değil. Yani tonu da farklı değildi, üslubu da çok farklı değildi. Bence bu da önemli. Çünkü bizim İsrail'i karşımıza almamız değil birlikte bu sorunun çözümünü onu daha doğrusu sorunun çözümüne teşvik etmemiz gerekiyor. Bu da bence yani Cumhurbaşkanı'nın söyledikleri ve bu yönde atılmış olan adımlar olarak görmek gerekir diye düşünüyorum.
"Bazen gerçekler 100 yıl sonra ortaya çıkar"
Şimdi bir taraftan Amerikan Başkanı Biden Hamas'a karşılık vermenin İsrail'in görevi olduğunu söylüyor. Öbür taraftan Birleşmiş Milletler Gazze için, zaten Gazze genel itibarıyla tabiri caizse bir açık hava hapishanesi gibi daracık alanda 2 buçuk milyon insanın zaten çok güç şartlarda yaşadığı bir yer. Ki İsrail Savunma Bakanı'nın da açıklaması çok tepki topladı. Şimdi Gazze'den sivillerin çıkışı için kalan tek geçidi kontrol eden Mısır'la görüşülüyor. Şöyle bir iddia var Mısır noktasında. Mısır'ın bölgedeki en güçlü istihbarat ağına sahip olduğu Gazze itibarıyla söylüyorum. Ve bu yaşananları önceden tahmin edememe ihtimalinin neredeyse sıfıra yakın olduğu söyleniyor. Papatya falı açmak istemiyorum. Spekülatif bir görüş bildirmenizi istemiyorum. Siz de hiç istemezsiniz ama mantıksal düzlemi oturttuğumuzda yaşanan şeyler bir parça tuhaf değil mi?
Tuhaf yani tabii yani çok hani üç tane beş tane top mermisi atmış olsaydı havan topu birkaç tane füze atmış olsaydı falan. “Ama aslında hani bunu keşfedemediler” deyin. Ama bir anda binlercesini atması planörlerle karşı taraflar yani motorlu uçak benzeri şeylerle karşı tarafa geçmesi, motosikletlerle sınırlar açması, birçok yerde baskın düzenlemesi falan gerçekten bunun yani kapsamlı bir hazırlığın yapılıyor olması gerekir. Fakat sizin söylediğinize ek olarak şunu da belirtmekte yarar var. Yani nerede okuduğumu hatırlamıyorum ama sanıyorum Reuters’ta şöyle bir şey yazıyordu. Mısırlı bir istihbarat yetkilisi İsrail istihbarat servislerini uyardıklarını daha önce olağanüstü bir şeyler geliştiğini, uyardıklarını söylemiş ama dendiğine göre İsrailliler Hamas'ın sınır kapılarının açılmasıyla birlikte İsrail'le bir arada yaşamaya daha yatkın olmaya başladığını düşünmüşler. Tabii bu yani bunun ne kadarının doğru olduğunu, ne kadarının doğru olmadığını bilmiyoruz. Çünkü sizin de söylediğiniz gibi bu alanlar spekülasyona son derece açık. Birileri bir şey, bir fikirleri ortaya atar ama hani bu fikirlerin ne kadar doğru olup olmadığını görmek, öğrenmek bazen on yıllar, bazen de yüzyıllar sürebiliyor. Bir yerlerde bir arşiv açılıyor veyahut da birisi ağzından bir şey kaçırıyor. O zaman tarihçiler tarafından öğreniliyor ama şu an itibariyle neyin doğru olduğunu bilebilmek gerçekten mümkün değil.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Esir takasında Türkiye rol üstlenir mi?
Son soru. Aksa Tufanı operasyonunun amaçlarından birinin de “İsrail toplumunda içimize girebiliyorlar. Hepimizi öldürebilecekle” travması yaratmak olduğu yönünde. "Bu bizim 11 Eylül'ümüzdü" şeklinde İsrail cephesinde bir görüş var. Bir taraftan da asıl amacın ellerinde yani İsrail hapishanelerinde tutulan Filistinlilere göre tutsak İsraillilere göre terörist mahkumların serbest bırakılması yani bu esir takası meselesi… Burada Türkiye'nin dahil olması gibi bir durum söz konusu olabilir mi?
Benim okuduğum kadarıyla Katar bu konuda inisiyatif almış ve yani savaş daha bitmeden sivillerin ve özellikle de kadınların her iki taraftan serbest bırakılması için hem Hamas’lı hem İsrail'ine temasa geçmiş ve bu Amerika tarafından destekleniyormuş. Ama yani bunu sağlamak için Hamas'ın böylesi büyük bir operasyon yaptığını hiç zannetmem sizin de söylediğiniz gibi yani giderlerdi. Beş kişiyi kaçırırlardı, getirirlerdi. Zaten bin kişiyi yine serbest bırakırlardı. Evet bu pazarlık edildi, bir şey yapılırdı falan. Bu bir belki bir yan ürünü olarak bu tüm bu söylediğimiz, saydığımız şeyler hedeflenmiş olabilir. Korku da zaten yani şeyin bu siyasetin bir parçası. Bütün terör eylemleri aslında sizin söylediğiniz gibi bu tür korkular yaratmak üzere yapılır. Ama tabii burada çok güçlü bir saldırı oldu ve bu araştırıldığı zaman çok büyük bir aslında mahkemeler ve bağımsız organlar tarafından da tescil edilecektir. Savaş suçu işlendiği kanısını bende de güçlendiriyor. Keşke Hamas bu şekilde sivilleri hedef gözeterek bir saldırı gerçekleştirmeseydi de, İsrail'in üzerinde yaratmaya çalıştığı etki iyi başka türlü yaratmaya çalışsaydı. Bir de tabii şu var. Eğer bunların hepsi gerçekten Filistin sorununun çözülmesini sağlamak amacıyla bırakın Hamas'ın arzu ettiği gibi İsrail'in ortadan kaldırılması mı? Yani iki devlet bir çözümün gerçekleşmesini sağlamak amacıyla yapıldıysa ben bunun da tam İngilizce deyimiyle "counter productive" olduğunu düşünüyorum. Maalesef işe yaramayacak bir teşebbüse benziyor. Hatta haklarının daha da daraldığına, insanların daha fazla acılar çekecekleri yeni bir sürecin başlayacağını ve yani Filistin'de bundan sonra eğer önerilirse devleti için önleyebilecek toprak parçasının şu ankinden çok daha küçük hale geleceğini düşünüyorum.
© The Independentturkish