İran: Suudi Arabistan ile uzlaşma tüm bölgenin çıkarlarına hizmet ediyor

İran Dışişleri Bakanı, Riyad ile anlaşmazlıkların ve görüş ayrılıklarının bir anda çözülemeyeceğini belirtti

İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan / Fotoğraf: AFP

İran, Tahran'a dayatılan uluslararası ve bölgesel yalnızlık halinden kurtulmak amacıyla gerilimleri yatıştırmak, Arap komşularıyla sorunları çözmek ve dengeli bir dış politika denklemi kurmak için 'Doğu'ya bakma' ve diyalog ve diplomasiye yönelme siyaseti benimsedi. 

Bu durum, salı günü Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan'ın İran televizyonunda yayımlanan bir röportajında da kendini gösterdi.

Abdullahiyan, bu konuşmasında devletin politikalarına, nükleer anlaşmanın geleceğine ve gerek Körfez gerek Mısır düzeyinde Arap-İran anlaşmalarının gidişatına değindi. 

Geçen aylarda Bağdat'ın ev sahipliğinde Suudi Arabistan'la yapılan ve Pekin'in aracılığıyla gerçekleşip uluslararası sahnede büyük bir memnuniyetle karşılanan bir anlaşma üzerinden iki ülke arasındaki ilişkilerin yeniden başlamasıyla sonuçlanan görüşmelerin perde arkasındaki detayları anlatan Abdullahiyan şöyle dedi:

Anlaşma bir anda olmadı. Nitekim aylar boyunca Bağdat'ta beş ve Umman Sultanlığı'nda üç tur güvenlik müzakeresi yürüttük ve böylece Suudi Arabistan'la ilişkilerimizde yeni bir aşamaya girdiğimiz noktaya vardık. 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Fars Haber Ajansı'na göre Abdullahiyan, Suudi Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan Âl-i Suud ile görüşmesinin detaylarını verdi.

Söz konusu görüşme, Ürdün'ün ev sahipliğinde ve Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un katılımıyla gerçekleşen ve Irak, Lübnan ve Suriye'deki durumun yanı sıra terörle mücadele, gıda güvenliği, enerji ve İran nükleeri meselelerinin ele alındığı Bağdat-2 Zirvesi'nde yapıldı. 


İlişkilerin yeniden başlamasının perde arkası

Dışişleri Bakanı, açıklamasında şu ifadelere yer verdi:

Karşılama töreninde Suudi Dışişleri Bakanı ile 3-4 dakikalık bir görüşme gerçekleştirdik. Görüşmemizin sonucu, iki ülke arasındaki ilişkilerin normalleşmesinin yalnızca iki tarafın değil, tümüyle bölgenin çıkarlarına da hizmet ettiği yönündeydi. Bu koşullar ve bahsettiğim arka planda mutabık kaldık.


Geçtiğimiz nisan ayında Pekin'deki ilk görüşmelerinde Suudi mevkidaşına, "Aramızda sorunlar, görüş ayrılıkları ve anlaşmazlıklar var ve bu, bir gecede hallolmaz. Fikir ayrılıklarını aşmak için çaba sarf etmeliyiz" dediğini belirten Abdullahiyan konuşmasında, 'iki ülke arasındaki ekonomik ve ticari iş birliğini ve yatırımları güçlendirmenin her iki tarafta da bir ekonomik refaha yol açacağı ve işlerin istikrarına katkı sağlayacağı" konusunda Suudi mevkidaşıyla hemfikir olduğuna da işaret etti. 

İranlı Dışişleri Bakanı ayrıca bu aşamada vardıkları anlaşmanın elçiliklerle konsoloslukların yeniden açılması olduğunu ve İran Büyükelçisi Ali Rıza İnayeti'nin görevine başlamak üzere önümüzdeki günlerde Suudi Arabistan'a yerleşeceğini bildirdi. 


Mısır ile ilişkiler

Kahire ile Tahran arasında son yıllarda çoğunlukla gergin olan ilişkiler hakkında da konuşan Abdullahiyan, iki ülke arasında güvenlik görüşmelerinin başladığını söyleyerek Umman Sultanı Heysem bin Tarık'ın Kahire'den Tahran'a ilişkilerin geliştirilmesine dair bir mesaj taşıdığına dikkat çekti. 

İranlı Bakan, Cumhurbaşkanı Abdülfettah es-Sisi'nin Mısır'da iktidarı devralmasından sonra o dönemde Mısır'daki zorluklar ve sorunlardan bağımsız olarak, iş birliğinin ilk durağını Suriye'nin oluşturduğunu ve Sisi'nin Suriye'deki yaklaşımının, terör ve aşırılıkla mücadeleye ve oradaki siyasi rejim değişikliğine ayak uydurmaktan kaçınmaya dayandığını söyledi. 

Mısır'la ilişkilerin dostluğa ve kardeşliğe dayalı olduğunu ve iki ülke arasındaki ilişkileri geliştirmek için daha etkin pratik adımlar atabilmeyi umduklarını dile getiren Abdullahiyan'a göre; "Şu an hem Tahran'da hem de Kahire'de çıkarları gözeten bir ekol var. İranlı elçi orada büyükelçi rütbesiyle, Mısırlı elçi de İran'da büyükelçi rütbesiyle faaliyet yürütüyor."

