ABD'nin en önde gelen diplomatlarından biri olan Henry Kissinger geçen günlerde 100. yaş gününü kutladı.
Yaş günü, 70'lerdeki diplomatik deneyimini yeniden hatırlamak için iyi bir fırsat gibi görünüyor.
70'ler sadece ABD'yi değil, dünyanın farklı bölgelerini etkileyen siyasi ve silahlı çatışmalar ve karışıklıklarla doluydu.
Kissinger politikalar hazırlamak ve uygulamak için bu sahneye girmişti. Politikaları onu bir yönüyle emsallerinden farklı kılarken bir yönüyle de diğerlerini hatırlatıyordu.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Bir insanın hayatındaki ve performansındaki seçkinlikten bahsetmek, geçtiği başlıca durakları gözden geçirmeyi gerektirir.
Hiç şüphesiz, bunların bir kısmı bilgi ve deneyim kazanmak için gösterdiği kişisel bir çabanın sonucuyken, bir kısmı ise insanın kaçmasının mümkün olmadığı çevrenin etkilerinin sonucuydu.
Kişisel çabasının en öne çıkan tarafı eğitimi oldu. 1954 yılında Harvard Üniversitesi'nden Siyaset Bilimi alanında '19. yüzyılda Avrupa'daki çatışmalar ve uzlaşmalar' konulu doktorasını tamamladı.
Etrafındaki dünyanın çatışmalarını anlamada ve bunlara çözüm senaryoları üretmede araştırma ve derslerinin içeriğinden faydalandı. Bu sırada üniversitede yüksek lisans öğrencilerine ders verdi.
Böylece düşünce dünyasını hem öğrenci ve araştırmacı olarak hem de öğretim görevlisi ve daha sonra danışman olarak iki farklı bakış açısından gözden geçirme fırsatı yakaladı.
Kissinger, siyasi araştırma dünyasına dahil olarak düşünce yetisini güçlendirdi.
'Diplomasi' ve 'Dünya Düzeni' gibi kitaplar yayımlarken, 'Henry Kissinger'ın Anıları' kitabı da dahil olmak üzere tecrübelerini paylaştığı kitaplar da çıkardı.
İçinde yetiştiği atmosfer, Kissinger'ın pratik yetenekler kazanmasına ve iyi ilişkiler kurmasına yardımcı oldu.
Kurduğu ilişkiler, 1938 yılında Nazi zulmünden ABD'ye kaçan Almanyalı Yahudi bir aileden gelen genç biri olarak gelecek rolüne zemin hazırladı.
20 yaşında ABD vatandaşlığı alan Kissinger, 1943 yılında askeri hizmetine başladı. Almancayı çok iyi bilmesi sebebiyle istihbarat birimine transfer oldu.
Daha sonra Merkezi İstihbarat Teşkilatı'na (CIA) geçti. CIA kendisine görevler verdi ve 1946 yılında Avrupa Komutanlığı İstihbarat Okulu'na öğretmen olarak atadı.
Bu "ordudan ayrıldıktan sonra sivil bir memur olarak sürdürdüğü bir işti". Böylece ABD'deki aktif güvenlik kurumuyla bir ilişki hattı açtı.
Bu dönemdeki gelişmeler bilimsel çabalarıyla birleşti ve yönetime doğru giderken yol taşlarını döşedi.
Bu şekilde 1969 yılında Başkan Richard Nixon döneminde Ulusal Güvenlik Danışmanı ve başkanın yardımcısı olarak atandı.
Danışmanlık kariyerindeki ilk adımlarını Vietnam Savaşı'na doğru attı. Bu savaş, ABD için en önemli zorluklardan birini oluşturuyordu.
Kissinger, savaşı durdurmaya ve ABD askerlerini geri çekmeye yönelik bir anlaşma sağlamaya çalıştı ve başarılı oldu.
Çabalarının sonucunda, 1973 yılında Nobel Barış Ödülü'ne layık görüldü. Ayrıca, 1971 yılında Çin'i ziyaret ederek ABD-Çin ilişkilerine kapı aralamayı da başardı.
Bu ziyaret, Başkan Nixon'ın Çin lideri Mao Zedong ile buluşmak üzere Çin'e gitmesinin önünü açtı. Böylece iki ülke arasındaki ilişkilerde tarihi bir atılım gerçekleştirilmesini sağladı.
