Fransa, Afrika'ya "geri dönüş yolu" bulabilecek mi?

Macron, Mali ve Burkina Faso'nun ardından üçüncü olarak Nijer'den güçlerini ve büyükelçisini geri çekti

Gözlemciler Fransa'nın Afrika ülkelerine dönmesini sağlayacak yeni politikalar benimsemesi gerektiğine inanıyor / Fotoğraf: AFP

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, geçen pazar gecesi yaptığı açıklamada kuvvetlerini ve büyükelçisini Nijer'den çekeceğini duyurdu.

Niamey'deki askeri cuntanın uyguladığı baskının ardından alınan bu karar Afrika'nın Sahel bölgesindeki Fransız varlığının geleceği hakkında spekülasyonlara yol açtı.

Bu gelişme, Paris'in Mali ve Burkina Faso'dan sonra üçüncü yenilgisi olarak yorumlanıyor.

Fransa'nın yıllar önce başlattığı "Barkhane Operasyonu"nun başarısızlıkla sonuçlanmasının ardından gözlemciler Paris'in bu bölgeye dönme olasılığına ilişkin değerlendirmelerde bulunuyorlar.

Sahel bölgesinde Fransa'ya yönelik düşmanlık duygusu büyürken buna paralel olarak Rusya'ya yönelik büyük bir eğilim var.

Rusya'nın askeri kolu Wagner bölgede paralı askerleri aracılığıyla her zamankinden daha fazla mevcut hale geldi.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Mevcut varlık

Macron, Niamey'deki askeri cuntanın memnuniyetle karşıladığı açıklamasında şunları söyledi:

Fransa, Nijer'le askeri işbirliğini sonlandırarak büyükelçisini çekme kararı aldı. Barkhane Operasyonu başarılı oldu.


Pek çok gözlemci ve Fransız siyasi çevresi, ülkenin bölgedeki konumunu Rusya'ya kaptırmak üzere olmasına rağmen yaşananların bir başarısızlık olarak görülemeyeceği konusunda ısrar ediyor.

Ayrıca, Fransız varlığı, görevden alınan Nijerya Devlet Başkanı Muhammed Bazum rejimi gibi, Paris'le müttefik olan rejimlere karşı darbe yapan askeri konseyler tarafından resmi olarak ve halk düzeyinde dışlandı.

Siyasi işler uzmanı ve Fransa merkezli Avrupa Öngörü ve Güvenlik Enstitüsü Başkanı (IPSE) Emmanuel Dupuy şunları söyledi:

Olanlar Fransa için bir başarısızlık değil ve gerçekte burada bir paradoks var. Çünkü Barkhane Operasyonu siyasi veya diplomatik bir operasyon değil, teröristlerle mücadeleye yönelik askeri bir operasyondur. Sonuçta operasyon bazı silahlı grupları etkisiz hale getirerek birçok başarıya imza attı.


Dupuy, Independent Arabian'a verdiği demeçte şunları söyledi:

Fransa'nın Nijer, Mali veya Burkina Faso'dan çekilmesi, Sahel'den çekilmesi anlamına gelmiyor; zira Fransız kuvvetleri Çad'da hâlâ mevcut. Barkhane Operasyonu, Fransa'nın tüm Afrika kıtasına yönelik politikasını özetlemiyor. Çünkü Fildişi Sahili, Senegal, Benin gibi çok sayıda Fransız askerinin konuşlandığı birçok ülkede Fransız varlığı hâlâ mevcut.


Avrupa Öngörü ve Güvenlik Enstitüsü Başkanı sözlerini şöyle sürdürdü:

Her ülkenin kendine has özellikleri var. Nijer'den çekilmek, Sahel'deki diğer ülkelerde bulunan diğer Fransız kuvvetlerinin varlığını sorgulamak anlamına gelmiyor. En azından şu anda domino etkisi olmadığını söyleyebilirim. Dolayısıyla Nijer'den ayrılmasıyla Fransa, diğer başkentlerde değil, Niamey'deki nüfuzunu kaybetmiş olacak, çünkü bölgede her ülkenin kendine has bir özelliği var.


26 Temmuz'da askeri personel, Fransa'nın güvenilir müttefiki olan ve kendisini hiç yalnız bırakmayan Cumhurbaşkanı Muhammed Bazum'a darbe yaptı.