Abdullahiyan, diplomatik kopuşa rağmen Mısır ile İran arasındaki ticari ilişkilerin hiç kesintiye uğramadığını şu sözlerle vurguladı:

Ben Dışişleri Bakanı'nın yardımcısıyken bize bağlı bir otomobil şirketi, Hüsnü Mübarek döneminde Mısır'a 500'den fazla araba ihraç etti. Zorluklara ve siyasi değerlendirmelere rağmen Mısır tarafı, bu arabalara yedek parça temin etmek için üç ayda bir İran'a geliyordu.

Olaylara rağmen İran'dan bu arabalara yedek parça temininin en karanlık koşullarda bile istikrarla devam ettiğini söyleyen Bakan bunun, ekonomik ve ticari iş birliğinin siyasi ilişkilerde bir istikrar oluşturabileceği anlamına geldiğini sözlerine ekledi. 
 


Yaptırımları kaldırma girişimleri

Abdullahiyan, ülkesinin ABD tarafından dayatılan yaptırımları kaldırmak için gösterdiği çabalar hakkında da şöyle konuştu: 

Dışişleri Bakanlığı olarak görevimiz, diplomasi ve müzakeredir. Bu çerçevede görevimizi sürdüreceğiz. Duyurabileceğimiz bir noktaya vardığımızda insanlara, bu başarıları yaptırımların kaldırılmasını gerektiren çabalarımızla gerçekleştirdiğimizi, ama asla diplomasi yolundan ve müzakere masasından uzaklaşmadığımızı bildireceğiz.

ABD, gösterilerin ve isyanların bizi zayıflattığını ve en zayıf halimizi yaşadığımızı düşündü. Ancak biz isyan faaliyetleri esnasında bile Batılı taraflarla ve dolaylı bir şekilde Amerika'yla müzakere ediyor, mesaj alışverişinde bulunuyorduk.

Özellikle Amerikalılar, kırmızı çizgilerimizi aşmamız konusunda ısrarcı oldu, ama halkın desteğinin yanı sıra İran'da sahip olduğumuz çeşitli destek biçimleriyle duruşumuzu sağlam bir şekilde koruduk. Halihazırda müzakere ve diplomasi yolunda yürümeye devam ediyoruz. Kırmızı çizgilere bağlılık da bizim temel meselelerimizden biridir.


Arap Körfez ülkeleri, İran'ın temsil ettiği tehditler konusundaki endişelerini her zaman açıkça dile getiriyor.

Bu tehditler, daima Tahran'ın bölgeyi kontrol etme arzusuna ve zaman zaman komşularıyla sınırlar ve bölge düzeyinde yaşanan anlaşmazlıkları kışkırtmasına odaklanıyor.

İran ile BAE arasında yaşanan tarihî ve sürekli çekişme ve İran ile Kuveyt'in ed-Dürra/Araş petrol sahası konusunda yaşadığı, ama bu röportajda değinilmeyen çekişme söz konusu anlaşmazlıklara örnektir. 

BAE ile olan meselede iki ülke de Ebu Musa, Büyük Tunb ve Küçük Tunb adaları üzerinde hak iddia ediyor.

Bununla birlikte İran, yedi Körfez emirliğinin Birleşik Krallık'tan tam bağımsızlık kazanması ve halihazırda Washington'la müttefik olan BAE'nin kurulmasından kısa bir süre önce, 1971 yılından beri adaları kontrol ediyor. 


Körfez-Rusya açıklaması

Rusya ve Körfez İşbirliği Konseyi, temmuz ayında ortak bir bildiri yayınladı. Bildiride ülkelerin dışişleri bakanları, ikili müzakereler veya Uluslararası Adalet Divanı yoluyla üç ada meselesine barışçıl bir çözüm bulmak için BAE'nin girişimine verdikleri desteği açıkladı. 

Rusya ile Körfez İşbirliği Konseyi'nin üç adaya dair ortak açıklamasında yer alan ifadeler hakkında Dışişleri Bakanı, şu yorumu yaptı:

Her şeyden önce biz, İran halkının çıkarlarının olduğu her yerde varız. Siyasi bağımsızlık alanında da Dışişleri Bakanlığı'nın başında bulunan bu sloganı anayasanın ve devletin kırmızı çizgisi olarak korumaya kararlıyız. Rusya, tarihî olarak ve sonsuza dek İran'a bağlı üç ada meselesinde gaflet gösterdi. Biz, Çin ve Rusya dahil tüm ülkelerle önemli ilişkilerimizi sürdüreceğiz. Ancak egemenliğimiz, bağımsızlığımız ve toprak bütünlüğümüz, bizim kırmızı çizgilerimizdir. Bağımsızlık, egemenlik ve toprak bütünlüğü konusunda hiçbir tarafa taviz vermeyiz.


İran'ın Asya'ya öncelik vermekle birlikte ülkelerle ikili ve çok taraflı ilişkilerini sürdürdüğünü belirten Bakan, "Rusya'nın ve Çin'in bizim tek seçeneğimiz olduklarını düşünmelerine müsaade etmeyeceğiz. Ülkemizin yumurtaları Doğu'nun da Batı'nın da sepetinde olmayıp, ulusal çıkarlar sepetindedir" dedi. 

 

 

Independent Arabia

DAHA FAZLA HABER OKU