Kissinger daha sonra ABD-Sovyetler Birliği ilişkilerindeki tansiyonun düşmesini sağlayarak bir başarıya daha imza atmış oldu.
Kissinger 1972 yılında Moskova'ya yaptığı bir seyahatte Başkan Nixon'un ziyaretine zemin hazırladı.
Nixon burada Sovyetler Birliği liderleriyle bir araya geldi ve 'Stratejik Silahların Sınırlandırılması Görüşmeleri Anlaşması'nı (SALT) imzaladı.
Kissinger'ın diplomatik deneyiminin ikinci aşaması, dışişleri bakanlığı görevini devralmasıyla başladı.
Göreve geldikten bir ay sonra Ekim 1973'te Araplar ve İsrail arasında patlak veren savaşla karşı karşıyaydı.
Bu savaşın gidişatına ve yansımalarına daldı. Özellikle de üç nokta odağındaydı:
İsrail'in savaştaki kayıplarının tazmin etmek, Suudi Arabistan'ın başlattığı petrol akışını durdurmak ve savaşı durdurup Mısır ve Suriye cephelerinde uzlaşmaya doğru ilerlemek için müzakereleri yönetmek.
Kissinger İsrail'in kayıplarını telafi etmek ve savaş öncesindeki durumuna getirmek, Araplardan savaşın getirdiği her türlü olumlu şeyi alıp onları İsrail'in güvenliğini sağlayacak bir anlaşma karşısına oturtmak ve daha sonra iç çatışmalara sürüklemek için azami çaba sarf etti.
Bu iç çatışmalardan en öne çıkanı da Lübnan iç savaşı oldu.
Kissinger dönemindeki Washington diplomasisinde, üçüncü bir model daha var ki, o da kıtalar boyunca ülkelerin iç işlerine yapılan çeşitli müdahalelerde somutlaşmaktadır.
Bunlar gerektiğinde Dışişleri Bakanlığı'nın tabelası altında öne çıksa da daha çok istihbarat servisleri tarafından yapılıp uygulanmıştır.
Bu istihbarat birimleri müdahaleleri, darbeleri ve diktatörlüklere desteği düzenliyordu.
1973'te Şili'deki demokratik yönetime karşı askeri darbenin desteklenmesi, Şili diktatörü Pinochet'in toplu cinayetlerdeki rolünün örtbas edilmesi, Şah Muhammed Rıza Pehlevi döneminde İran rejiminin desteklenmesi ve Washington'un Kamboçya'da olduğu gibi Güneydoğu Asya'daki ajanlarına sağlanan kapsamlı destek gibi birçok örnek bulunmaktadır.
Kissinger'ın bu diplomatik kariyerinin özeti, meseleleri ele alırken izlediği iki yöntemi göstermektedir. Birincisini danışmanlık döneminde uyguladı.
Danışmanlık rolü, kendisine havale edilen meselelerde açık fikirli olması veya bunlar üzerinde çalışmayı sevmesi ile sivrildi.
Bu makamdayken bilgi ve kültürünü, Washington'un çıkarına uygun olan, yönetimin onayını alan ve dışişleri bakanlığına girmesini sağlayan ünü ve prestiji getiren çözümleri geliştirmek için kullandı. Bakanlık pozisyonundaki rolü farklıydı.
Olayları ve krizleri, meselelerin anlaşılmasında ve çözüm yollarında yeni bir soluk getirmeden adet olduğu üzere geleneksel bir şekilde yönetti.
Muhtemelen bunun esas sebebi, Arap-İsrail çatışmasında olduğu gibi, gündemdeki konuların ele alınma şeklinin peşinen belirlenmiş olmasıdır.
Dahası ABD'nin politikaları ve tutumları, diktatörlüklere destek vermek ve bağımsız eğilimlere sahip ülkelerin politikalarını etkilemek şeklinde olumsuz bir eğilim göstermiştir.
Genelde bununla ilişkili kararlar güvenlik birimlerinde alınıp ABD Dışişleri Bakanlığı kisvesiyle örtülürdü.
Kissinger, diplomatik kariyerinde görevlerini yerine getirirken iki farklı yaklaşım benimsedi:
Danışmanlık döneminde daha açık fikirliyken, bakanlık döneminde önceden belirlenmiş kararlara dayalı olarak daha geleneksel bir tutum sergiledi.
Ancak her halükârda ne yaptığından veya takındığı tavırlardan bağımsız olarak karizmasını dayatıyordu.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Independent Türkçe için çeviren: Sema Sevil