Bazum darbecilerle uzun süreli bir inatlaşma içine girdi ve sonunda oldu bittiye teslim odu. Paris'in son iki yılda Burkina Faso ve Mali'de tanık olduğu senaryoya benzer bir senaryo yaşandı.

Fransız etkisi altındaki Batı Afrika Devletleri Ekonomik Topluluğu, Nijer'de anayasal düzeni sağlamak için askeri müdahalede bulunmaya kalkıştı ancak Niamey, Bamako ve Ouagadougou'daki askeri cuntalar arasındaki güçlü dayanışma nedeniyle geri adım attı.

Bu dayanışma söz konusu ülkelerin üçlü bir açıklamasında vücut buldu. Söz konusu açıklamada Nijer'in askeri bir saldırıya maruz kalması durumunda Mali ve Burkina Faso'nun Niamey'i savunacağı ifade edildi.

 
Yeni politika

Ayrıca gözlemciler, Fransa'nın Afrika ülkelerine dönmesini sağlayacak yeni politikalar benimsemesi gerektiğine inanıyor; bu politikalar Paris'in sömürgeci bir güç olarak yerleşik geleneksel imajını kırabilecek politikalar olmalı.

Örneğin Çin gibi pek çok güç, yatırımlar ve diğer yollarla Afrika kıtasına girmeyi başardı; bu da Batı'nın, özellikle de Fransa'nın nüfuzunu teste tabi tuttu.

Uluslararası ilişkiler alanında uzman siyasi analist Nizar Makni ise, "Fransa'nın kararı bekleniyordu. Paris, kum denizlerinin olduğu, aleyhine düşmanlık duygusunun yükselişte olduğu bir bölgede kendisine çok pahalıya mal olacak bir savaşa giremez" dedi.

Makni, "Fransa'nın böyle bir dönemde sömürgesi olan bu ülkelere totaliter ve kibirli bir politikayla davranmak yerine onlara karşı saygıyı temel alan yeni bir politika benimsemesi daha iyi olacaktır. Fransız şirketleri, özellikle de madencilik malzemeleri alanında çalışan şirketler, bu malzemeleri en düşük fiyatlarla satın almanın ve kullanmanın peşinde olmamalıdırlar. Fransa, dünyanın geri kalanı gibi, Afrika ülkelerindeki kalkınmayı teşvik etmek için çalışmalı. Tıpkı şirketlerinin sahada çalışma avantajı elde etmesi karşılığında kalkınma projelerine yatırım yapan Çin gibi. Aynı şekilde ABD de avantaj sağlamak karşılığında güvenlik ve askeri alanda ilişkiler kurma yoluna gitmiştir ve Fransa'dan farklı olarak Doğu-Batı çatışması çerçevesinde güvenlik önerileri bulunmaktadır" diye konuştu.

Uluslararası ilişkiler alanında uzman siyasi analist sözlerini şöyle sürdürdü:

Fransa, geçmişte birçok lidere yönelik askeri darbelere, örneğin 1980'lerde Burkina Faso'da popüler lider Thomas Sankara'ya karşı yapılan askeri darbeye, müttefiklerinden birinin cumhurbaşkanlığına atanmasına siyasi yaklaşımla büyük destek vermiştir. Paris Afrika frangı'nı ilk etapta Fransız frangı'na, daha sonra da euro'ya bağladı ve bu da her türlü malzeme ihracatında kur farkı elde etmesini sağladı. Böylece Avrupalı olsalar bile diğer ülkelere göre çok fazla üstünlük kazandı. Fransa Afrika ülkelerine dönmek istiyorsa bu ülkelerle eşit olmalı, sömürü anlaşmaları değil, ortaklık anlaşmaları yapmalı.


Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un, ülkesinin merhum lideri Charles de Gaulle döneminden bu yana benimsediği politikaya atıfta bulunarak, Fransa'nın Afrika döneminin sona erdiğini daha önce duyurmasına rağmen bunu uygulamaya yönelik somut önlemler almaması, onu Afrika'daki eleştirilere karşı savunmasız hale getirdi.

 

 

Independent Arabia

DAHA FAZLA HABER OKU